EDİRNE MÜFTÜSÜ MEHMED FEVZÎ EFENDİ’NİN (1826–1900) ‘İYÂNÜ’L-MESÂİL FÎ BEYÂNİ’L-MENÂSİK ADLI ESERİ ÜZERİNE BAZI DEĞERLENDİRMELER (original) (raw)

EDİRNE MÜFTÜSÜ MEHMED FEVZÎ EFENDİ VE VESÎLE-İ SAÂDET ADLI ESERİ

Edirne Müftüsü Mehmed Fevzi Efendi 1826-1900 yılları arasında yaşamış Osmanlı dönemi sûfi-âlimlerinden biridir. Denizli-Tavas’ta dünyaya gelen müellif, Manisa’daki medrese tahsilinin akabinde Anadolu coğrafyası içinde ve dışında müftülük, müderrislik, nâiplik, kazaskerlik gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Yetmiş beş yıl yaşayan ve yetmiş beş adet eser kaleme alan Mehmed Fevzi Efendi’nin Nakşî/Hâlidî/Mekkî koluna bağlı biri olduğu, ancak aktif anlamda tarikatla ilgilenmediği görülür. Konumuz olan ve edebiyatla ilgili Vesîle-i Saâdet adlı eserinde yazar, gerek Arapça gerekse Türkçe çalışmalarda insanların Allah ve Hz. Peygamber’den bahsederken hürmette kusur etmemeleri gerektiğini söylemiş, Allah ve Rasûlü’nün zat ve şereflerine uygun isim, sıfat ve tabirlerini bir araya toplamıştır. Mehmed Fevzi Efendi Arapça, Farsça ve Türkçe’den müteşekkil doksan sekiz cümle eşliğinde Hz. Peygamber’in farklı özelliklerini dile getirerek onu methetmiştir. Hz. Peygamber için kullandığı sıfatlar daha çok Ekberî geleneğin “Nûr-i Muhammedî” anlayışını yansıtmaktadır. Bu cümleden hareketle müellif Hz. Peygamber’i övmekte, âlemin yaratılış sebebi ve yaratılmışların en mükerremi olarak görmekte, onu diğer peygamberlerden üstün tutmakta ve habîbullah özelliğine dikkat çekmektedir. Hz. Peygamber’in ümmetine şefaatçi olacağı, büyük mucizeler meydana getirdiği, miraca çıktığı ve Allah’a çok yaklaştığını vurgular. Eser, sonundaki imzadan anlaşıldığı kadarıyla Fatih türbedârı Hacı Abdurrahman Hilmi tarafından istinsah edilmiştir. Bu haliyle Mehmed Fevzî Efendi’nin kaleme aldığı bu çalışma, hem akıcılığı, hem de içinde ihtiva ettiği mana ile edebî ve tasavvufî açıdan kazanımlarımıza önemli katkı sağlar niteliktedir. Bahse konu eserin trankripsiyonlu hali çalışma sonunda yer alacaktır. Anahtar Kelimeler: Mehmed Fevzi Efendi, Edebiyat, Vesîle-i Saâdet, Esmâ-i İlâhî, Esmâ-i Nebevî. * Bu çalışma fakülte bitirme tezinin gözden geçirilmiş halidir. ** Prof. Dr. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi: omryilmaz64@gmail.com *** Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğrencisi: mine_1907_06@hotmail.com 584 Ömer YILMAZ - Mine OYMAK Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 11/17 Fall 2016 MASTER MEHMET FEVZİ – THE MUFTİ OF EDİRNE AND HIS WORK “VESÎLE-İ SAÂDET” (THE CONDUCIVE TO HAPPINESS) ABSTRACT The mufti of Edirne, Master Mehmet Fevzi, is a sufi scholar, who lived between 1826-1900 in Ottoman times. The author was born in Denizli-Tavas. After his education in Manisa, he worked in and outside Anatolia as mufti, teacher, nâiplik and military judge. He published seventy-five works in seventy-five years during his life. Although he was a follower of Naksî/Hâlidî/Mekkî, he was not active in mystic. The writer of “Vesîle-i Saâdet” want to tell in his Arabic and Turkish works, that the humans shouldn’t make mistake, when they talk about Allah and his prophet. He gathered the appropriate names and adjectives for Allah and his messenger. After that the author wrote about the prophet in his work “Esmâ-i Nebevî”. He wrote in ninetyseven sentences about the characteristic of Hz.Muhammed and praise him. The author praises the Prophet. He sees him as a basis of creation of the earth. He says that the prophet Muhammed is particularly as other prophets. The author points in his work to the adjective “beloved of Allah“. The author wrote, that the prophet will pray for his ummah and did big wonders at the earth and the prophet was at ascension and get very close to Allah. This work of Mehmed Fevzi Efendi is very important and useful for us, because of his art of literature. The transcription of the work “Vesîlei Saâdet” will be located at the end of this work

EDİRNE MÜFTÜSÜ MEHMED FEVZÎ EFENDİ VE HEDİYYE-İ FEVZÎ ADLI ESERİ

International Journal Of Filologia, 2020

Klasik Türk edebiyatında Hz. Muhammed (sav)’e duyulan sevgi neticesinde Peygamber edebiyatı adıyla ayrı bir alan oluşmuştur. Bu edebî alan zaman içerisinde teşekkül bularak bünyesinde birçok edebî türün yetişmesine vesile olmuştur. Mevlid, na‘t, hilye, mi‘râciyye, siyer gibi türler Peygamber Efendimize duyulan aşkın terennümleri olarak yazıya aktarılmıştır. Bu türler içerisinde en çok rağbet gören ise na‘tlar olmuştur. Klasik edebiyat çerçevesinde eserler kaleme alan hemen hemen bütün şairler şiirlerini na‘tlarla taçlandırmışlardır. Bu türde müstakil bir eser yazan şairlerden biri de Edirne müftülüğü yapmış olan Mehmed Fevzî Efendi’dir. Hediyye-i Fevzî adını verdiği bu eserinde mevlid ve mi’râciyelerden önce ve sonra okunmasını istediği ilahi ve na‘tları toplamıştır. Bu ilahi ve na‘tlar dışında Mekke ve Medine’de kadılık görevindeyken yazdığı birkaç şiiri de bu eserine ilave etmiştir. Hediyye-i Fevzî’de muhtelif beyitler ile yazılmış toplam 25 şiir mevcuttur. Bu şiirlerin tamamı dinî muhteva ile yazılmıştır. Büyük çoğunluğu oluşturan na‘tlarda Hz. Peygambere duyduğu sevginin yanında şefaatine nail olma isteği vardır. Bu çalışmada Mehmed Fevzî Efendi’nin hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi verildikten sonra müellifin Hediyye-i Fevzî adlı eseri incelenmiştir. İnceleme kapsamında eserin yazılış sebebi, şiirlerin muhteva özellikleri, vezin hususiyeti gibi konular açıklanmaya çalışılmıştır. Son olarak metnin transkripsiyonlu çevirisi eklenerek çalışma sonlandırılmıştır. Bu çalışmayla; Mehmed Fevzî Efendi’nin Hediyye-i Fevzî adlı eseri tanıtılmış olup bu eser ilim alemine kazandırılmaya çalışılmıştır.

ALİ EMÎRÎ EFENDİ’NİN MİR’ÂTÜ’L-FEVÂ’İD ADLI ESERİNDE YER ALAN MEDRESELER VE MÜDERRİSLER

Ali Emîrî Efendi, Diyarbakır'ın şehir tarihi açısından çok önemli bilgileri ihtiva eden Mir'âtü'l-Fevâ'id fî Terâcimi Meşâhiri Âmid adlı eserini H 1293 / M 1876-77 yılında henüz on yedi yaşındayken yazmaya başlamıştır. O, medeniyet ve kültür tarihine ışık tutacak tarzda tasarladığı bu eserin mukaddimesinde Diyarbakır'da bulunan tarihî yapıları, camileri, medreseleri ve bu yapıların süslemelerinde kullanılan sanatları, kim tarafından ve ne zaman imar edildiğini ayrıntılı bir şekilde kaleme almıştır. Mukaddimede eseri yazma sürecini de anlatan Ali Emîrî Efendi, Diyarbakır'da yetişen âlimler, şairler, yazarlar, şeyhler ve idareciler gibi meşhur şahsiyetlerin isimlerini zikretmiş ve yeri geldikçe hal tercümeleri, eserleri, kitapları hakkında çeşitli bilgiler vermiştir. Ali Emîrî Efendi, eserinde Mardin, Cizre gibi yakın çevrede bulunan medreselerden ve müderrislerinden de söz etmiştir. Bu eserde ayrıca Diyarbakır'da yetişen veya Diyarbakırlı olmadığı halde orada ikamet eden yüzden fazla meşhur şahsiyetin biyografilerini de kaleme almıştır.

SAHAFLAR ŞEYHİZÂDE MEHMED ES'AD EFENDİ'NİN EL-VİRDÜ'L-MÜFÎD FÎ ŞERHİ'T-TECVÎD İSİMLİ ESERİ

2. MEHMED ES'AD EFENDİ'NİN HAYATI 2.1. İsmi ve Unvanları XIX. asrın ünlü âlim ve şairlerinden, Sahaflar Şeyhizâde ismiyle tanınmış, kıymetli ilmî ve mülkî görevleri yerine getirmiş olan Mehmed Es'ad Efendi; şiirlerinde Es'ad mahlasını, çalışmaya konu olan eserinde ise Seyyid Hüseyin Hamdi ismini kullanmıştır. Kaynaklarda geçtiği üzere Es'ad Efendi, babasının Sahaflar şeyhi olması sebebiyle Sahaflar Şeyhizâde, 1 üstlenmiş olduğu görevlerden dolayı da Vak'a-nüvis, Nakîbü'l-eşrâf ve Ma'ârif Nâzırı gibi unvanlarla anılmıştır. 2 2.2. Doğum Yeri ve Tarihi Mehmed Es'ad Efendi, 18 Rebîülevvel 1204 (6 Aralık 1789) yılında İstanbul'da Ayasofya civarında bir evde doğmuştur. 3

EVÂİLÜ’L‐MAKÂLÂT ADLI ESERİ BAĞLAMINDA ŞEYH MÜFÎD’İN İMAMET ANLAYIŞI

Shaikh al-Mufid, who owe’s his success mainly to the Buwayhi authority, is a key figure in the formation of speculative Shi’i theology. In his works, he tried to establish the creed on the basis of reasoning rather than literal understanding (Akhbari). In his work, Awa’il al-maqâlât, he followed this principal and analyzed his personal views in detail. On the problem of imamate which is the main theme of his works, he not only relied on traditions (akhbar) transmitted from the imams but also used rational methods. Keywords: Shaikh al-Mufid, Awa’il al-maqâlât, The İmâmete

ŞEM’DÂNÎZÂDE FINDIKLILI SÜLEYMAN EFENDİ’NİN MÜR’İ’T-TEVÂRÎH ADLI ESERİNİN (180B-345A) TAHLİL VE TENKİDİ METNİ

Fındıklılı Süleyman Efendi (?-1779)’s work, Mür’i’t-Tevârîh, is a chronicle that narrates the events beginning from the time of Prophet Adam until the year of 1142/1729. The book was penned as supplementary and commentary to Takvîmü’t- Tevârîh, a work of Kâtip Çelebi. This present study aims to focus on an unexamined chapter in Mür’i’t-Tevârîh, i.e., folios 180b-345a in which the events between 926/1520 and 1142/1729 was depicted, and make the transcription of the given text available to the researchers. This study consists of two chapters. The first chapter deals with the author’s biography, works, approach to history, and the context of the present work. The second chapter, on the other hand, is the full transcription of the 180b-345a folios. Key words: Fındıklılı Süleyman Efendi, Mür’i’t-Tevârîh, Kâtip Çelebi, Takvîmü’t-Tevârîh, History of the Ottoman Empire, chronicle.

MEHMED FEVZİ EFENDİ'NİN İNSAN TANIMI VE TASNİFİ ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR

“Edirne Müftüsü” olarak tanınan son dönem Osmanlı âlim, edip, sûfî, müderris, hukuk adamı Mehmed Fevzî Efendi (1826-1900) XIX. Asırda yaşamış, Osmanlı coğrafyasının çok farklı bölgelerinde değişik görevler icra etmiş, kendisini dinî ilimler ve hukuk alanında iyi yetiştirmiş bir mütefekkirdir. Yetmiş beş yıllık hayatına yetmiş beş eser sığdırmış, çeşitli konularda fikir beyan etmiş Mehmed Fevzî Efendi’nin günümüzde de güncelliğini koruyan insan tasnifi alışılmışın dışındadır. Biz bu makalemizde onun İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazmalar Bölümü 4187 numarada kayıtlı “Hadâik-i Hamidiyye Nâm Ahlak Risalesi” adlı yazma eserinden istifadeyle insan tarifi ve tasnifini ele almaya çalışacağız. Müellif bu eserinde ana hatlarıyla filozofların canlıların özelliklerinden olan “Üreyen, duyu sahibi, iradesiyle hareket edebilen bir varlık” tanımını esas almış ve kadim kültürlerin düşünürleri “Hayavân-ı nâtık” (Düşünen/Konuşan hayvan) şeklindeki yaklaşımını kabul etmiştir. Ancak bunları tüm canlıların ortak özelliği görüp esas insanı insan yapan unsurun onun maneviyatında gizli olduğunu ifade etmiştir. İnsanın keremini İslam dini çerçevesinde ele alan yazar, ilim ve irfandan mahrum olan bir insanın surette bir insan ama gerçekte insan olamayacağına inanmaktadır. İnsana bakışında daha çok tasavvufi ögeler kullanan Mehmed Fevzî Efendi onu dört kategoriye ayırmakta bunları, “İnsan-ı kâmil, İnsan-ı mükemmil, İnsan-ı nâkıs, İnsan-ı munakkıs” şeklinde betimlemektedir. Bu tasnifin ana fikrinde insan, bir başkasına faydası dokunmakla iyi, kötü olması ise başkalarına zarar vermesiyle nitelendirilmesidir. Bununla birlikte Mehmed Fevzî Efendi’ye göre, insan ne kadar kötü olursa olsun ona iyilikle davranmak, merhamet etmek, yumuşak söz söylemek, hatta Müslüman olmasa bile hediye ve ikramda bulunmak, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak demektir. İnsanı “Gaye varlık” olarak gören müellif, onun bu dünyada bozulmaması ve ahirette kurtuluşa ermesinin yolunu gösterme bağlamında bazı etik kurallardan söz etmektedir. Mehmed Fevzî Efendi’nin âlimlik kimliği yanında aynı zamanda tasavvuf âdabına sahip olduğu dikkate alındığında, insana yaklaşımında hoşgörü sahibi Anadolu tasavvuf geleneğine mensup zevatın görüşleriyle benzer düşünceler taşıdığı görülmektedir.

ÂKİFZÂDE ABDURRAHİM EFENDİ VE "MİR'ÂTÜ'N-NÂZIRÎN"ADLI ESERİ BAĞLAMINDA TASAVVUFÎ GÖRÜŞLERİ / ÂKİFZÂDE ABDURRAHİM EFENDİ FROM AMASYA, AND HİS SUFİC VİEWPOİNTS IN HİS WORK “MİRTÜ’N-NÂZİRÎN”

AMASYA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2017, SAYI: 9, S. 225-248

Özet: İlk çağlardan beri muhtelif medeniyetlere ev sahipliği yapan Amasya, Anadolu coğrafyası üzerinde yer alan köklü şehirlerden biridir. Amasya'nın tarihî dokusuna bakıldığında, mezkûr kentte çok sayıda ilim, fikir sanat ve devlet adamının yetiştiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda Osmanlı Devleti'nde XVIII. yüzyılın sonu ile XIX. yüzyılın başında yaşayan Âkifzâde Abdurrahim Efendi müderrislik, mütefekkirlik ve mutasavvıflık yönü ile Amasya'nın yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biridir. Bu makalede, eserleri ve icrâ ettiği görevleri ile iyi bir ilmî birikime sahip olan Âkifzâde Abdurrahim Efendi ve onun tasavvufa dair kaleme aldığı Mir'âtü'n-nâzırîn adlı eseri tanınmaya çalışılacaktır. Bu amaca yönelik olarak ele alınan makale, giriş ve iki bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde Âkifzâde Abdurrahim Efendi'nin hayatı ve eserlerine, ikinci bölümde ise Mir'âtü'n-nâzırîn'deki tasavvufî görüşlerine yer verilecektir. Sonuç kısmında ise konuyla ilgili bir değerlendirme yapılacaktır. Abstract Amasya has hosted several civilizations since ancient times, and is one of the most profound cities located on the Anatolian geographical area. When the historical tissue of Amasya is considered, it is understood that many statesmen, men of letter and men of art were raised in this city throughout history. In this context, Âkifzâde Abdurrahim Efendi, who lived in late XVIII. Century and early XIX. Century in the Ottoman State comes to the forefront as a teacher, thinker, and Sufi raised in the city of Amasya. Âkifzâde Abdurrahim Efendi, who had a good scientific knowledge compilation with his works and duties, and his work "Mir'âtü'n-nâzırîn", which was written by him on Sufism, will be introduced in this study. The article, which will be designed in agreement with this purpose, will consist of an Introduction and two subsequent sections. In the first section, the life and works of Âkifzâde Abdurrahim Efendi will be included, and in the second section, his sufic viewpoints written in Mir'âtü'n-nâzırîn will be included. In the Conclusion section, a general evaluation will be made about the study topic.

“el-Mevhibetü'l-ilahiyye ve'l-'atıyyetü's-sübhaniyye” ADLI ESERİ ÇERÇEVESİNDE İSKİLİPLİ YUSUF EFENDİ'NİN TEFSİR ANLAYIŞI

2006

Yusuf Efendi al-Iskilibi, who was born in Iskilip and brought up in Istanbul, was aneighteenth-century Ottoman scholar. Known as “Iskilibi logician (mantiqi) and sermon-giver (waiz)”, Yusuf Efendi worked as a professor (mudarris) in Suleymaniye andSahn Saman Madreses and a sermon-giver in Suleymaniye and Fatih Mosques. One ofhis important works is his exegetical work, titled as al-Mawhibat al-ilahiyya wa al-atiyyatas-subhaniyye. This work has not been published yet and comprised of 637 folios. Thisis not a complete tafsir work but deals only with the exegisis of the suras from az-Zilzalto an-Nas. Given the limited number of suras this work engages in, it is a voluminouswork. Yusuf Efendi pays a great attention to the linguistic analysis and literary aspectof given ayas, citations from early authorities and hadith literature. One of the factorsthat makes it a large work is its sermon character. This fact leads him usually to digressin his interpretations from the point in question an...