TOPLUMSAL CİNSİYET ALGISI, DİN VE KADIN (original) (raw)

TOPLUMSAL CİNSİYET VE DİN

e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2010

Toplumsal cinsiyet ve dinin genel olarak ele alındığı bu çalışmada, toplumsal cinsiyetin oluşmasında dinin rolünün ne olduğu, dinin toplumsal cinsiyet hiyerarşisini nasıl oluşturduğu, toplumsal cinsiyeti nasıl üretip pekiştirdiği incelenecek ve ilkel dinlerden ilahi dinlere kadar dinlerde var olan toplumsal cinsiyet kalıplarına örnekler verilecektir. Bu makalede, dinlerin kutsal metinlerinden hareketle toplumlarda var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine vurgu yapılarak özellikle kadının konumu üzerinde incelemeler konu edilmektedir. ABSTRACT: In this study we will generally deal with consist of gender and religion and what is the impact them of religion and also how religion creats hieararcy of gender, how gender is produced and intensified will be examined and there will be examples of gender pattern coming from primitive religion to divine religion.In this article researches are handle especially on Women's Statue by making stress to sex inequality in societies with the help of holy text of religion.

TOPLUMSAL CİNSİYET, MİLİTARİZASYON VE ULUS: İSRAİL ORDUSUNDA KADINLAR

ÖZET Filistin'de yeni modern bir ulus-devlet oluşturmaya yönelen Yahudiler, kadın ve erkek bütün unsurları ulus yaratma sürecine dahil etmiştir. Ulus devletlerin inşasına kadınların katılım biçimleri, erkeklerinkinden farklıdır. İsrail, özel olarak Ortadoğu'da ve bütün ataerkil toplumlar arasında kadınların zorunlu askerlik hizmeti gerçekleştirmek suretiyle özgün bir örnektir. Kadınların özel birlikler, koruma muhafızları olarak konumlandırılmasından ötesinde, bütünüyle askerlik görevinin içerisinde yer almaları bu özgünlüğü göstermektedir. Bu bildiride, toplumsal cinsiyet ve milliyetçilik bağlamında ulus devlet ve uluslaşma sürecinde kadınlara yüklenen rollere değinilmiştir. Ülkede kadınların askerlik görevini yerine getirmelerinin ataerkil toplumsal düzeni değiştirmediği vurgulanmıştır. İsrail'de militarizasyonun ülkede yaşayan herkes için üst düzeyde olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, son derece militarize bir toplum olan İsrail'de kadınların askerlik görevini icra etmelerinin ülkede var olan toplumsal cinsiyet rollerini değiştirmediği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak İsrail'de kadınlar için var olan zorunlu askerlik uygulaması ve orduda profesyonel asker olmak, toplumsal cinsiyet rolünü değiştirmemi; ama toplumun militarizasyonunu pekiştirmiştir. 1. Giriş II. Dünya Savaşı'nın ardından Filistin'de yeni bir devlet oluşturmaya yönelen Yahudi'ler, aslında modern bir ulus-devlet yaratma çabası içerisine girmiştir. Bu süreç toplumu oluşturan kadın ve erkek bütün unsurların bir biçimde uluslaşma sürecine dahil olmasını gerektirmiştir. Ulus devletlerin inşasına kadınların katılım biçimleri üzerine pek çok çalışma mevcuttur. Pek çok ülkede erkekler için zorunlu askerlik uygulaması mevcuttur. Ancak İsrail, özel olarak Ortadoğu'da ve bütün ataerkil toplumlar arasında kadınların zorunlu askerlik hizmeti gerçekleştiriyor olması yönüyle ayrılmaktadır. Kadınlar yalnızca İsrail'de değil; çeşitli Afrika ülkelerinde de askerlik yapmışlardır. 4 Ancak Ortadoğu açısından İsrail'i özgün kılan şey kadınların özel birlikler, koruma muhafızları olarak konumlandırılmasından ziyade, bütünüyle askerlik görevinin içerisinde yer almalarıdır. Ülkenin yaşamakta olduğu sürekli savaş hali, ülke güvenliğinin ne nesnel değerler altında ne de güvenlik güçlerinin ideolojik kalıpları dahilinde bir anlam ifade etmez. Böyle bir toplumda güvenlik; kendini sürekli tehlike üzerinden yeniden üreten, hayatını devam ettirmeyi önceleyen, " korku " yu siyasetin kurucu duygusu olarak ele alan güvenlik siyasetinin varlığına (Çalkıvik, 2011, 24.) işaret eder. 5 Zira ancak böyle bir " güvensizlik " hali, ataerkil bir toplumda kadınların askerlik hizmeti vermesinin önünü açabilir. Burada asıl sorun toplumsal alanda böyle bir işbirliğinin varlığı ülkede kadın ve erkek arasında toplumsal cinsiyet rollerini farklılaşıp farklılaşmadığı üzerinden yeniden düşünülmelidir. Bu doğrultuda bu bildirice şu tür soruların yanıtları aranacaktır: Ulus devletin inşa edilmesinde ve yeniden üretilmesinde çok önemli bir kurum olan ordu da kadınların zorunlu askerlik görevine dahil edilmesinin toplumsal cinsiyet rolleri üzerinde farklılaştırıcı bir etkisi söz konusu mudur? Askerlik yapan kadınlar, diğerlerinden farklı bir kadın olmaya mı evrilir ya da ataerkil düzen ülkede diğer yerlerde olduğu gibi İsrail'de de süregiden bir olgu mudur? İsrailli kadınların askere alınma yoluyla kamusal alana katılmaları onları diğer kadınlardan ayırır mı? Kadınlar ve erkeklerin ordudaki birliktelikleri ulusal projeyi aynı biçimde sahiplenmelerini getirir mi? 4 Bu durumun örneklerini Eritre, Nikaragua ve Libya ordularında da görmek mümkündür. Örneğin Libya Ordusunda Kaddafi'nin özel korumalığını yapan ve 200 kadından oluşan " Amazon Muhafızları " isimli bir tim bulunmaktadır. Ancak bu tim askerliği profesyonel bir meslek olarak olarak icra eden kadınları içerisine alır. 5 Focault, bu güvenlik siyasetini " biyopolitika " olarak isimlendirmektedir.

TOPLUMSAL CİNSİYET ve MİLLİYETÇİLİK: BULGAR MİLLİYETÇİLİĞİNDE KADINLARIN ROLÜ

2022

ATAD Tuğçe ATİK 1 TOPLUMSAL CİNSİYET ve MİLLİYETÇİLİK: BULGAR MİLLİYETÇİLİĞİNDE KADINLARIN ROLÜ Öz: Bu makalenin amacı ulus inşasında ve milli hareketlerde kadınların rolü ve önemine Bulgar milliyetçiliği örneğinde vurgu yapmaktır. Son dönemlere kadar milliyetçilik çalışmalarında kadınların toplumsal ve tarihsel aktörler olarak önemi azımsanmış ya da tamamen göz ardı edilmiştir. Bu olgunun sebeplerinden biri kadınların erkekler gibi, aktif ve sürekli bir şekilde siyasi alanda ve silahlı mücadelelerde yer almamasıdır. Oysaki son yıllarda sosyal bilimcilerin ortaya koyduğu gibi kadınlar milli hareketlere ve milli devletlerin kuruluş süreçlerine erkeklerden farklı şekillerde ve düzeylerde katılım sağlamıştır. Milliyetçilik öncesi dönemlerde kadının toplumdaki konumunun ataerkil düzene göre belirlenmesi kadınların görevlerini hane içi ile sınırlamıştır. Milli hareketler başladığında kadınlar bu konumlarını derhal değiştirememiş ancak kendilerine biçilen toplumsal işlevler çerçevesinde milliyetçilik projelerine katılmışlardır. Bu makalede kadınların milliyetçi süreçlere katılımı 19.yüzyılda başlayan Bulgar milli hareketi çerçevesinde irdelenecektir.

PİYASA, POLİTİKA VE TOPLUMSAL CİNSİYET KISKACINDA KADIN EMEĞİ

Kırkayak Kültür, 2021

Türkiyeli ve Suriyeli kadınların ev dışı ücretli işgücüne katılımlarının belirleyenlerini ve etkilerini toplumsal cinsiyet ve gruplar arası ilişkiyi odağına alarak anlamayı amaçlamaktadır. Bu anlama çabası, makro politikalar, politik ve ekonomik bağlam ve toplumsal cinsiyet rejimleri kesişiminde oluşturulan bir analiz çerçevesinden yapılıyor. Bu çalışma, Türkiye’de yoğun politik kutuplaşma ve baskı, yükselen ekonomik krizin ve artan yoksulluğun ülkedeki atmosferini şekillendirdiği bir dönemde gerçekleştirildi. Eş zamanlı olarak, Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemi, ayrımcılık, ırkçılık ve saldırıların da sürekli yükseliyor. Dahası, Covid19- pandemisinin etkisinin tüm dünya toplumlarını derinden etkilediği ve yaraladığı bir sürecin de içindeyiz.

TÜRKİYE'DE KADINLARIN SİYASAL TEMSİLİ VE TOPLUMSAL CİNSİYET

Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2021

Bu çalışmanın ana amacı, Türkiye’de kadınların parlamento üyeliğine ilişkin seçim sürecinde, seçim sonrası milletvekilliği döneminde ve milletvekilliği dönemi sonrasında karşılaştıkları sorunları ortaya çıkarmak, tespit edilen sorunlara yönelik çözüm önerileri ve alternatif kamu politikaları geliştirmektir. Araştırma esnasında veriler yarı yapılandırılmış mülakat ile toplanmış, görüşme yapılacak vekiller ölçüt örneklem tekniği ile belirlenmiştir. Siyasi temsil sürecinin tüm aşamalarını tamamlamış olmaları bakımından yalnızca 23. Dönem’de (2007-2011) milletvekili olan ve sonraki dönemde seçilmemiş milletvekillerinden, görüşmeyi kabul eden beş milletvekili ile mülakat gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın, Türkiye’deki kadın parlamenterlerin siyasal temsil sürecinin tüm aşamalarında yaşadıkları problemleri toplumsal cinsiyet çerçevesinde inceleyen nitel çalışmalardan birisi olarak akademik yazına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.

TOPLUMSAL CİNSİYET BAĞLAMINDA TARİHSEL BAKIŞ AÇISI İLE KADIN VE SPOR

SPOR BİLİMLERİNDE TEORİ VE ARAŞTIRMALAR-2, 2020

Çalışma kapsamında insanlığın var olduğu dönemden itibaren, göçebe hayat yapısından yerleşik düzene geçiş evresine, ortaçağ döneminden Rönesans ve hümanizmin dünyayı etkilemesine, bunun yanında modern çağda yer alan olimpiyatların tekrar başlamasından günümüze kadar olan sürede, kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet kapsamında kendilerine yüklenen roller ve bu rollerin spor bağlamında ele alınması gerçekleştirilmiştir. Toplumsal cinsiyet kavramının spor alanıyla ilişkilendirilmesinde; spora katılım, spora katılımda uğraşılacak branşın seçimi, antrenör olarak çalışma, antrenör olarak branş seçimi, hakemlik uygulaması, yönetim kademesinde bulunabilme, henüz öğrencilik döneminde spor bilimleri fakültelerinin seçimi gibi pek çok etkenin birer belirleyen olduğu bilinmektedir.

TOPLUMSAL DEĞİŞİM BAĞLAMINDA KADIN, SANAT VE DİN İLİŞKİSİ

VII. TURKCESS Uluslararası Eğitim ve Sosyal Bilimler Kongresi, 2021

Bir sosyal yapının zamanla yaşadığı farklılaşmalar toplumsal değişimi ifade etmektedir. Toplumsal değişim kendiliğinden ortaya çıkmaz, onu tetikleyecek tarihi süreçlerin olması gerekmektedir. Bu bağlamda toplumsal değişimin, ekonomik, kültürel, dini, sanatın tarihselliği, toplumsal cinsiyet gibi birçok boyutu bulunmaktadır. Bu araştırmada toplumsal değişim süreçlerinden toplumsal cinsiyette değinerek kadının sanattaki yeri ve bunun dinle hangi bağlamlarda ilişkili olduğu ortaya konulacaktır. Tarihten günümüze kadar toplumsal cinsiyet çerçevesinde kadının sanattaki yeri ve din ile ilişkisinin ne olduğu problemi merak konusudur. Bu çalışmadaki amacımız toplumsal değişim sürecinde kadının sanattakirolünün değişip değişmediği ve din olgusunun bu işin neresinde olduğudur. Bu çalışma literatür tarama, saha araştırması ve gözlem yöntemi ile ortaya konulmuştur. Özelikle de postmodernite ile değişen yenidünya düzeninde medyanın ve teknolojinin etkisi kaçınılmazdır. Bu etkiler toplumsal cinsiyet anlamında birçok akımın oluşmasına yol açmıştır. Bu akımlar da kadının kamusal alandaki yerinin yeniden düzenlemesine imkânlar sağlamıştır. Kadın, sanat ve din ilişkisinin toplumsal değişme süreçlerinde nasıl yer aldığını anlayabilmek için kalitatif yönteme ağırlık verilmiştir. Araştırmada elde ettiğimiz bulgularda tarih öncesi dönemlerde, pozitivist ve materyalist dönem öncesi ve sonrasında, modern ve postmodern dönemde, kadının sanatta yer alış şeklinin farklılıklarla ayrıldığı görülmektedir. Bu doğrultuda kadının sanattaki yerinde dinin olumlu ve ya olumsuz etkileri olduğu da görülmüştür. Sonuç olarak toplumsal değişme sürecinde kadının az ya da çok sanatta yerini aldığı belirlenmiştir. Bu süreçte, postmodern döneme doğru gelindikçe sanatta kadının rolünün arttığı gözlenmiştir. Bununla birlikte tarih öncesi ve ya geleneksel dönemlerde kadının sanatta yer almasınısağlayan en önemli etkenin din olduğu özelikle de pozitivist dönemden sonra kadının sanatta yer alma sebeplerinin ise birden fazla etkene bağlı olduğu görülmüştür.

SALAHADDİN ASIM’IN PENCERESİNDEN KADIN, DİN VE TOPLUM

2019

ÖZET II. Meşrutiyet devri, toplumsal yapı ve dini kurumların temel tartışma konularından biri olarak ön plana çıktığı ve dolayısıyla sistematik olmamakla birlikte din sosyolojisi çalışmalarının da başladığı dönemdir. Bu dönemde yaşamış olan Salahaddin Asım da, Sırat-ı Müstakim dergisinde yayınlanan yazıları ile İslam sosyolojisinin habercilerinden biri olarak kabul edilmiştir. Ancak söz konusu literatürde onun Osmanlıda Kadınlığın Durumu adlı kitabı ve İçtihad dergisinde çıkan yazılarının göz ardı edildiği dikkat çekmektedir. Asım, toplumun o dönemki temel sosyal problemleri içinde kadınların mevcut konumları ile din algısı arasındaki ilişkiyi yazılarında ele almış ve bu alanda yeni sosyolojik kavramlar üretmiştir. Onun, kadının sosyal işlevsizliğini "karılaşmak" olarak kavramsallaştırması bu örneklerden biridir. Bu makale Asım'ın İslamcılığı ve kadın hakları konusundaki feminizme yaklaşan bakış açısı ile onun Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık olarak adlandırılan düşünce akımlarından birini tam anlamıyla benimsemeyerek kendince bir terkibe mi giriştiğini, yoksa köklü bir düşünce değişikliğine mi yöneldiğini ele almaktadır. Çalışma, Salahaddin Asım'ın eserlerine dayalı olarak ve nitel araştırma yöntemi kullanılarak hazırlanmıştır. ABSTRACT Studies on the history of sociology of religion in Turkey were started from Second Constitution period in which social structure and religious institutions emerged as one of the main topics of discussions. Salahaddin Asım who lived during this period, is considered as one of the precursors of the sociology of Islam due to his approach in the Sırat-ı Müstakim journal. However it was ignored Asım's book (The Status of Women in the Ottoman Empire) and articles published in the Ictihad journal in this literature. Asım's works deal with the relationship beetween women's position in society and the perception of religion among primary concerns of his time and he had produced new sociological concepts. For instance, he conceptualized the dysfunctionality of women as "karılaşma". In this article, we will focus on Salahaddin Asim's approach on women's rights and his being Islamist. At the same time, the article discusses whether it is a radical change of mind or an effort to integrate movements such as Ottomanism, Westernism, Turkism, and Islamism. The study was prepared based on Salahaddin Asim's writings and by using the qualitative research method.