GÖNÜLLÜ SOSYAL HİZMET KURULUŞLARINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SAĞLAMAK: KURUMSAL İTİBAR PERSPEKTİFİNDEN YENİ BİR BAKIŞ (original) (raw)
Related papers
The purpose of this research is to examine the level of aggression in the staff of the Youth Services and Sports Provincial Directorate. The study group of research, İstanbul province in the Üsküdar district officials operating in the Youth Services and Sports Provincial Directorate constitute a total of 146 staff, including 43 women and 103 men. As a data collection tool developed by Buss and Parry (2002) and Turkish validityreliability made by Madre (2012) “The Aggression Scale” with “Personal Information Form” developed by the researchers has been utilized. Data were analyzed using descriptive statistical methods, t-test, one-way analysis of variance (Anova). In research result were detected significant differences in terms of gender in favor of the male staff. In addition significant difference in favor of the single individuals have emerged, single individuals show that they are more aggressive than married participants.
İTİBAR YÖNETİMİ AÇISINDAN KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK: TÜRK OTOMOTİV SEKTÖRÜ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Uluslararası Ege Sosyal ve Beşeri Bilimler Kongresi, 2022
Sanayi devrimi ile başlayıp ağırlıklı olarak 1970’li yıllara kadar devam eden ve Milton Friedman’ın “işletmenin tek bir sosyal sorumluluğu vardır. O da kârı maksimize etmektir.” cümlesiyle anlam kazanan klasik yaklaşımın küreselleşme, artan rekabet, bilinçli tüketici vb. faktörlerin etkisiyle değişim ve dönüşüme uğradığı, işletmenin kârın yanı sıra kamu faydasını da gözetmesini öngören İş Döngüsü Yaklaşımının yaygınlık kazanmaya başladığı ifade edilebilir. Bu perspektiften hareket eden işletmelerin günümüzde içerisinde yer aldıkları dünyaya, paydaşlarına ve tüketicilere karşı sorumluluk atıflarının artma eğilimi gösterdiği ve üretim, tüketim, satış sonrası hizmetler vb. konularda sorumlu davranmaya başladıkları belirtilebilir. Bu sorumluluk ilk olarak hayırseverlik faaliyetleriyle (hastane, okul, yurt vb. yapımı) kendini gösterirken, sonrasında sürdürülebilirlik esaslı sosyal sorumluluk projelerinin ağırlık kazandığı görülmektedir. İşletmelerin, toplumsal sorunlara çözüm bulmanın yanı sıra paydaşlar nezdinde itibar kazandırıcı olması bakımından da önem arz eden KSS projelerine yönelmelerinin kârlılığa da etki edeceği düşünüldüğünde ilgili faaliyetlerin stratejik bir yaklaşımın neticesi olduğu da belirtilebilir. Bu çalışmada da kurumsal itibar ve kurumsal sosyal sorumluluk kavramları arasındaki ilişki mercek altına alınmış, ilgili literatür incelemesini takiben Türk otomotiv sektörü özelinde yapılan betimleyici düzeydeki araştırma ile 2021 yılında yürütülen KSS uygulamaları mercek altına alınmıştır. Araştırma bulgularından hareketle trafik bilincinin arttırılmasından, fırsat eşitliği yaratılmasına, engellileri dönük faaliyetlerden, sokak hayvanlarına yardım çabalarına kadar çeşitli KSS uygulamaları yürütüldüğü gözlenmiştir.
2. Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Öğrenci Kongresi ISERSC, 2018
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS); işletmelerin etkin, verimli ve karlı olma hedeflerinin yanında topluma ve paydaşlarına karşı yerine getirmesi gereken yükümlülüklerini kapsayan faaliyetleridir. Geçmişte işletmeler sadece kârlı olma hedefleri ile çalışmalarını sürdürürken; gelişen teknoloji, değişen ekonomi ve kültürün yarattığı bilinçli tüketicilerin etkisiyle işletmeler bugün sosyal sorumlu olarak faaliyetlerine yönelmektedir. Kurumsal sosyal sorumluluk bilinci ile işletmelerin yarattığı değerin artması, hesap verebilir ve saydam olmaları, kurumsal sosyal sorumluluğu önemli bir pazarlama stratejisi haline getirmiştir. İşletmelerin sosyal sorumlu olma misyonu, bilinçli tüketicilerin satın alma kararlarını pozitif yönde etkilemkete ve işletme faaliyetlerinin tüketiciler tarafından benimsenme oranını artırmaktadır. Tüketicilerin ürün tercihi yaparken ve sadakat duygusu geliştirirken sosyal sorumluluk faaliyetlerinden etkilenmeleri, rekabet avantajı boyutuyla da her geçen gün işletmeleri sosyal sorumluluk faaliyetlerine daha fazla yöneltmektedir. Kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri, sürdürebilir rekabet için de, tüketicilerin onayını alarak toplumun sorunlarına çare olmak amacı ile yürütüldüklerinden önemlidir. Bu bağlamda, çalışmada kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerinin tüketici davranışına etkisi incelenmiştir. Çalışma sonucunda kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri ve tüketici davranışları arasında anlamlı pozitif bir bağ olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
HEGEMONYA KURAMI ÇERÇEVESİNDE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK YAKLAŞIMINA İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 2019
Küreselleşmenin etkilerinin giderek daha yoğun olarak hissedilmeye başlandığı günümüz dünyasında işletmeler; yoğun rekabet ortamı içinde rakiplerine karşı rekabet üstünlüğü elde edebilmek, teknolojinin gelişimiyle birlikte ürün ve hizmet farklılıklarının ortadan kalktığı koşullarda diğer markalar arasından tercih edilebilmek ve farkındalık yaratabilmek adına çeşitli stratejiler geliştirmektedir. Bu stratejilerin başında ise Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) çalışmaları gelmektedir. KSS anlayışı, işletmelere toplumdan aldıklarını topluma geri verme, faaliyette bulundukları toplumsal sistem başta olmak üzere yerküreye karşı sorumlu davranma, var olan sorunların çözümüne ortak olma imkânı tanımaktadır. İşletmelerin kullandıkları, doğada serbest halde bulunan kaynakların küresel anlamda yaşanılan sorunlar nedeniyle git gide azalması ve azalan bu kaynakların canlı hayatını tehdit etmesi, işletmelerin ekosisteme daha duyarlı davranmaları zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Zorunluluk hali dışında, demokratik toplumların temelini oluşturan; örgütlenme, gösteri yapma hakkı gibi unsurlarla birlikte çevre hareketleri ve bilinçli tüketicilerin varlığıyla önemli bir duyarlılık halini alan KSS; günümüzde tüketici ve çalışan sadakatini sağlama, paydaşlarla iyi ilişkiler geliştirme vb. gibi birçok avantajın stratejik anahtarını oluşturmaktadır. Madalyonun diğer yüzünde, KSS çalışmalarının etik bağlamda, hiçbir yarar ve geri dönüş beklemeden yapılması gerekliliği, elde edilen avantajlar nedeniyle çelişkiler yaratmakta ve konunun eleştirel olarak sorgulanmasını beraberinde getirmektedir. Temel varoluş nedeni kâr elde etmek olan işletmelerin, KSS çalışmaları aracılığıyla toplumun beğenisini kazandığı, toplum tarafından onanarak rıza ve dolayısıyla meşruiyet elde ettikleri yadsınamayacak bir gerçektir. KSS anlayışı ile toplumsal rıza ilişkisinin sorgulanması noktasında ise karşımıza hegemonya olgusu çıkmaktadır. Literatür taramasına dayalı bu çalışma; KSS anlayışının eleştirel açıdan irdelenmesini, KSS ile hegemonya ve rıza arasındaki ilişkinin sorgulanmasını içermektedir.
Geçmişte oluşturulan, yapıldığı dönemin izlerini yansıtan yapılar; toplumda yaşanan sosyal, ekonomik, kültürel, politik değişimler sonucunda kendilerinden beklenen performans ve ihtiyacı karşılayamaz duruma gelmektedir. Binaların bu yetersizlikleri teknolojiye ayak uyduramama, işlevsel gereksinimlere cevap verememe boyutunda olabileceği gibi, fiziksel- sosyal-ekonomik eskime nedeniyle de karşımıza çıkabilmektedir. Yapılış amacına uygun olarak yaşamına devam edemeyen her türlü bina aslında bir döneme tanıklık etmiş, yaşanmışlıkları olan, kentte ve kentlide izler bırakan somut delillerdir. Kültür varlığı olarak tescillenmiş yapıların günümüzde yeniden kullanımları, geçmişin, tarihin, kültürün sürekliliğini sağlarken, yapısal olarak ayakta olan binaların yeniden işlevlendirilmesi ekolojik ve ekonomik yarar sağlayacaktır. Dolayısıyla bir yapının yeniden kullanıma adaptasyonu, sağlayacağı toplumsal yararlar nedeniyle insanlığın sorumluluğu olmaktadır. Bu bağlamda yıkmak ya da işlev verilmeksizin pasif bir koruma anlayışı yerine, yaşamının devam etmesi yönünde kullanım değerinin de dikkate alınması önemli olmaktadır. Binaların yeni işlev ile yaşamını devam ettirmesi; verilecek işlevin niteliği, yeni işlevin gereksinimleri ve bina mekânsal düzeninin uyumu, kentin/yerleşimin gereksinimleri gibi birçok konu ile ilintilidir. Bu noktada yeni işlevin seçimi için analitik bir değerlendirme süreci gerekmektedir. Bu çalışmada yeniden kullanılma potansiyeli olan bir binada, yeni işlevin ne olacağı/neler olabileceği sorusuna cevap, Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası üzerinden aranmıştır. Ülkemizde bir döneme tanıklık etmiş, üretime ve ülke ekonomisine katkı sağlayan, istihdam oluşturarak toplumun kalkınmasını ve gelişmesini tetikleyen, kentlerin gelişimine ivme kazandıran “endüstri yapıları”, yeniden kullanıma adapte edilebilecek potansiyeli olan bina türlerindendir. Endüstri yapıları; zamanın getirileri ve teknolojinin gelişmesiyle hizmetlerini yeni fabrikalara bırakmış, yıkılmaya terk edilmiştir. Ülkemizde 1970’li yıllardan itibaren koruma kapsamına alınmış ve endüstri mirasları olarak restorasyon ve koruma çalışmalarının yanı sıra yeniden işlevlendirme ile de önem kazanmıştır. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, 1937 yılında Atatürk tarafından açılan ilk sosyal fabrika projesidir. 213,875 m2 bir alan üzerine kurulmuş olan Sümerbank yerleşkesi Aydın İli, Nazilli ilçesi, Sümer Mahallesinde, şehir merkezine 3,5 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Fabrikanın yakın çevresinde, eğitim, sağlık yapıları, konut alanları, öğrenci yurtları, park ve rekreasyon alanları yer almaktadır. Yerleşimin ilk hastanesi yerleşke içerisinde açılmıştır. Üretimi sağlayan fabrikalar, memur evleri, kreş, sinema salonu ve sosyal tesisler, işçi konutları ve rekreasyon alanlarından bir yol ile ayrılmaktadır. Fabrikanın 2002 yılında faaliyetinin durdurulmasıyla işçi evlerinin bulunduğu alan belediyeye tahsis edilmiştir. Belediye de bu alanı sosyal tesisleri içerisinde barındıran yaşanılabilir aktif bir yeşil alana çevirmiştir. Günümüzde hala işlevini bu şekilde sürdürmektedir. Fabrikaya verilecek yeni işlevlerin ne/neler olabileceği sorusuna cevap SWOT analizi ile aranmıştır. Bir analiz yöntemi olan SWOT mevcut durumun tespitini tahlil ederek ortaya koyan, anlamayı, algılamayı, karar almayı kolaylaştıran bir yöntemdir. Bu yöntem aracılığıyla verilecek işlevin; çevresel (konum, çevredeki yapılar, erişim), işlevsel (mimari kurgu, mekansal organizasyon), sosyal (kentliye katkı) yönden, güçlü, zayıf yönlerini ortaya koyarak, fırsatlar ve tehditleri tanımlamak amaçlanmıştır. Analizlerin yapılması sonucu yeniden işlevlendirme önerilerinin sistematik değerlendirilmesi yapılmış olacak, işlevsel öneriler üzerinden seçim ölçütleri değerlendirilmiş olacaktır. Dolayısıyla alternatif işlevlerin avantaj ve dezavantajları işlev seçiminin gerekçeleri olacaktır.
TOPLAM KALİTE YÖNETİM ANLAYIŞININ SOSYAL HİZMET KURUMLARINA ETKİSİ
Özet Organizasyonlarda kalite yönetiminin stratejik önemi gittikçe önem kazanmaktadır. Çoğu organizasyon etkili bir şekilde kalite yönetiminin, rekabet yeteneğine ve iş piyasasına avantajlar sağladığına yönelik bakış açısı geliştirmiştir. Ayrıca toplam kalitenin felsefesi düşünüldüğünde tüm organizasyonlarda kullanabileceği görülmektedir. Bu durum, kar amacı güden kuruluşlar ya da kar amacı gütmeyen kuruluşlar arasında uygulanabilirliği ve çıktıları açısından bir farklılık olmadığını göstermektedir. Sosyal hizmet kurumlarının kendine ait organizasyon yapıları, hizmet anlayışı ve müracaatçı odağı düşünüldüğünde, toplam kalite yönetim anlayışına ihtiyaç duyduğu görülmektedir. Birey ve grupların hizmet talep ederken seçici oldukları da bilinmektedir. Bu çalışmada, toplam kalite felsefe ve unsurlarından yola çıkılarak, kurumların yeniden yapılanması, daha iyi hizmet kalitesi ve hizmetlerden yararlananların memnuniyetinin nasıl şekillendirebileceğine ilişkin uygulamalar örnekleri ile açıklanmıştır. Anahtar Kelimeler: Sosyal Hizmet, Toplam Kalite, Sosyal Hizmet Kurumları THE IMPACT OF TOTAL QUALITY MANAGEMENT VIEW ON SOCIALWORK ORGANIZATIONS Abstract The strategic importance of quality management in organizations is getting increasingly important. Most organizations have improved the view in which quality management effectively offers competitive ability and advantages to the job market. It is also seen that total quality can be used in all organizations when total quality philosophy is considered. This indicates that there is no difference in terms of applicability and outputs between profit-oriented and non-profit organizations. It is seen that social work institutions need to total quality management view when they think regarding their organizational structures, service mentality and client focus. It is known that individuals and groups are selective when demanding service. In this study, by way of total quality philosophy and elements, it is explained by examples of restructuring of organizations, better service quality and how satisfaction of people who benefit from services can be shaped.
TURİST REHBERLERİ ODALARINDA KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK UYGULAMALARI
SOSYAL, BEŞERİ VE İDARİ BİLİMLER'DE AKADEMİK ARAŞTIRMALAR -VI, 2018
Today, Corporate Social Responsibility is an important concept in which businesses observe their interests and the interests of the society they live in as well as the interests of stakeholders. Corporate social responsibility activities can be evaluated as a way of expressing themselves for the tourism enterprises and an essential factor in their image formation. Corporate Social Responsibility involves taking account of ethical values in the activities of institutions and acting responsibly for the environment in social, cultural and economic terms. Civil Society Organizations (CSOs) are important actors in carrying out the activities with a sense of responsibility and provide the connection between the state and the individual. Today, CSOs involve federations, trade unions, associations, foundations, unions, chambers, cooperatives, etc. This study adresses the Chamber of Tourist Guides which are under the supervision of the Ministry of Culture and Tourism and carry out activities in accordance with the Union of Tourist Guides.