KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR YAKLAŞIMININ ORTAYA ÇIKMASINDA GRAMSCİ VE ALTHUSSER'İN DÜŞÜNCELERİNİN ETKİLERİ (original) (raw)
2020, KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR YAKLAŞIMININ ORTAYA ÇIKMASINDA GRAMSCİ VE ALTHUSSER'İN DÜŞÜNCELERİNİN ETKİLERİ
Toplumsal (ve bireysel) sorunların çözümünü, öncelikle toplumsal aktörlerin kendi gerçek durumlarını kavrayabilecekleri bir bilgiye sahip olmasında gören eleştirel toplumsal kuramlar, kaçınılmaz olarak kültür ve ideoloji sorunlarını odağa almaktadır. Kültüre ve ideolojiye yönelik inceleme ve soruşturmalar da, toplumsal düzenin korunması ve toplumsal bütünün sürdürülmesinde iletişim, medya ve iktidar/güç arasındaki ilişkilere ağırlık vermektedir. İletişim, çeşitli toplumsal kesimler arasında süren mücadeleleri hem temsil eder hem de yeniden üretir. Bu noktada da ideolojinin işleyişi devreye girer. Bu nedenle toplumsal güç ve iktidar ilişkilerinin yönünün (sınıflar, cinsiyetler ve ırklar arasında vb.) ve mekanizmalarının saptanması, kültür ve ideoloji incelemeleri için son derece önemlidir. Gerçekçi ve anlamlı bir kültürel sorgulama, toplumsal iletişimin mekanizmalarını ve araçlarını incelerken, gücün kaynağı, yönü, niteliği ve işleyişine dair sorular sorabildiği ölçüde eleştireldir. İşte bunu yapabilmek amacıyla ortaya çıkan kültürel çalışmalar alanını, güçlü bir tarihsel-kuramsal mirası olan, düşünürlerinin medya ve popüler kültür formları üzerinden somut analitik girişimlerde bulunduğu bir alandır. Kültürel çalışmalar, insanların yaşamlarını, kültürel ve toplumsal bir bağlamda biçimlendirme ve deneyimleme biçimlerini incelemektedir. Ancak burada yaşamları biçimlendirilen kişiler, aynı zamanda biçimlendiren kişilerdir. Bu yaklaşıma göre insanlar, sadece kendilerine sunulan içerik ve ürünlerin edilgen bir tüketicisi değil, aynı zamanda yeni değerlerin, tarzların, dillerin ve kültürel biçimlerin üreticileri olarak değerlendirilir. (Teker, 2018, s.40) 1950'lerin sonunda bütün dünyada kapitalist endüstriyel üretimin canlandığı, refah devleti sosyal politikalarının güçlendirildiği, sermaye ile işçi sınıfı arasında yeni bir tür uzlaşının geliştiği uzun genişleme dönemi başlamıştır. Bu dönem sınıfın ortadan kaybolduğunun öne sürüldüğü, savaş öncesi durum ile belirli bir kopuş yaşanan, popüler kültürün iyice Amerikanlaştığı bir dönemdir. Kaçınılmaz olarak bu yoğun değişimlerin ve kültürel, ekonomik, politik sonuçlarının anlaşılması gerekiyordu. İşte kültürel çalışmalar, bu bağlamda doğmuştur. Savaş sonrasında sosyal bilimler alanında sosyolojiden psikolojiye, antropolojiden edebiyata birçok disiplinde, yavaş yavaş "burjuvalaştığı" öne sürülen işçi sınıfı kültürüne yönelik ilgiler artmaktaydı. Geçmişte gündelik hayatta gözlenebilen sınıflar arasındaki katı ayrım, kentli işçi sınıfının ve orta sınıfın genişlemesiyle bulanıklaşmıştı. Ciddiye alınmaya değmeyen ve estetik değerden yoksun kabul edilen dönemin popüler kültürünün, 20. yüzyılda İngilizliliği tehdit ettiği öne sürülmekteydi. 1960'lara kadar az çok meşru görülen bu seçkinci tavır, savaş sonrası eğitim fırsatlarının İngiltere'de alt sınıftan olanlara doğru genişlemesinden dolayı, yeni kuşaklarda geçmişteki kadar kabul görmemeye başlamıştır. Dönemin ekonomik gelişmelerinin sınıf ilişkileri, sınıf formasyonları ve sınıf kültürleri bakımından anlamını kavramaya, yeni kültürel güçlere ve eğilimlere dair sorular sorulmaktaydı. Kültür, dünyaya dair basitçe birikmiş bir bilgi ve onun ürünleri olarak değil, anlamların ve tanımların toplumsal olarak inşa edildiği ve tarihsel olarak dönüştürüldüğü bir süreç olarak görüldü. XX. yüzyıl kültür tartışmaları II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan önemli gelişmeler, toplumbilimlerinin temel parametrelerinde görülen farklılıklar ile birlikte başlamıştır. Bu tartışmanın en görünür yüzü Frankfurt Okulu olmuştur. İlgi çekici olan 1960 sonrası Frankfurt Okulu etkisini yitirirken veya Avrupa solu dönüşüme uğrarken bu tarihten itibaren kültürel çalışmalar alanında kurumsal düzeyde sözcülük İngiltere’ye geçmiştir. Bu dönemde kültür tartışmaları öncülüğü Kıta Avrupa’sından uzaklaşmış ve Anglosakson bir yapı kazanmıştır. Kültürel Çalışmalar’ın ortaya çıkışındaki süreç ile bu alan, Louis Althusser ile Antonio Gramsci’nin ortaya koydukları kavramlar ve düşüncelerinin etkileri bakımından ele alınarak çalışma tamamlanacaktır.