İZMİR İKTİSAT KONGRESİ (original) (raw)
İZMİR İKTİSAT KONGRESİ VE TÜRK EKONOMİSİNİN DEĞİŞİMİ
2024
Büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayalı olan Türk ekonomisi çeşitli nedenlerden dolayı yüzyıllar boyunca gerilemiş, XIX. yüzyıla gelindiğinde artık düzeltilmez bir hal almış ve XX. yüzyıl başlarında çökmüştür. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında ekonomi dibi görmüştür. 1922 sonunda Kurtuluş Savaşı kazanılıp bağımsızlık elde edilince, sıra bu sefer ekonomik bir milli mücadele vermeye gelmiştir. Bu nedenle 1923 yılında İzmir’de, yüzyıllardan beri devam eden ekonomik kötü gidişatı durdurmak, problemleri belirlemek ve bunlara çözüm üretmek, yeni Türkiye için bir ekonomi yol haritası çizilmesi amacıyla bir iktisadi kongre toplanmıştır. Anahtar Kelimeler: Ekonomi, 1923 İzmir İktisat Kongresi, Misak-ı İktisadi, Milli Mücadele. Largely based on agriculture and livestock, the Turkish economy had declined for centuries due to various reasons, and by the 19th century it had become irreparable and collapsed at the beginning of the 20th century. The economy hit the bottom during the First World War and the Independence War. When the Independence War was won at the end of 1922 and independence was achieved, it was time to wage an economic national struggle. For this reason, an economic congress was held in Izmir in 1923 to stop the economic downturn that had been going on for centuries, to identify the problems and find solutions to them, and to draw an economic roadmap for the new Turkey. Keywords: Economy, 1923 Izmir Economic Congress, Economic Pact, Independence War.
IZMIR IKTISAT KONGRESI ATATURK
Efendiler! Aziz Türkiye'mizin iktisadî yükselme gereklerini aramak ve bulmak gibi vatanî, hayatî ve millî bir kutsal amaç için bugün burada toplanmış olan sizlerin, saygıdeğer halk temsilcilerinin karşısında bulunmakla çok mutlu ve sevinçliyim. Efendiler! Uzun ihmallerle ve derin ilgisizlik ile geçen yüzyılların iktisadî yapımızda açtığı yaraları tedavi etmek, tedavi çarelerini aramak ve memleketi bayındırlığa, millî bir rahatlığa, mutluluğa ve servete ulaştıracak yolları bulmak için gerçekleşecek çalışmanızın çok kıymetli ve başarılı sonuçlara ulaşmasını dilerim. Arkadaşlar, sizler doğrudan doğruya milletimizi oluşturan halk sınıflarının içinden geliyorsunuz ve onlar tarafından seçilmiş olarak geliyorsunuz. Bunun için memleketimizin, milletimizin halini, ihtiyacını ve milletimizin emellerini, üzüntülerini yakından biliyorsunuz. Herkesten daha iyi biliyorsunuz. Sizin söyleyeceğiniz sözler, alınması gereğini söyleyeceğiniz önlemler; doğrudan doğruya halkın dilinden söylenmiş gibi kabul olunur. Bu, en büyük doğrudur. Zira halkın sesi, hakkın sesidir. Efendiler, tarih, milletlerin yükselme ve düşmesi sebeplerini ararken birçok siyasî, askerî, sosyal nedenler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu nedenler, sosyal olaylarda etkilidir. Fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselmesiyle, düşmesiyle ilgili ve ilişkili olan milletin ekonomisidir. Tarihin ve tecrübenin belirlediği bu gerçek, bizim millî hayatımızda ve millî tarihimizde de tamamen görülmüştür. Gerçekten Türk tarihi araştırılırsa bütün yükselme ve düşme sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır. Efendiler, tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veyahut yenilgiler, yok olmalar ve felâketler, bunların, tümü; gerçekleştikleri devirlerdeki iktisadî durumlarımızla ilişkili ve ilgilidir. Yeni Türkiye'mizi hak ettiği yere ulaştırabilmek için, mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız tamamen bir iktisat devresinden başka bir şey değildir. Efendiler, bir milletin hayat gereklerini, rahatlık ve mutluluğunu oluşturan ekonomiyle uğraşmaması, uğraşamaması dikkatleri çeken bir durumdur. Fakat biz kabul etmek zorundayız ki, ekonomimize gereği kadar önem vermemiş bulunuyoruz. Bir milletin doğrudan doğruya hayat gerekleri ile uğraşamaması, o milletin yaşadığı devirler ile ve devirleri belirleyen tarih ile çok ilgilidir. Bundan dolayı biz de eğer uğraşamamış isek, gerçek
İZMİR’DE TÜRK HÂKİMİYETİNİN BAŞLAMASI
Izmir, which is the largest port city of Anatolia has a history that goes back to 3000 B.C. Izmir, during its long history, had great advantages because of being a port and trade city. At the same time Izmir became a focus of interest of various forces due to its wealth and strategic location. In 1081 Izmir was captured by Çaka Bey. Thus the city fell first under Turkish control. In the summer of 1097 the city passed back to the Byzantine domination thanks to the Crusaders. Izmir, more than three hundred years remained in the Byzantine administration. In 1317 Aydınoglu Mehmet Bey captured first the upper fort of Kadifekale, and then the lower port castle of Liman Kalesi was captured by his son, Umur Bey in 1329. So that the city passed into the hands of the Turks completely. At the end of 1343 the Crusaders captured the lower port castle. After this date city was divided into two between Crusaders and Turks and this situation continued until conquest of lower port castle by Emir Timur in 1402. After Timur’s departure from Izmir, Cüneyd Bey seized administration of city. Cüneyd Bey’s dominance in Izmir and surrounding areas continued until 1426. After this date Izmir has passed under Otoman rule.