SÖZ DİZİMSEL SANAL ÇİZGİ YAKLAŞIMIYLA NEVÎ'NİN ÜÇ GAZELİ ÜZERİNE UYGULAMALI BİR İNCELEME (original) (raw)
Related papers
NECÂTÎ BEY'İN GAZELLERİNDE HÜSN-İ TA'LÎL SANATININ İŞLEVİ
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017
Klâsik Türk şiirinin üstatları arasında yer alan Necâtî Bey, kafiye ve rediflerinde Türkçe kelimeleri tercih etmesi, deyim, atasözü ve yerli unsurları sıkça kullanması ile tezkirecilerin dikkatini çekmiş ve döneminde melikü’ş-şuarâ olarak kabul edilmiştir. Necâtî’nin gazelleri belâgat unsurları açısından ele alındığında şairin edebî sanatları ve özellikle hüsn-i ta’lîli başarıyla kullandığı görülmektedir. Bu sanatın esasını, bir olayın gerçek sebebini inkâr ederek, bu gerçek sebep yerine hayalî ve şairane bir sebep yaratmak teşkil etmektedir. Hüsn-i ta’lîl, şairin hayal gücünü ve şiir kabiliyetini ortaya koyarken aynı zamanda sanatçının inşa ettiği şiirin dünya hayatından kopuk olmadığını da gözler önüne sermekte; alımlayıcıyı etkileyerek estetik bir haz uyandırmaktadır. Estetik haz, hüsn-i ta’lîl sanatıyla ortaya konulan ibdâ’ ve i’câz ile meydana gelmektedir. Necâtî, bu sanatı kurarken mecazlaştırma, soyutlama ya da somutlama gibi tekniklerle memdûhu yücelterek, anlamı yerlileştirerek, alımlayıcıyı şaşırtarak veya güldürerek orijinal söyleyişler ve ince hayaller yaratmıştır. Bu çalışmada, Necâtî’nin gazellerinde hüsn-i ta’lîlin kullanıldığı beyitler tespit edilecek, şairin bu sanatı işleyiş şekli, bu sanatın işlevi; okuyucuyu nasıl etkilediği ve şiire kazandırdığı anlam boyutu değerlendirilecektir.
NECÂTÎ BEY DÎVÂNI'NDA EDEBÎ SANATLARIN MİZAH YARATMA İŞLEVİ
Hikmet Akademik Edebiyat Dergisi, 2018
ÖZ Hayatın hemen her alanında ortaya çıkan mizah, Klâsik Türk edebiyatı döneminde üretilen eserlerde de oldukça yaygındır. Şairler bazen baştan sona mizahî bir eser kaleme alırken bazen de eserlerinin içinde çeşitli manzumelerde mizaha yer vermişlerdir. Şairlerin mizahî beyitlerini sağlam bir zemine oturtarak inceleyebilmek için ise gülme kuramlarını dikkate almak gerekmektedir. Genel olarak üstünlük, uyumsuzluk ve rahatlama kuramları olarak isimlendirilen gülme kuramları birbirlerinden ayrıymış gibi görünseler de asıl amaçları mizahın nasıl oluştuğunu açığa çıkarabilmektir. Bu kuramlar ışığında Klâsik Türk şairlerinin şiirlerinde yer alan mizah ve bu mizahın oluşum süreci görülebilmektedir. Şairler nükteli söyleyişleriyle mizah yaratırken edebî sanatları bir araç olarak kullanmışlardır. Söylemek istediklerini edebî sanatlar yoluyla daha vurgulu ve anlaşılır bir hâle getirmeyi başaran şairler mizah hususunda da bu sanatların gücünden faydalanmışlardır. Bu bağlamda şairler mizahî beyitlerinde nükteli sözlerle bazen alımlayıcıyı gülümsetmiş bazen de hicve yakın bir üslûpla eleştirilerini ortaya koymuşlardır. Klâsik Türk şiirinde 15. yüzyılın önemli şairlerinden biri olarak kabul edilen Necâtî Bey de Dîvânı'nda edebî sanatları başarıyla kullanmış, zengin hayal dünyası ve edebî üslûbu ile beyitlerini söylemiştir. Şiir diline hâkim olan şair, çeşitli söz oyunları, atasözleri ve deyimler ile edebî sanatlardan da yararlanarak şiirlerinde bulunan anlamı derinleştirmiştir. Necâtî Bey'in Dîvânı'nda pek çok mizahî şiir ve beyit bulunmaktadır. Şair, edebî sanatları kullanarak bu beyitlerin mizahî gücünü artırmış ve bazen beytinde bahsettiği muhatabını hicvetmiştir. Bu çalışmada mizah, gülme kuramları, belâgat ve mizahı yaratmada bir araç olarak kullanılan edebî sanatlarla ilgili bilgi verildikten sonra bu kuramların ve edebî sanatların mizah, latîfe, hiciv, nükte ile olan ilişkisi araştırılacaktır. Bu bağlamda Necâtî Bey Dîvânı'nda edebî sanatların mizah yaratma işlevi tespit edilecektir. Anahtar Kelimeler: Necâtî Bey, edebî sanat, hiciv, mizah, gülme kuramları.
NEVÂYÎ'NİN ÜÇ ESERİNDEKİ DEYİMLERİN FARSÇA İLE KARŞILAŞTIRILMASI
ÖZET Bu çalışmada, Çağatay edebiyatının ünlü sanatçısı Ali Şir Nevâyî'nin Târîh-i Enbiyâ ve Hükemâ , Târîh-i Mülûk-i ‘Acem ve Münşe'ât adlı eserlerinde fiil olarak kullanılan deyimlerden Farsça ile benzeşenler incelenmiştir. İncelenen eserlerde Farsça ile ortak anlatım kalıbında oldukları görülen fiil deyimler Farsça sözlükler aracılığı ile tespit edilmiştir. Türkçe ile Farsçanın değişik dönemlerdeki ilişkileri iki dil arasında ortaklıklara yol açmıştır. Deyimlerde de ortaklıklar görülmektedir. Deyimlerin bir kısmı fiil olarak kullanılan ögelerdir. Çalışmanın başlangıcında deyimlerin özellikleri , birleşik fiil olarak kabul edilip edilemeyeceği üzerine görüşler değerlendirilmiştir. Üç eserde Çağataycada fiil olarak kullanılan altmış bir deyimin Farsça ile benzer olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: deyim, yarı çeviri kelime, birleşik fiil, Ali Şir Nevâyî, Çağatayca. ABSTRACT Some of the works Târîh-i Enbiyâ and Hükemâ , Târîh-i Mülûk-i ‘Acem and Münşe'ât of famous artist of Chagatay literature Ali Şir Nevâyî in which the idioms are used as verb and assimilated with Persian are examined in this study. By the help of Persian dictionaries it is fixed on verbal idioms those are seen in common explanation model with Persian. The relations between Turkish and Persian in different periods caused similarities between two languages. As well as these similarities, there are similarities in idioms too. Some of the idioms are used as verbs. In the beginning of the study characteristics of the idioms and the opinions on whether they can be accepted as compound verbs or not are examined. In three works, it is understood that 61 idioms which are used in Chagatay as verbs are similiar with Persian. Key words: idiom, idiomatics, translations loanwords, compound verb, Ali Şir Nevâyî, Chagatay.
NESÎMİ'NİN ''YOH'' REDİFLİ GAZELİNİN YAPISALCILIK YÖNTEMİNE GÖRE İNCELENMESİ
Batı'da 'structuralism' olarak adlandırılan yapısalcılık kuramı, çeşitli bilim alanlarına uygulanabilmesi ve çeşitli şekilleri olması dolayısıyla tek bir tanımla ifade edilmesi zor bir kuramdır. Yapısalcı anlayış; Saussure'nin dilbilim üzerine sistemleştirdiği çalışmaları referans alarak ortaya çıkmıştır ve her yapıyı bütüncül bir sistem olarak ele alır. Yapıyı onu inşa eden dış etmenlerden ve tarihsel dinamizmden ayrı olarak tek başına inceler. 2 Bunun yanında bu kuramı uygulayan Todorov, Barthes, Greimas gibi yapısalcılar da edebiyata böyle eşzamanlı olarak yaklaşırlar; ne yazarla, ne tarihle, ne de metin dışı gerçek dünya ile edebiyat yapıtı arasında bir bağ kurmak gereğini görmezler. Buradan yola çıkarak yapısalcılığın, yazar ve okur arasında bağlar kuran eleştiri yöntemlerini reddettiğini söyleyebiliriz. Yapısalcılık tek tek yapıtları yorumlamak peşinde değil, yazınsallığın peşindedir. 3 Nesnenin yani edebi eserin yapısına yönelen yapısalcılık, her şeyi açıklama gibi bir kaygı taşımaz. Bunun yerine gerçek sorular sorarak eserin yapısını ortaya çıkarmaya çalışır. Nitekim Algirdas Julien Greimas, yapısalcı yöntemi edebiyata ilk uygulayanlardandır. O da uygulamasında tek tek yapıtları yorumlama peşine düşmemiş, bu sistemi ayrıntılarıyla saptamaya çalışmıştır. 4 Yapısalcı incelemede hedeflenen amaç, iki temel üzerinde ifade edilebilir: ele aldığı yazının -G. Genette'nin deyimiyle-iskeletini ortaya çıkararak o yazıyı betimler ya da yazının aracılığı ile edebiyatın özelliğini, yapılarını bulmaya çalışır. Yüzeydeki görüntünün altında, derinde yatan kuralların ve yasaların oluşturduğu yapıyı arayan bir yöntem olan yapısalcı yöntem, yapıyı oluşturan birimlerin tek başlarına anlam taşımadıklarını, yapı içinde birbirleriyle olan bağıntılardan anlam kazandıklarını savunur. 5
NEŞÂTÎ'NİN "NEYLER" REDİFLİ GAZELİNİ ŞERH DENEMESİ
Neşâtî'nin "Neyler" Redifli Gazelini Şerh Denemesi, Klâsik Türk Edebiyatı Yazıları (Mecmû’a Tasnifi, Gazel Şerhi, Küçürek Hikâye, Mesnevî Şerhi Sözlüğü, Münşe’ât Mecmû’aları), IKSAD Publishing House, New York, 2018, ss. 42-78., 2018
Prof. Dr. Tunca Kortantamer’e göre metin şerhi, “Bir metni, daha iyi anlaşılsın diye, o metni başkalarından daha iyi anladığı kanaatinde olan kişiler tarafından açıklanması”dır. (Kılıç, 2007: 416’dan naklen Kortantamer, 1994: 1-10) Bu tanımdan hareket edersek demek ki bazı metinlerin anlaşılması için onların açıklanmaya, izâh edilmeye ihtiyacı vardır. Günümüzde edebi metinler açısından klâsik Türk edebiyatına ait birçok metnin bu kültürden yavaş yavaş uzaklaşan insanımıza açıklanmasına daha çok gerek vardır. Çünkü günümüz insanı, gerek dil olarak gerekse sanat anlayışı ve hayal dünyası açısından klâsik edebiyatımıza ait metinleri anlamadığını -bu metinleri anlamak açısından bir gayreti olmadığı hâlde- yaygın olarak dile getirmektedir. Klâsik edebiyatımıza ait metinlerde anlamın giriftliği ve yoğunluğu Sebk-i Hindî üslûbu üzere yazılan gazellerde özellikle fazladır. Çünkü bu üslûbun temel nitelikleri belâgat ve fesahat kurallarından uzaklaşmadan yeni, orijinal ve girift mazmunlar, ince hayaller, anlam kapalılığı ve yoğunluğu, tasavvufî düşüncenin çokça kullanımı olarak sıralanabilir. Onedenle bu kapalı, girift ve yoğun anlamı açıklamaya, şerh etmeye daha ziyâde ihtiyaç vardır. Biz bu yazımızda Sebk-i Hindî üslûbunun güçlü temsilcilerinden 17. yüzyılın en önemli şairlerinden Neşâtî’nin bir gazelini, dilimiz döndüğü kadar, geleneksel şerh yöntemiyle açıklamaya çalışacağız. Öncelikle ifade edelim ki bir metnin anlaşılması ve yorumlanması kişiden kişiye değişebilen, şahsa özgü bir husustur. Bu durum, tabiî ki, kimseye, geleneğin, gelenekleşmiş şiir kültürünün dışına çıkıp istediğini söyleyebilme hakkı vermez. Ancak bu alanda herkes, ilminin genişliği ölçüsünde söz söyleyebilir ya da şiiri ilminin genişliği oranında anlayıp yorumlayabilir. İşte biz bu yazımızda, anladığımızı zannettiğimiz kadarıyla, Neşâtî’nin “neyler” redifli gazelini, klâsik Türk şiir kültürü ve Sebk-i Hindî üslûbu çerçevesinde açıklamaya çalışacağız.
MİTOLOJİK BİR ÖGE OLAN IŞIĞIN NECÂTÎ BEY DİVANI'NA YANSIMASI
TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi , 2015
Özet Işık ve ışık yayan unsurlar hem mitolojide hem dini inanç sistemlerinde hem de edebiyatta özel bir yere sahiptir. Bu unsurlar, yüce yaratıcı ve sevilen varlık ile ilişkilendirilerek kutsal bir boyut kazanmış, onun ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmüştür. Kozmogoni mitlerinde kaostan kozmosa geçiş, inanç sistemlerindeki kutsal zaman ve kutsal mekânlar, insanlığın bir döneminde tapınılmış Güneş, Ay, yıldız gibi gök cisimleri yine insanların kıymet atfettikleri mücevher ve eşyalar; parlaklıkları ve aydınlık olmaları dolayısıyla ışıkla ilişkilendirilmiş, tüm bu unsur ve kavramlara olumlu anlamlar yüklenilmiştir. Necâtî Bey de Türkçe Divanı'nda sevdiği ve saygı duyduğu tüm varlıkları ışık ve ışık yayan unsurlarla ilişkilendirerek onları yüceltmeye, onlara tanrısal bir boyut kazandırmaya çalışmıştır. O'nda sevgilinin bulunduğu her ortam ve her an aydınlıktır, parlaktır ve yine sevgilinin güzelliğini anlatmak için kullandığı tüm sıfatlar ışıklı ögelerle ilişkilidir. Âşık, sevgilinin olmadığı her yerde ve her anda karanlıklar içindedir ve kaos halindedir. Necâtî Bey Divanı'nda sevgiliye ulaşmayı engelleyen her şey karanlıktır, kötüdür. Abstract Light and the elements which spread light have special meaning for both mythology and religious belief systems and also for literature. These elements have been regarded as related things with supreme God and beloved ones therefore they have gained a blessed aspect. They were
ALI ŞIR NEVÂYÎ'NIN BIR GAZELI ÜZERINE
HAMZA ZÜLFİKAR ARMAĞANI , 2021
Büyük düşünür, Çağatay Türkçesi şiirinin eşsiz temsilcisi Ali Şir Nevâyî, şiirlerinde derin felsefi düşüncelerini okuyucusuyla paylaşmış bir şairdir. O, sözcükleri bir sihirbaz maharetiyle kullanırken seçtiği sözcükleri, düşüncelerine elbise gibi giydirmiştir. Onun hikmet düşüncesini yansıttığı, kendisine özgü hayalleri sunduğu sayısız şiiri bulunmaktadır. Bu çalışmada onun Garā'ibü's-Sıgar adlı eserinde geçen bir şiiri hem hayal hem düşünce dünyası açısından incelenip yorumlanmaya çalışılacaktır. Nevâyî'nin ahlak, vefasızlık, dünyanın geçiciliği, kanaatkârlık, tevazu gibi değerleri işlediği hikemî sayılabilecek gazellerinden olan bu gazel, klasik edebiyatımızda hikemî şiir anlayışının Doğu Türkçesi eserlerinde de varlığını göstermesi açısından da önemlidir. Edebiyatımızda Nābî ile anılan bu tarzı Ali Şir Nevâyî'de de tespit etmek mümkündür. Nevâyî'nin amacı kendi ahlaki görüşlerini aktarırken okuyucusunun dikkatini çekmek, onu uyarmaktır. Metaforları araç olarak kullanmada da ustadır, dünyanın aldatıcılığını şeker sözler ve gülüşlerle anlatmaktan hoşlanır. Bu şiirde de onun zengin metafor dünyasını bulmak mümkündür.
ALİ ŞÎR NEVÂYÎ’NİN MANZUM ESERLERİNDE Dėk / Dik EDATININ KULLANIMI
Dil Araştırmaları, 2019
Öz: Edatlar, kelime türleri içerisinde kullanım alanı geniş olan, tek başlarına anlamları olmayan, birlikte kullanıldığı kelimelerle anlam kazanan, fiiller gibi çekime girmeyen, gramer görevleri olan kelimelerdir. Pek çok edat, tarihî dönemlerden günümüze kadar ses ve şekil bakımından değişikliklere uğrayarak gelmiş, cümle içinde kullanıldıkları yere göre tasnif edilmiştir. Çağatay Türkçesi dönemi edat kullanımı bakımından zengin bir dönemdir. Çünkü Çağatay Türkçesi dönemi, önceki tarihî dönemlerde olduğu gibi Türkçenin gelişimini sağlayan, zenginliğini ortaya çıkaran eserlerin verildiği önemli bir dönemdir. Ali Şir Nevâyî, bu dönemde Türkçe ile yüksek bir edebiyat meydana getirmenin mümkün olduğunu eserleriyle ortaya koymuştur. Farsçanın etkili olduğu bir dönemde, Çağatay Türkçesinin zirveye çıkmasını sağlamıştır. Nevâyî, bu başarıyı sadece Türk diline karşı duyduğu bilinçli sevgi ile gerçekleştirmemiş, aynı zamanda şiir, edebiyat, sanat yeteneği ve üstün düzeydeki dil bilinci etkisi bunu sağlamıştır. Bu çalışmada, Nevâyî'nin Türkçenin anlam zenginliğini, derinliğini ortaya koyan divan ve mesnevileri taranmıştır. Çağatay Türkçesinde dėk / dik olarak kullanılan teg edatının cümle içinde kullanılışı örneklerle değerlendirilmeye çalışılmıştır. Edatın yer aldığı örneklerde beyit açıklamasına yer verilmiş ve tarihî dönemlerdeki gelişimi etimolojik olarak incelenmiştir. Edatın on bire yakın yerde kullanıma geçtiği tespit edilmiştir. Bu edatın sadece kelime ve kelime gruplarıyla birlikte kullanılmadığı aynı zamanda ses ve şekil bakımından değişikliğe uğrayıp kendisinden önceki kelimelerle kalıplaşarak cümle içinde kullanıma geçtiği görülmüştür. Tarihî lehçelerde ve şivelerde benzetme, eşitlik, sınırlama, karşılaştırma, miktar fonksiyonunda kullanılan bu edatın, Çağatay Türkçesi dönemine ait manzum eserlerde genel olarak benzetme fonksiyonunda kullanıldığı görülür.
ALİ ŞİR NEVÂYÎ’NİN ESERLERİNDE SÜR- FİİLİ VE SÜR- FİİLİNİN SEMANTİK BOYUTU ÜZERİNE BİR İNCELEME
Türk Lehçe Araştırmaları Dergisi, 2023
Sözcüklerin tarih boyunca semantik açıdan çeşitli değişikliklere uğradıkları görülmektedir. Sözcüklerdeki bu değişikliklerin tespit edilmesi dilin tarihî dönemlerdeki gelişiminin ortaya çıkarılması açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada Ali Şir Nevâyî’nin eserlerinde de görülen sür- fiilinin “sürmek, kovmak, uzaklaştırmak, göndermek; asker sürmek, sevk etmek; önüne katıp sürmek, götürmek; sevk etmek (hayvanlar için); mesh etmek; hüküm sürmek, devam ettirmek; ömür sürmek, zaman geçirmek; beddua etmek, lanetlemek; yüzdürmek; kendine doğru çekmek; çift sürmek, tarla sürmek; dokundurmak, değdirmek; yönlendirmek; bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak; konuşmak, söylemek” vb. temel anlamlarının yanı sıra “yazı yazmak” anlamı üzerine durulmuştur. Bu çerçevede öncelikli olarak Eski Türkçeden itibaren Türk dilinin tarihî dönemlerinde varlığını sürdüren sür- fiilinin, geçtiği eserler tespit edilmiş, eserlerden alınan örneklere yer verilerek fiilin geçtiği satır ve varak numaraları belirtilmiştir. Daha sonra ise metin bağlamı göz önünde bulundurularak fiilin eserlerdeki anlamlarına yer verilmiş ve bu anlamlara göre fiil sınıflandırılmaya tabi tutulmuştur. Buradan hareketle Ali Şir Nevâyî’nin eserlerinde tespit edilen sür- fiilinin “yazı yazmak” anlamının Türk dilinin tarihî dönemlerinde kullanılıp kullanılmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bunların yanı sıra Ali Şir Nevâyî’nin eserlerinden hareketle sür- fiilinin Türk dilinin tarihî dönemlerinde hangi anlamlarda kullanıldığı tespit edilirken sözcüğün Eski Türkçeden itibaren Türk dilinin tarihî dönemlerindeki tarihsel yolculuğuna ışık tutulmaya çalışılmıştır.