93 HARBİ SONRASI OSMANLI DEVLETİ SINIRLARI DÂHİLİNE GÖÇ EDEN BATUM ULEMASI (original) (raw)
Related papers
93 HARBİ' NDE OSMANLI ORDUSUNDA GAYRİMÜSLİM GÖNÜLLÜLER
2023
24 Nisan 1877’de Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiştir. Bu çalışmada 93 Harbi denilen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı ordusunda bulunan gayrimüslim gönüllüler incelenmiştir. Osmanlı ordusunda asker ihtiyacı olması dolayısıyla gayrimüslimlerden de gönüllü asker alımları başlamıştır. Özellikle 1876 Osmanlı-Sırp-Karadağ Savaşı’nda Hıristiyanlardan gönüllü asker yazan Dimostini Efendi bu savaşta da aynı şekilde davranmış ve gönüllü toplamıştır. Osmanlı tebaası olmayan gönüllüler de Osmanlı Devleti ordusuna katılıp Rusya’ya karşı savaşmak istemişlerdir. Bürüksel, Roma ve Berlin elçiliklerine başvuran kişiler gönüllü olmak istemişlerdir. Özellikle Macarlar bir önceki savaşta verdikleri desteğin bir benzerini bu savaşta da sergilemişlerdir. Askeri anlamda olduğu gibi tıbbi anlamda da destek veren Macaristan’dan subaylar ve doktorlar gönüllü olmuşlardır. İngilizler de aynı şekilde destek vermişlerdir. Lehler de Macarlar ve İngilizler gibi İstanbul’da ecnebilerden kurulan gönüllü fırkasına katılmak istemişlerdir. Hatta Ruslara karşı Lehler ile Osmanlı Devleti’nin birlikte hareket etmesi ve Lehlerin Ruslara karşı isyanında Osmanlı Devleti’nin destek vermesi istenmiştir.
2015
Osmanlı-Rus savaşları arasında en önemlilerinden biri sayılan 93 Harbi, bugün hala askeri tarih araştırmaları açısından elzem bir konudur. Babıali için önemli sonuçlar doğurmuş bu harp üzerine belgeler üzerinden yapılmış araştırmalar olsa da dönemin müelliflerinin kaleme aldığı hatıra ve eserler yeterli ölçüde değerlendirmeye tabii tutulmamıştır. Bu çalışma 93 Harbi üzerine 1878-1928 arası kaleme alınan seçme hatıralar ve döneme ait araştırma eserlerin incelenmesi yoluyla, Osmanlı literatürüne göre harbin kaybedilme sebeplerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Özellikle savaştan yaklaşık yirmi beş otuz yıl sonra, II. Abdülhamid'in sansür yıllarının sonlarına gelirken artan bu eserlerin siyasi açıdan da anlamı olduğunu belirtmek gerekir. Tanzimat Dönemi sonrası Osmanlı İmparatorluğu'nda bir görüşe göre harp tarihine artan ilginin bir sonucu olarak, başka bir görüşe göre ise mektepli subayların kendilerini aklama ve savaşa dair kendi yorumlarını sunma isteğiyle harp neşriyatında artış görülmüştür. Özellikle 1877-1878 Osmanlı- Rus Harbi'ni takiben bu artış II. Meşrutiyete dek devam etmiştir. Bu çalışmada bu önermeler incelenmekte ve üçüncü bir tez olarak, askerlerle birlikte eser kaleme alan sivillerin de katkıda bulunduğu bu literatürün bir motivasyonunun da harp üzerinden sistem eleştirisi yapma ihtiyacı olduğu önermesi ortaya koyulmaktadır. Bu bağlamda harp üzerine kaleme alınan sivil ve asker hatıraların, keza siyasi duruşları sebebiyle sürülen sivil araştırmacıların eserleri, harbin seyri ve Osmanlı İmparatorluğu'na etkileri bakımından da incelenmektedir.
tarih ve günce dergisi, 2021
19.yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı Devleti’nin yaşadığı siyasi gelişmeler sonrasında, Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalan muhacirlerin iskânlarının yanı sıra muhacir dul ve yetimlerin barınma, iaşe temini devletin ilgilenmek zorunda kaldığı bir problem haline gelmişti. Dolayısıyla devlet, muhacirlere yönelik olarak yürüteceği bu uygulamaları; Tanzimat Dönemiyle başlayan süreçteki, dul ve yetimlere yönelik faaliyetler kapsamında değerlendirmeye çalışmıştır. Bu bağlamda dulhaneler ve barınma evleri inşa ederek, dul ve yetimlerin barınma sorununu çözmeye çalışmıştır. Ayrıca yine bunların maddi ihtiyaçları ve iaşeleri temin edilmiştir. Barınma ve iaşelerinin temin edilmesiyle birlikte ekonomik ve sosyal politikalar bağlamında yetimlerin memuriyette istihdamı ve bunların iyi bir şekilde yetiştirilmesi yönünde evlatlık verme, barınaklarda iyi bir eğitim alma ve memuriyette istihdamları gibi faaliyetler yürütülmüştür. Bu bağlamda kaleme alınan bu çalışma, dul ve yetimlerinyaşadığı sorunları ve bu sorunların çözülmesin yönünde ortaya konan çalışmaları gözler önüne sermeye çalışmıştır.
BORİS AKUNİN’İN TÜRK GAMBİTİ İLE 93 HARBİ’NE BİR YOLCULUK
RUS EDEBİYATINDA TÜRK ALGISI (XII.-XX. Yüzyıl Örnekleriyle) Editör: Prof. Dr. Ayla Kaşoğlu, 2022
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Akademik Yayıncılık, 2011 yılından beri "tanınmış uluslararası yayınevi" statüsündedir.
OSMANLI’DA BATI DİLLERİNE AİT SÖZLÜKLER
Bu çalışma, Tanzimat ile Cumhuriyet dönemleri arasında yazılmış olup birçoğu toplu halde değerlendirilmeyen Batı dillerine ait sözlüklerin kısaca tanıtılması amacıyla ele alınmıştır. Osmanlı döneminde, Batıyı ve Batı dillerini anlamak üzere kullanılan yabancı dil sözlükleri, o dönemin bilim ve kültür hayatında önemli yer tutmaktadır. Bugünkü sözlük çalışmalarına ışık tutarak belirli bir yöntem ortaya çıkaran bu değerli eserlerin incelenmesi, özellikle Türk bilim dili çalışmalarına veri sağlayacak niteliktedir. Arşivlerden ve diğer çalışmalardan derlenen bilgiler ışığında ortaya konulan bu çalışma, söz konusu bilgi dağınıklığının giderilmesi yönünde yapılan incelemelere bir katkı koymayı hedeflemiştir.
OSMANLI DÖNEMİ TEKİRDAĞ HAMAMLARI
Tekirdağ Din Kültür Toplum, 2022
Hamam (hammâm), Arapça "ısıtmak, sıcak olmak" anlamında hamm (hamem) kökünden türemiş bir kelime olup "ısıtan yer" anlamına gelmekle birlikte "yıkanma yeri" anlamında da kullanılmaktadır. Farsçası germâbedir. Suyun ısıtılması suretiyle insanların yıkanması için yapılmış tesislere hamam denilmektedir. İslam tarihinde örneklerine ilk olarak Emeviler'de rastlanılan hamamlar Abbasiler döneminde yaygınlık kazanmaya başlamıştır. 1
KIRIM VE 93 HARPLERİ ARASINDAKİ SÜREÇTE OSMANLI DIŞ İLİŞKİLERİ VE AVRUPA’DA DIŞ DENGELER
Asırlardır üzerinde Dünyanın en güçlü devletlerinin güç mücadelesi içinde bulunduğu Kırım Yarımadası, bugün dahi uluslararası ilişkiler bakımından önem teşkil ediyor. Türkiye’nin bu bölgeyle yüzyıllardır sıkı bağlarla örülmüş ilişkilerinin yanında buradaki gelişmelerin Avrasya devletleri arasındaki dengeleri yakından ilgilendirmesi, Kırım’ı günümüzde de Türk Dış Politikası açısından son derece mühim bir coğrafya kılmaktadır. XIX. yüzyılın siyasal gelişmelerinin anlaşılması bakımından ise Kırım Harbi ve akabinde gerçekleşen Paris Andlaşması, Türkiye ve Dünya tarihçileri ile siyaset bilimcileri tarafından üzerinde durulması gereken bir mesele olarak görülmüştür. Avrupalı büyük devletlerin ve kıta kamuoyunun, -her ne kadar farklı bir mezhebin temsilcisi olsa da- Hıristiyan Rusya’ya karşı, Müslüman hükümdarlarca yönetilen ve geçmişte bu devletleri kendisine karşı birleşip akınlar düzenlemeye mecbur etmiş Osmanlı İmparatorluğunun yanında bulunması, bu harbin ilgi çekici yanlarından sadece ilkidir (Ortaylı, 2014: 79). Gerek savaşın sonunda meydana gelen önemli siyasi ve ekonomik gelişmeler ve gerekse Kırım Harbi süresince sağlık, medya ve telekomünikasyon gibi alanlarda geçirilen evrimler de uluslararası ilişkiler alanı dâhilinde bu önemli vakanın kayda değer olduğunu ortaya koymaktadır (Ortaylı, 2014: 71). Öte yandan Kırım ve Doksan Üç Harpleri arasında, özellikle Avrupa’da meydana gelen birtakım gelişmeler, hem birçok coğrafyada önemli yeniliklere ortam hazırlamış, hem de yaklaşık yirmi senelik bir süreçte ve sonrasında doğrudan Osmanlıya tesir eden bazı etkiler doğurmuştur. Bu olaylar içine hiç şüphesiz daha başkaları da dâhil edilebilir ancak bizler bu çalışmada, hususiyetle İtalya ile Prusya’nın milli birliklerini kurmaları ve Avrupa’da zuhur eden demokratik ve siyasal gelişmelerin üzerinde duracağız. Bu gelişmeler doğrudan Osmanlı toprakları üzerinde ortaya çıkmasa da İmparatorluğun Kuzeyinden Güneyine bütün coğrafyalarında ciddi önemi haiz değişimlerin yaşanmasına öncülük etmiş ve Avrupa haritasına da büyük savaşlar öncesinde büyük ölçüde şekil vermişlerdir; bundan mütevellit çalışmamızda hem Osmanlı dış politikası, hem de Avrupa dengeleri bakımından incelenmeleri söz konusu olmuştur.