Metinsel ve Görsel Alan Anlatısında Özgürlük Sorunsalı (original) (raw)
Related papers
Kültür-Doğa Karşıtlığı Bağlamında Özgürlük Sorunu (Kaygı)
Özgürlük sorunu felsefenin en temel ve kapsamlı sorunlarından biridir. Genellikle felsefe tarihinde özgürlük sorunu doğa ve kültür arasındaki karşıtlık aracılığıyla tartışılmıştır. Bu nedenle, doğa-kültür karşıtlığı, us ile beden ya da us ile özgürlük arasındaki karşıtlık olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bu karşıtlığa karşın, geleneksel felsefede ve dinsel düşüncede us, özgür eylemin ve uygarlığın kaynağında bulunmaktadır. Bu çalışmada usu, insanın özgürlüğünün ya da özgür eylemiyle yaratmış olduğu toplumsal yaşamın, kültür ve uygarlığın kaynağında gören geleneksel görüş ile usun aynı zamanda insanın özgürlüğünü sınırlandırdığı düşüncesi eleştirel bir yaklaşımla karşılaştırılacaktır. Bu çalışmanın sonucuna göre, özgürlüğü olumlu yönüyle ele alan ilk görüş ve olumsuz yanıyla ele alan ikinci görüş de kendi içinde eksik ve çelişkili yanlar taşımaktadır. Oysa özgürlük, ussal ya da kültürel bir sınırlama ve baskı ile ortaya çıktığı kadar, ancak bu sınırlandırmanın aşılmasıyla olanaklıdır.
Yargı Gücünün Eleştirisi'nde "Özgür Oyun" Bağlamında Hayalgücü ve Anlama Yetisi Sorunu
ViraVerita, 2021
Bu çalışma, Yargı Gücünün Eleştirisi’nde estetik beğenide, hayalgücü (Einbildungskraft) ve “özgür oyun” tanımı temelinde, hayalgücü ve anlama yetisi (Verstand) arasındaki ilişki sorununu ele almaktadır. Kant transendental felsefeyle hayalgücüne kendinden önceki filozoflardan ayrı bir saygınlık kazandırmış, bu yetiyi hem bilişin hem estetik deneyimin temel yetileri arasına yerleştirmiştir. Saf Aklın Eleştirisi’nde (A basımı) duyusallık (Sinnlichkeit) ve anlama yetisiyle transendental üç yetiden biri olan hayalgücü, üçüncü Kritik’te reflektif yargı ve estetik deneyimin zeminini oluşturmada önemli bir konumdadır. Üçüncü Kritik’in hemen her bölümünde bir işlevi haiz olan hayalgücü ile anlama yetisinin girdiği özgür ve kavramlara dayanmayan oyun transendental felsefeye ilişkin pek çok meseleyi de açığa çıkaran özelliklere sahiptir. Bu oyunda, birinci Kritik’te nesnenin kavramsal belirlenimine yönelik olan anlama yetisinin kavramlarıyla devrede olmaması tartışmanın önemli ögelerinden biridir. Bu bakımdan özgür oyun tanımı, yetilerin konumlarına ilişkin birinci Kritik’teki iddialara uzanan kapsam ve içeriktedir. Bu çalışmada bu iddialara açıklık kazandırılarak, hayalgücü merkezinde yetiler ve yetilerle bağlantılı tartışmalara ışık tutulacaktır.
Eski Türkçe Metinlerde Bağımsızlık Kavramı [Baskı/Dizgi Hatası Olmayan Format]
Sosyal Bilimler Çerçevesinde Bağımsızlık ve Yeniden Kuruluş/ Independence And Re-Establishment Within The Framework of Social Sciences, 2022
ARSLAN, H. Ç. (2022). Eski Türkçe Metinlerde Bağımsızlık Kavramı. Bedriye Tunçsiper ve Dilek İnan (Ed.). Sosyal Bilimler Çerçevesinde Bağımsızlık ve Yeniden Kuruluş/ Independence And Re-Establishment Within The Framework of Social Sciences (pp. 157-169) içinde, Kriter Yayınevi: İstanbul.
Cumhuriyet Dönemi İlk Lise Felsefe Ders Kitaplarında Ahlaksal Özgürlük Problemi
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2014
İnsanın ahlaksal bir eylemde bulunurken özgür olup olmadığı felsefe tarihinin en çok tartıştığı sorulardandır. Bu soru, Cumhuriyetin ilanından sonra liseler için yazılan felsefe ders kitaplarında da canlılığını korumuştur. O dönemde yazılan felsefe ders kitaplarında, günümüzdeki muadillerinden farklı olarak üç ana tema üzerinde durulmuştur. Ahlak, metafizik ve estetik ile birlikte, bu üç konuyu oluşturmuştur. Diğer bir deyişle ahlaksal konular, Cumhuriyetin ilanından sonra liseler için yazılan ilk felsefe ders kitaplarının en temel konularını oluşturmuştur. Bu konular arasında en önemli yeri de insanın iyi ya da kötü olarak nitelendirilebilen bir davranışta bulunurken özgür olup olmadığı konusu oluşturmuştur.
OSMANLI BASIN TARIHYAZIMINDA LIBERAL ANLATIDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
VIII. ULUSLARARASI TARİH EĞİTİMİ SEMPOZYUMU, 2022
Osmanlı basın tarihyazımında belli motif ve yargılar sıklıkla tekrarlanmaktadır. Ülkenin matbaaya geç kavuşması, etkin bir kent burjuvazisinden yoksunluğu, okuma-yazma oranının düşüklüğü ve reformların da salt tepeden inme olarak gerçekleştirilmesi basının toplumsal açıdan etkisiz ya da zayıf olmasına yol açmıştır, gibi yaklaşımlardır bunlar. Özünde Hegel ve Leopold von Ranke’nin teleolojik tarih felsefelerinden beslenen ve Soğuk Savaş döneminin siyasi kutuplaşmasında meşrulaşan bu anlatı, tarihi bir düzçizgisel ilerleme, kapitalistleşme ve özgürleşme çizgisi olarak görmektedir. Bununla birlikte basın alanında da esasen İngiltere’de liberal basın kuramı olarak beliren Whig/Liberal anlatı şeklinde gerileme paradigmasına eklemlenmiş durumdadır. Öte yandan bu yaklaşım Osmanlı basın tarihyazımına da sirayet ederek Türkçe literatürde sıklıkla basını tepeden müdahalelerle kurulan, etkisiz ya da zayıf bir karakterde göstermektedir. Bu çalışma ise Osmanlı basın tarihyazımında liberal anlatı üzerinden temellenen ilgili temel çalışmaları nitel araştırma yöntemiyle ele alarak bu çalışmalardaki ön kabullere aykırı pek çok durumu ortaya koymak ve böylece hem bu anlatıdan kaynaklanan temel sorunları göstermek hem de Osmanlı basın tarihyazımının kendine özgü gelişim koşullarının liberal anlatı dışında nasıl ele alınabileceğine yönelik bir tartışma yürütmeyi hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı Basını, Basın Tarihyazımı, Liberal Anlatı, Tarih Felsefesi.
Basına İçerik Üreten Bir Araç Olarak Laiklik Kavramı
Kitle iletişim araçları; ideolojik, ekonomik ve kültürel yapının somutlaştığı mecralardır. Başta gazete olmak üzere diğer araçların tamamında insan kendi düşünsel serüveninin bir aktarımını yapar. Bazen eğlenceyi ve tüketim kültürünü, bazen de ideolojiyi öne çıkartır. Sonuçta medya aktaran konumundadır. Bu makalede vurgulanan nokta da medyaya içerik üreten ‘laiklik’ kavramıdır. Diğer politik yaklaşımlar gibi laiklik kavramı da medyada en fazla üzerinde durulan konular arasındadır. Burada laiklik kavramı olumlu veya olumsuz yönlerinden ziyade kavram olarak medyada yer etme önemine göre ele alınmaktadır. Laiklik kavramı bu yönüyle ele alınırken Türkiye’deki basının gelişimi ve laiklik algısını nasıl yansıttığı üzerinde de durulmuştur.
AKP Dönemi Medyasında Sansür ve İfade Özgürlüğü Sorunları
2019
İlkay KARA-Vahdet Mesut AYAN Giriş Bu çalışmada AKP dönemi Türkiye medyasında sansür ve ifade özgürlüğü konularını tartışmaya açıyoruz. 2000'li yılların henüz başında iktidara gelen AKP, medya ve ifade özgürlüğü konusunda oldukça liberal bir söylem tutturmuş ve bu söylem çerçevesinde uluslararası camiadan ve ülke içindeki toplumun farklı kesimlerinden de destek almıştır. Ne var ki zaman içinde, AKP'nin ilk dönem söylemleri tersine dönmüş, bu dönemdeki söylemleriyle 2016 sonrası AKP'nin siyasi pratikleri taban tabana zıt bir konuma evrilmiştir. Özellikle 15 Temmuz 2016'da yaşanan askeri darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile Türkiye'de kısmi ya da biçimsel de diyebileceğimiz demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğü, medya ve editoryal bağımsızlık tedricen ağır bir baskı altına alınmıştır. Bu dönemde Türkiye'deki her şey gibi ifade ve düşünce özgürlüğü de gerilemiş, gazeteler attıkları başlık ve verdikleri haberlerden; gazeteciler ve köşe yazarları sadece kanaatlerini dile getirmeleri nedeniyle tehdit edilmiş, hedef gösterilmiş veya saldırıya uğramıştır. Medya, bu süreçte sadece hedef alınan bir alan olmamış; iktidar yanlısı medyada gördüğümüz üzere hedef gösteren, tehdit eden aşamaya sürüklenmiştir. Yani medya, baskı politikalarına hem maruz kalmış hem de bu politikaların taşıyıcısı olmuş, Türkiye'de yayın yapan birçok gazete, gazeteci veya köşe yazarı başka gazeteleri, başka gazetecileri ve köşe yazarlarını hedef gösterir hale gelmiştir. Bu çalışmada tüm bu gelişmelerin düşünce ve ifade özgürlüğünü gerilettiğini ve dahası onu baskı altına aldığını medya metinleri üzerinden değerlendirmeye ve somutlaştırmaya çalışıyoruz. Raporda düşünce ve ifade özgürlüğünü, sansür kavramını da içerecek şekilde tartışacağız; zira sansürün düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki en büyük engellerden biri olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda iki bölümden oluşan raporun ilk bölümünde, düşünce ve ifade özgürlüğü, sansür ve medyada sansür uygulamaları kavramsallaştırılıyor. Burada John Keane'ın Medya ve Demokrasi adlı eseri kuramsal kısma katkı sağlayacak eserlerin başında gelmektedir. Raporun ikinci bölümünde, medya metinleri üzerinden giderek, kuramsal kısımda savunduğumuz görüşleri somutlaştırmaya çalışıyoruz. Burada örneklerimizi Keane'in geliştirdiği beşli sansür biçiminden olağanüstü hal erkleri, yalan söyleme ve devlet reklamcılığı üzerinden tartışıyoruz. / 2/16 Keane'in çalışmasına katkı sunacak şekilde Herman ve Chomsky'nin belirlediği haber yapım aşamalarındaki filtrelerden de kuramsal ve analiz kısmında yararlanıyoruz. Çalışma sonlandığında medyadaki sansür uygulamalarının ve bunların düşünce ve ifade özgürlüğüne olan etkisini tarihsel/toplumsal bağlamdan kopmayarak ve iktidar-medya ilişkilerini göz önünde tutarak açıklama amacımızı gerçekleştirmiş olacağız.
Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi
Bu araştırma bir tasarım elemanı olarak beyaz alanın modern ve modern sonrası dönemde tasarımcılar tarafından değerlendirilme biçimlerini kapsamaktadır. Bu değerlendirme, modernist tasarım hareketlerindeki okunaklı tasarım anlayışı ile postmodernist dönemdeki tasarımcıların okunabilir tasarım yaklaşımlarının kuramsal açıdan Okunaklılık Savaşları olarak da isimlendirilen kavram üzerinden şekillenmektedir. Modern tasarım hareketleri olan Bauhaus, Yeni Tipografi ve Uluslararası Tipografik Stil’in işlevsel tasarım anlayışında beyaz alanın okunaklılığa biçimsel katkısından söz edilmiştir. Modern tasarım hareketlerinin önde gelen isimlerinden Laszlo Moholy-Nagy, Jan Tschichold ve Josef Müller-Brockmann’ın seçilen tasarım örnekleri kapsamında beyaz alanın döneme ilişkin okunaklılık rolü yorumlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca modern sonrası döneme bir geçiş süreci niteliğinde olan Geç Modern dönemin tasarımcılarından Paul Rand, Saul Bass ve Milton Glaser’ın seçilen tasarım örnekleri üzerinden b...