Sosyal Medyada Müslüman Kimlik Algısı: İslami Fenomenler ve Twitter Örneği* Filiz ÇÖMEZ POLAT** Göklem TEKDEMİR*** Perception of Muslim Identity in Social Media: Islamic Phenomena and Twitter (original) (raw)
Related papers
Sosyal Medyada Müslüman Ki̇mli̇k Algisi: İslami̇ Fenomenler Ve Twi̇tter Örneği̇
Medya ve Din Araştırmaları Dergisi, 2020
Bu çalışmada Türkiye'de yaşayan, kendisini dindar (Müslüman) olarak tarif eden ve sosyal medyada "İslami fenomen" olarak görülen hesap sahiplerinin; "Müslüman olmaya ve İslami yaşama" ilişkin söylemsel kaynakları incelenmektedir. Başka bir deyişle; İslami fenomenlerin Müslüman kimliğe ve İslami yaşam tarzına dair görüşlerini belirtirken hangi dilsel kaynakları (açıklayıcı repertuarlar) kullandıkları Eleştirel Söylemsel Psikoloji yaklaşımı ile ele alınmaktadır. Araştırmanın verileri farklı söylem repertuarlarına ulaşma fırsatı veren ve Türkiye'de kullanıcı sayısı oldukça yüksek olan Twitter üzerinden toplanmıştır. Belirlenen 5 sosyal medya kullanıcısının (Cübbeli Ahmet Hoca-164 bin takipçi, Caner Taslaman-186 bin takipçi, Said Ercan-645 bin takipçi, Nihat Hatipoğlu-487 bin takipçi, At Gözlüklü/Kendine Laik-153 bin takipçi) 2012-2018 yılları arasındaki tüm tivitleri incelenmiştir. Alıntılar Eleştirel Söylemsel Psikolojinin analitik kavramlarından biri olan açıklayıcı repertuarlar çerçevesinde analiz edilmiştir. Analiz sonucunda "doğru İslam" ve "ötekine karşı birlik olması gereken İslam" repertuarı olmak üzere iki temel açıklayıcı repertuar ortaya çıkmıştır. Doğru İslam repertuarı; İslamiyet'e uygunluk açısından dindar kesimin davranışı ve taşıdığı değerlere vurgu yapmaktadır. Öteki'ne karşı birlik olması gereken İslam repertuarında ise; Müslüman kimliğinin ya da İslamiyet'e inananların üst bir kimlik olarak kurgulandığı görülmektedir.
2020
Öz Teknolojilerin ilerlemesi bireylerin gündelik yaşamına birçok değişimlerin dahil olmasına neden olmaktadır. Günümüzde sosyal medya giderek daha yoğun kullanılmaktadır. Ancak farklı ülkelerin farklı coğrafyalarının bilgi ve iletişim teknolojileri alt yapısı henüz yeterince yaygın kullanımda değildir. Kullanım düzeyleri, bireylerin dini inançları, düşünceleri, yaşam tarzları, kültürleri vb. özellikleri bağlamında değişmektedir. Bu nedenle farklı toplumsal ilişki örüntüleri içinde, farklı kullanım düzeyleri ve görünürlük özellikleri yansıtarak hareketlilik göstermektedirler. Bu şekilde birçok toplumsal ilişki ve etkileşim bilgi ve iletişim teknolojileri üzerinden sürdürülmektedir. Dolayısıyla bilgi teknolojilerinin ve sosyal medyanın kullanım sürecinde, farklı nedenlerle bireylerin kimlik profillerini değiştirerek etkileşim kurdukları görülmektedir. Söz konusu kimlik profil bilgilerinde gerçek ve gerçek dışı bireysel özelliklere yer vermektedirler. Bu bağlamda "sanal kimlik" kavramı önemli hale gelmektedir. Birçok kullanıcı gerçek kimliğini gizleyerek sahte kimliklerle iletişim kurabilmektedir. Bu nedenle sahte kimliklerin neden ve nasıl kullanıldığının araştırılması ve ortaya çıkarılması önemli hale gelmektedir. Bu araştırmada; Afganistan ve Türkiye'deki Facebook kullanıcılarının cinsiyet farklılıkları da göz önüne alınarak, sahte kimlik oluşturma nedenleri ve etkileri incelenmektedir. Araştırma sonucunda, diğer ülkelerde olduğu gibi Afganistan ve Türkiye'deki Facebook kullanıcılarının sahte kimlik oluşturdukları ve nedenlerinin farklılaştığı görülmektedir. Afganistan'da genç kadınların çoğu "sahte" kimliklerin ve çoklu profillerin korkusunu, aile ve toplum baskısı, güvensizliği nedeniyle kullandığını dile getirirken, Türkiye'de kadınlar, sahte profillerini, erkek arkadaşlarını takip etmek için, komik sayfalara girmek ve aldatıcı eylemlere girişme niyeti ile oluşturmaları araştırma sonuçlarındandır. Ayrıca sosyal medyada, reklamlarda kullanılan fotoğraflar ve diğer görseller aracılığıyla toplumsal cinsiyet, rol belirleyicilerini sıklıkla toplumsal normlar olarak tanıtmaktadır. Bununla birlikte kullanıcıların cinsiyetlerini sanal ortamda farklı olarak ifade etmeleri, en ilginç sonuçlardan biridir. Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Facebook, Kimlik Profilleri. Abstract The development of technologies provides several changes to be held in the daily life of individuals. Today, social media is being used increasingly. However, the infrastructures of information and communication technologies of different geographies or different countries are not yet widely used. Their level of use varies in terms of features like individuals' religious beliefs, thoughts, lifestyles, cultures, etc. For this reason, it display activity by reflecting different usage levels and visibility features within different
Sosyal Medya ve Akışkanlaşan Dini Kimlikler
IV. INTERNATIONAL EUROPEAN CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES, 2019
This study is based on the basic research problem of how do religious identities become fluid in social sharing networks? The concept of fluidization corresponds to the dynamic and mobile nature of social media networks which tend to surround our daily lives to a great extent. This concept also emphasizes the notion that the physical/offline world and the online space do not necessarily differentiate from each other as postmodernity theorists suggest, and that the (religious) identities that emerge in these spaces feed each other. In this respect, contrary to the common opinion in the literature, the study rejects the assumption that the offline world we live in is "real" and that online environments are "virtual" or "fake". Continuous transitions between online and offline spaces of users of almost all ages make it uncertain which action takes place on a daily life level and which is performed online. Unlike the early periods when the internet emerged, the religiosity of the users, who often participate in online networks with their own names and share their views and thoughts about the religious field which constitutes one of the many aspects of life, becomes visible in the transitivity of these two spaces. This research draws attention to the fact that social media environments, which increase their prevalence among individuals day by day, lead to important changes in religious field as well as identity. Moreover, the finding that offline and online spaces should not be categorically considered as "real" or "virtual" and that the religious identities become fluid in the transitivity of these two spaces clearly shows the importance of the study. In this respect, our study emerges as the first research that focuses on the identities and religious identities on social media in terms of both theoretical background and field findings. Qualitative field research was carried out and in-depth interviews were conducted in order to overcome the difficulties in interpreting the identities and religious identities reflected on social media and to analyze the issue more thoroughly. In addition to many remarkable findings, it is concluded that individuals produce religious identities in social media environments, which largely correspond to their daily identities, and that religiousness is experienced in this fluidity.
Hakikat Sonrası Çağda İdeoloji ve Söylem İlişkisi Bağlamında Kişilerarası İletişim: Twitter Örneği
2022
Toplumsal ve siyasi alanda popüler bir kavram olan hakikat sonrası, hakikatin önemini yitirdiğini, bireylerin karar verirken ya da bir konu üzerinde kanaat getirirken doğrunun, nesnel gerçeklikler yerine duygularla, inançlarla belirlenmesidir. Bireyin iyi hissetmesi onun önceliğidir dolayısıyla gerçekliğin önemini yitirmesi kadar bireyin çıkarına uygun bir gerçeklik, doğruluk arayışına yönelmesi de söz konusudur. Böyle bir çağda, egemen güçlerin ideolojisi ve söylem arasındaki ilişkiler kişilerarası iletişimi de etkileyecektir. Söylem analizi genel olarak metinlerin, konuşmaların, gündelik dilin ve daha pek çok mesajın dilbilimsel çözümlemesini yapmaktadır. Ancak van Dijk, bu söylem çalışmasına yeni bir bakış açısı kazandırarak Eleştirel Söylem Analizi yöntemini ortaya koymuştur. Söylem çözümlemesine mikro ve makro alanlarda analiz yapabilme özelliğini de katmıştır. Mikro yapı; sentaktik çözümleme, bölgesel uyum, kelime seçimleri, haber retoriğinden oluşurken makro yapı; başlıklar, haber girişi, fotoğraf, ana olayın sunumu, sonuçlar, ardalan- bağlam bilgisi ve yorumlardan oluşmaktadır. Bu metodolojiyle söylemlerin ideolojik, kültürel, sosyal bağlamlarıyla incelenmesini olanaklı hale getirmiştir. Bu araştırmada Twitter ortamında 2019 Yerel Seçimleri döneminde dolaşıma girmiş fakat Teyit.org tarafından çürütülmüş, gazetelerin Twitter hesaplarından yayınlanan haberlerin bir tanesi seçilecektir. Bu haber, Eleştirel Söylem Analizi ile çözümlemesi yapılacaktır. Bu yönteme yeni bir perspektif kazandırması amacıyla yalnızca haber tweet’i değil buna ek olarak tweet’e gelen kullanıcı yorumlarından 11 tanesi seçilerek Eleştirel Söylem Analizi’ne dahil edilecektir. Bu bağlamda, araştırma kullanıcı yorumlarından hareketle yerel seçim döneminde yaşanan toplumsal kutuplaşma ortamını göstermeyi amaçlamaktadır.
Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi Bildiriler Kitabı, 2017
Özet Umberto Eco'ya göre düşman sahibi olmak sadece kimliğimizi tanımlama açısından değil, aynı zamanda kendi değer sistemimizi ölçebilmek için bir engel edinmek ve o engelle yüzleşirken kendi değerimizi sergilemek açısından da önemlidir. Dolayısıyla düşman yok Sosyal medya artık üre-tüketici olarak adlandırılan hem içerik üretip hem de üretilen içerikleri tüketebilen kullanıcıların toplandığı bir dijital mekândır. Sosyal medyada her kullanıcı adı, alınan her nick, pro takma ad, sayısal yazılımlardan ibarettir. Kullanıcılar bu yazılımlarla yaratılan kimliğini benimsemektedir ve benimsedikçe yeni dijital karakterler yaratmaktadırlar. Dijitalleşme, dijital cesareti de beraberinde getirir. Bir yandan buna " aşırılaştırm konformist tutumlarıyla hareket ederken diğer yandan cesaret sahibi oldukları, duruşlarını sergiledikleri ve kendi kimliklerini inşa etmek için kendilerine belli taraflar belirleyerek bu tar alanlar haline geldi. Bireyler dijital sosyal ağlarda ürettikleri söylemler aracılığıyla ortak anlamlar yaratarak bir kültür oluşturmaktadırlar. Dijital mekânlarda yaratılan dijital kimlikler, reel kimlik davranışlarını da etkiler hale gelmiştir. Düşman imgeleri çoğunluğun paylaşımlarıyla bir araya gelerek bir nefret söylemine dönüşebilmektedir. Çalışmamızda Eco'nun da düşman yaratmak olarak ifade ettiği kimlik inşası sürecinin sosyal medyadaki yansımaları ele alınacaktır. Çalışma Facebook kullanıcıları oluştururken reel olarak aktivist olmayan kullanıcıların kendilerinden saymadıkları veya kendilerine karşıt olarak değerlendirdikleri sanal düşman imgeleriyle ilgili paylaşımları dikkate alınacaktır. Bu bağlamda özellikle bir kadının toplumsal düzlemde hangi görevleri yerine getirmesi gerektiğine dair düşmanca bir dili benimseyen Facebook sayfalarının incelemesi yapılacak ve incelenen sayfaların söylem analizi gerçekleştirilecektir. Anahtar Kelimeler: yeni medya; kimlik inşası; düşman imgesi; dijital kültür /////////////////////// Abstract According to Umberto Eco, having an enemy is important for not only in terms of defining our identity, but also in obtaining a barrier to measure our own value system an dexhibiting our own worthwhile facing that obstacle. So if there is no enemy it is neces also pro-sumers can produce content and also consume the produced content. In social media, each user has a nickname. Users adopt the identity created by softwares and they create new digital char soon as they have them. In digital spaces, individuals can possess the attitudes and behaviors which they can not have in real world with their real identities. Digitalization brings digital courage. On the one hand, we can call it "the effect of extremism". Digital identities created in digital spaces have also affected real identity behaviors. One of the most basic points that we want to put forth in this study is that people choose the images of virtual enemy which they do not know in real life II. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi Science & Media Studies Congress Studies Umberto Eco'ya göre düşman sahibi olmak sadece kimliğimizi tanımlama açısından değil, aynı zamanda kendi değer sistemimizi ölçebilmek için bir engel edinmek ve o engelle yüzleşirken kendi değerimizi sergilemek açısından da önemlidir. Dolayısıyla düşman yoksa onu inşa etmek gereklidir (Eco, 2011: 6). tüketici olarak adlandırılan hem içerik üretip hem de üretilen içerikleri tüketebilen kullanıcıların toplandığı bir dijital mekândır. Sosyal medyada her kullanıcı adı, alınan her nick, pro takma ad, sayısal yazılımlardan ibarettir. Kullanıcılar bu yazılımlarla yaratılan kimliğini benimsemektedir ve benimsedikçe yeni dijital karakterler yaratmaktadırlar. Dijitalleşme, dijital cesareti de beraberinde getirir. Bir yandan buna " aşırılaştırma etkisi " de diyebiliriz. Dijital mekânlar, insanların bir yandan konformist tutumlarıyla hareket ederken diğer yandan cesaret sahibi oldukları, duruşlarını sergiledikleri ve kendi kimliklerini inşa etmek için kendilerine belli taraflar belirleyerek bu taraflardan birini seçtikleri alanlar haline geldi. Bireyler dijital sosyal ağlarda ürettikleri söylemler aracılığıyla ortak anlamlar yaratarak bir kültür oluşturmaktadırlar. Dijital mekânlarda yaratılan dijital kimlikler, reel kimlik r hale gelmiştir. Düşman imgeleri çoğunluğun paylaşımlarıyla bir araya gelerek bir nefret söylemine dönüşebilmektedir. Çalışmamızda Eco'nun da düşman yaratmak olarak ifade ettiği kimlik inşası sürecinin sosyal medyadaki yansımaları ele alınacaktır. Çalışmamızın örneklemini ortalama Facebook kullanıcıları oluştururken reel olarak aktivist olmayan kullanıcıların kendilerinden saymadıkları veya kendilerine karşıt olarak değerlendirdikleri sanal düşman imgeleriyle ilgili paylaşımları dikkate lamda özellikle bir kadının toplumsal düzlemde hangi görevleri yerine getirmesi gerektiğine dair düşmanca bir dili benimseyen Facebook sayfalarının incelemesi yapılacak ve incelenen sayfaların söylem analizi gerçekleştirilecektir. edya; kimlik inşası; düşman imgesi; dijital kültür
Twitter Üzerindeki İslamofobik Twitlerin Duygu Analizi ile Tespiti
Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Part C: Tasarım ve Teknoloji, 2019
In this study, Tweets on Twitter are sought to be found out whether they are Islamophobic or not by using emotion analysis. Estimations are made using precision, recall and F1 measures via models trained with linear ridge model. In the end, accurate results, in the range of 96.3 per cent to 96.5 per cent on average, are obtained for positive tweets. Figure A. Block schema of the system Purpose: Although there are many studies on machine learning in social networks, a study based on Islamophobia, especially a study that brings a machine learning approach to the problems about this subject,has not been done scientific research. In this thesis, it is aimed to carry out a study on the detection of hate speech on Twitter on Islamophobia with different machine learning algorithms. Theory and Methods: Twitter has been marked firstly in our study. Then, preprocessing studies have been performed and trained with two different algorithms. Results: The system has been trained using 80% of the data set consisting of 162,000 tweets and tests have been performed using 20%. In this way, the accuracy rate of the system has been determined.After the application of word-based TF-IDF weighting on the data set, Ridge Regression and Naive Bayes model has been applied. For these models, the rates obtained in Tweet classification study were 96.9% in Ridge Regression in F1 criterion while this value has been decreased to 95.4% in the Naive Bayes. In addition, Ridge Period was shorter than Naive Bayes Classifier as training time. Conclusion: Suggestions that can be put forward as a result of this study are that; researches should be done with similar national language for different languages,too and rweets should be researched and got more detailed results based on location and date based. In addition, by providing Tweets specific to the location, the "Islamophobia Score' can be calculared for different locations and countries, and the Global Islamophobia Index which includes the countries can be calculated.
Katilimci Kültür Olgusu Bağlaminda Sosyal Medya: Netnografi̇k Bi̇r Anali̇z
Intermedia International e-journal, 2020
Yeni iletişim teknolojilerinin sunduğu imkânlar, çevrimiçi ortamı, günlük yaşamın çeşitli yönleriyle yansıdığı bir yaşam alanına dönüştürmüştür. Bu alan, kullanıcılar tarafından kimi zaman günlük yaşamın bir uzantısı olarak kimi zaman da günlük yaşama bir alternatif olarak kullanılmaktadır. Çevrimiçi ortamın bu yönü, yalnızca bireysel kullanım için değil, aynı zamanda çevrimiçi toplulukların kullanımı için de geçerlidir. Sosyal medya platformları hem hali hazırda var olan topluluklar için hem de yeni toplulukların oluşması için kullanışlı birer iletişim aracı konumundadır. İnternet ve özellikle sosyal medya platformları, kullanıcıları içerik üretim sürecine dâhil ederek ve bunun yanında etkileşime ve kamuoyu oluşturmaya imkân sunarak katılım kültürüne katkı sağlar. Buradan hareketle, bu çalışmanın amacı kısaca, katılımcı kültürün sosyal medya üzerinde nasıl tezahür ettiğini anlamaktır. Bu amaçla çalışma kapsamında sosyal medya, sosyal medya mecralarında bir araya gelmiş topluluklar ve bu topluluklardaki bireylerin sosyal medyayı kullanış biçimleri katılımcı kültür bakış açısıyla ele alınmıştır. Bu bağlamda daha çok veri elde ederek maksimum çeşitliliğe erişebilmek amacıyla sosyal medya platformları üzerinde var olan birbirinden farklı beş topluluk ve bu toplulukların kullandığı üç ayrı platform örneklem olarak tercih edilmiştir. Buna bağlı olarak araştırma için, kültürün açığa çıkarılması noktasındaki işlevselliği, araştırmacı için sunduğu imkânlar ve sistematik yapısının araştırma için uygun olması sebebiyle Robert Kozinets'in Netnografi yöntemi kullanılmıştır. Netnografik analiz sonucunda birbirinden farklı toplulukların sosyal medya platformlarını kullanış biçimlerine dair önemli veriler elde edilmiş, bu veriler de sosyal medyada katılıma yönelik geniş bir bakış açısının ortaya konulmasına olanak sunmuş ve bu bağlamda analiz sonucunda sosyal medyada katılımın işleyişine dair çok yönlü bir şema oluşturulmuştur. Sonuç olarak, bu araştırma sürecinde elde edilen verilerle, katılımın öznesi olan kullanıcıdan başlayan ve sosyal medyada katılıma dair unsurları ve göstergeleri içerisinde barındıran katılım süreci için önemli bir çerçeve oluşturulmuştur.
BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
Çağdaş dünyada sosyal medya, bireylerin dinî kimliklerinin oluşturulması, şekillendirilmesi, sürdürülmesinde ve ifade edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu araştırmanın amacı, Müslüman olan Japonların yeni dinî kimliklerinin oluşturulmasında ve sürdürülmesinde sosyal medyanın ne kadar etkili olduğunu ve aynı şekilde Japon Müslümanların yeni dinî inançlarını beyan etmek ve açıklamak için sosyal medyayı ne ölçüde kullandıklarını incelemektir. Makale Japonya’da iki buçuk yıla yakın yürütülen saha çalışmasının verilerine dayanmaktadır. Nitel araştırma veri toplama yöntemleri olan yarı yapılandırılmış mülakat, katılımcı gözlem ve saha notlarına başvurulmuştur. Mülakatlar, kartopu ve amaçlı örneklem metotları ile ulaşılan ve yaşları 19 ile 81 arası değişen 32 kadın 30 erkek toplam 62 kişi ile yapılmıştır. Çeşitli cami, mescit ve derneklerin etkinliklerine katılmak suretiyle Japon Müslümanlar ile iletişime devam ederek gözlemler yapılmış ve saha notları tutulmuştur. Hedef, sosyal med...
2021
Günümüzde milyarlarca kişi tarafından takip edilen sosyal medya uygulamalarıyla İslamofobinin kendisi canlı kalmakla birlikte, söz konusu durum yeni bir boyut kazanarak sanal âleme taşınmıştır. Müslüman dünyası dışında kendini konumlandıran bir kavram olmakla birlikte, günümüzde artık İslam coğrafyalarında da İslamofobik durumlarla karşılaşılmaktadır. Sosyal medyada İslamofobik paylaşımları konu edinen bu araştırmada; 25.10.2020-03.01.2021 tarihleri arasında Twitter'da Allah (c.c.) kullanıcı adıyla paylaşımda bulunan hesabın tweetleri (250) ve bu hesabı takip edenlerin bu tweetlere yaptığı paylaşımlar (9440) Maxqda programıyla alınmıştır. Nitel anlamda incelenen verilerle ilgili hesap ve takip edicilerin Allah, peygamberler, melek, Kur'an-ı Kerim, Müslümanlar, ahiret inancı ve farzlar (namaz, oruç) başta olmak üzere dini değer ve söylemleri alaya alan İslamofobik paylaşımlar yaptığı tespit edilmiştir. Araştırmada ele alınan örnek özelinde geleneksel medyada periyodik aralıklarla gündeme gelen İslamofobik söz ve eylemlerin her an sosyal medyada üretildiği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışma; İslam özelinde yapılan bu tür tahkirlere ilişkin Türkiye'nin uluslararası kuruluşlarla yapılacak manevi değerlerin korunmasın öncü rol oynamasını gündeme getirmektedir.