Analysing from a systematic perspective the Albanian nationalism in the Ottoman Empire SEÇKİN ARPALIER -IRIEDA HAMZAJ (original) (raw)
Related papers
Analysing from a Systematic Perspective the Albanian Nationalism in the Ottoman Empire
Acta Humana
The effect of these policies on the population of the region has been examined on a systematical basis. These types of policies also had an impact on the subsequent development of nationalism in the Balkans. Nationalism in the Balkans began in the early 19th century with the Greek and Serbian uprisings; these uprisings were largely armed, and later spread to other Balkan peoples. In all these developments, Albanian nationalism makes a difference. It is a fact that the rule of the Ottoman Empire has shaped the Albanian nationalism as it has done with all Balkan nationalism. However, the Albanian nationalism was developed under the conditions that the Ottoman Empire established in the region, videlicet on the policies it applied. The nature of the Albanian nationalism differs from the other regional ones in that it is not an aggressive movement and that it developed more on the basis of a cultural awakening. The investigation of the steps that resulted in this variation holds a particular significance For a real understanding of all the mentioned changes one has to know the systems and policies that are to be explained in this study. Az Oszmán Birodalom albán nacionalizmusa rendszerszintű perspektívából elemezve A Balkán-félsziget hat évszázadon keresztül az Oszmán Birodalom uralma alatt állt. Ez a hosszú közös múlt az Oszmán Birodalom politikai, katonai, vallási, közgazdasági, kulturális, társadalmi, demográfiai, művészeti, épí-tészeti, valamint állami hagyományai és rendszere terén is (és még sok más
2015
Abstract: In this research, existence and survival struggle of Turks living in Balkans are dealt with their social, cultural and political dimensions. Ottoman-Turk heritage is still existing in society, politics, culture, economy, military service implicitly in Balkans. Ottoman-Turk heritage in Balkans is still existing and being kept alive. The society living in Kosovo and Macedonia, using Turkish as their mother language and claiming that they are Turks is the most concrete and vivid example of Turk heritage in Balkans. The term of identity has a wide area of usage from psychology to philosophy, social psychology, sociology and social and cultural anthropology. The studies done in the area of identity require an approach between disciplines. Because of this, studies of identity expanded through an area emphasizing not only individual forms of identity but also its collective forms in a conceptual frame whose roots are on sciences and approaches like psychology, sociology, anthropology, psychoanalysis. An identity has lines that differenciate its members from others’ while conjoining its members. Being Turk also effects mental processes. Being a Turk in Balkans is a type of identity encoded on religion, culture, history and politics. The identity of “Turk” was turned into a political material being drawn from the bottomless wells of history in due course. Due to this, Balkan Turks faced with so many dramatic situations like wars, genocides, assimilations, migrations, slaughters. For example, in 1992-1995 wars, Serbs’ perception of Bosnians as Turks and their thought that with the death of a Bosnian, one more Turk would reduced was a result of this perception. After Bosnia, places experienced crisis has been to Kosovo. The reasons of problems, Balkan Turks sometimes faced, were also perceptions of their identities. The reason for Bosnian genocide was perception and problem of identity even though they used the same language and their races were the same. Keywords: Balkans, Bosnia and Herzegovina, national identity, assimilation, genocide. Type of study: Literature view. Özet: Bu çalışmada; Balkanlar’da yaşayan Türklerin var oluş ve yaşam mücadelesi sosyal, kültürel ve politik boyutları ile ele alınıp değerlendirilmiştir. Balkanlar’da, Osmanlı-Türk mirası toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik ve askeri kurumlara sirayet etmiş ve varlığını örtük bir biçimde halen sürdürmektedir. Balkanlar’daki Osmanlı-Türk mirası bugün de canlı olarak yaşamakta ve yaşatılmaktadır. Kosova ve Makedonya’da varlığını sürdüren Türkçe’yi ana dili olarak kullanan ve kendilerini Türk olarak ifade eden topluluk Balkanlar’daki Türk mirasının en somut ve canlı ifadesidir. Kimlik kavramı psikolojiden, felsefeye, sosyal psikolojiye, sosyolojiye ve sosyal ve kültürel antropolojiye kadar uzanan zengin bir kullanım alanına sahiptir. Kimlik alanında yapılan çalışmalar disiplinler arası bir yaklaşımı gerektirir. Kimlik çalışmaları, bu sebeple kökleri psiko-analiz, psikoloji, sosyoloji ve antropoloji gibi bilim ve yaklaşımlarda olan bir kavramsal çerçeve içinde, kimliğin sadece bireysel formlarını değil kolektif biçimlerini de öne çıkaran bir alana doğru yayılmıştır. Kimlik; mensupları arasında bir özdeşlik ilişkisi kurarken öte yandan, mensuplarını diğerlerinden ayıran hatlara da sahiptir. Öte yandan Türk olmak, zihinsel (bilişsel) süreçler üzerinde de etkili olmuştur. Balkanlar’da Türk olmak dini, kültürel, tarihi ve politik bir zeminde kodlanmış bir kimlik biçimidir. Türk kimliği, zamanı ve yeri geldiğinde tarihin kör kuyusundan çıkarılarak politik bir malzemeye dönüşmüştür. Balkan Türkleri, bu yüzden sık sık göç, asimilasyon, savaş, katliam, soykırım vb. gibi dramatik durumlarla karşı karşıya kalmışlardır. Örneğin en son 1992-1995 savaşında Sırpların Boşnak hasımlarını Türk olarak algılamaları ve öldürülen her bir Boşnak için bir Türk’ün eksildiğini düşünmeleri bu algının bir tezahürüdür. Aynı ırktan gelmelerine ve aynı dili konuşmalarına rağmen Boşnaklara uygulanan soykırımın temelinde kimlik algısı ve kimlik sorunu yatmaktadır. Anahtar kelimeler: Balkanlar, milli kimlik, kimlik algısı, asimilasyon, Bosna-Hersek.
TÜRK DIŞ POLİTİKASININ MİHENKLERİNDEN: BALKAN PAKTI
Türkiye, Lozan'dan kalan sorunları çözüme kavuşturduğu için, uluslararası siyasette daha aktif bir dış politika takip edebilecek bir duruma gelmiştir. Bu nedenle, Türkiye sadece kendini ilgilendiren konularda değil, dünya barışını korumak amacıyla, aynı zamanda dünyada ki genel dış politika konularıyla ilgilenmekten geri kalmamıştır. 1932-1938 yılları arasında uluslararası siyasette hem ekonomik hem de siyasi boyutu söz konusu olmuştur. 1929-1930 dünya ekonomik bunalımı ''buhran'' devletlerin dış politikalarını iktisadi anlamda da yeniden gözdem geçirmelerine neden olmuştur. Uluslararası siyasette ekonomik çıkarlar önemli olduğu için, devletlerarasında bir takım gruplaşmalar meydana gelmiştir. Bu nedenle, bir tarafta Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanmış olan antlaşmalar ile kurulmuş ve mevcut durumu (Status Quo) korumaya çalışan anti revizyonist galipler, diğer tarafta ise mevcut durumu değiştirmek isteyen Almanya, Japonya ve galip devlet olmasına rağmen umduğunu bulamayan İtalya'dan oluşan revizyonist devletler yer almıştır. Bu dönemde, mevcut durumu değiştirmek isteyen grup sürekli olarak saldırgan bir dış politika izlerken, statükonun korunmasını isteyen devletlerden oluşan grup yatıştırma ve ödün verme politikası takip etmiştir. Bu gelişmeler karşısında Türkiye, pek çok zorlukla elde etmiş olduğu kazanımları korumak istemiş, Atatürk'ün ''Yurtta Sulh Cihanda Sulh'' perspektifiyle dünya barışının korunması ve ülkemizin de korunmasını hedef alan bir dış politika anlayışı benimsenmiştir.
The Transformation of Albanian Nationalism from Nation to State
2013
Manifestations of nationalist movements in the Balkans are interrelated. Different peoples of the Balkans firstly have started and then adopting the nationalist sentiments after the researches and studies of cultural, historical and linguistic issues. Beginning of this process was simultaneous with modernizing and centralizing efforts of the Ottoman Empire. The study of Albanian nationalism through theories of nationalism detect the character of new invented traditions, the creation of common myths and guarantees of luminous future. Such a result puts Albanian nationalism in same line with other nationalist movements in the world.Also the element of "other" in Albanian nationalism has a special significance.Through this elements have been made strong efforts to eliminate local and religious diversity. Period from Prizren League 1878 to Independence 1912 was called as Albanian Renaissance because of struggles for formation of national identity.The Declare of Independence in...
The Creation of Nationalism in Theoretical Perspective / Teorik Açıdan Ulusalcılığın Doğuşu
Nowadays, the development of identity politics carried out on a world scale constitutes the general framework of politics. In this context, we could say that nationalism, due to exhibiting progressive and advanced structure; confront us as a modern phenomenon. As we face nationalism as a modern structure, dealing with and analyzing nationalism according to the conjuncture with socio-political issues has a vital importance. Within the framework of these elements nationalism is above three axes of a number of constructions. Religious, sectarian or racial occurring in the frame and build national identity manifested in the shaping of international politics has become too obvious. In this study, by revealing the structural framework of national identity, what appeared to interact with elements during building process such as have been studied. Özet: Günümüzde, dünya ölçeğinde yürütülen kimlik politikasının gelişimi politikanın genel çerçevesini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, milliyetçiliğin ilerici ve gelişmiş yapı sergilemesi nedeniyle modern bir olgu olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliriz. Modern bir yapı olarak yüzleştiğimiz milliyetçilik ile sosyo-politik konularda konjonktüre göre uğraşı ve analiz hayati öneme sahiptir. Bu unsurlar çerçevesinde milliyetçilik bir dizi üç eksen yapı üzerindedir. Din, mezhep veya ırksal çerçevede meydana gelen ve uluslararası politikanın şekillenmesinde tezahür eden ulusal kimlik inşası çok bariz hale gelmiştir. Bu çalışmada, ulusal kimliğin yapısal çerçevesini ortaya koyarak ulusal kimlik inşası sürecinde bu unsurlar ile etkileşimde ne ortaya çıktığı incelenmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın Tarihi ve Balkanlar’a Etkisi
Gazi Akademik Bakıs, 2014
The process of the two Balkan Wars (1912-1913) remained incomplete until the First World War started. The aim of this study is to give some informations about The First World War and the role that Balkan region played to this war when the national consciousness of Balkan peoples began to crystallize. After the two Balkan Wars, all the Balkan states continued their efforts to gather their co-nationals into their national states. It's concluded that the Balkan Wars leaded to the internationalization of this crisis spreading it to an ample area while many other crises at the same region were resolved without a general war in Europe. It appears that the First World War that began in 1914 in the Balkan region was a continuation of the wars that started in 1912-1913 period in the same are.
Osmanlı balkan vilayetlerindeki güç politikaları : Pazvandoğlu Osman Örneği
2006
This thesis analyzes the life and power politics of Pazvandoğlu Osman, Ayan of Vidin, in the 18th century with references to the changes in the Ottoman provincial administration experienced between the 17th and 18th centuries. Osman̕s relations with the Ottoman central government and the policy that the latter followed towards him will also be given to show the Ottoman methods of coping with the oppositional groups in the provinces in the case of Pazvandoğlu Osman in the 18th and 19th centuries. Moreover his relations with the people of Vidin as well as with the neighboring ayans will be displayed to examine how an ayan ruled and represented people and also how important an ayan was in the development of a city. In addition a description of the Ottoman Balkans in general and Vidin in particular will also be analyzed from the point of view of their contributions to the rise of Pazvandoğlu Osman within the context of cause and effect relations.M.S. - Master of Scienc
2014
Eski Yugoslavya’daki savaslar butunlesmenin bolgesel hukumetlerce nihai amac olarak gorulmeye baslandigi yeni bir tarihi surece tasidi. Diger taraftan, Avrupa Birligi bolgede ideolojik statukonun cokusunun ardindan kendi jeopolitigini yeniden tesis etmek adina etno-politik catismalarin ortaya cikardigi bazi sinir-otesi guvenlik problemlerini bolgesel isbirligi ve kurumsal degisimi tesvik ederek ortadan kaldirma yolunu secti. Buna bagli olarak, AB’nin doguya dogru genislemesi 20. yuzyilin sonundaki komunizmin cokusu ve Yugoslavya’nin ayrisma savasinin yol actigi sosyo-politik ve ekonomik tahribatin enkazinda Bati Balkan devletleri ve halklari arasinda umit ve beklentileri arttirdi. Bu baglamda, bu yazi AB’nin Yugoslavya’nin dagilmasi sonrasinda Bati Balkanlar’a donuk politikalarini degerlendirmeye calisacaktir