Kyoto'dan Paris'e Küresel İklim Politikaları / Global Climate Policies From Kyoto to Paris (original) (raw)
Related papers
Pol-IR2017: 1. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kongresi (Doğu Batı ile Buluşuyor: Küreselleşme ve Uluslararasılaşma), 2017
19. yüzyıldan itibaren nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme ve artan enerji talebi önemli çevre sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği günümüzde etkilerini en somut hissettiren sorunların başında gelmektedir. Atmosferdeki karbondioksit (CO2), metan gazı (CH4), ozon (O3), karbon monoksit (CO) gibi sera gazları güneşten gelen ısının insan ve çevre sağlığını tehdit etmeyecek şekilde yerkürede tutulmasını sağlamaktadır. Bu gazlara ait konsantrasyon özellikle 19. yüzyıldan itibaren insan faaliyetleri sonucunda sahip olduğu iç dengeyi kaybetmeye başlamış ve güneşten gelen ısının daha büyük bir kısmının yerkürede kalmasına neden olmuştur. Bu açıdan küresel ısınma atmosferdeki sera gazlarının konsantrasyonunda meydana gelen değişiklikler sonucunda yerkürenin ısısının sürekli olarak artması olarak tanımlanabilir. Küresel ısınma başta iklim değişikliği, çölleşme, buzulların erimesi ve yağış rejimlerinin değişmesi gibi birtakım olumsuz etkiler ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın amacı, küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği ile mücadele edebilmek adına ortaya çıkarılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS), Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşmalarının karşılaştırılması ve özellikle Paris Anlaşması’nın küresel iklim değişikliği ile mücadele sürecinde diğer iki uluslararası belgeden farklılıklarının ortaya konulmasıdır. Çalışmada öncelikle küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği kavramları tanımlanacak ardından İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması karşılaştırmalı bir biçimde irdelenecektir. Ayrıca çalışmada söz konusu hukuki belgelerin ortaya çıkış sürecinde devlet yöneticilerinin üstlenmiş olduğu role de değinilecektir. Sonuç olarak, İDÇS ve Kyoto Protokolü’nün ardından büyük umutlarla imzalanan ve ödül-ceza mekanizmasıyla çeşitli yaptırımlar öngören Paris Anlaşması, İDÇS ve Kyoto Protokolü’nün teknik çıkmazlarını bertaraf edebilecek hükümler barındırmaktadır. Anahtar Kelimeler: Küresel Isınma, Küresel İklim Değişikliği, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Kyoto Protokolü, Paris Anlaşması.
Paris İklim Anlaşması ve Küresel İklim Politikalarının Uluslararası İlişkilere Etkisi
TESAM STRATEJİ DERGİSİ, 2023
Bu yazıda, Paris İklim Anlaşması'nın içeriğini, önemini ve uluslararası ilişkilere etkileri incelenecektir. Ayrıca, anlaşmanın uygulanması ve gelecekteki perspektiflerine yönelik öneriler ve temenniler sunularak, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası iş birliğinin önemine vurgu yapılacaktır. Çünkü küresel iklim değişikliğiyle mücadele, yalnızca bir ülkenin veya topluluğun sorunu değil, tüm insanlığın ve gelecek nesillerin ortak kaderidir.
Kyoto Protokolü Kapsamında CO2 Emisyonu ve Türkiye Üzerine Bir Olasılık Tahmini
2021
Bu calisma, Turkiye’de 1980-2014 doneminde gerceklesen CO 2 emisyonu miktarlarini Kyoto Protokolu kapsaminda ongorulen duzey degerleri cercevesinde degerlendirerek emisyon miktari uzerinde etkili olan degiskenlerin olasilik etkilerinin belirlenmesi amacini tasimaktadir. Probit analizi kullanilarak gerceklestirilen uygulamada degerlendirmeye alinan degiskenler dogrudan yabanci yatirimlar, dis ticaret ve gelen turist sayisindan olusmaktadir. Odak noktasi Kyoto Protokolu kapsaminda makul kabul edilen CO 2 emisyonu miktarlarinin Turkiye’deki durumu olan calismada, ongorulen esik degerin altinda kalinan ve bu duzeyin asildigi yillar olmak uzere kategorilendirilen bagimli kukla degisken kullanilmasi tercih edilmistir. Bu cercevede, ilgili esik duzeyin altinda kalinan yillar karbon emisyonu icin makul kabul edilmekte ve ulke icin olumlu degerlendirilmektedir. Turkiye icin yapilan bu degerlendirmede degiskenlere ait marjinal etki hesaplamalari cebirsel olarak yapilmis ve ilgili degiskenleri...
İklim Politikalarında Yeni Dönem: Paris Anlaşması ve Hak Temelli Yaklaşım
Toplum ve Hekim, 2020
A New Period in Climate Policies: Paris Agreement and Rights-Based Approach Öz: Paris Anlaşması, 1990' da başlayan ve çeyrek yüzyıl süren inişli çıkışlı uluslararası iklim müzakerelerinin sonucu olarak 2015 yılında kabul edilmiştir. Uluslararası iklim politikalarının ilk dönemini belirleyen Kyoto Protokolü'nden büyük ölçüde farklılıklar gösteren Paris Anlaşması bugünkü haliyle uygulanması halinde iklim değişikliğiyle mücadele için son derece yetersizdir. Öte yandan Paris Anlaşması hedefi belli ve hak temelli bir uluslararası hukuk metni olarak iklim değişikliğiyle mücadeleye büyük olanaklar sunmaktadır. Anlaşmanın getirdiği en önemli yenilik biri Kyoto Protokolü'nün sınırlı sayıda ülkeye sınırlı bir süre için sera gazı emisyonları azaltım yükümlülüğü veren yukarıdan aşağı yapısının aksine, anlaşmada belirtilen uzun vadeli küresel sıcaklık artışı sınırına dayanması gereken azaltım yükümlülüklerinin ülkeler tarafından belirlendiği aşağıdan yukarı bir yapıya sahip olması ve bütün ülkeleri yükümlülük altına alan evrensel yapısıdır. Ancak Paris Anlaşması yine bu yapısı nedeniyle daha az bağlayıcı, ülkelerin gönüllü katkılarına açık görünen bir iklim rejimi kurmuştur. Paris Anlaşmasının ayrıca hak temelli bir çerçeve kurmuştur. Giriş bölümünde iklim değişikliğiyle mücadelenin insan hakları, sağlık hakkı, yerli halkların, yerel toplulukların, göçmenlerin, çocukların, engellilerin ve hassas durumdaki kişilerin hakları, kalkınma hakkı, cinsiyetler arası eşitlik, kadınların güçlendirilmesi, kuşaklar arası adalet, ekosistem bütünlüğü, Toprak Ana'nın ve biyoçeşitliliğin korunması ve iklim adaleti gözetilerek yürütülmesi gerektiği belirtilmektedir. Az gelişmiş ülkelerle müzakereleri izleyen yerli topluluklar, kadın örgütleri, gençlik ve çevre örgütleri gibi sivil toplum aktivistlerinin katkısıyla Paris Anlaşması'nın ruhunu belirleyen Giriş bölümünde yer verilen bu ilkeler sayesinde önümüzdeki yıllarda verilecek mücadele toplumsal cinsiyetten yerli haklarına, katılımdan sağlığa kadar insan ve doğa haklarını ve genel anlamda hak temelli yaklaşımı uluslararası iklim rejiminin asıl kılavuzu haline getirmekte büyük önem taşıyacaktır. Abstract: The Paris Agreement was adopted in 2015 as a result of international negotiations on climate going on for a quarter of a century since 1990 which had its ups and downs. Largely diff ering from the Kyoto Protocol that shaped the first period of international climate policies, the Paris Agreement is insuff icient, as it is today, in combating climate change. Nevertheless, the Agreement still presents significant opportunities to combat climate change as a rights-based international instrument with its specific objective. The most important novelty introduced by the Agreement, unlike the top-to-bottom approach of the Kyoto Protocol that obliged limited number of countries to reduce their greenhouse gas emission for a limited period of time, is its bottom-to-top and universal approach where countries voluntarily determine their goals in reduction and where all countries have their obligations to fulfil. However, the Paris Agreement still introduces a climate regime which is less binding and seems to be open to voluntary contributions of countries. The Agreement also introduces a rights-based framework. In the preamble of the Agreement it is stated that combat against climate change must pay due attention to human rights, right to health; rights of indigenous peoples, local communities, migrants, children, the disabled and disadvantaged groups; right to development, gender equality, women' s empowerment, inter-generational justice, ecosystem integrity, protection of mother earth and biodiversity and climate justice. These are the principles that set the spirit of the Paris Agreement with the contribution of such civil society activists as local communities, women' s organizations, youth and environment organizations that followed negotiations with less developed countries. These principles stated in the preamble of the Agreement are significant in making the rights-based approach encompassing human rights to rights of nature as the major guide in international climate regime in coming years from gender to the rights of indigenous peoples, from participation to health.
Türkiye’de iklim hareketinin kısa tarihi: Uluslararası müzakerelerden ulusal politikaya
2013
2011 yılı toplam sera gazı salımları 1990 yılına göre %124 artış gösteren Türkiye bugüne kadar hiçbir sera gazı salım taahhüdünde bulunmadı. Uluslararası iklim müzakerelerinde bağlayıcı kararlar çıkmadığı sürece Türkiye özel koşullarını bahane ederek iklim değişikliğine karşı ulusal ve uluslararası planda etkin bir mücadele vermekten kaçınmaya devam ediyor. Türkiye iklim hareketi, Türkiye’nin mutlak bir sera gazı salım azaltım hedefi koyması, bunu enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji hedefleriyle desteklemesi, fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılması ve uluslararası planda iklim dostu politikaları savunarak üzerine düşen sorumluluğu alması için mücadele ediyor. Türkiye iklim hareketi 2005’te gelişmeye başlayan küresel iklim hareketinin bir parçası oldu ve iklim değişikliği ile mücadelede bağlayıcı ve etkin bir uluslararası anlaşma için küresel taleplere katıldı. 2007 yılında “Türkiye Kyoto’yu İmzala” kampanyası iklim değişikliğini ülkenin siyasal gündemine taşıdı. 2009’da Kopenhag’daki iklim zirvesinden bağlayıcı bir anlaşma çıkmaması Türkiye iklim hareketini stratejisini d