Koalisyon Hükümetlerinde Basın Özgürlüğü: Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti/Cumhuriyet Halk Partisi Örneği (1991-1996) (original) (raw)
Related papers
Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi
1991-1996 yılları arasındaki DYP-SHP/CHP koalisyon hükümeti, Türkiye'nin en uzun süre yönetimde kalan koalisyonu olmuştur. Bu süreçte, hükümeti oluşturan partilerde ve liderlerde çeşitli değişiklikler yaşansa da birlikteliğin sürdürüldüğü görülmüştür. Farklı ideolojilerdeki partilerin anlaşması sonucunda kurulan ortaklık döneminde, ekonomi ve hukuk başta olmak üzere, birçok alanda köklü dönüşümler yaşanmıştır. Öte yandan ülke genelinde, terör olayları artmış ve birçok kişi öldürülmüştür. Söz konusu gelişmelerin yanı sıra bu hükümet döneminde, basın alanında da önemli değişikliklerin ve sorunların yaşandığı görülmüştür. Bu doğrultuda, çalışma kapsamında, DYP-SHP/CHP koalisyon hükümeti yönetiminde, basına dair yapılan yasal düzenlemeler ve basının genel durumu incelenmiştir. DYP-SHP/CHP koalisyon hükümetinde, basının özgür olup olmadığını saptamak çalışmanın sorunsalı olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda, basın özgürlüğünün ve çıkarılan yasaların ne yönde şekillendiğini ortaya koymak ise çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Çalışma, DYP-SHP/CHP koalisyonu dönemindeki basının durumunu yansıtması nedeniyle önem taşımaktadır. Bu doğrultuda yürütülen çalışmada, betimleme yöntemi kullanılmış ve alana ilişkin yazılı kaynaklardan yararlanılmıştır. Sonuç olarak, DYP-SHP/CHP koalisyon hükümeti döneminde basına yönelik yoğun baskı ve denetim uygulandığı saptanmış ve basın özgürlüğünün açık bir şekilde kısıtlandığı görülmüştür.
Demokrat Parti döneminde 'Basın Özgürlüğü'
Ülkemizde her dönemde yaşanılan ‘Basın Özgürlüğü’ konusu Demokrat Parti döneminde de gündemi uzun bir süre meşgul etmiştir ve siyasi partilerin kamuoyu oluşturmak için yegâne aracı olmuştur. Her siyasi parti iktidara gelmeden önce veyahut seçim çalışmalarında basını yanına çekmeye çalışmıştır. Bu politikanın ise en büyük aracı hep Basın Özgürlüğü olmuştur. Bir de madalyonun bir diğer yüzüne baktığımızda basın her zaman kontrol edilmek istenen bir araç olma özelliğini de hiçbir zaman yitirmemiştir ve bu kontrol mekanizmasının basına yansıyan yüzü sansürler ve baskı olmuştur. Özellikle 1950-1960 yılları arası yaşanan basın ilişkileri karmaşası askeri darbe yaşanana dek devam etmiştir. Biz bu konunun üzerinde dururken Demokrat Parti ile Basın Özgürlüğü ilişkisini iki dönem olarak ele alacağız.
Cumhuriyet'in İlk Yıllarında Basın Özgürlüğü ve Basın Özgürlüğü Tartışmaları
Ulusal İletişim Sempozyumu, 2000
Cumhuriyetin ilk yılları iktidarla muhalif basın ve yine iktidar yanlısı basın ile muhalif basın arasındaki tartışmaların yoğun olduğu bir dönemdir. Basın özgürlüğünün en geniş anlamda kullanıldığı dönemden ortadan kaldırıldığı günlere kadar gelişen olaylar çalışmada ele alınmaktadır. İlk olarak basın hürriyetinin en geniş anlamda kullanıldığı savaş sonrası döneme değinilmekte, sonra basına gözdağının verildiği, tartışma ortamının sınırlandırıldığı İstanbul İstiklal Mahkemesi ve sonrası dönem ele alınmaktadır. Ayrıca, Takrir-i Sükun Dönemi'ndeki gelişmeler çalışmada analiz edilmektedir.
Belgi, 2021
Changing world conditions after World War II have significantly affected many countries involved in the war or not. Turkey was also among the states that have been affected by this situation. The year 1945, which was very active in domestic and foreign policy, led Turkey to make important decisions on an international platform and led Turkey to lay the groundwork for the transition from one-party rule to multiparty system in domestic politics. After İsmet İnönü's statements supporting multi-party system, new parties were founded between the years 1945 and 1950, and thus Turkish politics has witnessed the rise of the "multi-party life". In this process, the Democrat Party, which was founded on January 7, 1946, strengthened its position in a short while, and with the win in the 1950 elections, the ten-year long control of power has been gained. During this period, three general elections have taken place. These elections resulted in the victory of the Democrat Party. Positive relations between the Democrat Party and the press have been established in the first couple of years. It is argued that this has been affected by The Press Law and the liberal regulations issued by the Democrat Party over the first months of the party administration. However, the media outlets in the country have been taken under control with the strict measures implemented during the 1954 elections. It's made the relationship between the Party and the press tense. The second period of the Democrat Party rule started after winning the elections that took place in 1954. The second term of the Democrat Party, which have lasted until the 1957 elections, is the period where the party has received the most votes and reached its ultimate power. During these years, the opposition was considerably sharp against the Democrat Party government. Akis magazine, which had started its publication life in this period, has reached its highest circulation. The discourse by the opposition side has been shaped by the changing political attitude of the Democrat Party compared to the party's first period and the decisions taken by the party administration were the most important factors in making Akis magazine one of the most remarkable publications of that time. This study aims to shed light on the second period of the Democrat Party government from the lenses of Akis magazine.
Türkiye'de Basın Özgürlüğü ve 2003 Yılı Sonrası Uygulamalar
İfade özgürlüğünün en etkin kullanım araçlardan biri olan basın, çoğulcu demokratik rejimlerde, dördüncü kuvvet olarak yer alması nedeniyle tartışmasız bir öneme sahiptir. Basın, meşruiyetini kendisini demokratik rejimin bir parçası olarak gören bu görüşten alırken, aynı şekilde devlet de meşruiyetini ve güvenilirliğini basının denetim gücüyle sağlamakta; belgelemektedir. Basın özgürlüğü; haber, düşünce ve bilgilere ulaşma, onları yorumlama, yayınlama ve dağıtabilme olarak özetleyebileceğimiz hak ve özgürlüklerden oluşmaktadır. Sorumluluklar çerçevesinde kullanılabilecek bu hakkın her özgürlük gibi çeşitli nedenlerle sınırlandırılması da kaçınılmazdır. Bu sınırlamalar, toplumdan topluma farklılık arz etmekle birlikte; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, demokratik ülkelerde bu sınırlama alanının gittikçe daraltılması yönünde bir eğilim olduğunu göstermektedir. Türkiye, 2001 yılından itibaren, gerek 5187 sayılı Basın Kanunu’yla gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun ilgili maddeleriyle ifade ve basın özgürlüğüne yönelik yeni düzenlemelere yönelmiş, bu düzenlemelerde uluslararası standartlar yakalanmaya çalışılmıştır. Ancak yaklaşık aynı dönemlerde yapılan bu düzenlemeler arasında bile çelişkiler ve tutarsızlıklar mevcuttur. Nitekim Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısında son yıllarda meydana gelen artış da söz konusu iyileştirmelerin uygulamaya yansıtılamadığını göstermektedir. Türkiye’de basın özgürlüğünü olumsuz etkileyen bir diğer unsur ise medya sektöründe meydana gelen ticarileşme ve yoğunlaşmadır. Bütün dünyada basın özgürlüğünü etkileyen bu unsurlar, günümüzde klasik anlamdaki sansürün yerini oto sansüre bırakmasına ve gazetecilerin kendilerinin ya da medya patronlarının maddi çıkarlarını mesleki etik değerlerin önüne koymasına neden olmuştur. Demokratik sistemin vazgeçilmez bir unsuru olan basının kamusal bir görev ifa ettiği gerçeği gerek gazeteciler gerekse iktidarlar tarafından ihmal edilmektedir. Gazetecinin kişisel çıkarlar adına ya da basın özgürlüğünü kısıtlayan olumsuz unsurlar nedeniyle kamusal görevini yerine getirememesi durumunda, başta demokrasi ve halk iradesi olmak üzere siyasal sistemi ayakta tutan bütün değerler zarar görecektir. Bu nedenle, bir yandan mesleki etik değerler gözden geçirilirken diğer yandan devletin pozitif edim yükümlülüğü çerçevesinde gerekli tedbirler alınması suretiyle basının yasal ve maddi bağımsızlığı tesis edilmelidir.
Demokrat Parti Döneminde Basın
1950 seçimlerinde Demokrat Parti (DP), CHP yanlısı basının bir kısmından da destek görerek iktidara geldi. CHP'nin tek parti yönetimini sürdürdüğü uzun yıllar boyunca, düşünce ve ifade özgürlüğü hayli yara almış, seçimlere şaibe karışmış ve ekonomi bir türlü rayına oturmamıştı.
Yazılı Basın Organlarının Siyasi Partilere Yaklaşımı: CHP Örneği
Kitle iletişim araçlarının ilk ortaya çıktıkları zamandan beri, çeşitli etkilere sahip oldukları gerçeği, farklı araştırmaların konusu olmuştur. Günlük hayatımızın içinde çok fazla yer edinen bu araçlar, siyasi, kültürel, gündelik olmak üzere pek çok alanda karşımıza çıkmakta ve bireyin toplumsallaşmasında önemli bir yere sahip olmaktadır. UNESCO Komisyonu'nca hazırlanan ve "MacBride Raporu" olarak bilinen çalışma, kitle iletişim araçlarının işlevleri ile ilgili geniş bir değerlendirmeyi içermektedir. Bu rapora göre; haber ve bilgi verme, eğitim, eğlendirme, toplumsallaştırma, güdüleme, tartışma ortamı hazırlama, kültür geliştirme ve bütünleştirme kitle iletişim araçlarının işlevlerini oluşturmaktadır (akt:Güz, 2005:13). Kitle iletişim araçlarını "haber ve bilgi verme" işlevi en temel işlevi olarak görülmektedir. Ülkede ve dünyada meydana gelen olaylar ile ilgili bilgi verilmesi, toplumun yaşananlardan haberdar olması ve olaylar karşısında belli bir toplumsal görüşün oluşturulması bakımından bu işlevin hayati bir öneme sahip olduğunu söylemek mümkündür. Kitle iletişim araçları bu önemli görevi yerine getirirken verilen bilgilerin gerçekliği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu noktada haberde objektiflik kriteri ön plana çıkmaktadır. Objektiflik belli esaslara dayanmakla birlikte, dürüstlük ve dengenin göz önünde bulundurulması, ön yargılardan bağımsız bir şekilde yalnızca haberin verilmesinin amaç olması, bu kriteri yerine getirmede büyük önem taşımaktadır. Kitle iletişim araçlarının objektiflik konusunda savundukları bir ilke vardır: "Kitle iletişim araçlarının tarafsızı yoktur objektif olanı vardır" denir. Kitle iletişim araçlarının objektifliğinden bahsedilen konu, bu araçlar vasıtasıyla yayınlanan haberlerdir (Güz, 2005:78).
Tek Parti Dönemi Basınında Öjenik Tartışmaları (1923-1946)
Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz.