Tarihi ve Sosyal Bir Realite Olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde Gelişen Protestan Fundamentalizmi (original) (raw)

Toplumsal Geli̇şme Açisindan Protestanlik Ve İslam

sbe.dumlupinar.edu.tr

Bu makalede toplumsal gelişmeyi açıklama modeli olarak protestanlık kuramı üzerinde durulmaktadır. Bu kuramın Weber tarafından nasıl geliştirildiği, Batı toplumlarının modern gelişme sürecini nasıl anlamlandırdığını ve İslamiyet bağlamında erken modern Türk aydınları tarafında nasıl yorumlandığı araştırılmaya çalışılmaktadır. Protestanlık ahlakının, kapitalizmin üretim biçimine uygun bir Hıristiyanlık yorumu olduğunu ileri sürmekteyim. Protestanlık gelişme kuramı Batı modernleşmesinin Hıristiyanlığı kendi paradigmasına uygun bir tarzda yorumlayarak kuramlaştırdığını söyleyebiliriz. Kalkınma, ilerleme, rasyonalite ve bilimsel bilgi gibi modernitenin anlam dünyası içinde dönüşen Hıristiyanlık toplumsal gelişmeyle uyumlu bir söylem haline gelmiştir. Osmanlının dünya egemenliğini kaybetmesine paralel olarak ve Renan'ın gelişme önündeki engel olarak İslamiyet'i göstermesiyle beraber, Türk aydınları arasında da Protestanlık perspektifiyle İslamiyet'i yorumlama arayışları gündeme gelmiştir. Kısaca, Batı toplumsal gelişmesini sadece güdüsel ve sosyal bir takım faktörlerle açıklamak doğru değildir. Toplumsal gelişme, Batı da çeşitli egemenlik ve sömürü ilişkilerinin de içinde yer aldığı bir olgudur.

Protestan Mi̇syonerler Ve Mi̇lli̇ Devletleri̇n Doğuşu: Robert Kolej Ve Bulgar Mi̇lli̇ Devleti̇ Örneği̇

Istanbul Journal of Sociological Studies, 2016

Misyonerlik, bir din yayma etkinliği olarak, Hristiyanlığın öte dünya algısını yani Tanrı'nın Krallığı'nı henüz benimsenmediği, hatta tanınmadığı dünyalara taşınma çabası olarak ifade edilebilir. Bununla birlikte misyonerlik çalışmalarının bir kültür, ideoloji, hatta siyaset aracı olarak görülmesi mümkün olan yönleri de vardır. Misyonerlik yeni bir olgu olmamakla birlikte, bu hali ile modern devlet olgusunun geleneksel toplumlara yaygınlaştırılmasının da bir aracıdır. Protestan-Evanjelik misyonerlik ise ulus devletlerin ortaya çıkmasında 19. Yüzyıl ortalarından itibaren Balkan toplumlarında hayli işlevsel bir ayrıştırma ve ulusal kimlik kazandırma aracı olmuştur. Din adamlarının organize ettiği Protestan-Evanjelik misyonerliğin eğitim kurumları aracılığı ile yürütüldüğü ve yalnız Balkan toplumlarını hedef almadığı; Hindistan gibi istisnalar göz ardı edilmeksizin "millet" sistemi altında yaşayan Katolik, Ortodoks ve Gregoryen Hristiyanlara ve Müslüman toplumlara da yöneldiği görülmektedir. Misyonerlik çalışmalarının "yeni" dünyadan "eski" dünyaya yöneldiği 19. Yüzyıl; Sanayi Devrimi, Aydınlanma, Rönesans ve Reform hareketlerinin sonuçlarının da güçlü hissedilmeye başlandığı geçişler ve değişimler dönemidir. İmparatorlukların, hanedanların ve çok uluslu toplumların yeni kimlikler ve yeni siyasal yapılar etrafında örgütlendiği bu dönem öte yandan yenidünya (Amerikan) değerlerinin eski dünyaya (Avrupa ve Asya) yayılmaya başladığı dönemdir. Bu çalışmada, üstteki satırlarda ifade edilen çerçevede "millet" sistemi etrafında çok dinli ve çok kültürlü Osmanlı toplumunun siyasal merkezi olan İstanbul'da Evanjelik Protestan misyonerlerin kurup, işlettiği Robert Kolej ve bu kolej etrafında 19. Yüzyıl boyunca yürütülen eğitim-misyon çalışmalarının Bulgar milletini ve Bulgaristan'ın ulus devletini üretmesi ele alınacaktır.

Kapitalizmin Doğal Bir Evresi Olarak Totaliter- Polis Devletinin Yükselişi ve ABD Örneği

Kapitalist sistem, 1929 büyük buhranından sonraki en büyük ve kapsamlı krizini yaşamaktadır. Yeni bir birikim modelinin ortaya konulamadığı ve mevcut modelin de herhangi bir çözüm sunamadığı bu dönemde, sistemin ayrıcalıklarından yararlanan sınıf ve ülkeler, devamlılığı sağlamak adına kurtarma paketleri-kemer sıkma programları ve jeopolitik konumlanmalar-fiziki işgaller gibi stratejileri yürürlüğe sokmaktadırlar. ınıfsal bilinçlenme ve devrim olasılıklarının da diyalektik bir şekilde yükselişe geçtiği bu dönemde, güçlü yürütme, yetkilerini devretmiş yasama-yargı, disipline edilmiş bir toplum, baskılayıcı hukuk kuralları ve aşırı yetkilendirilmiş kolluk güçleri gibi özelliklerle karakterize olmuş totaliter-polis devleti yapılanması, kurtarma stratejilerini icra edecek başlıca yönetim seçeneği olarak öne çıkmaktadır. Bu yeni yapılanmanın önderliğini yapan ABD’de dönüşümü mümkün kılan en etkili düzenleme aracı ise zamanın ruhuna uygun düşen “terörizm” gerekçesidir. SUMMARY Capitalist system is experiencing its most massive and extensive crisis since the 1929 Great Depression. By virtue of the nonexistence of a new accumulation model and the failure of the current model in providing solutions, strategies like, bailout packages-retrenchment programs and geopolitical positioning-physical occupations have put into force by the countries and classes who are decided to continue in benefitting from the privileges of the present system. As the class consciousness and the possibility of revolutions have risen up concomitantly and dialectically, a totalitarian-police state characterized with, extraordinarily powerful executive organ, declined authority of legislative and judicial bodies, disciplined society, repressive legal rules and ultraauthorized law enforcement forces, came to fore as the most beneficial administrative design for the execution of these strategies. The most effective instrument that makes the transformation possible in U.S. is the pretext of “terrorism” which perfectly matches with zeitgeist.

Amerikan Fundamentalizminde Televaizliğin Önemi: Pat Robertson Örneği

Oksident, 2024

Fundamentalistler 20. asrın başında Amerika' daki evanjelikler arasında aşırı liberalleşmeye ve özellikle de Kutsal Kitap üzerinde yapılan yoğun kritiklere tepki olarak ortaya çıkan bir gruptur. İsimlerinin fundamentalist olarak anılması 20. yüzyıl başında yazılan e Fundamentals adlı eser sebebiyledir. Kutsal Kitap'ı literal olarak okuyan fundamentalistlerin ayırıcı bir özelliği de binyılcı anlayışa sahip olmalarıdır. Modernlik karşıtı bir hareket şeklinde ortaya çıkmalarına rağmen fundamentalistlerin modern dönemin önemli göstergelerinden medyayı çok iyi kullanmaları önceden olmayan televanjelist kavramını ortaya çıkarmıştır. Bu grup ilk başlarda radyo, daha sonra televizyon ve son dönemlerde interneti yetkin olarak kullanmıştır. Özellikle seyirciyle birlikte yapılan programlarda detaylı tasvirlerle Yeni Ahit okumaları, dua saatleri ve etkili vaazlar verilir. Bu kişiler arasında önde gelen bir isim Pat Robertson, kurduğu uydu ağıyla ve yaptığı kesintisiz yayınlarla kısa sürede büyük kitlelere ulaşmış ve Amerika' da dini yayıncılık alanında önemli bir isim olmuştur.

Protestan Evanjeliklerin Amerika-İsrail İlişkilerindeki Rolü Üzerine Teolojik, Politik ve Tarihsel Değerlendirme

Turkish Academic Research Review, 2022

Hıristiyanlığın ilk dönem köklerini ve doğrudan kutsal kitap metinlerini esas alan Protestan Evanjelik kiliselerinin köktenci ve muhafazakâr dünya görüşleri, Hıristiyan Siyonizm anlayışının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. ABD’nin İsrail’e yönelik politikalarında belirleyici bir rol oynayan Hıristiyan Protestan Evanjelik lobiler ve Yahudi lobileri 19. yüzyılın sonları 20. yüzyılın başlarında ABD’de yükselişe geçen antisemitizm akımının kırılması için Nazi Almanya’sının 2. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da Yahudilere uyguladığı soykırımları lanetleyen propagandaları etkili bir şekilde kullanmışlardır. Yapılan bu propagandalar Ortadoğu coğrafyasında İsrail Devleti’nin kuruluşuna dayanak sağlamıştır. Teolojik kökleri kutsal kitap metinlerine dayanan “Siyonizm” ifadesi süreç içerisinde siyasi bir ideoloji/hareket haline gelmiştir. "Siyon" kelimesi, Kutsap Kitap’ta 163 kez (Eski Ahit'te 156 ve Yeni Ahit'te 7 kez) kullanılmıştır. Yahudilerin anavatanları olan İsrail topraklarında devlet kurması ve gelişip ilerlemesi amacıyla İsrail’e destek toplamak için dünya genelinde yürütülen faaliyetler “Siyonizm” şemsiyesi altında toplanmaktadır. İsrail ile ABD arasındaki güçlü bağın en önemli nedeni de “Hıristiyan Siyonizm” anlayışıdır. ABD’nin dış politikalarında dost müttefik bir ülke olduğu düşüncesiyle İsrail’e koşulsuz şekilde verilen desteklerde, her ne kadar jeopolitik ve stratejik anlamda ulusal çıkarlar gözetiliyor olsa da, Mesih’in dönüşünden önceki “binyıl öncesi gündem” (Premillenial Dispensational) teolojisine inanan Amerikan Evanjeliklerin dini kehanetlere olan bağlılıkları bu desteklerin altında yatan diğer bir etkendir. Hıristiyan Protestan Evanjelizmin gelecek görüşünün bir parçası olan “Premillenial Dispensational” teolojisinde “Tanrı'nın vaat edilen toprakları Yahudilere, O’nun seçilmiş halkına verdiği” inancı bulunmaktadır. Bu inancı sadakatle takip eden Hıristiyan Protestan Evanjelikler, gerçekleştirdikleri lobi faaliyetleriyle ABD’nin politik yaşamında aktif ve belirleyici bir konum işgal etmektedirler. Türkiye ve ABD arasındaki uluslararası ilişkilerde hatta Türkiye-İsrail ilişkilerinde Protestan Evanjeliklerin tutumlarının ne denli belirleyici olduğu hususunun çalışmada ortaya koyulmasının önem arz ettiği değerlendirilmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Protestan Cemaatine İlişkin İstatistiksel Veriler (19. Yüzyılın İkinci Yarısı): Arnavut Örneği

Balkan Studies Proceedings, 2023

Statistical data on the protestant community in the Ottoman Empire (1850-1899): The case of Albania The 19th century marked the beginning of American and British Protestant missions penetrating Albanian lands and the wider Ottoman Empire. Since then, the British Bible Society and the American Board of Commissioners have sent missionaries to these areas. The headquarters of the British Bible Society’s mission to the Ottoman Empire was in Istanbul. As a result, a new community of Protestants began to crystallize. The first conversion of the population to the Protestant faith is observed to have occurred in the second half of the 19th century. This article aims to highlight the statistical data obtained from Ottoman documents proving the existence of this religious community. For a long time in Albanian historiography, four nations have been claimed to be present among Albanians in the 19th century, with studies in this field developed in recent years. This study aims to bring data from Ottoman annual reports and population registers to discuss the existence of the Protestant community in a multinational empire. Protestant missionaries had an important role and spiritually influenced the indigenous population by promoting faith and reawakening national consciousness. The transformation of populations was rapid in the Eastern regions of the Ottoman Empire. Concerning peripheral areas such as Albanian lands, some scarce data have been found on the main provinces located in these lands. The drafting of this study relied on Ottoman documents and sources translated by Turkish authors, as well as Albanian, English, and Turkish monographs and articles from various authors.