Bir Anlatı Kişisi Olarak Abdülhak Hamit Tarhan (original) (raw)

Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Hayvana Bakışı

2024

Hayvanlar, insanların tarih boyunca karmaşık yaşam biçimlerini ve düşünsel dünyalarını zenginleştiren önemli bir unsurdur. Claude Lévi-Strauss’un Structural Anthropology (1963) adlı kitabında belirttiği gibi, insanlığın inşasında önemli bir rol oynayan hayvanlar, kültürün kodlarını ve mesajlarını taşıyan önemli bir araç haline gelmiştir. Hayvanlar bu bağlamda anlam üretme noktasında biyolojik varlıklar olmanın ötesinde teolojik, etik, politik ve estetik boyutlarda da derinlemesine incelenen ve işlenen varlıklar olmuşlardır. Bu nedenle hayvanlar, üzerine düşünmeye değerdir. Gelenekler, bilim, sanat ve edebiyat da hayvanlarla olan etkileşimimizi farklı perspektiflerden ele almıştır. Edebiyat, insanın duygu ve düşüncelerini belirli bir tarihsel an ve mekânda, etkilendiği ve etkilediği sosyo-kültürel çevre üzerinden biçimlendirir. Hayvanlar ise insanın duygusal ve düşünsel dünyasını şekillendirdiği doğal çevrenin temel unsurlarından biridir. Bu bağlamda sanatçılar eserlerinde hayvanları sıkça kullanarak hayvanların insan yaşamındaki sembolik ve/ya somut rollerini vurgularlar. İnsanların hayvanlarla olan karmaşık etkileşimlerine eserlerinde yer vererek hayvanların insan deneyimindeki yerini anlamlandırırlar. Türk şiiri doğa insan ilişkisine tarih boyunca kayıtsız kalmamıştır. Eski Türk şiirinden Divan şiirine ve günümüze uzanan yolda hayvanlar ve bitkiler sembol, metafor, mazmun ve alegorik olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda Türk şiirinin yenileşme döneminde hayvanlar zaman zaman anlam üretmede yerini almıştır. 19. yüzyıl Türk şiirinin öncü isimlerinden Abdülhak Hâmid Tarhan’ın şiirlerinde doğa ve hayvan imgelerini kullanımı, çevreci çalışmaların ön plana çıkmaya başladığı günümüzde dikkat çekicidir. Başta Mehmet Kaplan olmak üzere Ahmet Hamdi Tanpınar, İnci Enginün, İsmail Parlatır gibi pek çok ismin Abdülhak Hâmid Tarhan şiiri ve doğa hadisesi üzerine çalışmaları mevcuttur. Ancak alanyazına bakıldığında Abdülhak Hâmid’in şiirlerindeki doğa anlayışı ile ilgili çalışmalarda çevre bilincine ve hayvan-çevre ilişkilerine kısmi bir vurgu yapıldığı görülmektedir. Yapılan çalışmalar da daha çok Abdülhak Hâmid ile 19. yüzyıl Türk şiirinin devrimsel yönünü doğanın işleyişinde ortaya koyduğu yönüne odaklanmıştır. Bu noktada Abdülhak Hâmid’in doğayı özellikle romantik bir biliş ile alımladığı, geleneğin kırıldığı ve dolayısıyla doğa kavramının yeniden şekillendiği bir dönemin başlangıcına işaret ettiği söylenebilir.

Abdülhak Hamit Tarhan'ın Kürsî-i İstiğrâ

Journal of Turkish Studies, 2013

The theme of poem of Kürsî-i Istiğrâk written by Abdülhak Hamit Tarhan is nature that subject to obtain the philosophy of art from past to present. Looking at the history of art, one of the most processed * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.  ArĢ. Gör. Dicle Üni.

“Pozitivizm Gölgesinde Metafizik Algının Dönüşümüne Bir Örnek: Abdülhak Hâmid Tarhan”

An Exam ple for the Transformation of Metaphysic Perception under the Shadow of Positivism: Abdülhak Hâmid Tarhan Positivism follows a paradoxical method by craving an alternative method which will satisfy psychic, spiritual, and emotional features as well as being eager to feel physically real and concrete ones. This philosophy or the new religion of humanity which is fed on from long and complicated methods, social and poli- tical adventures, scientific and hypothetical dominations reaches into the higher ranks of the Ottoman Empire since early times. Because of his official duty in and travels to different regions, such as from Iran to Paris, Berlin to London, Poti to Istanbul (Asitane), Abdülhak Hâmid Tarhan is a figure who had a possibility to get familiar with and particularly was affected by the effects of Westernization beginning with military failures and rising over bureaucratic sanctions in time, and the philosophical transformations in that period. Key terms: Positivism, Metaphysics, Literature, Divinity

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN'IN " NÂKÂFİ " ADLI ŞİİRİNİN ONTOLOJİK TAHLİLİ

Özet Sanat eserlerinin kendilerine has birtakım özellikleri vardır. Dış dünyadaki malzemelerin sanatçının elinde işlenmesiyle ortaya çıkan sanat eserlerini daha sağlıklı inceleyebilmek için sanatın kendine özgü özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Sanat ontolojisi, sanat eserini incelemenin merkezine bir " var " olan olarak koyar. Sanat eserini her yönüyle ele alıp değerlendirmek sanat ontolojisinin ayırt edici yönünü oluşturur. Ontolojik tahlil, bütün sanat türlerinde olduğu gibi edebi metinleri tabakalara ayırır. Sanat ontolojisi, edebi eseri ele alırken metnin biçim ve anlam yönünü göz önünde bulundurur. Edebi metni arka yapı ile ön yapı diye iki temel tabakaya ayırma ontolojik tahlilin yaklaşım yöntemidir. Ön yapıdan kastedilen metnin biçim ve ritim unsurları, arka yapıdan kastedilen ise anlam unsurlarıdır.

Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Paris Yaşamının Divâneliklerim Yahut Belde Adlı Eserine Yansımaları

Yenileşme devri Türk edebiyatı, kökü XVIII. yüzyıla uzanan ve edebiyat sahasındaki olgun meyvalarını XIX. yüzyılda vermeye başlayan bir yönelişin sonucudur. Avrupa düşünce dünyasına ve estetik değerlerine doğru bir dikkatin gün geçtikçe güçlenmesiyle birlikte, Osmanlı sanatkârı da çeviri faaliyetleriyle ve taklitle başlayan yenileşme denemelerini edebî eserlerin muhteva ve biçim özelliklerinde yenilikler aramak suretiyle tatbik etmeye çalışmıştır.Tanzimat sonrasında edebiyat sahasında temayüz eden sanatkârlardan Abdülhak Hâmid Tarhan, tiyatro eserleri ve şiirleri ile Batı etkisinde gelişmekte olan Türk edebiyatının velut isimleri arasında yer alır. Bu çalışmada Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Divâneliklerim Yahut Belde adlı eserindeki şiirleri incelenmiştir. Sefahatlerle dolu bir yaşam tarzına sahip olan ve resmî görevi icabı Paris’te bulunduğu yıllardaki hatıralarından oluşan şiirleri, mizacına ve hayatına ışık tutan diğer eserleri ekseninde değerlendirilmiştir. Irsiyetten, yetiştiği çevreden ve okuma kültüründen beslenen ihtirasların yönlendirdiği muhteris şairin ilgili şiirlerinde Paris’te yaşanan zevk ve sefa dolu hatıraların izleri görülür. Bu çalışmayla, şairin mizacını şekillendiren kaynaklar ve şahsına münhasır duyuş özellikleri ile nazmedilen şiirlerinde, Paris hayatının yansımaları değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Neci̇p Fazil’s View on Abdülhak Hâmi̇d Tarhan

The journal of academic social science studies, 2013

Memoirs as a kind of literary, which are important in terms of literary history, and as well as important area of research such as history, sociology, anthropology, urbanism. Memoirs are given full weight by World Literature. Most man of letters, politician, statesman, bureaucrat, artist, traveler, etc. write their memories and leave behind a number of Works in this field. The sort of memories appears to be very little in Turkish Literature. Looking at this, writing memory, recording experiences custom can be said very little in our literature. Only until mid nineteenth century, looking at how many memories written in Turkish is even enough to understand that this sort wasn't in demand for Turkish Literature. But after in the second half of the nineteenth century the number of this type of work grown. After the Republic, many important people wrote and puplished their memories. One of them was Necip Fazıl Kısakürek. Especially his Works named Kafakağıdı, O ve Ben, Bâbıâli starting with the author's childhood, include so much information about his, his family, people who he knows and his experiences. A prominent feature in his memories: He criticise most of his friend

Payitaht: Bir “Cumhurbaşkanı Abdülhamid” Portresi

Toplumsal Tarih, 2019

Her ne kadar tarihe bağlı kalıp kalmadığı tartışılsa ve "Muhteşem Yüzyıl" kadar çok izlenmese de “Payitaht Abdülhamid”in bir başarısı var. O da, ilk bölümlerinde haremden, hatta yarı çıplak halde yatak odasından çıkmayan genç ve yakışıklı “Muhteşem” Sultan Süleyman’ın yerini, ayağını teyemmüm etmeden yere basmayan, sık sık namaz kılarken gösterilen, hiçbir tarihi kayıtta yer almasa da dizide zikir törenine katılan “Ulu Hakan” II. Abdülhamid’e bırakması.