Vesileciliğe Karşı Müterafıkçı Metafizik – 5 (original) (raw)
Nazif Beye yorumlarından ve paylaştığı düşüncelerden dolayı teşekkür ederim. Fazla uzatmadan bu son metinde geçen birkaç husus üzerinde kısaca durarak ben de son cevabımı vermiş olayım. Tartışmanın kilitlenmesine yol açan temel sebepler kısmı için müstakil bir bölüm ayırmak istemiyorum, zira orada geçen argümanların çoğu, aşağıda birkaç örnek üzerinde gösterdiğim gibi, tersine çevrilip kendisine yöneltilebilir. Ben, "doğada nedenselliğin gözlemle gerekçelendirilemeyeceği, doğal varlıklar arasında zorunlu bir nedenselliğin a priori olarak da gerekçelendirilemeyeceği" iddiasını bitmiş ve kesin sonuca bağlanmış bir tartışma olarak görmüyorum. Hume'un tümevarım problemine bir çözüm bulma arayışları devam ediyor. 1 Meramımı, tek başına çok uzun tartışmalara neden olabilecek böyle bir tartışmaya girmeden anlatmak istedim. Dolayısıyla bunun, söz konusu temel problemin ıskalanması olarak yorumlanması hiç isabetli bir düşünce değil. İkincisi, bu temel probleme girmeden söylediğim çok somut bir şey var muhatabım tarafından büsbütün ıskalanan: diyorum ki zorunlu bir nedenselliğin gözlemle ya da a priori olarak gerekçelendirilememesi, böyle bir nedenselliğin var olmadığı anlamına gelmez. Deneyimden doğal kuvvet gibi bir varlığa çıkarım yapmak bir sıçrama hatası ise öyle bir varlığın olmadığı iddiası da tabiri caizse bir düşme hatasıdır. Bunların sadece birincisi değil, ikincisi de ontolojik bir pozisyondur, epistemik değil. Ayrıca, doğal kuvvetin varlığını deneyimden hareketle, aşağıdan yukarıya doğru çıkarsamak zorunda değiliz, varlığı, a priori bir öncül olarak kabul edilip, yukarıdan aşağıya doğru uygulayarak gözlemle tutarlılığını kontrol edebiliriz. Metafiziği aşağıdan yukarıya doğru kurma girişimi modern bir yanılgıdır. Ne nedensellik aşağıdan yukarıya doğru işler ne de varlık. Bir şeyin adını bilmekle mahiyetini bilmek arasındaki farkı anlıyorum. Fakat, bir şeyin var olduğu kabulünün mahiyetini bilmeye bağlı olduğunu kabul etmiyorum. Vesilecilik İlahi nedenselliğin mahiyetini ne kadar biliyor da varlığını öyle kabul ediyor? "[Doğal kuvvet] deneyimlerin[in] hiçbiri doğal nesne kadar gerçek bir kuvvetin varlığını göstermez" deniyor. Halbuki doğal nesneleri doğal kuvvetler sayesinde deneyimliyoruz, üstelik doğal nesneleri deneyimlememiz ile doğal kuvvetleri deneyimlememiz arasında gerçeklik bakımından bir fark yok, zira ikisi de aynı ontik seviyede bulunuyor. Bir doğal nesne olarak mıknatısın başını sonunu görmemiz, elimize alabilmemiz onu elektromanyetik alan ya da kuvvetten daha gerçek yapmıyor, zira bunlar birbirleriyle çok yakın ve sıkı bir ilişki içinde. Doğal alem, söz konusu bu ilişkiler sayesinde tezahür edebiliyor. Aralarında hangisi diğerinden daha gerçek diye sorulsa ve ille de bir seçim yapmam istense ben kuvvetlerin nesnelerden daha gerçek olduğunu söylerim, çünkü kuvvet olmasa nesne bir nesne olarak birliğini koruyamaz ve kendini ortaya koyamaz.