Distopya-Istanbul 2019 Catalog (original) (raw)
Related papers
Distopya: Bir Reklam Arası, 2018
Doktora eğilim ine Yıldız Tek nik Oniversltesi'nde devam etmektedir. Ece Ceylan Baba: İlk ve orta öğretimini Antalya' da. lise eğitimini ise Ankara' da tamam lamıştır. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisindeki lisans eğitimine birincilik derecesi ile başlamış, yine birincilik derecesi ile mezun olmuştur. Yeditepe Üniversitesi Mimarlık bölümünde Yüksek Lisans eğitimini bitirerek Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde Doktora eğitimini tamamlamıştır. Nisan 2016 tarihinde Doçent olan Baba, Yedilepe Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı olarak görev yapmaktadır. Akadem ik alanda yüksek yapılaşma, küreselleşme, metropol, kentsel dönüşü m, kullanıcı katılımı, çevre ve kentli psikolojisi, konut tipolojileri ve lofl kavramı konularını uzmanlık alanı olarak bel irlemiş olup, bu konular bağlamında araştırma ve yayınlarını sürdür mektedir. Ya yıMlanmış iki kitabı bulunmaktadır; Ta sarım Demokrasisi ve ls tanbul, isimli kitabı Eylül-2012' de, "Loft: Modernlzmden Postmodernize Geçiş Sü recinde Loft Mimarisi ve İstanbul'dakl Ya nsı maları" adlı kitabı ise Mayıs-2015'te yayınlanmıştır. Akademik ça lışmaların yanı sıra, Baba Mimarlık'ın kurucu ortağı olarak profosyonel meslek hayatına devam etmektedir. Aslı Çalkıvik: Doktorasını Mlnnesota Üniversltesl'nde Siyaset Bilimi dal ı nda aldı. İstan bul Teknik Üniversitesi İnsan ve Topl um Bilimleri Bölümünde öğretim üyesidir. Küresel güvenlik siyaseti, eleştirel güvenlik çalışmaları, uluslarlarası siyaset teorisi konuları ile ilgilenmektedir. lnlernational Polilics, lnternatlonal Studles Revtew, lnternatlonal Polttical Soctology, Etudes lnternallonales, Top lum ve Bilim ile Birikim gibi dergilerde ve çeşitli derleme kitaplarda yazıları yayımlanmıştır. Oxford Uluslararası ilişkiler Ansik/opedisi'nln 'Post-yapısalcılık/Post-modemlzm' bölümünü kaleme almıştır. Aslı Daldal: Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Blllmi'nde Doçent olarak görev yap makta. ayrıca Boğaziçi Üniversltesi'nde sinema dersleri vermektedir. Boğaziçi ve Duke Universltesi'nde yazdığı doktora tezi Art, Po/ilics and Soclety: Soclal Rea/ism in ita/tan and Tu rktsh Cinemas, ISIS ve Gorgias Press tarafından basıl mıştır. Bu kitabın bir bölümünden
AYASOFYA GALERİ KATI RESTORASYONU VE TESPİT EDİLEN BULGULAR
HAGIA SOPHIA SYMPOSIUM, 2020
Dünya mimarlık ve sanat tarihinin en önemli yapılarından biri olan Ayasofya galeri katının projelendirilmesi ile birlikte restorasyonu yapılarak, güncel projelerinin hazırlanması, yapının iyileştirilmesi, sürdürülebilirliğinin sağlanması, aynı zamanda yeni bulgularla yapının bilinmeyen alanlarının tanımlanması, yapıya ilişkin hafızanın tazelenmesi ve yapının daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır. Uygulama, galeri katının döşeme, duvar ve tavanlarının projelendirilmesi ve restorasyonunu kapsamaktadır. Belgelemelerde 3 boyutlu lazer tarama cihazları ve hasarsız analiz yöntemleri kullanılarak yapılan tespitlerle proje çalışmaları tamamlanmıştır. Projelerin onaylanmasının ardından mermer kaplamaların konservasyonu ile çalışmalara başlanılmıştır Yoğun kullanım, rutubet/su gibi nedenlerle fazlasıyla zarar görmüş zemin mermerleri ve zemin altı dolgularının iyileştirmeleri yapılmıştır. Döşeme mermerlerinin konservasyonu sırasında kuzey, güney ve batı galerinin demir gergilerle beden duvarlarına bağlandığı tespit edilmiştir. Diğer önemli bir tespit ise zemin mermerlerinin altında karşılaşılan boşluklar ve onların yapım tekniğine ilişkin önemli veriler olmuştur. Kuzey ve güney galeride konservasyon amacıyla yerinden alınan mermer plakaların altında tespit edilen boşlukların ve burada kullanılan tuğlaların boyutları, örgü sistemi ve boşluk içindeki buluntulara ilişkin belgeleme çalışmaları yapılmıştır. Uygulama öncesinde yapılan tespitlerle uygulama sırasında çıkan bulgular birleştirilerek müdahaleler sonuçlandırılmıştır. Ayasofya galeri katında yapılan projelendirme, restorasyon ve konservasyon çalışmaları ile hem yapının iyileştirilmesi sağlanmış, hem de tespit edilen verilerle yapıya dair yeni bir hafıza oluşturulmak istenmiştir. Bu çalışmada galeri katı restorasyonunda uygulaması yapılan döşeme kaplamalarının konservasyonu, kullanılan yöntemler, elde edilen bulgular ve ulaşılan sonuçlar anlatılmaya çalışılmıştır.
Tahsin Yücel Gökdelen ve Distopya
Tahsin Yücel’in 2006 yılında yayımlanan romanı Gökdelen kötümser bir gelecek kurgusu üzerinden hareketle distopik türde yazılmış bir eserdir. Modern çağın bir ürünü olarak görülen distopya, ülkü değerlerle aydınlanmış ütopyanın aksine, karşıt güçlerin hakimiyeti altında bulunan karanlık bir dünya tasarlar. Bu tasarı aslında modern zihniyetin de bir ürünüdür denebilir. Nitekim bir değer yitimine sahne olan modern dünya, tüm araçlarını aklın egemenliği altına sokarak kuklalaşan ve duyarsızlaşan bireylerin artmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda distopya modern dönemin gölgesinin izini sürerek oluşturulmuş bir geleceği resmetmesi bakımından toplumsal eleştirinin örneğini sunar. Tahsin Yücel’in Gökdelen adlı romanı da gökdelenlerin, makinelerin, totaliter güçlerin ve kodamanların 2073 İstanbul’unun üstüne adeta karabasan gibi çöktüğü bir atmosferi ele alır. Distopik unsurları içinde barındıran bu romanın yapısal ve izleksel analizi günümüzdeki çözülmenin boyutunun geleceğe nasıl taşındığı göstermesi bakımından önemlidir. Bu yüzden çalışmamızda öncelikle distopyanın çıkışında rol oynayan tarihi arka plan ele alınacak ve distopyanın özellikleri belirlenmeye çalışılacaktır. Daha sonra distopik bir çerçeveden bakılacak olan Yücel’in Gökdelen romanının yapısal ve izleksel analizi yapılarak romanın üzerinde durduğu ana sorunsal alan tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu noktada görülecektir ki modern çağın karanlık yüzüne tutulan bir ayna olarak Gökdelen romanı distopik türün özelliklerini yansıtan ve romandaki yapı ve izleksel unsurların bu türe bağlı bir biçimde geliştiğini gördüğümüz bir eserdir. Gelecek zaman düzleminde oluşturulan ve mekansal olarak da büyük değişimlerin yaşandığını gördüğümüz romanda İstanbul, gökdelenlerin gölgesinde ne geçmişi ne de geleceği görebilecek kör bir alan haline gelmiştir. Üstelik Özgürlük Anıtı’nda heykelin elinde tuttuğu meşale de bu karanlığı aydınlatacak türden değildir çünkü özgürlük, hak ve hukuk gibi temel kavramların çiğnendiği bir alanda var olamaz. İşte Gökdelen romanı da yargının özelleşmesiyle adaletin sağlanabileceği, gökdelenlerle şehrin mükemmel bir siluete bürünebileceği gibi düşüncelerin tutarsız ve çelişkilerle dolu macerasını anlatarak olması muhtemel tehlikelerin ayak seslerini okuyucuya duyurmaya çalışır. Dolayısıyla geleceğin, şimdi’de şekillendirilmiş hali gerek mekanın gerekse de değerlerin ne boyutta bir çürümeye uğratıldığını da ortaya koymaktadır. Gelişmişlik adıyla ekolojik sistemin yerle bir edildiği, her türlü haksızlığın vuku bulduğu 2073 İstanbul’unda kent ve doğa arasındaki çatışma da gözler önüne serilmiştir. Nitekim, doğanın saf ve dokunulmamış haline karşın gökdelenler tüm inatçılığıyla burunlarını göğe doğru kaldırırken, mütevazi kendi halinde olan bahçeli bir ev adeta canavar olarak görülerek, bir an önce ortadan kaldırılması gereken bir mekan olarak nitelendirilir. Oysa bu mekana sinen insani vasıflar aslında bir canavarı andıran gökdelenlere meydan okur. İnsanın özünü, kendini hatırlatan ev, romanda yer alan Hikmet Bey’in evi olarak karşımıza çıkar fakat modernizmle beraber ‘hikmeti’ kaybolmuş bir zamanın gel(eceği)diğine işaret edilir. İnsan kendine yabancılaşan, şeyleşen bir nesne olarak, bir büyü bozumunun içinde kendini bulur. Üstelik yaşanan olumsuzluklara karşı hiçbir tavır geliştiremeyişi ve duyarsızlaşması da distopik bir mekan ve zamanda bireyin sistem içinde kayboluşunu ortaya koyar. Sonuç olarak distopik bir roman olarak Gökdelen, zaman ve mekanın sembolik olarak önem kazandığı, irdelediği kavramlar ve değerler bakımından da modernizmle beraber bireyi kuşatan sorunları ele alan ve bu sorunların büyük ölçekli olarak nasıl karşımıza çıkabileceğini okumamızı sağlayan bir eserdir. Toplumsal düzenin kusursuzluk maskesi altında gizlenen sorunları görmemizi sağlaması da distopyanın kendine ait nasıl bir ütopya yarattığına işaret eder. Böylelikle distopik bir eserin ideali olan; bireyin bastırılması, makineleşme ve betonlaşma romanda ön plana çıkan önemli izlekler halini alır ve bunların ütopik bir atmosfer yaratmak amacıyla kullanılıyor olması da ayrıca romanın ironik bir özellik taşıdığını gösterir. Zira distopyanın sosyal bir eleştiri aracı olarak kullanılması da bu özelliğini destekler. Böylece romanda 2073 İstanbul’unun sosyal bir panoraması çıkarılarak eleştiriye açılmasına da imkan sağlanmış olmaktadır. Anahtar Kelimeler: Gökdelen, distopya, roman, modern, gelecek
Broschüre DAI Istanbul 18.2020
DAI Istanbul, 2020
Die Broschüre berichtet in Deutsch und Türkisch über die Aktivitäten und Projekte des DAI Istanbul im Jahr 2019.
Çeviride Distopya/Distopyanın Çevirisi: Swastika Geceleri Örneği
Kültür Araştırmaları Dergisi, 2021
Bu çalışmanın amacı, Encore Yayınevi tarafından 2014 yılında Mehtap Gün Ayral çevirisiyle yayınlanan Katharine Burdekin’in feminist spekülatif eseri Swastika Geceleri’nde [Swastika Night] (1937) çevirmen görünürlüğünü/görünmezliğini tartışmaktır. Çalışmanın birinci bölümünde, feminist spekülatif yazın kısaca tanıtılmakta ve feminist spekülatif yazın eserlerinin çevirisinde öne çıkan unsurlara (biçem, biçim, sözcük seçimi, belirli bir alana özgü jargon kullanımı, vb.) yer verilmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde, Lawrence Venuti’nin kuramsal bakış açısından hareketle şeffaflık ile akıcılık, yerlileştirme ile yabancılaştırma, görünürlük ile görünmezlik ikiliklerine dair kuramsal bir çerçeve çizilmekte, bu kavramların çeviri kararları bağlamında olası yansımaları ele alınmaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise, Swastika Geceleri çevirmeni Mehtap Gün Ayral’ın kararları üç başlık altında değerlendirilmektedir: Birinci alt başlıkta, biçimsel düzeyde kararlara, ikinci alt başlıkta, sözcük düzeyinde kararlara, üçüncü alt başlıkta ise sözdizim düzeyinde kararlara odaklanılmaktadır. Böylece, feminist spekülatif bir metin olarak öne çıkan Swastika Geceleri’nin çevirisinde hangi unsurların önem kazandığı, söz konusu unsurların çevirisinde alınan kararların çevirmeni daha görünür/görünmez kılıp kılmadığı sorularına yanıtlar aranmıştır. Yerlileştirme ve yabancılaştırma stratejileri bağlamında alınan çeviri kararları incelendiğinde, çevirmen Mehtap Gün Ayral’ın öznel kararlar almaktan çekinmediği ve bir çevirmen-yazar profili oluşturduğu gözlemlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Katharine Burdekin, Mehtap Gün Ayral, feminist spekülatif yazın, yazın çevirisi, görünürlük/görünmezlik, yerlileştirme/yabancılaştırma.
Sinemada Yabancılaşma ve Teknoloji Temalı Distopya: Siberpunk Anlatı
Siberpunk anlatıya sahip distopik filmlerde, filmin temasının duygusal paradigmalarından birinin yabancılaşma olduğu düşüncesinden yola çıkan çalışma, yabancılaşmanın post-modernizmin vazgeçilmez eşlikçisi olacağına dair bir tanımlama çabası ile başlamış, sinema filmlerinde distopik anlatı ve siberpunk kültürünü irdelemiştir. Bu kavramsal inşanın ardından seçilen kült filmlerde yabancılaşmanın siberpunk anlatıda nasıl bir atmosfer öğesi haline geldiği betimsel analiz yöntemi ile değerlendirilmiştir. Sonuç, post-endüstri dünyasını tasvir eden siberpunk filmlerde, yabancılaşma öykünün olmazsa olmaz öğelerinden biridir ve distopik şehirler yabancılaşmanın somutlaşmış mekanı haline gelmiştir şeklinde özetlenebilir.