Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (Kıbrıs Cumhuriyeti’nin) Avrupa Birliği Üyeliğinin Kıbrıs Sorununa Etkisi (original) (raw)
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olarak Avrupa Birliği’ne üye olan ve Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınan, Akdeniz’de oldukça stratejik bir öneme sahip ada, 1950’li yıllardan itibaren uluslararası ilişkilerin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. “Kıbrıs Sorunu” olarak isimlendirilecek olan bu problem önce Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık arasında çözümlenmeye çalışılmış, ancak 1960’lı yılların başından itibaren Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun Kıbrıs Sorununa dahil olmaya başlaması sonucu problem boyut değiştirmiştir. Yunanistan’ın, Kıbrıs Sorununu Türkiye’nin önce Avrupa Birliği’ne adaylık, daha sonra da üyelik sürecinde “Avrupalılaştırması”, üyelik sürecinde Türkiye ile Avrupa Birliği arasında Kıbrıs’ın aşılamaz bir engel olarak kalmasına neden olmuştur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği’ne üye olması ile birlikte üyeliğin getirmiş olduğu avantajlara sahip olan yönetim, Kıbrıs Sorununa yönelik olarak uluslararası alanda ülkelerin çoğunun desteğini elde etmiştir. Çalışmanın amacı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğinin Kıbrıs Sorunu üzerindeki etkisini değerlendirmek ve analiz etmektir. Bu bağlamda öncelikle “Kıbrıs Sorunu” olarak adlandırılan kavram tartışılmış, daha sonra ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Avrupa Birliği arasındaki ilişki üyelik süreci bağlamında ele alınmış, son olarak ise Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği üyeliğinin Kıbrıs Sorunu üzerindeki etkilerinin betimsel analiz yöntemi ile ele alınmasına gayret gösterilerek, elde edilen veriler, oluşturulan başlıklar içerisinde incelenmiştir. Sonuç olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasının Kıbrıs Sorununun boyutunu değiştirerek, bugün problemin çok aktörlü, oldukça karmaşık ve bir o kadar da çözümsüzlüğe mahkûm edildiği bulgusuna ulaşılmıştır.
Related papers
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Avrupa Birliği'ne Üyeliği ve Kıbrıs Sorunu
Yüksek Lisans Tezi, 2012
Bu çalışmada Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin AB’ye üyelik süreci hem kronolojik açıdan hem de ilgili tarafların söz konusu üyelik sürecine bakışları çerçevesinde incelenmiş olup, aynı zamanda bu üyeliğin kronik bir hale dönüşmüş Kıbrıs sorununa etkisi üzerinde durulmuştur. Belirtilen geniş kapsama temel oluşturması bakımından da öncelikle Kıbrıs’ın ve Kıbrıs sorununun tarihçesinden bahsedilmiştir. Böylelikle Türkiye’nin AB üyelik sürecini de etkileyen bu çok önemli uluslararası ilişkiler sorunu, ağırlıklı olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi eksenli olmak üzere çok yönlü bir analize tabi tutulmuştur.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB Üyelik Süreci ve Kıbrıs Sorununda Çözümsüzlük Modeli
Atatürk Araştırma Merkezi (ATAM); Uluslararası Boyutlarıyla Kıbrıs Meselesi ve Geleceği Sempozyumu, 2014
TAM METİN * Kıbrıs sorunu 1990 yılına kadar Türkiye, KKTC, Yunanistan, GKRY arasında devam eden, dönem dönem süper güç rekabetine konu olan bölgesel bir sorundu. 1990 yılında Rum tarafı AB’ye üyelik için başvuruda bulundu. Böylece sorun, dış aktörlerin ektin olarak katıldığı, uluslararası bir problem haline geldi. Kıbrıs’ta uzun süre çözümsüzlük çözüm kabul edilmiştir ve bu yaklaşım uzun süre çözümün önündeki en büyük engellerden bir tanesi olagelmiştir. İki Toplum liderlerinin görüşmelerinden ve çözüme yönelik çabalarından bir sonuç elde edilememesinde çözümsüzlük modelinin yadsınamaz etkisi vardır. 2000’li yılların başından itibaren AB’nin GKRY’i tam üyeliğe kabul etmek yönünde göstermiş olduğu kararlılık Rum liderlerin çözüme yönelik girişimleri sabote etmesine neden olmuştur. GKRY ve Yunanistan’da Kıbrıs tarihi ile ilgili yazılan tüm kitap ve metinlerde, tüm olaylardan Türkler ve yabancılar sorumlu gösterilmekte, Yunan-Rum tarafı haksızlığa uğramış izlenimi verilmektedir. Böylece çözüm karşıtı bir kamuoyu algısı sürekli diri tutulmaktadır. İki Toplumlu son çözüm şansı olan Annan Planı’nın 2004 yılı Nisan ayında GKRY Toplumu tarafından reddedilmesi Rum Halkının çözümsüzlük modelini yeni bir dış politika yaklaşımı olarak belirlemesi şeklinde yorumlanabilir.
Avrupa Birliği Kıbrıs Sorununa Çözüm Getirebilir mi
Avrasya Etüdleri, 2008
AB, son dönemdeki davranışlarıyla Kıbrıs sorununun yönünü, gelişimini ve çözümüyle ilgili parametreleri değişikliğe uğrattığı için bir anlamda sorunun çözümünde rol oynama sorumluluğunu üslenmiştir. Ancak AB, şimdiye kadar bütün üye devletler tarafından paylaşılan ilkeleri ve içeriğiyle bir Kıbrıs politikası formüle edememiş ve Ortak Dış ve Güvenlik Politikasını, yumuşak güç unsurlarını ve toplumları dönüştürmeye yönelik yeni güvenlik kimliğini Kıbrıs konusunda aktif hale getirememiştir. Kıbrıs sorununda uzlaşmaya ve güven oluşturucu önlemlerin oluşturulmasına katkı sağlamadığı gibi yapıcı girişimlerinin yokluğu karşısında tarafları güç politikası oyunlarına yöneltmiştir. Kıbrıslı Rumların üyeliğinde sorununun çözümünü şart olarak ileri sürmemiş olması, Kıbrıslı Türklerin eşitliğini sağlayıcı bir formül oluşturmaması, taraflar arasında objektifliğini koruyamaması, Rumların güç politikası karşısında sessiz kalması ve Türkiye'nin üyeliğinde Kıbrıs sorununu bir koşul haline dönüştürmüş olması, bu çerçevede AB'nin davranışlarına örnek olarak verilebilir. Ancak Kıbrıs sorununda yapıcı bir tutum takınmak, AB için yeni bir güç olmasını sağlayan özellikleriyle doğru yönde ilerlemesi bakımından önemlidir.
TÜRKİYE’DE SURİYELİ SIĞINMACI KRİZİNİN AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİSİNE YANSIMALARI
Bu çalışma, Türkiye hükümetinin Suriye mülteci krizini yönetiş biçimlerini inceleyecek ve Avrupa Birliğinin sürece dâhil olabilmesi için politika önerileri geliştirecektir. Türkiye’nin yönetim şekli, yasal durum ve kampların fiziksel koşullar olarak iki farklı açıdan incelenecektir. Birinci bölümde, yasal durum kapsamında, Suriyeli mültecilere sağlanan koruma ve Türkiye’nin 1951 tarihli Mültecilerin Durumuna Dair Sözleşmeye koyduğu coğrafi çekince ile İskân Kanunu’nun bu korumaya olumsuz etkileri tartışılacaktır. İkinci bölümde, Türkiye’deki kampların fiziksel koşulları ve yaratığı güvenlik sorunlarına değinilecektir. Son olarak üçüncü bölümde ise Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ne şekilde destek verebileceğine odaklanılacaktır. Mültecileri çevreleyen ciddi yasal ve politik sorunların aşılması için ise Türkiye’nin kendisini yeniden Batı çerçevesinde tanımlaması gerektiği üzerine değerlendirme yapılacaktır. Aynı zamanda yapılandırmacı(constructivist) teoriden yola çıkarak mültecilerin Avrupa’ya yerleşimi için Avrupa Birliği içinde yapılabilecek düzenlemeler ve finansal yardımlar tartışılacaktır.
Türkiye'nin AB Üyeliği Açısından Kıbrıs Sorunu
Akademik Bakış Dergisi, 2018
Geçmişten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği yapan Kıbrıs, tartışma ve çekişmelerin merkezinde yer almıştır. 16. yüzyılda Osmanlı egemenliğine giren ada göç ve iskân politikalarıyla Türk nüfusunun yerleşimine açılarak, Türkiye açısından günümüzde mevcut olan Kıbrıs Sorununun başlamasına neden olmuştur. II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye-Yunanistan ve İngiltere'nin garantör devlet olarak yer almalarıyla birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Gücü elinde tutan kesimin diğer kesimi dışlamasıyla, uluslararası bir sorun haline gelen bu problem Türkiye'nin AB üyeliğini de etkiler hale gelmiştir. Türkiye karşıtı olan Yunanistan'a ek olarak 2004 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin de AB üyesi olmasıyla birlikte Kıbrıs Sorunu daha bir kaotik hal almıştır. Türkiye'nin AB üyelik sürecini de etkileyen bu çok önemli uluslararası ilişkiler sorunu, ağırlıklı olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi eksenli olmak üzere çok yönlü bir analize tabi tutulmuştur.
GKRY'deki Başkanlık Seçimi ve AB'nin Kıbrıs Sorununa Karışması
EURO Politika, 2024
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde (GKRY) 2023’te düzenlenen seçimlerin ardından Nikos Hristodulidis, Kıbrıs Rum toplumunun yeni lideri olmuştur. Avrupa Birliği (AB) ile yakın ilişkiler sürdüren Hristodulidis, 2017’de Crans-Montana’da kesilen Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerin kaldığı yerden devam etmesi için Avrupa’nın desteğini aramaktadır. Bu çalışmanın amacı, Hristodulidis’in Rum liderliğine seçilmesinin ardından AB’nin Kıbrıs sorununa doğrudan karışması için sarf edilen çabayı göstermektir. Bu amaçla GKRY’deki seçimlerden sonra gerek Rum basınında gerekse AB’nin resmî yayın organlarında Kıbrıs sorununa ilişkin yayımlanan haberler dikkate alınarak söz konusu süreç tahlil edilmiştir. Böylece Hristodulidis liderliğindeki Rum yönetiminin, Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde yeniden başlatılması öngörülen müzakerelere AB’yi de dâhil etmek için çeşitli uluslararası girişimleri tespit edilmiştir. Ancak bugüne dek uluslararası örgütlerin Kıbrıs sorununa karışmasıyla bir çözüm üretilmemiş, bilakis çözümsüzlüğün devam etmesine yol açılmıştır. Bu bakımdan çalışma, AB’nin Kıbrıs sorununa karışmasıyla Ada’daki çözümsüzlüğün sürdürüleceğini savunmaktadır.
SURİYELİ MÜLTECİ KRİZİ’NİN TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
2023
Uluslararası çevre, devletlerin çıkarlarındaki değişiklikler nedeniyle değişken ve daima canlı bir yapıya sahiptir. Bu değişken uluslararası ortamda devletler, değişen dünya düzenine ayak uydurmak için çıkarları doğrultusunda işbirliği yaparlar. Türkiye ve AB’nin geçmişten günümüze dostane bir ilişkiyle birçok noktada işbirliği yaptığı söylenebilir.. Bu ilişki ekonomik, politik ve kültürel temellere dayanır ve bu nedenle Türkiye ile AB arasında geçmişten gelen karşılıklı bağımlılığın olduğunu söylemek mümkündür. Bununla beraber, Suriye krizinin meydana gelmesi ilişkilerdeki ana konulardan biri haline gelmiştir. Bu siyasi krizin, özellikle AB ve Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke üzerinde ekonomik ve kültürel açıdan çok önemli bir etkisi olmuştur. Suriyeli mülteciler AB ve Türkiye için sorun haline geldiğinde, gelişen ikili ilişkiler ve işbirlikleri kaçınılmaz hale gelmiştir ve birçok farklı alanda yeni bir karar alma süreci oluşturulmuştur. AB, mülteci kriziyle baş etmekte yetersiz kalınca Türkiye'yi çözüm olarak görmüştür. Çünkü Türkiye coğrafi konumu nedeniyle birçok mülteci ve göçmen için ilk giriş ve geçiş noktasıdır. Böylece, ekonomik ilişkiler, AB’deki Türk nüfusu ve siyasi ittifak gibi karşılıklı bağımlılığı güçlendiren yapılara yenisi eklenmiştir. Bu bilgiler ışığında, bu çalışma Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri açıklayacaktır. AB ve Türkiye'nin zaten karşılıklı olarak bağımlı oldukları ve bu karşılıklı bağımlılığın mülteci krizinin etkisiyle arttığı savunulacaktır. Öncelikle işbirliğine neden olan mülteci sorununun tarihsel arka planı verilecektir. Ardından Türkiye'nin mülteci sorunuyla gelen işbirliğinden beklentileri ve bu işbirliğinin vize serbestisi, katılım müzakereleri ve Gümrük Birliği'ne etkileri anlatılacaktır. İkincil kaynaklar, makaleler, kitaplar ve tablolardan yararlanılarak sonuç ve kaynakça verilecektir.
Avrupa Komisyonunun Türkiye 2024 Raporu’nda Kıbrıs Sorunu
BÜAB Aylık Rapor, 2024
Avrupa Komisyonu, yıllık raporlar yayımlayarak Avrupa Birliği’ne (AB) aday ülkelerin Kopenhag kriterlerine uyum hususunda yeterli ve yetersiz yönlerini değerlendirmektedir. Komisyon, Türkiye’ye ilişkin bu yılki raporunu 30 Ekim 2024’te yayımlamıştır. Bu çalışmanın amacı, söz konusu raporda Kıbrıs sorununun nasıl değerlendirildiğini ve buna karşılık olarak Türkiye’nin tepkisini incelemektir. Böylece AB-Türkiye ilişkilerinde başlıca engel hâline getirilen Kıbrıs sorununa yönelik tarafların güncel tutumları görülebilecektir. Bu doğrultuda Komisyon raporunun Kıbrıs sorununa ilişkin kısımları dikkate alınmıştır. Sonuç itibarıyla AB-Türkiye ilişkilerinin önemli bir veçhesini teşkil eden Kıbrıs sorununun bir sürüncemeye dönüştüğü bulgusuna ulaşılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.