İzleyicinin Değişen Konumu: Katılımcı Sanat Pratikleri ve İktidarın Paylaşımı (original) (raw)

(2017) Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar

2017

Bu rapor, Türkiye’de kültür-sanat alanına bütüncül bir bakış yönelterek alanın “kullanıcılarını” tanımaya çalışırken, izleyici ve katılımcı kavramlarını da açıklığa kavuşturmayı amaçlıyor. Bunu yaparken kültürel hayata erişim ve katılım bağlamını referans alarak “herkes için kültür” önerisini benimsiyor. Bu sayede kültür-sanat hayatına katılanların motivasyonları kadar katıl(a)mama sebeplerini de bireysel ve çevresel, fiziksel ve maddi veya ulaşılabilirlik, güvenlik ve iletişimle ilişkili engelleri hesaba katarak anlamayı hedefliyor. Katılımcılığı, bu nispeten somut engellerin ötesinde kültür-sanat kurumlarında eğitim ve işbirliklerinin yaygınlaştırılması, yerelleşme süreçlerinin hayata geçirilmesi, programlamada yenilikçi yaklaşımların benimsenmesi ve dijital teknolojilerin aktif biçimde kullanılması gibi konulara da değinerek tartışmanın yollarını arıyor.

Kültür-Sanata Katılımcı Yaklaşımlar Raporu

Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar, 2017

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), kültür politikaları çalışmaları kapsamındaki altıncı raporu olan “Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar”, Türkiye’de kültür-sanat hayatına katılma ve katılmama nedenlerinden yola çıkan rapor, alanın “kullanıcılarının” kimler olduğunu anlamaya çalışıyor. Rapor, farklı izleyici profillerinden daha fazla kişinin kültür-sanat etkinliklerine katılımının sağlanması için Türkiye ve dünyadan iyi uygulamalar, işbirliği modelleri ve yenilikçi yaklaşımlar sunuyor.

Etkileşim, Taciz, Vandalizm? Çağdaş Sanatta Katılımcılık ve İlişkisellik Üzerine Bazı Sorular

Sanatın insanların hayat pratiğinden kopması ve sonunda seyircinin sanatla hakiki bir ilişki kuramaz hale gelerek pasif bir tüketici konumuna indirgenmesi, aşağı yukarı 20. yüzyıl başlarından beri çağdaş sanatın temel meselelerinden biri olageldi. Tarihsel avangard hareketler, sanatın seçkinleşerek kendine ait bir alan kurmasına bağladıkları bu durumu değiştirmek için sanatın " korunaklı " alanlarına, sanatçı ve seyirci figürlerine peş peşe saldırılar gerçekleştirdiler. Böylece sanatın "gerçek hayat" la bağını sorunsallaştırdılar; sanatın, hayatın salt bir "temsili" değil bizzat kendisi olabilme ihtimalini araştırdılar. Seyircinin, karşısına geçip tefekküre dalacağı "kendinden menkul" bir sanat fikri aşındıkça aşındı. Dadacıların Cabaret Voltaire'de seyircileri tahrik edip saldırganlığa kışkırttıkları "skandal" lardan, sanat mekânlarındaki davranış kodlarını ve tipik seyirci beklentilerini altüst etme girişimlerine kadar, sanat seyirciyi de işin içine katan olaylarla çalkalandı. Yaratılıp bitmiş bir eser karşısında temaşaya ve tefekküre dalmak "pasif" olmak demekti ve buna karşı "aktifliği" temsil eden eylem, deneyim, durum, etkileşim, katılım gibi kavramlar gündeme geldi. Toplumu aydınlatmakla, seyirciyi etkilemekle, güzel eserler yaratmakla mükellef, ayrıcalıklı bir birey olarak sanatçıya atfedilen konum sorgulandı ve seyirci ile sanatçı arasında varsayılan bu "otorite" ilişkisi aşındırılmaya çalışıldı. Gelgelelim, Dada'nın tam anlamıyla kaotik gösterilerinden, günümüzün daha "derli toplu" katılımcı veya ilişkisel sanatına uzanan yolda, seyirciyi sanatın bizatihi üretim sürecine katarak "özgürleştirme" iddiasının ne ölçüde hayata geçtiği çoğu örnekte tartışmalı olabiliyor. Seyircinin esere "katılımı" nın sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği; "etkileşim"in hangi noktada (ve kimin için) vandalizm ya da taciz gibi nahoş sürprizlere dönüştüğü; bu süreçte sanatçının seyirci karşısında vazgeçmek istediği "üstünlük" konumunu ne ölçüde terk edebildiği açık değil. Çağdaş sanata ait birkaç örnek üzerinden bu bulanık sınırlara dair bazı sorular sorabiliriz.

Sanat Eserlerini İncelemede Yaratıcı Drama Yönteminin Kullanımına İlişkin Katılımcı Görüşleri

Özet: Çalışma, Türk resim sanatı 1950 kuşağının önemli toplumsal gerçekçi sanatçılarından olan Neşet Günal'ın eserlerinin yaratıcı drama etkinlikleri ile incelenmesi üzerine yapılandırılmıştır. Çalışmada, izleyicinin Neşet Günal'ın eserleriyle ilk karşılaşmasında taşıdığı ön bilginin daha da derinleştirilerek, yeni bir bakış açısıyla esere yaklaşmasını amaçlamaktadır. Nitel yöntem kullanılarak yapılan çalışmada veri toplama aracı olarak görüşme kullanılmıştır. Görüşme formu ile ortaya çıkan nitel veriler, içerik analizi yoluyla çözümlenmiştir. Çalışma sonunda, eserlere daha dikkatli bakarak değerlendirmeleri, sanatçının kullandığı temel plastik değerlerle (çizgisel yapısı, doku, form, renk kullanımı, kompozisyon, odak, koyu-orta-açık değerleri, ışık ve gölgenin kullanımı, uyum….) eserin içeriğine uygunluğu arasında yeni ilişkileri fark ettikleri söylenebilir. Anahtar sözcükler: Sanat Eseri, Sanat Eseri İnceleme, Yaratıcı Drama. Abstract: Participant Interpretations About the Using of Creative Drama Method on the Examination of the Works of Art-This study is constructed on the examination of Turkish painting art 1950 generation's important socialist realist artist Neşet Günal's works with creative drama sessions. In the study the evaluation of the audience with a new point of view is aimed by deepen their prior knowledge when they first met with Neşet Günal's works. Interviews with students and the evaluation part of the sessions are used as data and qualitative data that is obtained from interview forms is analyzed by content analysis. At the end of the study, it could be said that students evaluate works more thoroughly and they realized new connections between the artist's basic plastic values (line, pattern, form, use of colors, composition, focus, dark-mid-light values, light and shadow, coherence …) and relevance of his work's content. Giriş İlk çağlardan beri topluluk halinde yaşayan insanların ve toplumların sosyal, kültürel, teknolojik ve siyasal gereksinimleri değiştikçe, birbirlerine göre ve birbirlerinden farklı niteliklere sahip 'sanatsal' ürünlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olmuş, bu durum sanatın tanımının yapılmasında en büyük çıkmazı yaratmıştır. Ondokuzuncu yüzyıla kadar insanda bir güdü gibi işleyen 'güzel' duygusunu harekete geçiren ve 'güzel' olan biçimler yaratma çabası olarak görülen sanat kavramı, sanayi devrimi sonrası daha eleştirel ve disiplinler arası olarak yeniden yapılanırken, yaşamın neredeyse her alanında görünür hale gelerek farklı anlamlar kazanmıştır. İnsan var olduğundan beri yaşadığı dünyayı anlamak ve bilmek istemiştir. Bilme yollarından biri de sanat alanıdır. Çakır Aydın (2002: 7)'a göre, yolunda gitmeyen bir şeylerin duyumsanmasından sonra ortaya çıkan bir şeydir sanat. Eksik olan, insanı huzursuz eden, rahat olmasını engelleyen bir şeyler vardır ve bu şeylerin karanlıkta olup görülmeleri zordur. İnsan böyle durumlarda arayışa başlar ve yeni bir dünyaya yönelir. Eksik olanı tamamlamak, yanlışları düzeltmek arzusu capcanlıdır. Bulunduğu yerden uzaklaşarak bunu yapabilir. Nesnellik de öznellik de söz konusudur ve ne sadece bilişsel ne de sadece duyuşsaldır. İkisinin karışımından oluşan bir potadır. Bu potada kendiliğindenlik, rastlantısallık da olasıdır. Ama asıl olan gerçekliğe, yapıya hesap sorma, onu sorgulama, ona müdahale etme ve belki de yönünü değiştirme isteğidir. Bu nedenle her sanat eserinin bir sözü, bir tezi vardır. Sanat, insanın doğa, toplumsal çevre ve kendisiyle kurmaya çalıştığı ilişki sürecinin bir sonucudur. Bu sonuç, bir üreten aracılığıyla edebiyat, resim, müzik, tiyatro, devinim-dans, mimari, heykel görünüşlerinde ortaya çıkar. Sanat eseri, sanatçının ürettiği estetik nesnelerdir. Ve her sanat eseri izleyicisi ile var olur. Bir sanat eseriyle izleyicisi arasında en azından potansiyel olarak bir ilişki olmalıdır. Sanat eserleri uygun bir biçimde birine sunulmak durumunda olan çalışmalardır. Townsend (2002:209)'a göre, bir örnek * Muğla Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi Muğla, Türkiye.

Katılımcı Sanatın Dönüştürücü Etkisi: Kadınların Tiyatro Deneyimi Üzerinden Betimleyici Bir Çözümleme

Mediterranean Journal of Humanities, 2017

Öncelikli olarak kadınların katılımını hedefleyen katılımcı sanat çalışmaları, kadınlara kendi sorunlarına ilişkin farkındalık kazanmaları için olanaklar sunarken, aynı zamanda kendilerini gerçekleştirme ve ifade edebilme alanları sağlayabilmektedir. 2010 yılında Antalya"da öncelikle dezavantajlı bölgelerde yaşayan ev kadınlarının katılımını hedefleyerek hayata geçirilen ve halen devam eden "Kadınlar Tiyatroyla Buluşuyor" adlı proje, bir "katılımcı sanat" projesidir. Projede, kadınların, sorunlarını, umutlarını, korkularını, beklentilerini toplumla paylaşabilecekleri bir ortam olarak tiyatro sahnesini kullanmalarını sağlamak hedeflenmiştir. Proje, kadınların kendi yaşadıkları sorunlardan yola çıkarak yazdıkları öykülerini senaryolaştırma ve sahne sanatlarına yönelik beceri kazandırma etkinliklerini içermektedir. Proje katılımcısı kadınların önemli bir kısmı, kentin-sosyal ve ekonomik açıdan-dezavantajlı bölgelerinde yaşayan ev kadınlarıdır. 2010-2017 yılları arasında üçü katılımcı kadınlar tarafından yazılan dört ayrı oyun, yurtiçinde kırk bir, yurt dışında bir defa, katılımcı kadınlar tarafından sahnelenmiştir. 34 katılımcı kadın arasından derinlemesine görüşme yapılan 13 kadın projeye halen devam etmektedir. Bu 13 kadın, 2011 ve 2015 yıllarında yapılan derinlemesine görüşmelerde, kendilerini ifade etme becerilerindeki gelişmeyi dile getirmişler ve tiyatro projesini bir özgürlük alanı olarak niteleyerek proje sürecinde özgürleştiklerini ifade etmişlerdir. Bu çalışmada, kadınların özgürlük algılarının sosyolojik analizi, şu anda projeye devam eden kadınlarla 2011 ve 2015 yıllarında yapılan görüşmelerdeki ifadeleri üzerinden yapılmış ve özgürlük algıları Bauman"ın toplumsal bir ilişki olarak analiz ettiği özgürlük yaklaşımı kapsamında değerlendirilmiştir.

Kamu Yönetimi, Katılımcılık ve Vatandaşın Değişen Rolü: Seçmenden Ortak Üretici Vatandaşa

Memleket Siyaset Yönetim, 2021

Vatandaş katılımı, hem demokrasinin hem de siyaset biliminin önde gelen değerlerinden biridir. Etkisini ilk olarak siyaset biliminde hissettiren katılım tartışmaları, temsilî demokrasinin yol açtığı meşruiyet sorunlarından kaynağını almaktadır. Çok geçmeden kamu yönetimi alanına da sirayet eden bu tartışmalardaki temel unsur, kamu politikalarına ilişkin karar alma süreçlerine vatandaşların aktif katılımıdır. Ancak 21. yüzyılın kamu yönetimi anlayışında vatandaş rolünün, bundan daha fazlası olduğu kabul edilmektedir. Bu çalışmada, vatandaşın dönüşen rolünün, katılım bağlamında ele alınması amaçlanmaktadır. Bunun için ilk olarak vatandaşlık, katılım, katılımcı demokrasi ve katılımcı kamu yönetimi kavramlarına yer verilmekte, ardından iki temel kamu yönetimi modelindeki (Geleneksel Kamu Yönetimi ve Yeni Kamu İşletmeciliği) vatandaş rolleri incelenmektedir. Üçüncü olarak, yeni dönemdeki (Post-Yeni Kamu İşletmeciliği) ortak üretici vatandaş rolüne değinilmekte ve kamu yönetiminde yaşanan dönüşüm, söz konusu üç modeldeki argümanlar üzerinden değerlendirilmektedir. Son olarak ise birlikte üretim uygulama örnekleri ve vatandaşların bu kapsamda üstlendikleri somut roller sıralanmaktadır. Bu açıdan ortaya çıkan en belirgin sonuç, artık vatandaşlardan yalnızca karar alma süreçlerine katılımlarının değil, aynı zamanda kamu hizmetinin üretimi ve sunumuna da katılmalarının beklenmesidir.

Katılımcı Kültür Tartışmaları Ekseninde Sosyal Medyada Diziler: Kardeş Payı Örneği

Intermedia International Peer Reviewed E-Journal of Communication Sciences, 2015

Özet: İnternetle birlikte iletişim ortamında yaşanan değişimler sonucu yeni iletişim formları doğmuş; medyanın üretim, dağıtım, sergileme ve saklama koşullarında önemli dönüşümler yaşanmış ve izleyicilerin/kullanıcıların medyanın üretim süreçlerinde daha aktif bir rol oynamaya başladığı görülmüştür. Bu durum alanda iletişimin demokratikleştiğine ve kullanıcıların güçlendiğine dair dijital teknolojileri olumlayıcı yaklaşımların artmasına sebep olmuştur. Olumlayıcı yaklaşımların yanısıra kullanıcının, izleyicinin ücretsiz emeğinin sömürüsünü ön plana çıkaran ve medya şirketlerinin katılımcı kültürden kullanıcılardan daha çok yararlandığını öne süren eleştirel yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu çalışmada katılımcı kültüre dair tartışmalar üreten tüketici, aktif izleyici, ücretsiz emek gibi kavramlar çercevesinde ele alınmaktadır. Geleneksel medyanın üretim ve tüketim biçimlerinde yaşanan değişim ve dönüşümler televizyon dizileri çerçevesinde gösterilmeye çalışılmaktadır. Kardeş Payı örneği üzerinden hem kanalların/yapımcıların, hem de izleyicilerin/hayranların sosyal medya alanındaki pratikleri ele alınmaktadır.

Feminist Pratikler Üzerinden Sanatsal Süreci Bir Sergi Çerçevesinde Anlatma Denemesi: Asla Vazgeçme

Feminist Tahayyül, 2021

© Bu eser ancak referans verilerek kullanılabilir ve izin almaksızın çoğaltılamaz. “Bazı kadınlar her seferinde biraz, bazıları ise tek seferde silinir. Bazıları yeniden görünür. Görünür olan her kadın, onu görünmez yapan güçlerle mücadele eder. Kendi hikayesini onun adına anlatan, onu hikayenin, soyunun, insan haklarının, hukukun dışında tutan güçlerle mücadele eder. Kendi hikayenizi kelimelerle, görüntülerle kendinizin anlatması zaten kazanılmış bir zafer, bir isyandır.” Rebecca Solnit

Dijital Vatandaşlık: Katılımcı Demokrasi Kuramına Aktüel Bir Katkı

Isophos:Uluslararası Bilişim, Teknoloji ve Felsefe Dergisi , 2018

Hiç şüphesiz 21. yüzyılın bilgi toplumunda edimselleşen dijital çağınkökensel biçimde farklılaştığını, ekonomiden siyasete, bilimden felsefeye kadar birçok alanda gözlemek mümkündür. Bugün yönetim, vatandaşlık ve demokrasi anlayış ve pratiklerinde elektrolize olmaya veya dijitalleşmeye doğru yeni bir dönüşüm gerçekleşmektedir. Hız, güvenlik, dijital uçurum, teknoloji okuryazarlığı, büyük veri tehditleri gibi çok yönlü çözüm gerektiren meseleler bir kenara bırakıldığında, bilişim ve kitle iletişim araçlarının demokrasiyi e-demokrasiye, vatandaşlığı e-vatandaşlığa, yönetimi yönetişim ve e-yönetişime dönüştürdüğü söylenebilir. Dijital toplumun dijital katılım ve dijital yönetimi, yönetenlere yetkilerinin seçimle verildiği, yönetenlerin seçimlerde hesap verdiği modern demokrasi anlayışını terk etmeye zorlamaktadır. Bu zorlama, iktidarın yetkilerini halk lehine sınırlandıran meşruti demokrasilere, oradan parlamenter yönetimlere, oradan çoğulcu demokrasilere geçişteki benzer bir baskıdır. Dijital vatandaşlık, genelde birey-devlet ilişkisinde, özelde ise vatandaşlık kavramının iç işleyişinde radikal farklılaşma anlamına gelmektedir. Modern demokrasilerin birey-devlet ilişkisinde mutlakıyetçi, otoriter ve tek yönlü hakimiyet anlayışlarının varlığını sürdüren eski örtük tortuları, dijital vatandaşların dijital aktivizmiyle birlikte erimeye başlamıştır. Reel, mekanik ve sibernetik ontolojilerden türemiş fakat onlardan kökensel biçimde farklılaşmış sanal gerçeklik kültürünün bir ürünü olan dijital vatandaşlık anlayışıyla birlikte yöneticilerin hesap vermeme eğilimleri, güçlü merkez düşüncesi, etkin olmayan şeffaflık ilkesi, sınırlandırılmış ifade özgürlüğü araçları, merkezi devletle derin ilişkiler kuran geleneksel medya gibi sorunlar, dijital katılım, dijital denetim, e-devlet, sosyal medya, İnternet blogları, sanal vergi daireleri, kurumsal e-mailler, e-ticaret, e-pazarlama, gibi araçlar yoluyla farklı bir çözüme evrilmektedir.

Bağimsiz Müzi̇syenleri̇n Çalişmalarini Toplumla Paylaşmada Önde Gelen İnterakti̇f O

International Journal Of Turkish Literature Culture Education, 2017

Bu araĢtırmada bağımsız müzisyenlerin çalıĢmalarını toplumla paylaĢmada en çok tercih ettikleri sanal ortamlar ve bu ortamlarla ilgili düĢünceleri araĢtırılmıĢtır. Birçok interaktif ortam içlerinden Souncloud, Bandcamp, MySpace, Ġnstagram, Facebook ve Youtube gibi çok bilinen ortamlar incelenmiĢtir. Bu ortamların iĢleyiĢleri ve amaçları araĢtırılmıĢ hedef kitleleri belirlenmiĢtir. AraĢtırmacı tarafından hazırlanan 24 soruluk anket 38 müzisyene uygulanmıĢtır. Veriler analiz edilerek frekans yüzde tabloları yorumlanmıĢtır.