Yazınsal Göstergebilim: Bir Kuram Bir Uygulama–Anlam Üretim Süreçleri (original) (raw)

Sen Aydınlatırsın Geceyi Filminin Göstergebilimsel Çözümlemesi The Semiotic Analysis of Sen Aydınlatırsın Geceyi Movie

Öz Sinema, onun üzerine düşünenler ve yaratıcıları için; roman, fotoğraf, resim, tiyatro, müzik, dans, mimari gibi birçok sanat dalından yararlanılarak oluşturulan karma bir oluşumdur. Badiou'nun saf olmayan saf bir sanat olarak nitelendirdiği Sinema sanatı birçok farklı sanat biçiminden yararlanarak kendi sınırlılıkları çerçevesinde bir film dili, bu film dilini oluşturan öğelerin bir araya gelmesi ile de bir anlam üretimi sağlamaktadır. Görsel ve işitsel öğelerin bir araya gelmesi ile oluşan hikâyeler, film diline ait olan göstergeleri ortaya çıkarır. Bu göstergeler ise göstergebilim kuramı tarafından incelenerek bilimsel bir bağlam içerisinde ele alınabilir. Roland Barthes'in, Saussure'ün ve Peirce'ün göstergebilimsel yaklaşımı ve Greimas'ın eyleyenler yöntemi ve göstergebilimsel dörtgen modelinin temel alındığı bu çalışmada sinemada anlamı oluşturan göstergeler Onur Ünlü'nün Sen Aydınlatırsın Geceyi filmi örnek alınarak incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı göstergebilim ve sinema ilişkisini temel alarak öykü, zaman, mekân, karakter ve film diline ait göstergelerin Sen Aydınlatırsın Geceyi isimli filmde anlatımın kurulmasına ve anlamın inşa edilmesine nasıl bir katkıda bulunduğunu incelemektir. Abstract Cinema is the mixed development that benefit from a lot of art branch like a novels, photography, painting, theater, music, dance for creative thinkers and think about on. Cinema art that Badiou's which he described impure as pure art provide a film discourse within the frame of its limitations that benefit from many different art form and the elements that make this film language with a combination. The Stories that created with a combination of visual and audio elements, reveals that signs of film discourse. in case these signs can be approached in a scientific context that be examining by semiotics theory. Roland Barthes's, Saussure's and Peirce's semiotics theory and Greimas's actantial model and semiotic square which is grounded on within this academic study examined The Signs forming meaning within the Cinema take example Onur Ünlü's movie " Sen Aydınlatırsın Geceyi " The aims of study that grounding on relationship beetween cinema and semiotics analyze story, time, space, character and film discourse Signs that story, time, place, character and belong to film discourse within Called The Sen Aydınlatırsın Geceyi how to establisment of the narration and how to contribute to the construction of meaning.

METİNSEL AŞKINLIK İLİŞKİLERİ KURAMINA GÖRE DÜZENLENEN METİN İŞLEME SÜREÇLERİNİN OKUDUĞUNU ANLAMA BECERİSİNE VE OKUMA TUTUMUNA ETKİSİ

ÖZET 7. sınıf öğrencilerinin Metinsel Aşkınlık İlişkileri Kuramına göre düzenlenen metin işleme süreçleri aracılığıyla okuduğunu anlama düzeylerinde ve okuma tutumlarında bir değişiklik olup olmadığını ortaya çıkarmayı amaçlayan bu araştırma, alan yazında yeni ve önemlidir. Çalışmada karma yöntemin “Açıklayıcı Sıralı Desen”i kullanılmış, bir kontrol (26) ve bir deney (28) grubunda bulunan toplam 54 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmada kontrol grubunun Türkçe dersleri, İlköğretim Türkçe Dersi (6, 7, 8. Sınıflar) Öğretim Programına (2006) göre deney grubunun Türkçe dersleri ise Metinsel Aşkınlık İlişkileri Kuramına göre gerçekleştirilmiştir. Dersler, her iki grupta da araştırmacı tarafından işlenmiştir. Çalışmada “Okuduğunu Anlama Başarı Testi” ve “Okumaya Yönelik Tutum Ölçeği” ön test ve son test olarak uygulanmış, süreç değerlendirme testleri kullanılmış, deney grubundaki öğrenciler için hazırlanmış yarı yapılandırılmış görüşme formu ile bireysel görüşme yapılmıştır. Nicel olarak elde edilen verilerin analizi; SPSS 23.0 paket programıyla, görüşmeler ise içerik analizi yöntemiyle çözümlenmiştir. Araştırma sonucuna göre öğrencilerin Okuduğunu Anlama Başarı Testi son test puanları, deney grubu lehine anlamlı bir farklılık göstermektedir. Süreç değerlendirme testlerinin üçünün analiz sonuçları, deney grubu lehine anlamlı iken diğer üçünün sonucunun istatistiksel açıdan anlamlı olmadığı görülmüştür. Okumaya Yönelik Tutum Ölçeği, ön test- son test puanları da istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık göstermemektedir. Araştırma bulgularına göre “cinsiyet”, “anaokulunda eğitim”, “anne mesleği”, “baba mesleği”, “ailenin aylık geliri”, “evde kitap okuma saati düzenlenmesi” ve “hoşlanılan metin türü” değişkenlerinin; okuduğunu anlama becerisi ve okumaya yönelik tutum üzerinde istatistiksel olarak anlamlı etkisi olan birer bağımsız değişken olmadığı görülmüştür. Ancak “evde kitaplık olması”, okuduğunu anlama becerisi üzerinde istatistiksel olarak anlamlı etkisi olan bir bağımsız değişkendir. Araştırmanın nitel boyutunda yapılan uygulamaların (metinler arasılık, ana metinsellik, yan metinsellik, üst metinsellik, yorumsal üst metinsellik etkinlikleri) öğrenciler üzerinde olumlu iz bıraktığı görülmüştür. Deney grubunda yapılan etkinliklerden öğrencilerin en çok sevdiği etkinliklerin “ana metinsellik”, en çok zorlandıkları etkinliklerin ise “üst metinsellik” etkinlikleri olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmanın tartışma bölümünde elde edilen sonuçlar, alan yazında yer alan benzer çalışmalardan hareketle etraflıca tartışılmış ve çalışma sonunda hazırlanacak yeni öğretim programları ile ders kitaplarına yönelik önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Türkçe Eğitimi, Metinsel Aşkınlık İlişkileri Kuramı, Okuduğunu Anlama, Okumaya Yönelik Tutum. EFFECT OF TEXT PROCESSING STAGES, ARRANGED ACCORDING TO THE TRANSTEXTUAL RELATIONS THEORY, ON READING COMPREHENSION SKILL AND READING ATTITUDE ABSTRACT Main aim of the research is to reveal whether there is a change in reading comprehension skills and reading attitudes of seventh grade students through text processing stages, arranged according to The Transtextual Relations Theory. In the research mixed method’s explanatory sequential design, in which qualitative and quantitative methods are used together were used. The research, which was conducted by the participation of totally 54 students (experiment group consisting of 28 students, and a control group consisting of 26 students) lasted for 15 weeks. The Turkish lessons of the experiments group were realized according to text processing stages, arranged according to The Transtextual Relations Theory; while the Turkish lessons of the control group were realized according to 2006 Primary School Turkish Lesson (6,7,8th Grades) Education Program. In the semi experimental qualitative dimension of the research with pre-test, final test and control and experimental group, reading comprehension achievement test and attitude scale towards reading were applied as pre-test and final test. In the quantitative dimension of the research, process evaluation was taken into consideration as well as product evaluation. From this point of view, process evaluation test (developed by the researcher) was applied to all students in experiment and control groups towards each of the six processed texts. In qualitative dimension of the research, semi configured interview form developed by the researcher was used in order to perform individual interview with the students in experiment group. For the analysis of the data obtained quantitatively SPSS 23.0 package program was used. Data obtained from the interviews made with experiment group students were resolved by content analysis method. At the end of the research, according to the data obtained in quantitative dimension, the reading comprehension achievement test final test grades of the students in experiment group demonstrated a statistically significant difference on behalf of experiment group at a level of 0.05 depending on the group of participants (experiment of control). Cazgır, Ezgiyle Dönen Dünya and Son Kuşlar Tests analysis results demonstrated a statistically significant difference on behalf of experiment group at a level of 0.05 depending on the group of participants (experiment of control). Pre-test and final test grades of the attitude scale towards reading also did not demonstrate a statistically significant difference depending on the group of participants (experiment of control). According to the findings obtained as a result of the research, gender, kindergarten, mother’s profession, father’s profession, monthly income of the family, arrangement of book reading hour at home and preferable type of text were observed not to be independent variables that have a statistically significant effect on reading comprehension and attitude towards reading. But the presence of library at home was observed to be independent variable that has a statistically significant effect on reading comprehension. The findings obtained in the qualitative dimension of the research, demonstrated that students are generally satisfied with the activities arranged according to The Transtextual Relations Theory in Turkish lessons. Students in experiment group generally stated positive opinions about the studies made about intertextual relation, hypertextuality, paratextuality, architextuality and metatextuality. This situation makes us believe that the performed applications had a positive impact on students. Keywords: Turkish Education, The Transtextual Relations Theory, reading comprehension, attitude towards reading.

Machiavelli'nin İktidar Yaklaşımı Bağlamında Korku-Kapitalizm İlişkisi: Kabuslar Evi Uyurgezerler Filmi

İnsan&İnsan, 2020

Öz: Korku hayatın pek çok alanında yaşamı sürdürmek için gerekli bir dürtü olarak ortaya çıkmıştır. Tarihin ilk zamanlarından beri var olan hayatta kalma dürtüsünü besleyen kavram, değişen dünya düzenine uygun olarak değişim göstermiştir. Zaman içinde, bireyin ilkel korkularının yerini modern hayata ilişkin endişeleri almıştır. Tarihin ilk dönemlerinden bu yana, gücü elinde bulunduran iktidar mensupları korkunun etkisinin farkında olmuştur ve bu olguyu iktidarlarını güçlendirmek için sıklıkla hegemonya aracı olarak kullanmıştır. Makale, bu bağlamda iktidarın korkuyu nasıl kullandığına, ilkel korkunun biçimsel olarak değişen karakteristiğine Machiaevelli'nin görüşleri çerçevesinde odaklanmayı amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında medya, ideoloji ve hegemonya ilişkisinden yola çıkılarak korkunun güç unsuru olarak kullanımına ışık tutmak amacıyla, Kabuslar Evi: Uyurgezerler filmi söylem analizi ve göstergebilimsel çözümleme ile ele alınacaktır. Giriş Bireyin kimliğinin farkında olarak deneyimlediği beden ve aidiyet kavramlarının ortaya çıkışından itibaren dünyadaki pek çok tehdidin farkına varma bilinci de ge-lişmiştir. Kendisi dışındaki dünyada kontrol edemediği pek çok risk durumunu al-gılayan birey, karşılaştığı bu durumlar karşısında durmadan savunma mekanizması geliştirmiştir. Korku denildiğinde ölüm ve aç kalma gibi ilkel korkular akla gelebil-diği gibi, modern dünyada kapitalizm tarafından üretilmiş olan çeşitli kaygı ve endi-şe biçimleri de yaygınlık göstermektedir. Çalışmamızda korku kavramına, modern dönemde korku mekanizmaları tarafından hayatın içine yerleştirilmiş olan unsurlar çerçevesinde bakılması ve ele alınması amaçlanmıştır. Korku kavramını derinleme-sine inceleyerek modern dönemde kavrama ilişkin algı biçimlerinin irdelenmesi, bu bağlamda Çağan Irmak'ın Kabuslar Evi isimli korku serisinde yer alan Uyurgezer-ler'in korkuya içkin temalarına ünlü siyaset felsefecisi Machiavelli'nin devlet yöne

YÜZ AKI Adlı Metnin Göstergebilimsel Çözümlemesi

Bu çalışmada göstergebilim kuramının metin çözümleme araçları kullanılarak bir metnin anlamsal evrenine girilip anlamlandırılmasına çalışılmıştır. Göstergebilimin tanımı, alanı, amacı ve metin çözümleme araçları belirtilmiş ve Ömer Seyfettin’in ‘Yüz Akı’ adlı öyküsüne uygulanmıştır. Çalışmanın sonucunda göstergebilim araçları kullanılarak çözümlenen metnin anlam evrenine girilmiş ve metnin yüzeyden derine üretim koşulları göstergebilimsel bakışaçısıyla ortaya konmuştur.

Frankfurt Okulunun Kültürel Çalışmaları Ve Kitle İletişim Sürecinde Kültür, Medya, İzleyicinin Konumu

rankfurt Okulunun Kültürel Çalışmaları Ve Kitle İletişim Sürecinde Kültür, Medya, 2020

Frankfurt Üniversitesi bünyesinde 1923 yılında Frankfurt Sosyal Araştırmalar Merkezi (Frankfurt Okulu), modernleşmenin insana getirdikleri ve insandan götürdükleri üzerine Almanya'da kurulan ve sosyoloji, siyaset bilim, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü`nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesidir. Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılmaktadır. Frankfurt Okulu disiplinler arası ilerlemiş olup, dil, bilim, Psikoloji vb. alanlarda yer alır. Frankfurt Okulu'nun kitle iletişim araçları ise ilgilerinin merkezinde yer alır. Özellikle 1930'lu yıllarda Avrupa'yı sarsan dikta rejimlerinin yükselmesinde kitle iletişim araçlarının rolü olduğuna dikkat çekmişlerdir. 1940'lardan bu yana, medya ve televizyona ilişkin çok sayıda eleştirel yaklaşım geliştirilmiştir. Nazi Almanya'sından ABD'ye taşınan Frankfurt Okulu film, popüler müzik, radyo, televizyon ve diğer kitle kültürü formlarının yükselişine ilk elden tanıklık etmiştir. Frankfurt Okulu, kitle iletişimi ve kültür çalışmalarında sistematik ve kapsamlı bir eleştirel yaklaşım başlatmış ve kültür endüstrilerine yönelik ilk eleştirel teoriyi oluşturmuştur. 1930'lu yıllarda, Frankfurt Okulu, kültür ve iletişim çalışmalarına eleştirel ve disiplinler-üstü bir yaklaşım getirmiş, kitle kültürü ve iletişiminin sosyal ve ideolojik etkilerine ilişkin izleyici alımlama çalışmalarını, medyanın politik ekonomisine yönelik eleştirileri ve metin analizini birleştirmiştir. Seri üretilen kültürün endüstrileşme sürecini ve sistemi işleten ticari zorunlulukları işaret etmek üzere "kültür endüstrisi" terimini kullanmıştır. Klasik Frankfurt Okulu perspektifinden bakıldığında, ticari televizyon, Horkheimer, Adorno ve arkadaşlarının adlandırmasıyla bir "kültür endüstrisi" biçimidir. Bu terimin belirttiği durum en belirgin olarak, film ve televizyon endüstrilerinin hemen hiç devlet desteği almadığı ABD'de en belirgin şekilde yaşanmaktadır. Eleştirel teori düşünürleri, endüstriyel üretim bağlamında kitlesel olarak iletilen bütün kültür yapıntılarını analiz etmiştir. Endüstriyel üretimde, kültür endüstrisi emtiaları seri imalatın diğer ürünleriyle aynı özellikleri göstermektedir. Bu özellikler metalaştırma, standardizasyon ve kitleselleştirmedir. Ancak, kültür endüstrileri, mevcut kapitalist toplumlara ideolojik meşruiyet kazandırmak ve bireyleri o sistemin toplumsal oluşum çerçevesine entegre etmek şeklinde özel bir işleve sahip olmuştur. Kültür endüstrisi konusundaki ilk temel çalışmalar Adorno'nun popüler müzik, televizyon (1991) ve yıldız falı gibi popüler fenomenlere (1994) ilişkin analizlerini, Lowenthal'in popüler edebiyat ve dergi çalışmalarını (1961), Herzog'un radyolardaki pembe dizilerini (1941), ayrıca, Horkheimer ve Adorno'nun kültür endüstrisine ilişkin ünlü çalışmasında (1972 ve Adorno, 1991) geliştirilen kitle kültürü perspektif ve eleştirilerini içermiştir. Kitle kültürü ve iletişimine ilişkin eleştirileriyle Frankfurt Okulu üyeleri, eleştirel sosyal teoride, kitlesel olarak iletilen kültürü ve televizyonu sistematik olarak analiz eden ve eleştiren ilk araştırmacılar olmuştur. "Kültür endüstrisi" dedikleri şeyin günümüz toplumlarının yeniden üretiminde ne kadar önemli olduğunu gören ilk sosyal kuramcılar da onlardır. Gerçekten de, günümüz toplumlarında, kitle kültürü ve iletişim boş zaman faaliyetinin merkezinde yer almakta, önemli sosyalizasyon araçları ve politik gerçeklik aracıları olarak işlemektedir. Bu nedenle de, çeşitli ekonomik, politik, kültürel ve toplumsal etkileri açısından günümüz toplumlarının önemli kurumları olarak görülmeleri gerekir. Ayrıca, eleştirel teorisyenler, kültür endüstrilerini politik bir ortamda incelemiş ve kültür endüstrilerini, işçi sınıfının kapitalist toplumlara entegrasyonunun bir biçimi olarak kavramsallaştırmıştır.

ANLAMLANDIRMADAN ANLAMAYA BİR ALANIN FELSEFESİNE DOĞRU: “YENİDEN ÖĞRETMEYİ ÖĞRENMEK” KİTABI ÜZERİNE BİR İNCELEME

Eğitim Teknolojisi Kuram ve Uygulama, 2020

Bir tanıma göre bilgelik, olan bitenin kökenini bilmeyi sevmektir. Bu bakışla felsefe de yalın biçimde, bilgiyle dost olmayı ifade etmektedir (Küyel, 1976; Topdemir, 2009). Bilgiyle dost olmak… Bu öylesine derin ve duyuşsal anlamlar içeren bir olgu ki; üzerinde durup uzun uzun düşünmek gerekir. Zira, bilgiyle kurulan dostluk diğer dostluklardan çok da farklı değildir. Derin, içsel, oldukça karmaşık ve yoğun duygusal bağlar içerir. Bazen insana sıcacık bir güven verir, en yakını olur, en iyi o anlar. Bazen de herkesten daha fazla öfkelendirir, kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri yüzünüze haykırır, çatışır, kavga eder… Elbette işin sonunda bu karmaşık ilişkiler yumağı, dostunu derinden anlamaya, onun doğasına ilişkin bir iç görü geliştirmeye doğru evrilir. Ancak yine de hiç kolay değildir bilgi gibi bir dost; insanın kendi iç dünyasında büyük riskler almasını, önemli sorgulamalardan geçmesini gerektirir. “Yeniden öğretmeyi öğrenmek: Organizmadan bireye öğretim süreçleri tasarımı” kitabı için durum tam olarak alan bilgisiyle kurulan bir dostluk öyküsüdür. Burada Prof. Dr. Erdem çeyrek asrı aşan deneyimini, anlamlarını, çatışmalarını, sorgulamalarını; içsel ve dışsal fakat çok sağlam temeller üzerinde bilişsel ve duyuşsal manada derin bir “anlama” potasında eritmektedir. Bilgi sunma kaygısı taşımamakta, öğretimin doğası ve gelişimine ilişkin felsefesini tartışmaya açmaktadır. Okuyucuyla yoğun bir düşünsel tartışmaya girmekte ancak bu tartışmada karar noktasını yine okuyucuya bırakmaktadır. Temel savı “öğrenme yeteneğinin organizmayı birey haline getirdiği”dir. Öğretim süreçlerinin doğal öğrenme yeteneğini azaltmadan, yönlendirmeden, yeniden biçimlendirmeden duru bir şekilde kullanması ve geliştirebilmesi gerektiği üzerine kurgulanan bu felsefe; tıpkı Sokrates’in erdemi bulmak için daima ve derin biçimde kendini sorguladığı gibi (Bkz. Platon, 2009), ikna etme kaygısı gütmeden kendini sorgulamaktadır.

BİR TÜKETİM TRENDİ OLARAK MEDYALARARASI ÖYKÜLEME VE MEDYALARÖTESİ YENİDEN ÜRETİM

Göstergesel veya dilsel bir metnin birden fazla yan anlamı bulunmaktadır. Bireyin içinde bulunduğu kültürel, tarihsel ve psikolojik birçok unsur anlamı belirlemede etkin rol oynamakta; dolayısıyla anlam öznellik içermektedir. Alımlama sürecinde, medyada yer alan tek bir metinden birden fazla anlam çıkarılabileceği gibi, metnin farklı mecralarda yorumlanması da anlamın farklı algılanmasına etki etmektedir. Küreselleşme sürecinde hedef kitlelerini genişletmek isteyen üreticiler, anlamların göstergebilimsel yöntemlerle yeniden inşasından yararlanmakta ve tek bir metnin farklı mecralarda yeniden üretimi yoluyla farklı hedef kitlelere ulaşabilmektedirler. Bir metnin, ilk oluşumundan başka bir mecrada yeniden ele alınması anlamına gelen medyalararası öyküleme ve aynı metnin medya bağlamından çıkartılıp kültür endüstrisi kapsamında meta haline gelmesini ifade eden medyalarötesi yeniden üretim; hedef kitlelerin genişletilmesi bağlamında kapitalist sistemde uygulanan yöntemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu makalede medyalararası öykülemenin ve medyalarötesi yeniden üretimin nasıl ve ne şartlarda gerçekleştirildiği, küresel çapta ve Türkiye’de başarıya ulaşmış örnekler arasından rastgele seçilerek ele alınacaktır.