İBN SÎNÂ 'YA GÖRE DUYGU (original) (raw)
Related papers
İBN SÎNÂ'DA NİCELİKLER ve SAYI
2015
This article focused on the nature of the quantity and of number, which is a species of its, in the philosophy of Ibn Sina. In this context, it was addressed the ideas of the philosopher about continuous and discrete quantities, the one, which is theirs principle, and the reality, definition and origin of the numbers. In addition to that mathematic and number understanding of modern philosophy was also briefly mentioned and these two understandings were compared in this article.
SDÜTF 3.USHS Sempozyum Kitabı
Milli Mücadelesinin 100. Yılı olması nedeniyle "Milli Mücadelede Sağlık Hizmetleri" temasını öne çıkardık. İkinci sempozyumumuzu ise tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi koşulları nedeniyle uzaktan (çevrim içi) olarak düzenledik. 2021 bu sefer üçüncüsünü düzenlediğimiz Sempozyumumuzu melez yani hem yüz yüze hem de uzaktan (çevrim içi) olacak şekilde gerçekleştirdik.
İBN SÎNÂ EPİSTEMOLOJİSİNDE BİR BİLGİ KAYNAĞI OLARAK “SEZGİ”
Hemen hemen bütün epistemolojilerde sezgi, bilgisel değeri bakımından en çok tartışılan hususlardan biridir. Sezgi, en genel anlamıyla "doğrudan kavrayış"tır. Sezgiyi, tartışmalı noktaya getiren şey de bu "doğrudan" ifadesidir. "Doğrudan" terimi, kimi zaman rasyonel ve empirik bilginin karşıtı olarak kullanılırken kimi zaman da -İbn Sînâ"da da olduğu gibi-rasyonel ve empirik bilginin hız ve güvenilirliği anlamında kullanılmıştır. İlkinde ya rasyonel ve empirik bilgiye hiç güvenilmediği için sezgi ön plana çıkartılmakta ya da akıl ve duyularla elde edilmesi zor olan şeylerin ancak yeni bir bilgi kaynağı olarak düşünülen sezgiyle elde edilebileceği savunulmaktadır. Diğerinde ise sezgi, yeni bir bilgi kaynağı olmayıp deney bilgisi sınıfında yer almaktadır. Makale ise bu hususların analizi üzerinedir.
İBN-İ HALDUN DÜŞÜNCESİNDE KENT
Özet Kentleşme olgusu, her ne kadar sanayileşme çerçevesinde ele alınan ve modernleşmenin fonksiyonlarından biri olarak değerlendiriliyorsa da, kent kavramının bütün toplumlara özgü niteliği ve bu bağlamda yaşanan tarihi pratik, konuyu bütün toplumlar açısından önemli hale getirmektedir. Bu önemin altı çizilmesi gereken bir yönünü ise, konuya yapılan farklı katkılar oluşturmaktadır. İbn-i Haldun " Mukaddime " adlı eserinde ilmi görüşlerine; sosyal, ekonomik ve siyasal olaylar ve bunlar arasındaki ilişkilere önemli ölçüde yer vermiştir. İbn-i Haldun Mukaddime'sinde, tarihi olayları neden-sonuç ilişkisi içinde incelemiş ve toplumlara dair bazı sonuçlar elde etmeye çalışmıştır İbn-i Haldun'un, kent kavramına özellikle uygarlıklar ve kent sosyolojisi bağlamında yaptığı katkılar, bugün de geçerliliğini koruyan önemli okumalar olarak ele alınabilir. The Urban in thought of Ibn Khaldun Abstract Notwithstanding the fact that urbanization has been evaluated to be a function of modernization and industrialization, the term 'urbanization' as a sui generis common attribute to different settings coupled with its historical praxis have become quintessential and important for most societies. One important dimension of this importance to be underlined is to realize different contributions to the theme. Ibn Khaldun has mentioned significantly at his named " Muqaddimah " scientific point of views; abaout social, political, economical, fiscal events and, to among the relations. Ibn Khaldun has examined historical events within the correspondence between cause and effect and has tried to get some deductions about communities. IbnIn particular Ibn Khaldun's contributions to the urban and civilizations' sociology as well as the concept 'urban' still remain important readings with a great deal of validity. Giriş Kent ve Kentleşme kavramları, demoğrafik olduğu kadar, ekonomik, sosyal, siyasal, idari ve teknolojik boyutları da içeren evrensel bir olgudur. Bu nitelikler aynı zamanda ekonomik dönüşüm sürecinde kent ve kentleşmenin yeri ve kesişme noktalarını da içermektedir. Bu bağlamda, yani ekonomik, sosyal, siyasal ve teknolojik etkenlerin kesiştiği noktada ortaya çıkan kentsel olgu ve kentleşme, bu özelliğiyle, bir bağımlı değişken niteliği kazanmaktadır. Öte yandan kent ve kentleşme, aynı zamanda, toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal yapısını; insan tutum ve davranışlarını, teknolojik gelişmeleri vb. etkileyen bir süreçtir. Kentleşmenin, bu anlamda, bir bağımsız değişken olarak algılanıp, değerlendirilmesi; onun salt, kırdan kente yönelen bir nüfus hareketi olmadığını ortaya koymaktadır. Bu çerçevede kent ve kentleşme, sosyolojiden ekonomiye, siyasetten yönetime kadar birçok disiplinin ortak konusudur. Bu inter disipliner pozisyondan öte kent, her şeyden önce orada yaşayanların, kentlilerin asıl konusudur. Değer üretmek, kenti kurmak, düzenlemek, yenilemek asıl kentlilerin işidir. Bu durum ekonomik, sosyal, siyasal, idari ve kültürel bütün konularda katılım ve etkinlik açısından önem taşımaktadır.
FÂRÂBÎ VE İBN SÎNÂ'YA GÖRE MEÂD MESELESİ
Özet Fârâbî ve İbn Sînâ'ya Göre Meâd Meselesi Bu çalışmada insanî nefislerin bedenden ayrılışı sonrası durumu Fârâbî ve İbn Sînâ'ya göre incelen-di. Bu iki düşünürü seçmedeki maksadımız, Meşşâî ekole mensup olmaları ve düşüncelerinin benzer ve farklı yönlerini ortaya koymaktır. Konu, kelamcılar tarafından itikâdî boyuta taşınmış ve filozofla-ra ağır eleştiriler yapılmıştır. Biz konunun itikâdî boyutunu hariç tuttuk ve felsefî boyutuna odaklan-dık. İnsani nefisler Fârâbî ve İbn Sînâ tarafından cevher olarak kabul edilir. Fârâbî bazı insani nefis-lerin bedenden ayrılışı sonrası varlığını devam ettirmediğini iddia eder. Fakat İbn Sînâ'ya göre her insani nefis varlığını devam ettirir. Abstract A Comparison of the Eschatologies of Fārabī and Ibn Sīnā This study aims at investigating the views of Fārābī and Ibn Sīnā concerning the situation of the human souls after leaving the bodies. The reason behind choosing these two figures is this: They are Peripatetic philosophers and we want to clarify the similar and different aspects of their thought. The theologians drew this topic to the sphere of belief and criticized the philosophers very seriously. But I will focus on the philosophical aspect of this subject to the exclusion of its creedal dimension. To the mind of both philosophers, the human souls are substance. However, Fārābī argues that some human souls will perish once they leave bodies, while Ibn Sīnā claims that every human soul will continue to live after its separation from the body.