RAPOR - KORONAVİRÜS KRİZİ DÖNEMİNDE ENERJİ POLİTİKALARI (original) (raw)
Related papers
KORONAVİRÜS SALGINININ ENERJİ PİYASALARINA ETKİLERİ
Perspective, 2020
Aralık 2019’da ilk kez Çin’in Wuhan kentinde görülen Koronavirüs (COVID-19) salgını kısa sürede tüm dünyaya yayılarak çeşitli olumsuzlukları beraberinde getirmiştir. Bu süreçte turizmden sosyal hayata, iş dünyasından ülke ekonomilerine kadar birçok alandaki faaliyetler kesintiye uğramıştır. Söz konusu sürecin enerji piyasaları üzerindeki olumsuz etkileri ise derinleşerek devam etmektedir.
KORONAVİRÜS (COVID-19) PANDEMİSİNİN KÜRESEL ENERJİ PİYASALARINA ETKİLERİ: EKONOMİ POLİTİK BİR ANALİZ
KORONAVİRÜS (COVID-19) PANDEMİSİNİN KÜRESEL ENERJİ PİYASALARINA ETKİLERİ: EKONOMİ POLİTİK BİR ANALİZ, 2020
Ekonomik kriz, tüketici talebinde ve yatırım harcamalarında yaşanan keskin düşüşün eşlik etmiş olduğu yüksek işsizlik düzeyi ve toplumsal refahta meydana gelen düşüş eğilimine neden olan tüm gelişmeler şeklinde tanımlanabilecek olgular dizisidir. Krizlerin nereden kaynaklandığı ve etki alanlarının coğrafi niteliğine göre, yerel, bölgesel veya küresel düzeyde ele alınabilir. Krize yönelik önlemlerin etkili olması için dalgalanmaya yol açan nedenlerin doğru saptanması gerekmekte ve buna uygun tedbirlerin alınması yüksek önem ihtiva etmektedir. Ekonomik krizler, negatif ekonomik panorama biçiminde ortaya çıkar ve zuhur ettikten sonra hızla yayıldığı ülkelerde, finansal kesimde dalgalanmaya yol açarak bilançoları tersyüz etmeye başlar. Ekonomik birimlerde hızlı bir güven kaybının eşlik ettiği böylesi kasvetli bir ortamda, faiz oranlarının yükselmesini para ve sermaye piyasalarında çöküş izle-meye başlar. Finans piyasalarında yaşanan dalgalanmalar reel kesime taşınınca, resesyon ortaya çıkacaktır. Bu manzara karşısında üretim daralır, ekonomi küçülür, işsizlik oranlarında hızla yükselme eğilimi ortaya çıkar. İç talepte meydana gelen daralma ithalata da yansıyarak küresel iletim hatlarına zarar vermeye başlar. Özellikle girdi ithalatının daralması üretimi tekrar daralma sürecine sokar. Şayet kriz, küresel ekonomik nüfuz alanına sahip olan ekonomilerde ortaya çıkmışsa, bu ülke-lerde meydana gelen hızlı talep daralması sonrası altın hariç emtia fiyatları (petrol, doğalgaz, kömür ve demir-çelik gibi) gerilemeye başlar. Bu bölümde, COVID-19 adıyla küresel ekonomik krizlerden birisi olarak orta-ya çıkan ve 2019 yılı sonlarından itibaren dünyayı kasıp kavurmaya başlayan pandemik krizin etkileri ve sonuçları tartışılacaktır. Bunun için, öncelikle küresel salgının genel ekonomik etkileri üzerinde durulacak, ardından petrol, doğalgaz, kömür ve yenilenebilir enerji gibi birincil enerji piyasalarında yaşanan dalgalanmalar üzerindeki yansımaları değerlendirilecektir.
TÜRKİYE ENERJİ PİYASASI ŞEFFAFLIK POLİTİKALARI
Burak GÜLER (EFET Türkiye Koordinatörü) ETD – Piyasa Şeffaflık Çalışma Grubu ÖZET Güvenilir ve gelişmiş bir piyasa yapısına sahip olabilmek için piyasaların liberalleştirilmesi ve likiditenin artması gerektiği aşikar. Ancak gerekli likidite artışını sağlamak için yapılması gereken ilk çalışma, enerji değer zincirini oluşturan üretim, iletim ve talep bilgilerinin şeffaf bir şekilde paylaşılmasıdır. Bu konuda yakın zamanda sevindirici gelişmeler yaşanmış ve Türkiye'nin en büyük kamu üretim şirketi olan EÜAŞ, sahip olduğu Termik ve Hidroelektrik santrallerin yıllık bakım programlarını yayınlamaya başlamıştır. Enerji piyasasının şeffaflaşması, tüm piyasa katılımcılarının yönetmelikler çerçevesinde veya gönüllü olarak piyasaya ait istatistiki bilgileri paylaşması ile mümkün olmaktadır. Toplanan ve yayınlanan bu bilgilere isteyen herkes ulaşabilmekte ve bu sayede eşit taraflar arasında eşit piyasa bilgisi imkanları sağlanabilmektedir Mevcut örnekler incelendiğinde, enerji değer zincirindeki şeffaflık adımları sırasıyla üretim , iletim ve talep bilgilerinde sağlanmaktadır. Şeffaf enerji piyasası politikalarının sağlayacağı en büyük fayda, Türkiye Enerji Piyasasının daha hızlı bir şekilde liberal yapıya sahip olması, politika yapıcılar başta olmak üzere, sanayicilerin, tüketicilerin vb.. tüm karar verici tüm merciilerin, gelişmiş bir karar mekanizmasına sahip olmalarına imkan vermesidir. Bu verilerin paylaşılması sayesinde piyasada oluşan arz-talep dengesi , fiyatlar ve dengesizlikler artık tahmin edilebilir olmakta ve bu sayede, başta yatırımcılar olmak üzere tüm piyasa katılımcıları uzun vadeli stratejiler oluşturabilmektedirler. Başta politika yapıcılar olmak üzere, düzenleyici, denetleyici kurum ve kuruluşlar, dernekler ve piyasa katılımcılarının birlikte kuracakları ortak bir platformda bu konuların gündeme getirilmesi gerektiği çok açıktır. Bu sayede yatırımcılar enerji piyasasının dinamiklerine ayak uydurabileceklerdir.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI KAPSAMINDA BATININ UYGULADIĞI ENERJİ POLİTİKASI VE AMBARGOLAR
INTERNATIONAL CONGRESS ON AFRO – EURASIAN RESEARCH VI OCTOBER 14-15 / SKOPJE-NORTH MACEDONIA , 2022
Araştırma kapsamında Rusya-Ukrayna savaşı çerçevesinde Batı devletlerinin Rusya Federasyonu’na karşı uyguladığı ambargolar ve enerji politikası ele alınarak incelenmiştir. Makalenin girişinde Rusya-Ukrayna savaşı ile ilgili tarihsel açıdan ele alınılmış ve olayın tarihsel boyutu resmi kaynakların açıklamaları ile ortaya koyulmuştur. Makalenin ikinci başlığı olan ‘‘AB’de Ukraynalı Göçmen Sorunu ve Rusya’nın AB’nin Demografik Nüfus Değişim Planı’’ başlığı altında AB’nin yüzleştiği yeni göç dalgası ele alınırken Rusya’nın AB’deki geleceğe yönelik nüfus değişi planı ile ilgili detaylı bilgi verilmiştir. AB’nin Enerji Politikası ve Rusya’ya Karşı Koyulan Ambargolar başlığı altında AB, Batı devletleri ve uluslararası kuruluşlar tarafında Rusya Federasyonu’na karşı koyulan ambargolar ve sonuçları ele alınırken diğer taraftan AB için bu ambargoların ne gibi olumsuz etkileri olduğu ile ilgili araştırma yapılmıştır. Araştırmada kalitatif yöntem ve teknikler kullanılmış ve açık kaynaklar olan gazete manşetleri, resmi kurum ve tarafların açıklamaları, dönem içerisinde yazılan tez, makale incelenerek derlenmiştir. Rusya ve ABD yıllardır süren yayılmacılık politikalarını Ukrayna savaşında ortaya kaymaya çalışmaktadır. Günümüzde gelinen nokta AB ve Batı devletleri Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden taviz vermesi yönündeki açıklamaları ile enerji hususunda Rusya’ya halen bağımlı olduklarını göstermiş oldu.
KIBRIS'TA ENERJİ POLİTİKALARI VE İNGİLTERE _İLGİSİ_.pdf
1878 yılından günümüze kadar devam eden süreçte İngiltere Kıbrıs ile ilgisini hiçbir zaman kesmemiş, her platformda ada üzerinde söz sahibi olduğunu göstermiştir. Zaten İngiltere Kralı Asker Yürekli Richard, Kudüs seferine giderken Kıbrıs adasını ele geçirip burada kendisine bağlı bir yönetim kurmasından itibaren Büyük Britanya’nın ada ile duygusal bağı başlamıştır. Fiili olarak adada yüzde 2,76’lık toprak üzerinde iki üssü bulunan İngiltere böylece hem kendi güvenlik stratejilerini sürdürmekte, hem de Akdeniz ve Ortadoğu politikalarını geliştirmekte bunun doğal sonucu olarak bu bölgede ticari, ekonomik, stratejik ve askeri ağırlığını muhafaza etmektedir. Kıbrıs’ın doğusunda keşfedilen doğal gaz rezervleri Kıbrıs meselesini tekrar dünya gündeminin üst sıralarına taşımıştır. Rum Yönetimi doğalgazı bütün Kıbrıslılar ile paylaşabileceklerini açıklamış ve ardından Batı’nın baskısıyla Kıbrıs müzakereleri hız kazanmıştır. Bu süreçte ABD ve AB’nin tavırları olduğu kadar Kıbrıs Cumhuriyeti kurucu anlaşmasının da etkisi olduğu açıktır. Bunlar yaşanırken İngiltere’nin tavrı merak konusudur. İngiltere hem Batı’nın etkin aktörlerinden hem de Kıbrıs’ta hak ve menfaatleri olan garantör devlettir. 1960 Anayasası ve Londra, Zürih anlaşmalarına göre “Egemen Üs Bölgesi” statüsündeki İngiliz üsleri İngiltere’nin adadaki varlığını meşrulaştırma ve hukukileştirmektedir. İngiltere “Egemen Üs Bölgesi” statüsündeki İngiliz üsleri sayesinde burada karasuları bölgesinin olduğunu ilan etmiştir. İngiltere’nin bu bölgede “Kıta Sahanlığı” ardından Münhasır Ekonomik Bölgesi de ilan edeceği dikkate alınmalıdır. Zira bu üsler bir tür “Bağımsız Devlet” konumundadır. Güney Kıbrıs idaresi Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiş ve İsrail, Mısır ve Lübnan gibi ülkelerle ve çeşitli ülkelerle anlaşmalar yapmıştır. Bu çabaları Türkiye dikkatle izlemektedir. Bu çalışmada Güney Kıbrıs enerji politikaları kısaca gözden geçirilecek ve İngiltere’nin Kıbrıs ilgisi bu politikalar çerçevesinde incelenecektir. Bu çalışmada İngiltere’nin ada üzerindeki varlığını askeri alandan ekonomik alana taşıması amaçlanmaktadır.
Uluslararası ekonomilerin temel girdisi olan enerji, modern jeopolitikte siyasi ve ekonomik savaşların merkezinde yer almaktadır. Enerji kaynakları üzerinde egemen olma mücadelesi, ekonomik alanda sıkıntısız bir gelecek sürmek isteyen her ülkenin içinde olduğu bir mücadeledir. SSCB'nin dağılmasıyla birlikte Avrasya coğrafyası sahip olduğu petrol ve doğalgaz kaynakları ile modern jeopolitikte yeni bir mücadele alanı olarak ortaya çıkmıştır. Bölgenin enerji kaynakları potansiyeli birçok devleti bu kaynaklara erişim sağlama hususunda bölgeye çekmektedir. Bu çalışmada, soğuk savaş sonrası dönemde değişen uluslararası şartlar karşısında küresel güç olarak var olan ABD, Rusya ve Çin'in Avrasya bölgesine yönelik enerji politikaları ele alınmaktadır. Çalışmanın amacı, Avrasya bölgesindeki enerji kaynaklarına dikkat çekmek ve bu bölgede hegemon heveslisi ülkelerin var olan kaynaklar üzerinden enerji politikalarını incelemektir.
TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ POLİTİKASI
TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ POLİTİKASI, 2016
Gelişmekte olan Türkiye, nüfusun artması, hayat standartlarının yükselmesi, sanayileşme faaliyetleri ve yeni teknolojilere yönelim nedeniyle her yıl daha fazla enerji tüketmek durumunda kalmaktadır. Türkiye’nin enerji kaynakları çeşitlilik göstermesine rağmen mevcut birincil enerji kaynakları talebi karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Net bir enerji ithalatçısı olan Türkiye, rezervlerin yetersiz olması nedeniyle enerjide dışa bağımlıdır. Nükleer enerjiyi alternatif enerji kaynağı olarak gören Türkiye, nükleer santral yapımına yönelerek enerji bağımlılığını düşürmeyi hedeflemektedir. Bu çalışma, Türkiye’nin nükleer enerjiye yönelmesiyle birlikte, Rusya’ya yönelik olan bağımlılığın daha da artacağını belirtmektedir.