OSMANLI AKDENİZİ’NDE BRİTANYA’NIN DENİZCİLİK FAALİYETLERİ (original) (raw)
OSMANLI’DA BATI DİLLERİNE AİT SÖZLÜKLER
Bu çalışma, Tanzimat ile Cumhuriyet dönemleri arasında yazılmış olup birçoğu toplu halde değerlendirilmeyen Batı dillerine ait sözlüklerin kısaca tanıtılması amacıyla ele alınmıştır. Osmanlı döneminde, Batıyı ve Batı dillerini anlamak üzere kullanılan yabancı dil sözlükleri, o dönemin bilim ve kültür hayatında önemli yer tutmaktadır. Bugünkü sözlük çalışmalarına ışık tutarak belirli bir yöntem ortaya çıkaran bu değerli eserlerin incelenmesi, özellikle Türk bilim dili çalışmalarına veri sağlayacak niteliktedir. Arşivlerden ve diğer çalışmalardan derlenen bilgiler ışığında ortaya konulan bu çalışma, söz konusu bilgi dağınıklığının giderilmesi yönünde yapılan incelemelere bir katkı koymayı hedeflemiştir.
BULGARİSTAN COĞRAFYASINDA OSMANLI DÖNEMİNDE GERMİYANOĞULLARININ İZLERİ
GİRİŞ Kuzeybatı Anadolu'da Bizans'a komşu olacak şekilde kurulan ve kısa sü rede genişleyen Osmanlı Devleti, Çimbi ve Gelibolu gibi kaleleri almak sure tiyle Rumeli topraklarına geçmiş ve yaklaşık iki asır içerisinde Karadeniz'den Adriyatik'e ve Karpatlardan Akdeniz'e uzanan tüm Balkan Yarımadası toprak larında sistematik bir fetih politikası sayesinde hâkimiyet kurmuştur. 1345' de ve 1352'de Osmanlıların Balkanlarda Kantakuzenos'a yardım etmesi ve aynı yıl içerisinde Karasi Beyliği'nin Osmanlı topraklarına katılması, Osmanlıların Marmara Denizinin Rumeli kıyılarına geçişini sağlayan olaylardı. Özellikle Karasi Beyliğinin Osmanlı topraklarına dâhil edilmesi ve Osmanlı kroniklerin de Karasi ümerâsından oldukları belirtilen Ece Bey ve Fazıl Bey'in destekleri, Osmanlıların Rumeli' de ilerleyişini hızlandırmıştır. Osmanlı kroniklerine da yalı olarak fethedilen yerlerin belli bir sıralaması yapıldığında Edirne'den sonra
OSMANLI DEVLETİ’NDE MİSYONERLİK FAALİYETLERİ VE BİTLİSTEKİ ÇALIŞMALAR
Tarihi ve Kültürel Yönleriyle Bitlis (Cilt-1), 2019
Misyoner teşkilatlarının yöneticilerinin belirttiklerine göre, misyoner faaliyetlerinin asıl amacı kendi din ve mezheplerinde yerli din adamlarıyla yerli kiliseler kurarak bit cemaat oluşturmaktır. Diğer bütün faaliyetler (dua, seyahat, tercüme, tıbbi yardım, basın-yayın faaliyetleri vb.) ikinci planda ge liyordu. Yerli din adamları ve yerli kiliseler kurduktan sonra ikinci amaç ise bu kiliseler vasıtasıyla Hristiyan olmayanları (özellikle Müslümanlara), Hristiyanlık propagandası yaparak, onları kendi dinine katmaktı. Misyonerlerden istenen şey öncelikle gittikleri ülkenin dilini, dinini ve kültürlerini öğrenip inceleyerek eksiklikleri belirlemek ve ona göre hareket etmekti.
VENEDĠK KAYNAKLARINA GÖRE II. BAYEZID DONEMİNDE OSMANLIDA DENİZCİLİK VE KORSANLIK
ii iii VENEDĠK KAYNAKLARINA GÖRE II. BAYEZĠD VE I. SELĠM DÖNEMLERĠNDE OSMANLI DENĠZCĠLĠĞĠ VE KORSANLIK Volkan Dökmeci 2501080003 ÖZ 16. yüzyıl baĢları, Osmanlı donanması tarafından gerçekleĢtirilen oldukça önemli deniz seferlerine Ģahitlik etmiĢtir. Akdeniz"in kontrol edilmesinde önemli rol oynayan Anavarin, Ġnebahtı Modon ve Koron gibi deniz üsleri, bu dönemde ele geçirilmiĢtir. Bu dört deniz üssü Venedik"in Akdeniz ile Adriyatik arasındaki ticaretinin Osmanlılar tarafından daha sıkı bir biçimde kontrol edilmesine yol açmıĢtır. Osmanlılar, aynı dönemde Suriye ve Mısır"ı da topraklarına katmıĢ ve bunun sonucunda, Suriye ve Mısır kıyılarındaki ticareti de kontrol etmeye baĢlamıĢtır. Osmanlı donanması, Mora Yarımadası"na yapılan seferlerde doğrudan etkili olduğu halde, Mısır ve Suriye"nin fethindeki rolü bakımından aynı Ģey söylenemez. Osmanlı donanması, o sırada, orduya destek sağlayan yardımcı güç konumunda bulunuyordu. Donanma, seferden sonra Mısır ve Suriye"nin denizden abluka altına alınması görevini yerine getirmenin dıĢında Osmanlı himayesine giren Memlüklü ilim adamları ve sanatçıları ile elde edilen ganimetleri Ġstanbul"a götürme iĢini üstlenmiĢti. Venedik, Osmanlı donanmasını bütün bu seferler sırasında yakından takip etmiĢ ve onunla ilgili önemli bilgiler toplamıĢtır. Venedikli Senatör Marino Sanuto"nun görüp kaydettiği mektup ve raporlardan derlenerek oluĢturulan Günlükler, bu bilgilerin yer aldığı temel kaynaklardan biri sayılmaktadır. Günlükler, Osmanlı donanmasındaki gemilerin inĢa edilme sürecine ve bu donanma tarafından yürütülen sefer hazırlıklarına tanıklık etmektedir. Bu tarih kaynağı, söz konusu gemilerin türleri, mürettebatı, tedarik ettiği erzak, kullandığı malzemeler ve uğradığı güzergâhlar hakkında dikkate değer bilgiler sunmaktadır. 16. yüzyılın önde gelen deniz gazileri olan korsanların adları da Günlükler"deki mektup ve raporlarda sıklıkla anılmaktadır. iv VENEDĠK KAYNAKLARINA GÖRE II. BAYEZĠD VE I. SELĠM DÖNEMLERĠNDE OSMANLI DENĠZCĠLĠĞĠ VE KORSANLIK Volkan Dökmeci 2501080003
OSMANLI DEVLETİ’NDE AVCI KUŞU YETİŞTİRİCİLİĞİ / BÂZDÂRÂNLIK (BATI ANADOLU ÖRNEĞİ)
Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi, 2020
Hunting, which emerged as a means of subsistence, turned into a military training, sport and entertainment for the state and dynasties in parallel with the development of humancentered civilization. In the social and cultural lives of the Turkish States and their communities, which have a steppe tradition, hunting and hunting cult have a great influence as a philosophy of life? Birds of prey (receptive birds), which have a very important place in the military and social life of the Turks, have also been the symbol of the Oghuz tribes. Birds of prey names such as Cakir (Cagri), Tugrul, Aksungur, Dogan, Sahin and Atmaca were also given names to Turkish children. As a matter of fact, there are sultans and lords such as Tugrul, Cagri (Cakir), Sahin, Balaban, Dogan, Zaganos and Atmaca known with these names in history. With the spread of Islam, a different hunting cult emerged with the tradition albow, arrow, and traps as well as hunting birds, hunting dogs and other rituals in Arab hunting, which has shown a cultural development. In the palace administration of the Umayyad, Abbasi, Andalusia Umayyads, Timur, Harzemshah and Mukluks, the shikar administration level continued with various names such as Barscian, Bâzdâr, Emîru's-say, Emîr-i şikâr, Hârisü’ttayr, Sakkar and similar names. In the early periods of the Ottoman Principality, this organization was a continuation of the states established before it. Osman Gazi used to go hunting with the Alps from time to time to distant lands. The fact that Murad I also have dogs and falcons with silverrings shows the importance given to the organization. It is also known that Sekbans and Turnacis were established during this period. It is seen that in the Ottoman Empire, especially during the times of Murad I and Yıldırım Bayezid, hunting businesses developed and some of the high-ranking officers of the Janissaries such as saxoncubasi, zagarcibasi, turnacibasi, and avcibasi were called with hunting titles. There were people with the titles of sahinci and cakirci in then tour age of Sultan Murad II. In the Ottomans, the Shikar Agaligi gained its classical organization in the period of Sultan Mehmed the Conqueror. While the common name of the hunting officers of the foreign servants’ part of the Ottoman palace called birun was Shikar Agalari, Dogancıbasi was the patron of the dogancis in enderun. All of those working under their command were known as the people of shikar. The Shikar Aga was at a high level in terms of protocol and was considered to be among the members of the Rikab-i Humayun because they were the closes to the sultan. The hunting, which was organized in groups of cakirci, sahinci, atmacaci and doganci, also had officers in the provinces. Those in the centre are salaried, the rural one share timar (fiefs). Besides these official hunting bird breeders with military status, the provincial organization of the organization has been named and organized with special names according to the work of the personnel related to hunting birds. The sayyads, who are a kind of hunter who handed over the skins of the animals they hunted in the provincial organization to the palace lords, the gorenccis who were responsible for the care and training of the hunting birds, the goturucus who were responsible for bringing the hunting birds to the palace, the tuzakcis who set up traps for hunting birds and other game animals, there are kumecis, who collect the off spring of game birds in the region, dideban and yuvacis who watch the hunter bird nests, and tulekcis and yavrucus who take care of they young birds until they protect their nests by protecting their nests. These people were primarily responsible for hunting birds in the rural part of the organization. In addition to the timar given military in the Ottoman Empire, timar allocation was all so made to meet the needs of various units. One of thenon-military timar is the bazdaran timar. The bazdars, who were responsible for hunters and hunting birds in the Ottoman Empire, collected the nests in the mountains and rock bottoms in the area located to them, raised them for hunting, and too these birds to the palace. Those people who raised and brought hunting birds such as hawks and hawks to the palace and those who awaited their nests were assigned by the sultan ate with a certificate and they would save the timar in return for these services. In return for this service, the bashers would be exempt from customary taxes, drudgery services and avarız type of taxes. Hunting was an occupation that was also done by the people. For this reason, the public would provide hunting animals and other hunting equipment that they needed for hunting during hunting. In the ammunition records, it is recorded that some hunters hunt with falcons, hounds, hawks, and rifles. Free hunters sometimes hunted by entering state lands and took possession of state-owned game animals. Since care was taken to protect “Hassa” gardens, groves and places where Shikari Humayun would be held, these people were prohibited from hunting in the provinces and especially in Hassa-i Humayun gardens and groves. The materials of the hunters who did not obey the ban were confiscated. In the Topkapi Palace Museum Archive, there is a notebook in which the Kocaili Sancak Cakircilar registered with the code D. 00660 are recorded. This undated book is registered with a leafand is 10 sheets. In the book in question, there are information showings bazdaran timar given in Kocaili, Biga, Karesi, Saruhan, Sultanönü, Karahisar-ı Sahib, Mentese, Kastamonu, Hüdavendigâr Sancaks and Imrahor, İnegöl, Yenisehir, Mihalic, Tuzhisar and Aydincik towns and by whom they were assigned. In the introduction part of the book, there is a heading that says, “Cemaati Cakırciyan who will save the farm by seeing the farm”. After that, the names of the timar owners and the names of the villages, farms and hamlets, their affiliation and the amount of the timar were recorded separately. The fact that the Western Anatolia region was among the first conquered places and suitable for hunting animals and hunting caused it to be in the fore ground among the place sussed for shikar. This reveals the importance of places in this region among the regions that catch and feed birds. Western Anatolia has an important place in the supply and breeding of cakir, hawk, bittern, hawk and goose for Shikarı Hümayun. It is note worthy that timar was given in the name of “Ser Kazcilik” in Toyhisar sub-district within the shikar organization in the region. From this point of view, we can say that every creature used for hunting and hunting forms sub-units according to the possible regions. The fact that the “Avarız Exemptions” in the important and certificate records are written based on the timar books is an important issue. The reason for the high number of timars in the region can be explained by their low income.
OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA SİYASAL DÜŞÜNCENİN TEMEL UNSURLARI
Journal of Turkish Studies, 2015
Tarih boyunca tüm devletler, kendi tarihsel gerçeklerine uygun olarak belirli siyasal kurum ve mekanizmalar oluşturmuşlardır. Bu anlamda, hiçbir devletin yönetim modeli bir diğerine tam olarak benzemez. Diğer taraftan, belirli bir devletin tarih sahnesinde kalıcı olabilmesi, sahip olduğu kurumsallaşma kapasitesi ile yakından ilişkilidir. Yaklaşık 600 yüzyıl hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun, varlığının ve gücünün uzun dönemler sürmesinde kurumsallaşmış bir yapıya sahip olmasının önemli bir etkisi vardır. Osmanlı’da yönetim anlayışı, temelde İslam dininin inanç esasları üzerine oturur. Bunun yanında, İslamiyet öncesi Türk toplumlarının yönetim anlayışları da Osmanlı’yı önemli ölçüde etkilemiştir. Türk devlet anlayışında siyasal iktidarın sahibi ve kullanıcısı kağanın hükmetme yetkisini doğrudan Tanrı’dan aldığı kabul edilir. Bunun yanında Türk devlet geleneğinde hükümdar geçmişten gelen kurallar anlamında “töre” ile sınırlıdır. İslam dininin kapsamlı bir devlet teorisine sahip olup olmaması ise oldukça tartışmalıdır. Kur’an’da devlet yönetimine ilişkin yalnızca genel esaslar bulunduğu için bu konudaki genel yaklaşım din adamlarının ve felsefecilerin yaklaşımlarından çıkarsanmıştır. Osmanlı yönetim anlayışı, İslam’ın siyaset ve devlet yönetimine ilişkin genel yaklaşımı ile eski Türk devletlerinde hâkim olan yönetim ilkelerinin bileşkesi durumundadır. Bu bağlamda, Osmanlı’nın uzun yıllar boyunca kalıcı olabilmesini güçlü bir devlet yönetimi anlayışı oluşturmasına borçlu olduğu söylenebilir. Söz konusu yönetim anlayışında, İslam’ın kuralları kadar, eski Türk hukukundan kaynaklanan, padişahın yasal düzenleme yapabilme yetkisine sahip olmasının büyük etkisi vardır. Bu bağlamda, Osmanlı, kendisinden önceki tüm Müslüman Türk devletlerini aşan, özgün bir yönetim modeli oluşturmayı başarmıştır.