Osmanlıda İlm-i Hadis (Jenerik ve İçindekiler) (original) (raw)
Related papers
Osmanlı’da Hadis İlminin Mahiyetine Dair Bazı Gözlemler
Osmanlı'da İlm-i Hadis, İsar Yayınları, 2020
Osmanlı dönemi, ilimler tarihi açısından ele alınırken göz önünde bulundurulması gereken en önemli husus, onu öncesi ve sonrasıyla bir sürekliliğin içerisinde fakat yine kendi şartları ve bağlamını dikkate alarak değerlendirme lüzumudur. İkinci bir husus da herhangi bir ilim dalının yeterliliğinin, âlimler tarafından ona yüklenen misyonu yerine getirip getirmediği ve dönemin ihtiyaçlarına cevap verip veremediği ile ölçülebileceğidir. Osmanlı dönemini önyargılardan uzak bir değerlendirmeye tâbi tutmak, özellikle kendi coğrafyamız açısından günümüz ilim anlayışının da içerisinde bulunduğu durumu göstermeye katkı sunacağından hem o dönemi anlamak hem de kendi bulunduğumuz yeri kavramak açısından bu yaklaşımın iki yönlü bir fayda sağlayacağı göz ardı edilmemelidir.
Osmanlı Hadis Eğitiminde Meşâriku’l-Envâr (1. Baskı)
Osmanlı'da İlim ve Fikir Dünyası, 2015
Bu çalışmada, Ebü’l-Fezâil Radıyyüddin es-Sâgânî’nin (ö. 650/1252) Meşâriku’l-envâr isimli eserinin Osmanlı döneminde medrese eğitimindeki yerinin açıklanması amaçlanmış, üzerine onlarca çalışma yapılmış olan Meşâriku’l-envâr’ın Osmanlı dönemindeki şöhretini belirginleştirecek rnekler bir araya getirilmeye çalışılmıştır. Öncelikli olarak yazma nüshalar üzerindeki sema kayıtları, nüshaların üzerine not edilmiş kayıtlar, icâzetler ve tabakât kitaplarındaki Meşârik’in tedrisi ile alakalı veriler toplanmıştır. Ayrıca bibliyografya eserlerinde değinilmemiş çalışmalar ortaya konulmuş ve elde edilen yeni tespitler ifade edilmiştir. Dolayısıyla bu çalışmada Meşârik ve şerhlerinin mahiyeti hakkında tafsilatlı bilgiler vermek değil, yazma nüshalarda bulunan kayıtlardan, istinsah tarihlerinden, temellük kaydı gibi bilgilerden yola çıkarak Meşârik’in nerelerde ve kimler tarafından okunduğu-okutulduğu bilgilerine ulaşmak amaçlanmıştır.
Ali b. Osman el-Ûşî'nin Yaşadığı Dönemde Hadis İlmi
Uluslararası Ali b. Osman el-Ûşî Sempozyumu Bildirileri, 10-11 Mayıs, 2018
Али бин Осмон ал-Оший» аттуу эл аралык симпозиумдун илимий макалалары 460 Science of Hadith in the Time of Ali b. Uthmān al-Ūshī Abstract Ali bin Uthmān al-Ūshī (d. 575/1179) is a middle-aged scholar who spent a large part of his life in the sixth century. it is understood that he is a muhaddith from the work of Niṣāb al-akhbār and Jūz al-Anas, with being famous in the field of faith and jurisprudence. This study that we will deal with the important muhaddith of the sixth century, the main issues of the hadith in this century and general evaluation of the period in terms of hadith literature constitutes a part of our more comprehensive work 'the development of the hadith history according to centruis' which we think of the history of hadith, in fact. It is said by our muhaddith that in our century in the muslim world, studies on hadith history and hadith literature are mostly centered on early periods and especially there is a gap in academic researches about the history of hadith after the third century. A number of studies have been conducted to close this gap. However, we believe that other studies are needed. In this study, we don't intend to evaluated the sixth century, which is the period of Uthmān al-Ūshī, in a way disconnected from Ūshī. Therefore we will try to determine the general characteristic of the period in terms of the science of hadith and to determine the location of hadith of Ūshī and the works of hadiths. GİRİŞ Hicrî VI. asır âlimlerinden Bed'ü'l-Emâlî isimli eseriyle meşhur olan Ali b. Osman el-Ûşî (ö. 575/1179), Kelâm ve Fıkıh ilimlerinin yanı sıra hadis ilminde de eser bırakmış döneminin önemli âlimlerinden birisidir. Ûşî'nin hadis ilmine dair günümüze ulaşan en önemli eseri Nisâbü'l-Ahbâr'ıdır. 1 Onun hadise dair pek bilinmeyen ve şu ana kadar neşredilmeyen diğer bir eseri ise aynı zamanda Nisâbü'l-Ahbâr'ın kaynaklarından Enes b. Mâlik'in Hz. Peygamber'den rivâyetlerinin yer aldığı Musnedu Enes isimli eseridir. 2 Biz bu dönemde hadis ilminin özellikleri, hicri altıncı asır hadis tarihi ve edebiyatı, hadis usulüne dair yapılan çalışmalar üzerinde duracağız.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2022
Kronik tarzında yazılmış umumî tarih çalışmaları, yalnızca yazılış amacı muvacehesinde kullanılmakla kalmaz. Kronik çalışmalar, aynı zamanda yazıldığı dönemdeki ulemanın konumunun ve müellifin o günkü ilim dünyasına bakışının yansımalarını içerebilir. Bu çalışma, tanınmış Hanefî fakîh ve muhaddis Bedreddin Aynî’nin umumî bir tarih kitabı olarak kaleme aldığı İkdü’l-cümân adlı kitabı üzerinedir. Bu makalede, İkdü’l-cümân adlı eserden yola çıkılarak 648-707(1250-1307) yılları arasında Memlükler’de hadis ilminin ve âlimlerinin durumu ile müellif Aynî’nin bunlara yaklaşımları okunmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda İkdü’l-cümân’da atıfta bulunulan hadis tarihi öğeleri, ilim kurumları, farklı râvi grupları, farklı rivayet yöntemleri ve dönem içinde yapılan tasnifler tespit edilmiştir. Ayrıca söz konusu dönemdeki muhaddislerin meslekî, mezhebî ve siyâsî eğilimleri üzerinde durulmuştur. Doğrudan hadis tarihi öğelerine yoğunlaşan çalışmalarla umumî tarih alanında yazılmış kaynaklarda geçen bilgilerin kıyaslanması, bu bilgiler arasındaki uyumlu ve uyumsuz noktaların ortaya çıkmasına katkı sağlayacaktır.
Islami Ilimlerin Dogusu Jenerik
FIKIH İLMİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ, 2020
Günümüzde daha çok İslam hukuku adıyla bilinen fıkıh, en ge-nel ifadesiyle İslam ibadet ve hukuk ilmi anlamına gelir. Kişinin Al-lah’a karşı ibadet yükümlülüğünü, helal haram ölçüsünü ve bireyler arası ilişkileri inceler. İnsanın dışa yansıyan davranışlarıyla ilgili şerî ameli hükümleri konu edinir. Fıkıh, kaynağı ve ana malzemesi iti-bariyle vahye dayanır. Çünkü Kur’ân ve sünnette inanç ve ahlak esaslarının yanı sıra az da olsa bunlarla ilişkili olarak bireylerin top-lumla ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar da yer alır. Bu kurallar, daha sonra fıkıh bilginleri tarafından sistematik bir ya-pıya kavuşturulmuştur. Böylece ibâdât, Muamelât (eşya ve borçlar), münâkehât ve müfârekât (aile hukuku) ve ukubât (ceza hukuku) gi-bi konuları kapsayan bir ilim dalı olarak teşekkül etmiştir. Müslü-manlar için hayat bilgisi niteliğinde olan bu disiplinin sistemleşerek kimliğine kavuşması, tarihi süreçte farklı aşamalardan geçmesi ile gerçekleşmiştir. Bu aşamalar fıkhın doğuşu, gelişimi, ilim olarak te-şekkülü ve olgunlaşması (istikrar dönemi) olarak özetlenebilir. Fıkıh ilminin doğuşu ve gelişimini konu edinen bu çalışmanın amacı, fıkhın bilim olarak teşekkülünden önce hazırlık safhasının tamamlandığı Peygamber (s.a.s) ve sahâbe dönemi şeklindeki ilk iki aşamayı (doğuş ve gelişim) ana hatlarıyla ortaya koymaktır. Çalışma giriş ve sonuç dışında temel olarak üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde fıkıh ilminin tarihsel dönemlerine genel bir bakışın da yapıldığı “Fıkıh İlminin Kısa Tarihçesi” incelenirken ikinci ve üçün-cü bölümde Hz. Peygamber dönemiyle sahâbe döneminde fıkhın doğuşu ve gelişimi ele alınmıştır.
İlimler Tasnifinde Hadis İlminin Yeri
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2023
Islamic sciences first emerged due to the studies conducted around the Qur'an and the Prophet's Sunnah, and then other branches of science became disciplines due to the events that took place. As a result of the conquest movements, the works of philosophical sciences were translated into Arabic, and the classification of sciences began to be made. Although philosophical sciences were classified in the early periods, in later centuries, sciences in other fields, such as religion and language, were included, and comprehensive classifications were put forward. Although classifications of sciences are usually made to emphasize issues such as the definition, subject, purpose, method, and literature of science, to show the relationship and hierarchy between them, or to facilitate education and training, their basis is the problem of the relationship between religion and philosophy in general and reason and revelation in particular in Islamic thought. The subject of this article is the place of hadīth in the classification of sciences from the first centuries of Hijri to the present day. For this purpose, many studies on the classification of sciences were examined, and the scholars who made the classification and their works were identified and investigated whether they included the science of hadīth. However, the article is limited to pointing out the leading figures of those who did not mention the science of hadīth in their classifications. In contrast, the classifications of those who counted this science were touched upon. Although there is extensive literature on this subject, many works related to the classification of sciences have been published in our country in books, articles, papers, etc., with the original text. In the context of the classification of sciences, although there are a few studies on the subject, period, and person related to the science of hadīth, the lack of a study that deals with hadīth in general, unlike other fields, as in this study, reveals the importance of this article. This article aims to determine the position of hadīth in the classifications of sciences and to determine what kind of information about the branch of science is conveyed in them. In order to realize this aim, first of all, the works containing the classifications of sciences were examined using the documentation method, one of the qualitative research methods. As a result of the study, it has been seen that scholars from various branches of science from different parts and traditions of the Islamic world have made classifications of sciences in other languages from the first centuries of Hijri to the present day. According to the sciences they dealt with in their classifications (such as philosophical, philosophical-religious, philosophical-religious-intellectual), classifications in different numbers (two, three, four, etc.) emerged. However, hadīth was not included in the classifications of sciences of Islamic philosophers except for a few. Of those who formed this science, except for al-Suyūtī, none of them was a hadīth scholar by profession, but almost all of them had a relationship with hadīth to a greater or lesser extent. In the classifications of sciences that began in the early period, the science of hadīth found a place for itself towards the end of the IVth century. It was mentioned among the sharī'ah/religious/traditional sciences. Although in some classifications, only hadīth is mentioned, what is meant by this is not the hadīth s of the Prophet but the science of hadīth with its rules and principles. Although some of the first classifications of sciences included the science of hadīth with different names in general, it was divided into two as riwāyah and dirāyah with Qāḍī Bayzāwī, and from the first moment until today, it has been observed that there is no unanimity on their definitions and scopes, and each scholar has defined them in different ways. In the first-period classifications, a limited number of hadīth sciences were mentioned. Still, later on, sciences that could be gathered under the same title or that could not be counted as an independent branch of science were counted separately. More details were entered into this subject than necessary. Classifications were also seen to be a source of literature for sciences. In this context, it has been determined that the books of usūl, hadīth, and commentaries are mostly cited, although less in other fields. It has been determined that the literature mentioned in the classifications of sciences has differentiated over time and that this is because each scholar takes into account their environment and their prominent works. However, the date of the works' composition also has an effect. In some of the classifications of sciences, it was determined that some narrations were commented on without giving any information about the science of hadīth.
Osmanlı Tefsir Geleneğinde İstiârenin Etki Alanı -Âlûsî Tefsiri Örneği-, 2019
Kur’ân’ın anlamına ulaşmada en temel araçlardan dilbilimin bir alt dalı olan belagat ilmi, Cürcânî ile birlikte ivme kazanmış ve tefsir kaynaklarında etkin bir şekilde ele alınmaya başlanmıştır. Cürcânî’nin nazarî olarak ortaya koyduğu belagati tefsirinde kullanan Zemahşerî, Osmanlı tefsir geleneğinin temel dayanağı olmuştur. Osmanlı dönemindeki tefsirler, Zemahşerî’nin belâğî açıdan ortaya koyduğu tefsiri, daha anlaşılır hale getirme çabasıyla birlikte yer yer tenkit ve farklı bakış açıları sundukları görülmektedir. Osmanlı döneminin son temsilcilerinden sayılan Âlûsî de bu süreci tahlil ederek âdeta geçmişteki birikimi özet halinde sunmaktadır. Dahası sadece özetlemekle kalmamış, tenkit süzgecinden geçirerek kendi bakış açısını ortaya koyarak belagat-tefsir ilişkisine katkı sağlamıştır. Belagat ilminin çok geniş olması nedeniyle bu çalışmada belagatın beyan bölümünün alt konularından olan istiârenin, Kur’ân tefsirindeki etki alanı Âlûsî çevresinde ele alınarak Osmanlı tefsir geleneğindeki yeri tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu çalışma ayrıca Osmanlı tefsir tartışmalarında istiâre anlayışının farklılıklarına ışık tutacaktır. Bu çalışmada Âlûsî tefsiri temel kaynak olmakla birlikte Âlûsî’nin istiâre konusunda beslendiği kaynaklarla da karşılaştırmasının yapılması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca istiâre örneği çerçevesinde Cürcânî ve Zemahşerî ile başlayan Sekkâkî, Kazvinî, Bâbertî ile devam eden Seyyid Şerif Cürcânî, Taftazânî gibi âlimlerin elinde birçok ilimlerle bağlantılı bir şekilde derinleştirilen, İsferâyînî, Ebussuûd, Mahmud Antâkî ve Muhammed ed-Desûkî gibi âlimlerle gelişmesini sürdüren belagat ilminin Âlûsî’deki değişiminin izleri de söz konusu âlimlerin çalışmalarıyla mukayese edilmek suretiyle ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu çalışma sonucunda Osmanlı Tefsir geleneğinde istiâre teorisinin tefsire uyarlanmasında farklı bakış açılarına sahne olduğu görülmüştür. Zemahşerî muhatap ve siyak bağlamını esas alarak istiâre tespitinde bulunurken, bazen Mu‘tezile mezhebinin görüşlerini de dikkate aldığı görülmektedir. Râzî, Cürcânî ve Taftazânî gibi âlimler ise benimsedikleri farklı yaklaşımlarla âyetlerde istiâre belirlemesine gitmişlerdir. Âlûsî ise genellikle Taftazânî’nin çizgisini takip etmekle birlikte bazen selefî eğilim etkisiyle istiâre uygulamasından kaçınarak hakikî anlamdan yana tercihte bulunmuştur.
Osmanlı İlmiyesinde Bir Gelenek Huzur Dersleri
Recep Taha Engin, 2019
Huzur Dersi, Osmanlı İmparatorluğu padişahın huzurunda sadece Ramazan ayları boyunca Kur'an-ı Kerim'in tefsirinin yapıldığı derslere verilen addır. Bunun ile birlikte Huzur-ı Hummayım dersleri olarak da bilinmektedir. İslam geleneğinde önemli bir yeri olan ilmi tartışmaların içinde görmek mümkün olabilir. Dersler, Osmanlı İmparatorluğunun son 200 yılında ortaya çıkmış olsa da soru-cevap şekli, dersin kaynağı ve işleyişi ile son yüzyıl içinde kendine has bir gelenek oluşturduğu açıktır. Huzur dersinin yapılmış olduğu meclis, kendi içinde geliştirmiş olduğu düzeni ve adabı ile hiyerarşinin sadece söz söylemede yani soru-cevap vermeden bir bütünlük halinde tutması, gizlilik esasına bağlı kalarak fikri mütalaanın sadece meclis ortamında yapılmasının yolunu açmıştır. Huzur dersleri, ilmi gelenek içinde gizli bir kapı olarak kalmıştır. Yazmış olduğumuz makale içerisinde Huzur dersinin tanımı, tarihçesi, katılımcıları, ders kaynağı, ulusu, kuralları, meclis yapısı, çeşitleri, işleyişi ve adabı üzerinden bilgi sahibi olunması amacıyla yazılmıştır.