Sosyolojinin Öncüleri ve Eğitim Görüşleri (original) (raw)

Eğitim Sosyolojisi Yazıları

ÖNSÖZ Eğitim, hedefleri ve etkileri açısından bakıldığında toplumsal bir olgu, toplumsal bir kurumdur. Onun toplumsal bir olgu olması, diğer toplumsal olgularla zorunlu bir etkileşim içinde olduğunu gösterir. Toplumsal bir kurum olarak eğitim ise bir taraftan toplumun sürekliliğinin sağlanması işlevini yerine getirirken diğer taraftan toplumun istendik bir istikamette değiştirilme, dönüştürülme, olgunlaştırılma veya ilerletilme işlevlerini karşılar. Bu yönüyle eğitim sosyal ve siyasal erk sahiplerinin (geleneksel toplumlarda daha çok dinin, modern toplumlarda ise daha çok devletin, post-modern toplumlarda ise dinin, devletin ve kültür topluluklarının) amaçları doğrultusunda yapılandırılır. Eğitim müfredatı erk sahiplerinin amaçlarına göre statik veya dinamik bir içeriğe sahip olur. Ne var ki uygulamaya konulan müfredatın başarısı, büyük ölçüde bu müfredatın toplumun kültürel kodlarıyla uyumuna bağlıdır. Eğitim kurumu olan okulun amaçlı ve planlı eğitim sürecinin yanı sıra, kültür de plansız ve amaçsız biçimde yeni kuşakları bir eğitim sürecinden geçirir. Bu durum bize, eğitimi bir toplumsal değişim/dönüşüm aracı olarak kullanmanın en önemli koşulunun eğitimin uygulamaya konulduğu toplumların/toplulukların kültürel kodlarını bilmek olduğunu gösterir. Eğitimsizlik birçok sosyal sorunun nedeni olduğu gibi, yanlış planlanmış veya yanlış uygulamaya konulmuş eğitim sistemleri de sosyal sorunlar üreten bir mekanizma olabilir. Madde bağımlısı, suça eğilimli, diplomalı işsiz, insanî ve sosyal duyarlılığı zayıf, üretmeyen veya üretimi/işi hayatın tek gayesi gibi gören, eyleminin (davranışlarının/ürettiklerinin/tükettiklerinin) kendine, başka insanlara, çevreye ve eşyaya vereceği zararları öngöremeyen kuşaklar yetiştiren bir eğitim sistemi okullaşma süresi ve oranı ne kadar yüksek olursa olsun başarısızdır. Eğitim sosyolojisi, zaman ve mekân içinde eğitim alanındaki süreklilik ve farklılıkları nedenleriyle birlikte ortaya koyan bir disiplindir. Toplumlar arası karşılaştırma yapmak, bir toplumun belli dönemleri arasında karşılaştırma yapmak, farklı toplum tipleri arasında karşılaştırma yapmak ve farklı kültür topluluklarında eğitimin özel biçimini kavramak, bu yapılarda eğitime verilen önceliklerdeki değişimi kavramak eğitim sosyolojisinin odağında yer alır. Bununla birlikte bu disiplin sadece eğitim olgusunun betimlenmesini yapmakla kalmaz, olumlu ve olumsuz olguları tespit ederek bunların nedensel analizini yapar. Eğitim politikasının belirleyici ve uygulayıcılarının bu analizden yararlanmaları beklenir. Bu kitap, eğitim kurumunun son birkaç yüzyılda geçirdiği dönüşümü anlama çabasının bir ürünüdür. E. Gellner’in ulus-devletin “meşru eğitim tekeline sahip” olduğu tespiti ile E. Durkheim’ın devlet “ahlâkî disiplinin en kusursuz organıdır” tespiti modern toplumlarda devletin eğitim aracılığıyla değer belirlemede başat konumda olduğunu gösteriyor. Modernitede devletin bu başat konumunu dikkate alarak, modernleşme, post-modernleşme ve küreselleşme olguları gibi büyük dönüşümler bağlamında “siyasal sosyalleşme”, “vatandaşlık eğitimi” ve “değerler eğitimi”nin karakteristik özelliklerini ortaya çıkarmaya ve bu özelliklerin Türkiye’de ve dünyada XXI. yüzyılda hangi yönde değişim eğilimi gösterdiğini nedenleriyle birlikte anlamaya çalışıyoruz. Bu yönüyle kitap, eğitim olgusunun ve eğitim kurumunun bir resmini ortaya koymanın ötesinde, eğitim üzerine bir düşünme etkinliği olma özelliğine sahiptir ve okuyucuyu bu düşünme etkinliğine ortak olmaya davet etmektedir. Örneğin küreselleşme olgusu dünya ölçeğinde işbirliği, dayanışma, bilgi paylaşımı imkânını ortaya çıkararak toplumsallığın alanını genişletmiştir. Toplumsallığın alanının dünya ölçeğinde genişlemesi toplumsal çatışmaların alanının da genişlemesi anlamına gelmektedir. Göç, kültürel melezleşme, terör, ayrımcılık, ötekileştirme, yabancı düşmanlığı, popüler kültür, kültür emperyalizmi, toplumsal tabakalaşma küreselleşme sürecinde yeni görünümler almaktadır. Artık birey olarak davranışlarımız dünyadaki herhangi bir başka bireyi olumlu ya da olumsuz bir biçimde etkileyebilmektedir. Dünya küçülerek bir köye ya da bir mahalleye dönüşmüştür. Bu durum bireyin tüm insanlığa karşı sorumluluğunu soyut bir fikir olmaktan çıkartıp somut bir ödeve dönüştürmektedir. Küçülen dünyada insanlık yeni bir medeniyet sınavı ile karşı karşıyadır. Dünya ölçeğinde toplumsal ilişki kurmak, “dünya toplum” ifadesini bir metafor olmaktan çıkartıp gerçekliğe dönüştürmektedir. Bireylerin dünya toplum içinde insanca varolmaları öncelikle bir kavrayış ve kontrol sorunu, yani etik değerler sorunudur. Eğitim kurumlarında evrensel etik değerler ekseninde gerçekleştirilecek bir sosyalleşme dünyayı daha barışçıl daha paylaşımcı ve dayanışmacı hâle getirebilir. Küresel sosyalleşme geleceğin eğitiminde tek sosyalleşme biçimi olmamalıdır. Geleceğin eğitimi yerelliği, ulusallığı ve evrenselliği uzlaştıracak değerler temelinde inşa edilmelidir. 1990’lı yıllar Batılı sosyologların “farklılıklar”la (A. Touraine) ve “öteki”yle (J. Habermas) bir arada yaşama formülü arayışlarına tanıklık etmiştir. Batılı sosyologlar, bu arayışta günümüzde o kadar azimli veya umutlu görünmemekte. Bu tespit bizi karamsarlığa sürüklememeli; dünya hepimizin olduğu için ya da hepimiz aynı dünyada yaşadığımız için hepimiz geleceğin değerlerinin ortaya çıkartılmasında, içselleştirilmesinde ve kuşaklara aktarılmasında aynı ölçüde sorumlu olmalıyız.

Bilim Olarak Sosyolojinin Doğuşu

Gönç-Şavran, Temmuz (2011)."Bilim Olarak Sosyolojinin Doğuşu". İçinde: Serap Suğur (der) Klasik Sosyoloji Tarihi. Anadolu Üniversitesi Yayını Yayın No:2284, s.2-32.

Din Eğitimini Sosyoloji Gözüyle Okumak

Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2020

Öz Din eğitimi biliminin en dinamik ve en hassas konularından biri bu alanın 'temellendirilmesi' ile ilgilidir. Zira bu konuda geliştirilen görüşlerin makul, tutarlı ve sağlam argümanlara dayanması gerekir. Bu zorunluluk din eğitimi bilimine 'savunmacı' yaklaşımın ötesinde, disiplinler arası konumunu da destekleyen, 'anlayıcı-yorumlayıcı' niteliğini kazandırır. Yine bu zorunluluk 'insan doğası' ile ilgili fikirlerin gelişim seyrini de dikkate almayı gerektirir. Aksi durumda ortaya koyulan görüşler gerçeklikle tezat teşkil edecek, bu da uygulamada birtakım sıkıntılara yol açacaktır. İnsan doğası söz konusu olduğunda eğitimde temellendirmenin daha çok psikoloji bilimi çerçevesinde yapıldığı görülür. Böyle de olsa ortaya konulan fikirler insanın sosyal yönüyle yakından ilişkilidir. Nitekim psikolojinin gelişim çizgisi içinde 'pasif' noktadan 'aktif' bir noktaya doğru ilerleyen insan anlayışı, sosyolojik düşünce geleneğinde de 'toplumsal aktör' fikrine doğru gelişim göstermiştir. Bu gelişim, George Herbert Mead temsilinde sembolik etkileşimciliğin 'benlik', 'anlam', 'katılım', 'deneyim' gibi konular etrafındaki yaklaşımında daha net görülür. Bu makalede, özellikle 'yapı-özne' (structure-agency) ikiliğinin ortaya çıkardığı sorunlar karşısında bütünleştirici niteliği bakımından Anthony Giddens'ın 'sosyalleşme' tanımı doğrultusunda, sembolik etkileşimciliğin önce eğitimdeki yansımaları daha sonra da din eğitimindeki izdüşümleri ele alınmıştır. Bu şekilde günümüzde din eğitiminin uygulamada yüz yüze kaldığı sorunların çözümünde ihtiyaç duyulan gerçekçi zemine sosyolojik bakış açısının sunacağı katkı somut bir şekilde örneklendirilmiştir.

Dünü ve Bugünüyle Eğitime Sosyolojik Bir Bakış

Bu araştırmanın amacı Türk toplumunda eğitime dönük algıdaki değişimi belirlemektir. Araştırma betimsel tarama modelinde yürütülmüş nitel bir çalışmadır. Araştırmanın çalışma grubunu dokuz farklı ilin kırsalında yaşayan 231 birey oluşturmaktadır. Araştırma verileri araştırmacılar tarafından geliştirilen bir açık uçlu sorunun yer aldığı görüş toplama formu kullanılarak toplanmıştır. Toplanan nitel veriler üzerinde doküman incelemesi yöntemi uygulanmış ve şu sonuçlara erişilmiştir: Bireyler açısından illere göre fikirlerin yoğunlaştığı temalar farklılık gösterse de genel itibarıyla eski ve yeni diye adlandırdıkları eğitim sistemini hayata bakış açılarıyla karşılaştırmışlardır. ‘Önceden okul sayısı azdı, öğretmen bulmak zordu, kız çocukları okutulmuyordu, defter kitap almak zordu, okumak şimdiki kadar kolay değildi ama günümüzde öğretmenler, okullar ve öğrenciler çoğaldı ve veliler artık kız-erkek çocuklarını okula gönderiyorlar.’ İmkânların genişlemesi ve teknolojinin ilerlemesiyle günümüzde nitelik ve nicelik bakımından eğitimde ciddi bir farkın ortaya çıktığı görülmektedir. Köyde yaşayan bireylerin yaşlarının otuz ve üzeri olması kendi zamanlarında aldıkları eğitimi ve imkânları, günümüzdeki eğitim imkânlarıyla karşılaştırmayı sağlamıştır. Bunun yanında, eskiye nazaran olumsuzluklar olarak, öğrencilerin saygı konusunda problemler yaşadığı, günümüzde insanların birbirleriyle iletişim içinde olmadığını, sosyalliğin azaldığını ve eğitimin seviyesinin eskiye göre düştüğünün belirtildiği de görülmektedir. Anahtar kelimeler: toplum, eğitim, eğitimde değişim, eğitim algısı

Sosyoloji’nin Öğretmen Okullarında Ders Olarak Okutulmasına Yönelik Görüşler : İbrahim Alaaddin Gövsa ve Hilmi Ziya Ülken

2019

Egitim mufredatlari toplumsal gercekleri goz onunde bulundurmak ve toplumun ihtiyaclarina ve kalkinmasina yonelik hedefleri icerir nitelikte olmalidir. Bireyin toplumu tanimasi ve toplumsal yapinin temel ozelliklerini ve sorunlarini yorumlamasi toplumsal yapiya iliskin temel kavramlari ve ilkeleri bilmesi ile saglanabilir. Bu nedenle mufredatlar farkli disiplinlerin ortak ilkeleri ve anlayisi ile hazirlanir. Ozellikle ogretmenlik meslegini icra edecek bireylere verilen mesleki egitimde, egitimin toplumda meydana gelecek istendik yonde yapisal degisimleri harekete gecirecegi gercegi dogrultusunda sosyoloji egitimi mufredatin bir parcasidir. Ancak sosyolojinin ders olarak okutulmaya baslamasi gereklilik olarak gorulmesinin yaninda ders kitaplarinin icerik ve niteliginin, dersi veren egitimcinin akademik donaniminin ne olmasi gerektiginin tartisilmasina yol acmistir. 1924 yilinda ogretmen okulu mufredatina ilk kez sosyoloji dersinin konulmasi yonunde alinan karar sonrasi Ibrahim Alaadd...

Sosyoloji Tarihyazımında Eğilimler

VIII. Ulusal Sosyoloji Kongresi: Bildiriler Kitabı, 2017

Akyurt M.A., "Sosyoloji Tarihyazımında Eğilimler", VIII. Ulusal Sosyoloji Kongresi: Farklılıklar, Çatışmalar ve Eylemlilikler Çağında Sosyoloji: Bildiriler Kitabı, ANKARA, TÜRKIYE, 1-3 Aralık 2016, Ed. Feray Artar ve Akın Bakioğlu, Ankara, Eylül 2017, s. 71-77. Bildirinin amacı, sosyoloji tarihyazımı alanında özellikle 1970’lerden bu yana görece yoğunlaşan tartışma ve eğilimlerin gruplanıp analiz edilerek eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutulmasıdır. Sosyoloji tarihinin nasıl yazıldığına/yazılacağına odaklanan sosyoloji tarihyazımı; tarihyazımı, bilim tarihi, bilim felsefesi ve bilim sosyolojisinin kesiştiği bir konumda bulunmakta ve bu alanlardaki birikimin sosyal bilimlere, daha özelde sosyolojiye uyarlanma çabasını yansıtmaktadır. Sosyoloji, kendi donanımı gereği özdüşünümsel olmaya doğa bilimlerinden daha yatkınken, sosyoloji tarihine ve “sosyolojinin sosyolojisi”ne gösterilen ilginin daha düşük seviyede kalması ilginçtir. Amerika’da Tiryakian ve Almanya’da Lepenies gibi isimlerin çabalarıyla bu alan belli bir çalışma hacmine ulaşmış ve görünürlük kazanmıştır. Bu bağlamda içsel ve dışsal faktörlerin sosyoloji tarihi yazılırken açıklamaya dahil edilme biçimleri; paradigma kavramını sosyoloji tarihine uygulama çabaları; okul/ekol, yaklaşım/teori, kavram ve alan/branşların tarihine odaklanan sosyoloji tarihyazım girişimleri mevcuttur. Sosyoloji tarihinin komşu disiplinlerle etkileşiminin incelenmesi sayesinde sosyal bilimler alanına ilişkin daha bütünsel bir bilim tarihi anlatısı kurmak mümkün olmaktadır. Otobiyografi, biyografi ve hatıratlar üzerinden bir sosyoloji tarihi inşa etmek şeklinde daha derinlemesine ve mikro analize müracaat eden çağdaş bir eğilim de vardır. Milli sosyoloji geleneklerinin oluşum ve şekillenişleri sosyoloji tarihyazımının başından beri ilgi duyulan bir konu olsa da, son dönemde milli sosyolojiler arası bireysel ve kurumsal etkileşimler ve belli sosyologların farklı ulusal sosyoloji bağlamlarında alımlanışları üzerinde daha yoğun olarak durulmaktadır.