Tasavvuf Tarihçiliğinin Yirminci Yüzyılda Zuhûr ve Neşvünümâsı (original) (raw)
Related papers
Tasavvuf Tarihi İçinde Celvetilik
Bu makalede, tasavvuf tarihi açısından son derece önemli hareketlerden biri olan Celvetiyye tarikatının dünü ve bugünü ele alınacaktır. Tarikatın sisilesi, şeyhin ve müridin vazifeleri, günümüzdeki durumu, Celvetiyye Tarikatı'nın İslam tasavvufundaki yeri ve mahiyeti hakkında açıklayıcı bilgiler, bu makalenin çerçevesini oluşturmaktadır. Bu incelemede temel amaç, yaklaşık üç yüzyıl dinî-tasavvufî bir kurum olarak ülkemizin kültür tarihinde ehemmiyetli bir yer edinen bu tarikatın dünü ve bugününü kısa bir şekilde tanıtmaktır.
XVI. Yüzyil Tasavvuf Edebi̇yatinda Hazînî Eserleri̇’Ni̇n Yeri̇
Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2008
'de ve Anadolu'da ilim, kültür, san'at ve edebiyat gelişmiş idi. Bu dönemin Anadolu'da yetişen bir çok meşhur âlim, târihçi, edip ve mutasavvıfları arasında Anadolu'ya gelip yerleşen Mâverâünnehir'li mutasavvıf edip Sultan Ahmed ibn Mahmud Hazînî de Yesevîlikle ilgili mühim eserleriyle Osmanlı tasavvuf edebiyatının gelişmesine katkılarda bulundu. Yazımızda Hazini'nın edebi mirasına, dönemin bakış noktasından hareketle bazı değerlendirmelerde bulunacağız.
Tasavvuf geleneğinin Osmanlı siyasî düşüncesinde tezâhürü
2014
GENEL BİLGİLER İsim ve Soyadı: Özkan ÖZTÜRK Anabilim Dalı: Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Programı: Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. İsmail KARA Tez Türü ve Tarihi: Doktora-Mart 2014 Anahtar Kelimeler: Siyâset Felsefesi, Osmanlı Siyâsî Düşüncesi, Bursevî, Sarı Abdullah Efendi, İbn Arabî, Vahdet-i Vücûd, Siyâset, Ricâlu’l-Gayb TASAVVUF GELENEĞİNİN OSMANLI SİYASÎ DÜŞÜNCESİNDE TEZÂHÜRÜ İbn Arabî düşüncesinin siyâsetle ilişkisi özellikle İsmail Hakkı Bursevî and Sarı Abdullah Efendi olmak üzere Osmanlı sûfileri tarafından yeniden yorumlanmıştır. Onlar siyaset alanında İbnü’l-Arabî’nin önemli takipçileri olmuşlardır. Varlık alanında, içinde yaşanılan dünyanın dışında, akılla kavranılması mümkün olan siyâsî bir âlem düzeni tasarlamışlardır. Bu düşünce temelde dört varlık mertebesi için geçerlidir. Bu mertebelerin en üstü ilâhî isimler mertebesidir. Bu mertebe diğer mertebeler için de belirleyicidir. Diğer mertebeler misâl, mülk ve insân âlemleridir. Büt...
Ashâbü'l-Hadîs ve Selefîler Nazarında Tasavvufun Meşruiyeti ve Bâtınî Bilginin İmkânı
Eskiyeni, 2022
In modern studies, the opposition to Sufism is often emphasized among the characteristic features of Salafis. However, in most studies, the boundaries of this contrast are not clearly drawn. At the point of understanding the Qur’ān, this contrast is embodied in the subject of zāhir (obvious)-bātin (hidden), while the discussions of zāhir-bātin are mainly carried out around the story of Khidr-Moses. In this study, the Sufi analysis of Salafis will be discussed first. Then, in the centre of the story of Khidr-Moses, the views on the distinction between zāhir and bātin will be given. Salafism is a modern phenomenon. In the background of this phenomenon, there are Ashāb al-hadīth and Hanbali heritage. The views expressed by Salafis today are attributed to Ahmad b. Hanbal, the leading name of Ashāb al-hadīth, and his followers. In this respect, the opinions of some people who represent the Ashāb al-hadīth mentality in different periods, especially Ahmad b. Hanbal will be included in the study. Salafists give the impression that they express the ultimate truth in almost every subject they deal with. However, the scholars that the Salafis refer to as their ideas have put forward quite different views on many issues they deal with. These differences of opinion show that no one has the ultimate truth after the prophet's time. Demonstrating these differences of opinion with evidence on almost every issue can be considered a step towards getting rid of the monotony based on ideas and thoughts. Therefore, this study it is aimed to present the views of Ashāb al-hadīth and its intellectual heirs on the distinction between Sufism and zāhir-bātin in a panoramic way. At the same time, it has been tried to prove that the personalities that Salafists attribute themselves are not against mysticism and esoteric knowledge in the absolute sense. The primary method we follow in our research is the depiction method. Primary sources were first scanned for an accurate description, and the data obtained were transferred to the article by considering their internal consistency. Again, the chronology was followed to see the change in thought. Among the scholars who are the subject of our research, the first criticisms of mystics were expressed by Ibn Batta. Along with Ibn Aqīl and Ibn al-Jawzī, the focus of criticisms directed at Sufi circles is the bid'ahs (innovations) seen in Sufis. The main complaints directed at Sufism and often reaching the dimensions of takfir (ex-communication) coincide with the post-Ibn Taymiyya period. Ibn Taymiyya denounces Sufis, especially Ibn al-Arabi, who brought a philosophical aspect to Sufism. After Muhammad ʿAbd al-Wahhāb, material and moral violence were applied to the Sufis by using the excuse of the honour they showed to the sheikhs or the tombs. On the other hand, none of the authors whose views we discussed was ultimately against Sufism. Both Ashāb al-hadīth and Salafis appreciate the early Sufis and welcome a spiritual experience to be lived in the centre of asceticism. In this respect, it can be said that the purpose of Sufi criticism is to draw the Sufis to the borders drawn with the literal indication of the Qur’ān and Sunnah. From the earliest times, mystics saw kashf (intuition/insight) and ilhām (inspiration) as exceptional doors to the knowledge of truth and identified themselves with Khidr. Although Hanbali and Salafis disagreed about the identity of Khidr, they accepted that the information given to him was privileged. However, they argued that the knowledge given to Moses is superior to that given to Khidr. Therefore, they accept cash and ilhām as a source of knowledge, but they insistently emphasize that exploratory knowledge should be by the shari'a's outward appearance (zahir).
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tasavvuf Tarihi İçinde Celvetilik
ÖZET Bu makalede, tasavvuf tarihi açısından son derece önemli hareketlerden biri olan Celvetiyye tarikatının dünü ve bugünü ele alınacaktır. Tarikatın sisilesi, şeyhin ve müridin vazifeleri, günümüzdeki durumu, Celvetiyye Tarikatı'nın İslam tasavvufundaki yeri ve mahiyeti hakkında açıklayıcı bilgiler, bu makalenin çerçevesini oluşturmaktadır. Bu incelemede temel amaç, yaklaşık üç yüzyıl dinî-tasavvufî bir kurum olarak ülkemizin kültür tarihinde ehemmiyetli bir yer edinen bu tarikatın dünü ve bugününü kısa bir şekilde tanıtmaktır. ABSTRACT In this paper, an important movement of Sufi history, Celvetiyye Order and some member poets will be studied. The paper contains information on the founder of the sect, chief Celveti poets following him and the place of the sect in the Islamic sufism. This study mainly aims at introducing this sect –having an important place as a religious-sufist institution in the cultural history of our country for about 3 centuries– and some member poets. In addition, the emergence and progress of the related sect and its present status will be studied briefly. Giriş Bilim ve teknolojideki gelişmelere ve sanayi toplumlarındaki refah seviyesinin olabildiğince yükselmesine karşın günümüz insanı inanç ve ruhsal durumu ile ilgili meseleleri çözmek konusunda çok başarılı olamamaktadır. Bu sebeple çağımız insanı, içinde bulunduğu açmazdan kurtulabilmek için içedönük yol ve yöntemlerden faydalanma yoluna gitmektedir. Hollywood yıldızlarının farklı eksantrik hareketlere heves etmeleri de ancak bu şekilde izah edilebilir. * Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fak. mehmetunal@sdu.edu.tr
Journal of Divinity Faculty of Hitit University
Şiîlik ile tasavvuf arasındaki ilişki karmaşık bir yapı arz etmektedir. Ortak şahıslara ve kavramsal dünyalara sahip olan bu iki yol neredeyse aynı zamanlarda ortaya çıkmış ve gelişme kaydetmiştir. Fakat tasavvuf kendisini başlangıçtan itibaren Sünnî bir paradigmaya dayandırdığı için Şiîliğin ona bakışı genellikle menfî olmuştur. İmamlardan sûfîler aleyhine aktarılan bazı rivayetler bu düşmanlığı daha da arttırmıştır. Seyyid Haydar Âmülî gibi Şiîlik ile tasavvuf arasını telif etmeye çalışan bazı âlimler çıksa da tarih boyunca bu olumsuz tavırda pek yumuşama meydana gelmemiştir. Bilindiği üzere Safevîlerin tarih sahnesine çıkışıyla birlikte On İki İmam Şiîliği resmî bir hüviyete kavuşmuştur. Bazı araştırmacılar Safevîlerin bu mezhebi yaymasında ve halkın Sünnîlikten Şiîliğe geçişinde tasavvufun önemli bir rol oynadığını öne sürmüşlerdir. Kanaatimizce tarihin belirli bir kesitine odaklanan bu görüş bazı abartıları ve eksiklikleri içermektedir. Bu makalenin temel amacı Safevîlerin Şiîliği yaymasında tasavvuf ve tarîkatların etkisinin bulunup bulunmadığını tarihî süreci dikkate alarak anlamaya çalışmaktır.
XX. Yüzyıl Azerbaycan ve Türk Şiirinde Tasavvuf Simgesinin İdentifi kasyonu
Sembollerden yararlanırken, onların insan yaşamındaki rol ve önemini incelerken, bu tarihin çok eskilere dayandığına tanıklık ediyoruz. İlk aşamalarda, insan toplumu evren ve çevreyle ilgili oluşturduğu en korkunç, mistik, bazen sıra dışı anlamlar, iptidai insanların ilk uğraşıları, yaşamla ilişkili taş ve kaya resimleri, kültür varlığını tespitleyen sembollerdir. Bu yüzden semboller, davranış ve insan düşüncesine dayanan kültür olgusudur.
Tasavvuf Düşüncesi̇nde Kalbi̇n Rü’Yeti̇
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022
Ru'yet is a concept related to the appearance of Allah in this world and afterlife. While sufis regard it permissible for Allah to be seen afterlife, it also means that it will be possible for Allah's names and attributes to be seen in the world through the eyes of the heart. Since the hearth is the center of science, inspiration, cognizance and wisdom, according to the sufis, it is the place where the divine nouns and adjectives appear in the very most perfect way. The views on ru'yatul hearth indicate that seeing Allah's power to create can be achieved by knowing Him. Such means as revelation, observation, inspiration, manifestation and foresight form the means of ru'yatul hearth. Sufis' notions of vision with these states and status are based on seeing the one who gives blessings and calamities and reaching the divine truths. As far as sufis are concerned factors that inhibit the cognisance of heart are constituents such as disbelief, disgrace and delusion (satanic fallacy). If one frees oneself from the veils which cover one's hearth, one can reach the real and angelic universe. The study focuses on how the names and attributes of the divine essence of the heart are viewed by sufis.
Tasavvufun Teşekkül Döneminde İhlas Kavramı
DergiPark (Istanbul University), 2022
One of the most basic concepts in the religious literature is undoubtedly the concept of ikhlas. In hadiths, religion is expressed as sincerity. This situation basically means that religion cannot be thought of without sincerity (ikhlas) and sincerity. Therefore, when the Qur'an and hadith sharifs are considered, it is seen that sincerity corresponds to a true belief away from polytheism and a sincere servitude that is protected from hypocrisy. In the formation period of Sufism, which we mention to as the internal or inner dimension of religion, the Sufis tried to reinterpret sincerity within the framework of their own doctrines as well as general acceptance. In this respect, from the point of view of the early sufis, sincerity is both a method in terms of sufi education and an influence on the formation of malamah thought. In addition, sincerity is discussed in connection with other mystical concepts. In the article, these issues are mentioned and the meanings attributed to the concept of ikhlas by the sufis in the formation period of sufism are emphasized.