ESKİŞEHİRİN SİVRİHİSAR İLÇESİNDE BİR ERMENİ KİLİSESİ: SURP YERORTUTYUN KİLİSESİ (original) (raw)

ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ ve "ŞİRAZE"DEN ÇIKMAK ÜZERİNE

ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ ve “ŞİRAZE”DEN ÇIKMAK ÜZERİNE Mevlüt Uyanık – Aygün Akyol Giriş: Çorum İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Tarihi Anabilim Dalı bünyesinde kronolojik okumalarımız yanı sıra “Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmak” projesi bağlamında sistematik okumalar da yapıyoruz. Türkistan - Türkiye irtibatının kültürel sürekliliği bağlamında Farabi’yi İslam Felsefesinin Kurucu filozofu olarak görüyoruz. Farabi ve İbn Sina’nın Doğu’da, İbn Rüşd, İbn Bacce ve İbn Tufeyl’in Batı’da (Endülüs) İslam felsefesini cihanşümul bir felsefe haline getirdiğini belirtiyor ve eserlerini özgün metinlerini tercümesiyle karşılıklı vererek tercüme ediyoruz. “Her tercüme temelde bir yorumdur”dan hareketle tahkir ve tezyif içermeyen eleştirileri de önemsiyoruz. Bu çerçevede Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde yenice İslam Felsefesi profesörü olmuş “profesyonel felsefeci!” M. F. Birgül’ün (Tercümelerden Çektiğimiz Izdırap: Tedbîru’l-Mütevahhid Örneği, Şiraze: sayı 1, 2020:44-47) yazısı gibi aklınca Molla Kasım pozlarına girip, tahkir ve tezyif edici bir şekilde ele alınan metinler var. 2021 Ocak ayının ilk günlerinde Facebook hesaplarımızdan birinde bir gönderinin altına yorum olarak ilk sayfası eklenince haberimiz oldu, dergiyi edindik bir de baktık ki, aynı derginin 2. Sayısında “örnek çeviri” diyerek mütercimi övmekten yorgun düştüğü yazının başlangıcında bizim uzun bir sessizliğe büründüğümüzü söylemiş. Her iki yazıda ele alınan çevirilerinin başkaları tarafından yapılan tercümelerden ya hiç haberi yok, ya da…. https://m.facebook.com/story.php?story\_fbid=5048452108562124&id=259280630812653

ESKİŞEHİR İLİ SEYİTGAZİ İLÇESİNE BAĞLI ARSLANBEYLİ KÖYÜNDE NEFES FORMUNDA ESERLER: DAR NEFES ÖRNEĞİ

Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, 2023

Eskişehir ili Arslanbeyli köyünde söylenen dar nefeslerin derlenerek, Alevi kültürü içerisindeki yeri ve öneminin tespit edilmesi amaçlanan bu çalışmada; Alevilerin yoğunlukla yaşadığı yer olan Eskişehir’in Arslanbeyli köyü çalışma sahası olarak seçilmiştir. Gözlem ve görüşme teknikleri ile alan araştırmasına dayalı olarak gerçekleştirilen çalışmada Arslanbeyli köyüne ait “Geldi vedalaştı bir zülfü siyah” ve “Fırsat elde iken bir amel kazan” adlı iki adet dar nefes örneği tespit edilmiştir. Derlenen dar nefes örneklerinden “Geldi vedalaştı bir zülfü siyah” nefesinin günümüze aktarılan ve köy halkı tarafından yaşanmış olduğuna inanılan hikâyesinin olduğu da tespit edilmiştir. Bu nefesler edebi ve müzikal açıdan incelenmiş ve notaya alınmıştır. Derlenen dar nefesi sözlerinin; ölümü anlattığı ve “dardan indirme” cemlerinde söylendiği tespit edilmiştir. Kültürel bir kimlik olarak Alevilerin nefeslerinin derlenmesi, gelecek kuşaklara aktarılması, yaşatılması ve geleneğin sürdürülmesi nedeniyle bu çalışmanın önemi artmaktadır. In this study, aimed at collecting the narrow-breath songs sung in the village of Arslanbeyli in the province of Eskişehir, and determining their place and significance within Alevi culture; the village of Arslanbeyli in Eskişehir, which is predominantly inhabited by Alevi people, has been chosen as the field of study. The study was conducted based on field research using observation and interview techniques. Two examples of narrow-breath songs, titled “Geldi vedalaştı bir zülfü siyah” and “Fırsat elde iken bir amel kazan” were identified in the village of Arslanbeyli. It was determined that the narrow-breath song "Geldi vedalaştı bir zülfü siyah" has a story that has been passed down to the present day and believed by the village residents. These songs were analyzed and transcribed musically and literarily. It was determined that the lyrics of the collected narrow-breath songs describe death and are sung during “dardan indirme” ceremonies. The importance of this study increases due to the collection of Alevi songs as a cultural identity, their transmission to future generations, preservation, and continuation of the tradition.

ÇATIŞMA SONRASI YENİDEN YAPILANMA PERSPEKTİFİNDEN KÜLTÜREL MİRAS ALANLARI: DİYARBAKIR SURİÇİ ÖRNEĞİ

2020

Tarih boyunca şehirlerin, çatışmaların mekânı olması; yapısal, fiziksel ve kültürel olarak yeniden şekillenmesini beraberinde getirmiştir. Kentsel dokunun kaybolması, insanların yerinden edilmesi gibi birçok süreci de beraberinde getiren bu yıkımların, toplumsal hafızanın kodlarını oluşturan kültürel miras alanlarında yaşanıyor olması, konuyu çok boyutlu ve önemli hale getirmektedir. İnsanın temel ihtiyaçlarından biri olan bireysel yaşama tutunmanın soyut ve somut dayanağını oluşturan kültürel miras alanları, çatışma sonrası yok olan gündelik yaşamın restorasyonu için de önemli bir yere sahiptir. Tam da bu noktadan hareketle, bu çalışma; savaş, çatışma ve kent arasındaki ilişki nedir, nasıl bir etkileşim içindedir, kültürel miras alanlarının çatışma ve toplumsal hafıza ile ilişkisi nedir, kültürel miras alanlarının çatışma ve çatışma sonrası inşa sürecindeki yeri nedir, çatışma sonrası yeniden yapılanmada kültürel miras alanlarının yeri nedir, Suriçi’nin bir hafıza mekanı olarak gündelik yaşamdaki deneyimi, karşılığı nedir, çatışma öncesi ve çatışma sonrası toplumsal hafızanın mekanı olan Suriçi kültürel miras alanındaki kırılmalar, kültür miras alanı olan ve hafızanın katmanlaştığı bu alanda çatışma sonrası yeniden planlama ya da kent planlaması nasıl olmalıdır gibi soruları irdelemektedir. Bu tez, toplumsal hafızanın mekânı olan Diyarbakır Suriçi kültürel miras alanında yaşanan mekânsal deneyimleri, çatışma sonrası yeniden yapılanma (post-conflict reconstruction) perspektifinden incelemektedir. Bu kapsamda mevcut literatürden teorik çerçevede yararlanılmış, kent sakinlerinin mekânsal deneyimlerini anlamak için derinlemesine görüşmeler yapılarak, kültürel miras alanlarında gündelik deneyimler ve hafızanın mekânsal unsurları ortaya konmuştur. ------ Throughout history, cities have been a setting for conflicts, which lead to their structural, physical and cultural reformation. The issue has become multi-dimensional and significant due to the fact that this destruction, accompanying many different processes such as loss of urban texture and displacement of people, is experienced in cultural heritage sites, in which the codes of collective memory are embedded. Constituting an abstract and concrete foundation of holding onto individual lives, which is one of the fundamental needs of human beings, the cultural heritage sites have an important role for restoring daily lives of people after the conflicts. From this point of view, this study addresses the relationship with and interaction between wars, conflicts and cities, the connection between cultural heritage sites with conflicts and collective memory, the role of cultural heritage sites on conflicts and post-conflict reconstruction, the experience and reflection of daily life of Surici as a space of memory, the fractures on cultural heritage site of Surici, which is a pre- and post-conflict space of collective memory, the method of post-conflict re-planning or urban planning of this cultural heritage site where memory is stratified. This thesis examines spatial experiences of Diyarbakir Surici cultural heritage site, a space of collective memory, from the perspective of post-conflict reconstruction. In this context, the literature is referred to within a theoretic framework and daily experiences in the cultural heritage sites and spatial factors of memory are presented via thorough interviews with residents of the city in order to understand their experiences in the space.

ERGENLERİN TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE İLİŞKİN TUTUMLARININ BELİRLENMESİ: ESKİŞEHİR ÖRNEĞİ

Uluslararası Dil, Eğitim ve Sosyal Bilimlerde Güncel Yaklaşımlar Dergisi, 2020

Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği en çok konuşulan konulardan biridir. Toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan cinsiyet ayrımları, kadınların ve erkeklerin yaşamını şekillendirmekte ve cinsiyetler arasında eşitsizlik yaratmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin tutumların tespit edilmesi ve bunun kişiler arası ilişkilere nasıl yansıdığının anlaşılması açısından ergenlik dönemi önemlidir. Bu çalışmanın amacı, lise öğrencilerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin tutumlarının cinsiyet, yaş, okul türü, anne-babanın eğitim düzeyi ve annenin çalışma durumu değişkenlerine göre farklılık gösterip göstermediğinin incelenmesi ve konuyla ilgili önerilerin sunulmasıdır. Araştırmanın örneklemini, Eskişehir İli Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı, il merkezinde Anadolu Lisesi, İmam Hatip Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi, Fen Lisesi, Mesleki Teknik Anadolu Lisesi olmak üzere rastgele seçilen beş farklı okul türünde, 2019-2020 eğitim-öğretim yılında eğitim gören, 145’i kız, 168’i erkek olmak üzere toplam 313 lise öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma verilerini toplamak için Gözütok vd. (2017) tarafından geliştirilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde “t-Testi” ve “Tek Yönlü Varyans Analizi” kullanılmıştır. Araştırma bulgularında, ergenlerin cinsiyet eşitliğine yönelik tutumlarının, cinsiyet ve yaş değişkenleri açısından anlamlı farklılık gösterdiği; anne-baba eğitim düzeyleri ve annenin çalışma durumu açısından anlamlı farklılık göstermediği saptanmıştır. İmam Hatip Lisesi ve Mesleki Teknik Anadolu Lisesinde okuyan ergenlerin, diğer okul türüne mensup olan ergenler ile toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik tutumları arasındaki farkın anlamlı olduğu; Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi ve Anadolu Lisesinde eğitim gören ergenlerin tutumları arasında ise anlamlı bir farklılığın olmadığı tespit edilmiştir. Bulgular ergenlerin, erkeği egemen kılan anlayışı ve kadını erkeğe bağımlı kılan anlayışı benimsemediğini göstermiştir.

ESKİŞEHİR KURŞUNLU KÜLLİYESİ'NİN GÖSTERGEBİLİMSEL YAKLAŞIMLA YORUMLANMASI

Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, USBİK 2018, 2018

Özet Toplumsal bir varlık olan insan zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabildiği durumda tek başına yaşayabilmektedir; ancak toplum içinde tarihi ve kültürel özellikleriyle kendi benliğini fark eden insan yaşamı daha kolaylaşmıştır. Dolayısıyla insanın toplum içerisinde yaşayıp kendisini var etmesinden kaynaklanan iletişim ve türleri yaşamla beraber var olmuştur. Toplumu oluşturan bireylerin bir arada bulunduğu ve etkileşimde olduğu ortak mekânlardan birisi de kültürel alanlardır. Bir zamanlar dönemin sosyal ihtiyaçlarının karşılandığı, insanların sıkça vakit geçirdiği ve etkileşimde olduğu, kültürel ve dini yapıların bulunduğu mekânlar külliyeler olarak bilinmektedir. Külliyeler ait olduğu kentin belleğinde yer edinmiş, toplumun ortak kullanabileceği kültürel alanlar içerisine girmektedir. İnşa edildiği dönemde sosyal aktiviteler için kullanılan yapı topluluğu değişen şartlar doğrultusunda günümüzde kültürel amaçlı kullanılmaktadır. Bu çalışmada, kuruluşundan bu yana geçirdiği evreler sonucunda bugünkü haliyle Eskişehir Kurşunlu Külliyesi'nin insanlar tarafından nasıl algılandığı ve insanlarla nasıl iletişime geçtiği analiz edilmiştir. Ayrıca çalışmada göstergebilimsel çözüm yöntemi ile mekânsal ve algısal çözümlemeler yapılarak külliyenin ait olduğu toplumda nasıl algılandığı ortaya konulmuştur.

ÇEPNİ SURP SARKİS ERMENİ KİLİSESİ RESTORASYON ÇALIŞMALARI

Büyükmıhcı, G., Kozlu, H., Kılıç, A., Karahan, S., (2015) “Çepni Surp Sarkis Ermeni Kilisesi Restorasyon Çalışmaları” Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü Dergisi, Ed:Yalın, S., Sayı:39,S:42-66, Kayseri, 2015, ISSN: 1300-1582, E-ISSN: 2148-8657.Tarandığı Veri Tabanları: Asosindex, 2015

Öz Ait oldukları uygarlıkların sosyal, kültürel, ekonomik yapısını, yaşam felsefelerini, estetik kaygılarını, dini görüşlerini ve teknolojik olanaklarını somut bir şekilde yansıtan tarihi yapılar, kent içinde önemli hafıza mekânları olarak, kentsel sürekliliğin sağlanmasına ve kültürel değerlerin korunmasına katkıda bulunan önemli birikimlerdir. Ülkenin çok katmanlı yapısına bağlı olarak geniş yelpazede çeşitlenen tarihi eserler içinde toplumun kültürel çeşitliliğinin somut simgesi olan kiliseler, Anadolu'nun çok sesli yapısının birer temsilcisi olarak toplumsal bellek içinde önemli bir yere sahip mimari oluşumlardır. Demografik yapıdaki homojenleşme ve kültürel dönüşüm nedeniyle bugün atıl durumda bulunan kiliseler mimari ve mekânsal yapıları, bezemeleri ve inceltilmiş yapısal detayları ile kullanılmayı ve değerlendirilmeyi bekleyen önemli bir yapı stoku oluşturmaktadır. Sahip olduğu yoğun kültürel miras nedeni ile Türkiye, tarihi eser koruma, yenileme çalışmalarının, kuram ve kararların sürekli tartışıldığı bir ülke konumundadır. Geçmişi geleceğe bağlayan, toplumsal yaşamı ve kültürel değerleri sürdürülebilir kılan mimari çevreler içinde gerçekleştirilen koruma uygulamalarına bakıldığında çağdaş koruma kuramı çerçevesinde bilimsel verilere uygun olarak gerçekleştirilmiş iyi örneklere rastlandığı gibi, toplumsal duyarlılıktan ve düşünsel derinlikten yoksun rant kaygısıyla gerçekleştirilmiş niteliksiz uygulamalara da rastlanabilmektedir. Değişim/dönüşüm ve devamlılık paradoksunu içinde barındıran yapısı ile zor ve karmaşık bir alan tanımlayan koruma uygulamaları kentin anlam katmanlarını oluşturan toplumsal, algısal, yaşamsal, tarihsel dinamikleri etkilediği için toplumun her kesimi tarafından izlenen bir alan oluşturmaktadır. Günümüzde bilimsel çalışmalarının yanı sıra toplumsal alanda da öncü bir rol üstlenen üniversiteler, taşıdığı misyon gereği tarihi eserlerin çağdaş koruma kuram ve ilkeleri çerçevesinde korunması, yaşatılması, günümüz ortamında yeniden kullanımının sağlanması yönünde önemli çalışmalar gerçekleştirmektedirler. Üniversitelerin gerçekleştirdiği çalışmalar, ticari kaygılardan uzak bilimsel duruşu ve kuramsal temele dayalı bir ilişkiler ağı içinde yeniliklere kapı aralayan üretken yaklaşımları ile koruma çalışmalarına katkı sağlayan önemli uygulamalardır. Bu tip çalışmalara bir örnek oluşturan Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Döner Sermaye İşletmeleri kapsamında gerçekleştirilen Çepni Surp Sarkis Ermeni Kilisesi Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon ve Konservasyon çalışmaları bu makalenin konusu olarak belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çepni, Surp Sarkis Ermeni Kilisesi, Kilise, Koruma, Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon.

GEMEREK İLÇESİ ÇEPNİ BELDESİ'NDE KÜLTÜREL BİR MİRAS: SURP SARKİS ERMENİ APOSTOLİK KİLİSESİ A CULTURAL PROPERTY AT ÇEPNI TOWN OF GEMEREK DISTRICT: SURP SARKIS ARMENIAN APOSTOLIC CHURCH

Armenians, a native people of Anatolia, named part of Cappadocia extending from Kayseri to Sivas, from Kızılırmak to Tohma River as Kamirk. A settlement between Kayseri and Sivas was also called Kamirk, or Kamrag, and Armenians settled in numerous villages along Kızılırmak; they lived in this town called Gemerek during the Ottoman period until 1970s. The Armenian Church of Surp Sarkis stands in Çepni town of Gemerek district in the province of Sivas and today this cultural property is owned by Çepni Municipality. This church, the only monument of Christian architecture in Gemerek and environs, was rebuilt in the nineteenth century. Although Çepni has lost its Armenian population and the structure its original function it was not converted to a mosque. The repairs in the 1950s introduced some interventions but not altered its spatial arrangement. Then it was used for various purposes, particularly for school ceremonies; and it fell prey to the elements in time. As cultural awareness improved in the recent years the thought of restoring this church with a living place in public memory and giving it a new function came to the agenda. The joint work of the Faculty of Architecture of Erciyes University and the Association for the Protection of Cultural Heritage reached no written sources. With regards to art history, this is the first scientific study on this church. The church, entirely of cut stones, has a three-aisled basilican and cruciform layout. Surviving in good condition in the countryside it stands out with its architecture reminiscent of the careful ones attested in wealthier cities like Istanbul, Sivrihisar and Kayseri in spite of its smaller size. Anadolu’nun yerli halklarından biri olan Ermeniler, Kapadokya içinde Kayseri’den Sivas’a ve Kızılırmak nehrinden güneydeki Tohma Çayı’na kadar uzanan bölgeyi, 20. yüzyıl ortalarına dek Kamirk adıyla anmışlar, Kayseri-Sivas arasındaki bir yerleşmeyi de Kamirk veya Kamrag olarak adlandırmışlardır. Osmanlılar döneminde Gemerek adını alan bu kasabada 1970’lere kadar yaşamışlardır. Günümüzde Sivas kentine bağlı bir ilçe olan Gemerek’in Çepni Beldesi’ndeki Surp Sarkis Ermeni Kilisesi, mülkiyeti Çepni Belediyesi’ne ait bir kültür varlığıdır. Halen Gemerek ve civarında tek Hıristiyan dini mimarisi olan Surp Sarkis Kilisesi, 19. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir. 20. yüzyılın başlarından itibaren Çepnili Ermenilerin azalarak tamamen gidişiyle sahipsiz kalan kilise özgün işlevini kaybetmiş olsa da, camiye çevrilmemiştir. 1950’li yıllardaki onarımda bir takım müdahaleler dışında, mekânsal bağlamda bir değişiklik yapılmamıştır. Son yıllarda kültür bilincinin gelişmesi, Çepnililerin hafızasında canlı kalan Surp Sarkis Kilisesi’nin restore edilerek yeni bir işlev kazandırılmasını gündeme getirmiştir. Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Kültürel Mirası Koruma Derneği işbirliğiyle restorasyon çalışması yürütülmüştür. Kilise sanat tarihi bağlamında ayrıntılı olarak ilk kez bu çalışmayla bilimsel literatürde yer almaktadır. Kilise, tamamen kesme taştan inşa edilmiş olup, üç nefli bazilikal ve haçvari bir plan şemasına sahiptir. Kırsal bir alanda büyük çapta korunarak 21. yüzyıla kadar yaşatılan bu kilise, küçük ölçeğine karşın İstanbul, Sivrihisar, Kayseri gibi zengin kentsel mekanlardaki yapıların özenini aksettiren mimarisi ile dikkat çekmektedir.