Kamu Maliyesi Gözünden Gelişmekte Olan Ülkelerde Kamu Sağlık Harcamalarının Belirleyicileri Üzerine Ampirik Bir Analiz (original) (raw)

Bu çalışma, Dünya Bankası'nın Dünya Kalkınma Göstergeleri tanımı çerçevesinde 2000-2017 dönem aralığı için üst ve alt-orta gelir seviyesindeki 47 gelişmekte olan ülkede bir yarı kamusal mal ve hizmet olarak kamu kesimi sağlık harcamalarının makro düzlemdeki belirleyicilerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bilindiği üzere, sağlık harcamaları bir ülkede beşeri sermayenin kalitesini eğitim ile birlikte artıran en önemli unsurdur. Günümüzde ülkelerin önemli bir kısmında söz konusu hizmet, büyük ölçekte, devletler tarafından ifa edilmeye devam etmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yüksek teknolojik maliyetleri de içermesi nedeniyle gerekli düzeylerde sağlanamadığına şahit olunan sağlık harcamaları, devletin devlet olma vasfı sonucu üstlenmesi gereği yanı sıra bilim çevrelerince kamusal yarar sağlaması yönüyle de sık sık vurgulanmaktadır. Eğitilmiş üretici gücünü, istihdamı koruyan ve sürdürülebilir olmasını sağlayan bu harcamalar, zamanın ruhuna göre değişmekle birlikte, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde ele alınmaya devam etmektedir. Gerek koruyucu gerekse de tedavi edici yönüyle özellikle içinde bulunduğumuz küresel salgın döneminde de bu harcamaların her alanda tekrar incelenmesi ihtiyacı doğduğu gözlemlenmektedir. Bu çerçevede bu çalışma da söz konusu bilim havuzuna katkı yapmak amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmada, panel veri analizinin statik ve dinamik yöntemlerinden yararlanılan istatistiksel değerlendirmelerde, sağlık harcamalarını açıklayıcı değişkenler olarak; gayrisafi yurtiçi hâsıla hâsıladaki yıllık değişim, dışa açıklık seviyesi, enflasyon, sabit sermaye oluşumu, doğrudan yabancı yatırımlar ve demografik kontrol değişkeni olarak şehirleşme düzeyini gösteren kentsel nüfus değişimleri kullanılmıştır. İlgili ülkeler için tekrarlanarak yapılan söz konusu ampirik sınamalarda, gayrisafi yurtiçi hâsıla yüzde değişimlerinin ve enflasyon düzeylerinin kamu sağlık harcamalarını negatif; gayri safi sabit sermaye oluşum yüzdelerinin ise pozitif yönde ve tutarlı biçimde etkilediği, bu çerçevede açıklayıcı oldukları sonucuna ulaşılmıştır.