Cumhuriyet ve Osmanlı Arşivlerinde Kutuplar / Earth’s Poles in The State Archives of The Republic of Turkey and Ottoman (original) (raw)

Osmanlı ve Kutuplar

Merak Et Dergisi (Habitat TV), 2022

Kuzey Kutbu, insanlar tarafından çok öncelerden beri biliniyordu. Çünkü kutba oldukça yakın, soğuk iklime uyum sağlamış birçok halk tarih boyunca var oldu. Güney Kutbu ise, antik dönemlerde bilinmese de, kuzeyden yola çıkılarak simetriğinde de aynı şekilde bir kutup bölgesi olduğu tahmin ediliyordu. Aslında atalarımız, düşündüğümüzden de önce dünyanın küre biçiminde olduğunu bilmekteydi...* *Turkcell'in Dergilik uygulamasından Okunabilir.

Osmanlı ve Kutup Stratejisinin Haritacılık Tarihi ve Coğrafi Keşifler Perspektifinden İncelenmesi / Examining of The Ottoman and Polar Strategy from The Perspective of The History of Cartopital and Geographical Discoveries

Trakya Üniversitesi Kalite ve Strateji Yönetimi Dergisi, 2022

This study is about why the “Poles”, which was a mysterious notion beyond its recognition until the last centuries, was not considered strategic by the Ottomans and how important it was found. In the pre-Ottoman and Ottoman period, we see that these mysterious areas were actually known, but this situation was not given much importance, and interestingly, they became the subject of mythology and even various talismans. Unfortunately, since the Ottoman Empire did not have a “Thalassocratic” structure, it was deprived of Geographical Explorations and was not very successful in building resistant ships that could cope with the oceans. However, Ottoman trained very important scientists such as Piri Reis, Takıyüddin and Kâtip Çelebi (Ḥājjī Khalīfa), who made their names known to the world. As a result of their interest in the cartography and space of those ages, they left very important works that have survived to the present day. As a matter of fact, when it comes to the poles, the main sources inevitably become “Astronomy”, “Cartography” and “History of Cartography”, with another concept, “Geographical Sciences” in a general context. The discovery of the entire North Pole and especially the South Pole is directly related to the development of cartography and "Geographical Discoveries". While the concept of "Known World" was based on Ptolemy's maps before the start of the Geographical Discoveries, following the start of the discoveries, especially around the 16th century, cartography became a rather big race and the foundations of today's map science were laid. From the Ottoman perspective, the talismanic information in manuscripts such as "Acâ'ibü'l-mahlûkat ve Ğarâ'ibü'l-mavcûdât" is replaced by scientific works such as Piri Reis's "Kitab-ı Bahriye (Book of the Sea)" and Kâtip Çelebi's "Cihannümâ". In addition, Katip Çelebi calculated the prayer and fasting times around the pole (referring to the regions where night and day are 6 months) by referring to Takyüddin in his work titled "İlhâmü'l-Mukaddes mine'l-Feyzi'l-Akdes". This process also reveals that important cartographers such as Ptolemy, Waldseemüller and Ortelius were followed closely in the west. Moreover, very important studies have been carried out about our planet, including the poles in the "Istanbul Observatory" of Takyüddin. The most notable of these works is the "World Globe", which was painted by Nakkaş Osman (in miniature) in the "Şehinşehnâme" manuscript in 1581, in the Istanbul Observatory, where Takiyüddin worked. This globe shows Antarctica as a continent, like a piece of land, long before its discovery. Despite the awareness of all these Geographical Discoveries, the Ottomans did not attempt to explore these regions, including the "poles", and for a long time only followed the processes closely. In the 19th century, with the saturation of Geographical Discoveries, various maps and atlases brought from Europe were translated and reproduced. In this direction, in the archive documents and manuscripts researched in our study, first of all, the awareness of the poles and how the Ottoman state saw this phenomenon will be examined and then what kind of strategy it applied or why it did not apply will be discussed.

Cumhuriyet Dönemi Arkeoloji Münevverleri

tarafından yayımlanan Külliye, sosyal bilimler alanında makalelere yer veren, çift kör hakemli bir uluslararası dergidir. Mart ve Eylül aylarında olmak üzere yılda iki sayı yayımlanır. Külliye, published by Faculty of Humanities and Social Sciences at Ankara Yıldırım Beyazıt University, is a double-blind peer-reviewed international journal that publishes articles on humanities and social sciences.

Makale Çağrısı: Pandora'nın Kutusu'ndan Güneş Ülkesi'ne: Türk Bilimkurgu Edebiyatında Ütopya ve Distopya

SFRA Review

Ütopyalar, idealize edilmiş vizyonları içeren ve alternatif güç ilişkileri sunan hayali cennetlerdir. Distopyalar ise tahakküm, ceza ve baskıcı uygulamalarla şekillenen olumsuz bir dünya görüşünü ifade eder. Ütopya ve distopya, politik düşünmenin, tekno-bilimsel anlatıların ve doğakültürlerin edebi, politik ve felsefi bir sentezini sunar. Distopyalar, yer altı toplumlarını, sınıf ilişkilerini, yüksek teknolojinin tahakkümünü ideolojik ve ekoeleştirel bir biçimde ortaya koyarken, ütopyalar var olmayan, kayıp veya hayali cennetleri keşfe çıkmaktadır.

TÜRK MİTOLOJİSİNDE KUŞLAR

Milli Folklor

Mustafa SEVER Giriş: Auguste Comte'a göre "insanlık birbiri ardınca üç halden geçmiştir ki şunlardır: Teolojik hal ki bunda insan olayların izahını kendisininkine benzeyen fakat daha kudretli iradelerle izah eder; metafizik hal, ki bunda insan olayları soyutlamalar (tecrit, abstractıon) ve tabiat kuvvetleriyle izah eder; nihayet pozitif hal, ki bunda insan olayları, başka olaylarla izah eder." Soyut düşünme seviyesi zayıf olan insan (ilk çağların insanı) soyut kavramları maddi bir şekle büründürme, onları belli bir şekilde, yapıda algılama ve yansıtma ihtiyacı duyar. Her varlığın, bedeninden ayrı bir canı/ruhu bulunduğu, en ilkel insanların inanç sistemlerinde bile somut bir biçimde düşünülmüştür. Bu sebeple ilkel insan, kendi dışındaki her varlığı da kendisi gibi canlı/ruhlu saymıştır. Tabiat karşısında acizliğinin farkına varan, tabiat olaylarını açıklamakta zorluk çeken insanoğlu olayları, durumları, varlıkları kendi hayal dünyasında bir sebep-sonuç ilişkisi içerisinde açıklama ihtiyacıyla hikâyeler üretmiş, diğer yandan da sebebini anlayamadığı ve tanrılara mal ettiği olaylar ve durumlar karşısında kendini koruma, savunma ihtiyacıyla olsa gerek, bir takım güçlere sığınma gereğini duymuştur.

Atatürk Dönemi̇’Nde Türk Arkeoloji̇si̇

ANASAY, 2020

Arkeoloji, insanın eski çağlarda oluşturduğu maddesel ürünleri incelemek suretiyle geçmişimizi aydınlatmaya çalışan bilim dalıdır. Türkiye topraklarındaki kazı çalışmalarının temeli XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti Dönemi'nde başlayan bilimsel, siyasi ve askeri amaçlar doğrultusunda yapılan seyahatler ile atılmıştır. Arkeoloji bilimi Avrupa kıtasında doğmuş ve gelişmiş bir bilim dalıydı. Bu nedenle Türkiye topraklarında yapılan ilk arkeolojik kazılar yurt dışından gelen yabancı arkeologlar tarafından yürütülmüştü. * Bu çalışma18-21 Mart 2014 tarihinde gerçekleştirilen I. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu'ndaki sözlü bildirinin genişletilerek yeniden düzenlenmesi ile oluşturulmuştur.

Part I – Anatolian Settlements’ History, Art History, Archaeology and Numismatic Books – (Bölüm I – Anadolu Yerleşimleri Tarih, Sanat Tarihi, Arkeoloji ve Nümismatik Kitapları)

ABSTRACT In this section, 250 books, most of which are out of print and acquired from auctions in term of long years, have been listed as a reference library for the researchers who are going to make research studies on the subjects of history, art history, archaeology and numismatic subjects of Anatolian Settlements. ÖZET Bu bölümde Anadolu Yerleşimlerine ilişkin tarih, sanat tarihi, arkeoloji ve numismatik konularında araştırma yapacak olanlara kaynak olabilecek, önemli bir çoğunluğu satışta olmayıp ancak uzun yıllar içinde müzayedelerden temin edilebilen kütüphanemdeki 250 kitap listelenmiştir.

Osmanlı ve Türkiye Coğrafyası Kökenli Doğu-Batı Asur Yayın Organları

kebikeç, 2021

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra, bir zamanlar Asurların tek başına yerleşim bölgesi olan Yukarı Mezopotamya Türkiye, Irak ve Suriye arasında bölüşüldü. Bölgenin batı kesimi, bugünkü Türkiye'nin güney doğusundaki dağlık kesimi oluşturan Turabdin'dir; en güneydeki kesim ise dağlık Hakkari'dir ve daha gü-* Abdulmesih BarAbraham Turabdin'li; Erlangen/Nurnberg Üniverstesi'nden mühendislik masterı almış, bağımsız Asur araştımacısı. Tarih, göç ve diasporayla ilgili yayınlanmış makaleleri var. 2008'den beri Asur uluslararası Haber Ajansı tarafından düzenelerle makalesi yayınlanan BarAbraham Almanya'da Yoken-bar-Yoken ve Mor Afrem Vakıfları'nın yönetim kurulunda. Ayrıca Salzburg Süryani Teolojik Semineri'nin de sekreteridir. ** Bkz. bu makalede 3. Bölüm'e. Bugün, Asurlar (Süryaniler olarak da biliniyorlar) Kuzey Beth-Nahrin [Mezopotamya]´de, Fırat ve Dicle Nehirleri arasındaki bölgede yaşarlar. Aslında, onlar etnik, dilsel, kültürel ve dini olarak ayrı bir ulusal-azınlıktırlar. Ortadoğu´nun yerel halklarından biri ve doğrudan eski Asur, Kildani ve Aramlar´ın soyundandırlar. Geçmişte ve bugün bile, birçok ada ait tanım onlara gönderilir: Süryaniler, Nasturiler, Kildaniler, Maruniler, Melkitler ve Yakubiler en sık kulla