KASTAMONULU MÜDERRİS HÂCEGÎZÂDE MUSTAFA EFENDİ’NİN SAD-KELİME-İ HZ. ALİ TERCÜMESİ (original) (raw)
Related papers
MEHMED SA’ÎD EFENDİ’NİN MANZUM KASÎDE-İ EMÂLÎ TERCÜMESİ: TEVHÎDNÂME
Türk edebiyat tarihi, telif türündeki eserler yönünden olduğu kadar tercüme ve şerh türünden eserler bakımından da oldukça zengindir. Bilhassa İslâmiyet'in kabulüyle birlikte toplumda sağlam bir itikat ve iman şuurunun tesisine yönelik Arapça kaleme alınmış bazı eserler üzerine yapılan tercüme ve şerhler, bunlar arasında önemli bir yer işgal eder. Bu meyanda Arapça tanzim edilen Ka'b b. Züheyr'in (öl. 24/645) Kasîde-i Bürde'si, Ebu'l-Feth Büstî'nin (öl. 400/1010) Kasîde-i Nûniyye'si, Tantarânî'nin (öl. 485/1092) Kasîde-i Tantarâniyye'si, İbnü'n-Nahvî'nin (öl. 513/1119) Kasîde-i Münferice'si, İbn-i Fârız'ın (öl. 632/1235) Kasîde-i Hamriyye'si ve Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî'nin (öl. 695/1296) Kasîde-i Bür'e'si akla ilk gelen eserlerdir. Zikredilen bu eserler dışında iman esaslarının fertlerden başlayarak bütün toplum tarafından mezcedilmesi için Sirâceddîn Ali b. Osman el-Ûşî'nin (öl. 575/1179) akaidname türünde yazdığı Kasîde-i Emâlî de Türkçeye en fazla tercüme ve şerhi yapılan eserler arasında yer alır. Şimdiye kadar yapılan bilimsel çalışmalar vesilesiyle bu kasidenin Türkçe 12 şerhiyle birlikte; 12 manzum, 2 de mensur tercümesinin varlığı ortaya konmuştur. Oldukça rağbet gören bu kasideyi nazmen Türkçeye tercüme edenlerden biri de 18. yüzyılın önde gelen astronomi ve geometri âlimlerinden biri olan Mehmed Sa'îd Efendi'dir. Bu çalışmada mütercimin 1141/1728-29 yılında kaleme alıp Tevhîdnâme adını verdiği manzum Kasîde-i Emâlî tercümesinin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde bazı değerlendirmelerde bulunulduktan sonra çeviri yazılı metnine yer verilmiştir.
ŞİRANLI HACI MUSTAFA EFENDİ'NİN MANZUM SİLSİLE-NÂMESİ
Kocaeli İlahiyat Dergisi, 2024
Hacı Mustafa Efendi, Şeyh-i Şiranî olarak da bilinen mutasavvıf ve âlim bir şahsiyettir. 1254/1838 yılında Gümüşhane iline bağlı Şiran ilçesinin Sarıca köyünde doğmuştur. Babasının ismi Ömer Efendi, annesi ise Havva Hatun’dur. Yaklaşık on beş yıl kendi memleketinde medrese eğitimi aldıktan sonra Trabzon, Tokat ve Uşak’ta tahsiline devam etmiştir. İlim yolunda ilerlerken tasavvufa meyletmiş, Mekke’ye gidip burada Nakşibendî tarikatı şeyhlerinden Yahya Dağıstânî’ye (ö. 1319/ 1899) intisap etmiştir. Yedi yıl boyunca mürşidine hizmet edip ondan tasavvuf terbiyesi almıştır. Ardından şeyhinin işaret ve icazetiyle Anadolu’ya avdet edip önce Niksar sonra da Çorum’da irşat faaliyetlerinde bulunmuştur. 1870’li yıllarda geldiği Çorum’da dergâh inşa ettirmiş, onlarca halife yetiştirmiş ve bu talebelerini yine irşat vazifesiyle Anadolu’nun muhtelif yerlerine göndermiştir. Sultan II. Abdülhamit tarafından saraya davet edilmiş, çeşitli ihsan ve iltifatlarla taltif edilmiştir. Altıncı kez yaptığı hac yolculuğu neticesinde, 1317/1899 yılında Medine’de vefat edip, Cennetü’l-Baki kabristanına defnedilmiştir. Hacı Mustafa Efendi âlimlik, mürşitlik, velilik vasıflarının yanında edebiyatla da ilgilenmiştir. Kendisine izafe edilen gazel, rubai ve bazı beyitler bulunmaktadır. Bununla beraber Nakşibendî tarikatının Halidiye koluna ait bir silsile-nâmesi bulunmaktadır. Sözlük anlamı “art arda gelen, birbirinin devamı olan, şecere” olan silsile, tasavvufta bir tarikatın birbirinden icazet alarak devam eden şeyhler listesini ifade eden bir kavramdır. Silsileyi oluşturan isimlerin kaydedildiği belgeye “silsile-nâme” adı verilmiştir. Silsile-nâme yazma geleneği ilk olarak Arap kültüründe ortaya çıkmış, daha sonra Türk kültürüne de geçmiştir. Tasavvuf tarihinde bu türün bilinen ilk örneği Ca‘fer el-Huldî’yi (ö. 348/959) Hz. Peygamber’e (sav) bağlayan silsiledir. Kültürümüzde çeşitli tarikatlara ait manzum ve mensur silsile-nâmeler yazılmıştır. Bunlardan biri de Şiranlı Hacı Mustafa Efendi’ye ait Nakşibendî tarikatı şeceresini listeleyen manzum silsile-nâmedir. Çalışmada, Şiranlı Hacı Mustafa Efendi’nin hayatı ve Çorum’daki irşat faaliyetleri hakkında bilgi verildikten sonra onun silsile-nâmesi şekil ve muhteva özellikleri bakımından incelenip silsile-nâmenin çevri yazılı metni verilecektir.
BOSTANZADE MUHAMMED EFENDİ'NİN MANZUM KAHVE FETVASI
Osmanlı döneminde hukuki yönü de bulunan fetvâlar nazmen de verilmiş ve Türk edebiyatı böylece orijinal bir türün daha sahibi olmuştur. Fıkhî konuların böyle ilgi çekici bir yolla açıklanması bu fetvâların değerli hâle gelmesine yol açmış ve meraklıları tarafından bu fetvâlar özenle saklanıp şiir mecmualarına kaydedilmiştir. Osmanlı'da fetvâlar umumiyetle mensur biçimde verilmiş, manzum biçimde verilmesi ise fetvâyı veren şeyhülislâm veya müftünün şairliği ile ilgili görülmüştür. Osmanlı'da divan şairleri arasında özel bir yeri bulunan şeyhülislâm ve diğer ilmiye mensuplarının çeşitli tarihlerde birçok manzum fetvâ verdikleri görülmüştür. Bugüne kadar tarafımızca çeşitli şeyhülislam ve müftülere ait 60 civarında manzum fetvâ tanıtılmış olup bunlar genellikle 3-10 beyit arasında kısa manzumelerdir. Bu çalışmamızda ise daha önce iki ayrı makale ile manzum fetvâlarını tanıttığımız Bostanzade Muhammed Efendi'nin kendi yaşadığı dönemde çok ses getirmiş olan 64 beyitlik kahve fetvâsının tenkitli metni açıklanmaktadır. Öneminden dolayı bu fetvânın çeşitli tarihlerde meraklılarınca birçok yazma nüshaya kaydedilmiş olması ne kadar çok okunduğunu göstermektedir. Ancak, farklı nüshalara kaydedilmiş olması kelime ve ibarelerinde epey farklılığın oluşmasına sebep olmuştur. Bu sebeple sağlam bir metnin ortaya konulması için farklı yazma nüshaların incelenerek tenkitli metnin ortaya konulması gerekli olmuştur. İşte bu makale bu farkları gösterip sağlam bir metnin ortaya konulması amacıyla yazılmaktadır.
Kasîde-i Münferice, 11. yüzyılda İbnü'n-Nahvî tarafından kaleme alınan tasavvufî muhtevalı bir manzumedir. Geniş çevrelerce ilgi gören bu kasîde üzerine birçok âlim ve şârih tarafından şerh kaleme alınmıştır. Mustafâ İsâmeddîn tarafından kaleme alınan Şerhü Kasîdeti'l-Münferice de bu şerhlerden biridir. Tez, girişle beraber 3 bölümden oluşmaktadır. Girişte, Kasîde-i Münferice, İbnü'n-Nahvî ve Mustafâ İsâmeddîn hakkında kısaca bilgi verilmiş olup birinci bölümde ise Kasîde-i Münferice'nin şerh ve tercümeleri tanıtılmıştır. İkinci bölümde Şerhü Kasîdeti'l-Münferice'nin tespit edilen 3 müellif nüshası üzerinden transkripsiyonlu metnine yer verilmiştir. Süleymaniye Kütüphanesi, Râgıp Paşa 1147'de bulunan nüsha esas nüsha olarak kabul edilmiştir. Metin, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi E.H. 1600 ve T.B.M.M. Kütüphanesi YZ 68/2'de yer alan diğer müellif nüshaları ile de mukayese edilmiştir. Üçüncü bölümdeyse Şerhü Kasîdeti'l-Münferice, muhteva ve şerh metodu yönünden incelenmiş olup son olarak indeks ve sözlük eklenmiştir. Bu çalışmanın amacı Kasîde-i Münferice üzerine yapılan şerh ve tercümeleri tanıtmak, Mustafâ İsâmeddîn tarafından kaleme alınan Şerhü Kasîdeti'l-Münferice'yi Latin harfli olarak takdim ettikten sonra incelemektir.
SAHAFLAR ŞEYHİZÂDE MEHMED ES'AD EFENDİ'NİN EL-VİRDÜ'L-MÜFÎD FÎ ŞERHİ'T-TECVÎD İSİMLİ ESERİ
2. MEHMED ES'AD EFENDİ'NİN HAYATI 2.1. İsmi ve Unvanları XIX. asrın ünlü âlim ve şairlerinden, Sahaflar Şeyhizâde ismiyle tanınmış, kıymetli ilmî ve mülkî görevleri yerine getirmiş olan Mehmed Es'ad Efendi; şiirlerinde Es'ad mahlasını, çalışmaya konu olan eserinde ise Seyyid Hüseyin Hamdi ismini kullanmıştır. Kaynaklarda geçtiği üzere Es'ad Efendi, babasının Sahaflar şeyhi olması sebebiyle Sahaflar Şeyhizâde, 1 üstlenmiş olduğu görevlerden dolayı da Vak'a-nüvis, Nakîbü'l-eşrâf ve Ma'ârif Nâzırı gibi unvanlarla anılmıştır. 2 2.2. Doğum Yeri ve Tarihi Mehmed Es'ad Efendi, 18 Rebîülevvel 1204 (6 Aralık 1789) yılında İstanbul'da Ayasofya civarında bir evde doğmuştur. 3