Kentlerin Türkiyesi (original) (raw)

Şantiyeleşen Kentler

2016

Express’in geçen sayısında 2016 yılı için ana hatlarıyla ortaya koymaya çalıştığım “aktüel kriz konjonktürü” dinamiklerini , bu yazıda Türkiye’de inşaat sektöründeki gelişmeler çerçevesinde (karşı dinamiklerle birlikte) somutlaştırmaya çalışacağım. Zira 2015’te Türkiye’de konut fiyatları artışı sürse de inşaat sektöründeki büyüme durdu! Aşağıda, ilk olarak Türkiye’deki yapı sektöründe yaşanan gücel gelişmeleri değerlendirmek için “temellere dönerek” sürece nasıl bakmak gerektiği üzerine bazı hatırlatmalarda bulunacağım. Ardından 2000’lerde yükselen inşaat-finans komplekse ve özelliklerine değineceğim. Son olarak Türkiye’deki yapı sektörünün 2015’teki gelişimini ortaya koyup ve 2016 için olası gelişmelere işaret edeceğim.

Tüm Kentlerin Masalı

Bugünlerde tüm kentlerde hepimizin kulağına bir masal anlatılıyor. Bilgi çağı... Teknoloji… İvme… Devinim... Değişim... Yenilik… Gelişme… Doğaya uyum... Bu kelimeler dinlediğimiz masaldan aklımızda kalanlar. Ne nasıl başladığı belli bu masalın, ne de nasıl biteceği. Masal uykumuzu öylesine getiriyor ki, sanrılı bir düşlemeye düşme haline giriyoruz. Biz birbiriyle ilişkisiz düşler dünyasında dolaşırken, kent de göze hitap eden başka bir gösteriye dönüşüyor. Bu hızlı gösteriyi izledikçe şaşkınlaşıyoruz, normalleşiyoruz, hipnotize oluyoruz. Çünkü bu gösteride her şey her yerde, iç içe, bulanık, birbirine karışmış ve her şey bir o kadar normal. Marx'ın deyişiyle katı olan her şeyin buharlaştığı bir çağda oynanmıyor artık bu gösteri, gözümüzün içine dolmuş buharlarla düşlemeye düşerken tutunacak katı bir şey göremediğimiz bir çağdayız artık. Pek ya siz? Bu gösteriyi izlerken kulağınıza çalınan masalı duymuş muydunuz? Duymadıysanız bu makale sizlere bu masalı anlatacaktır. Anahtar sözcükler: Ütopya, karşı-ütopya, mimarlık, edebiyat, sinema, kent.

Kent markalaşması, Türkiye ve Gaziantep Örneği

2020

Bu çalışmada Ankara Üniversitesi bünyesinde Yerel Yönetimler semineri kapsamında hazırlamış olduğum bilgiler yer almaktadır. Temel olarak kent markalaşması kavramına, Türkiye'de bu durumun yansımasına ve Gaziantep örneği kapsamında da kavramın irdelenmesine yer verilmiştir.

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Türkiye'de Kent ve Kentleşme

Giriş Toplumların, bugünkü devlet, siyaset ve yönetim anlayışlarının, yapılanmalarının, geçmişin mirasından etkilenmediğini söylemek oldukça zordur ve bu anlamda toplumlar, önceki nesillerden miras olarak aldıkları kurumların, değerlerin ve birikimlerin yükünü taşırlar. Diğer bir deyişle, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi-idari anlayış ve yapılanmalar, insanlık ve toplumların tarihi içinde, kümülatif nitelikli olarak ve tarihi bir süreklilik seyrini izleyerek varolagelirler. Devletler, milletler ya da başka parametreleri esas alarak yapılan toplum ayrımlarının hepsi için geçerli olan bu nitelikler, aynı zamanda belirli bir değişimi ve dönüşümü de içerir. Zaman zaman eklemlenme, kırılma, kopma gibi farklı boyutlar da kazanan bu değişim-dönüşüm sürecinin önemli bir yanını da kentler ve bu bağlamda kentleşme olgusu oluşturmaktadır. Bu kümülatif nitelikli değişim-dönüşüm süreci Osmanlı'dan Cumhuriyete Türk kentleri ve Türkiye kentleşmesi için de geçerlidir ve bu anlamda önemli içeriklere sahiptir. Gerek etkisinde geliştiği temel parametreler, gerek içerdiği ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi-idari işleyiş sistemi ve gerekse Batı-dışı nitelikleriyle kendine özgü olan Osmanlı-Türk kentleri, Batıda yaşanan sanayi toplumu olma sürecine paralel, Osmanlı Devleti'nin ve toplumunun yaşadığı değişim ve dönüşümün bir parçası olarak farklı nitelikler kazanmış ve kentleşme olgusu ile yüz yüze gelmiştir. Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi-idari boyutu bulunan bu süreç Osmanlı'dan Cumhuriyete miras niteliğindeki belli başlı temel özelliklere ek olarak kazanılan yeni niteliklerle devam etmiştir. Tek partili siyasal hayat ve çok partili döneme geçiş sonrasında ortaya çıkan temel ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi-idari gelişmelere paralel olarak, Türkiye kentlerinin ve kentleşmesinin yeni nitelikler kazandığı bu süreç, bugün karşı karşıya olduğumuz, sürekli değişme ve gelişmeyi içeren küreselleşme ve bilgi toplumu olma yönlü gelişmelerle birlikte yepyeni görünümler alarak devam etmektedir. Küresel ve yerelin kesişme noktasında Türkiye kentleri ve kentleşmesi bugün farklı bir noktada bulunmaktadır.

Kentlerin Turkiyesi: İmkanlar, Sınırlar ve Çatışmalar

İletişim, 2021

Kentlerin Türkiyesi içinde bazı kentler hem kendilerine hem de etraflarına verdikleri katkı ile öne çıkmakta ve bir laboratuvar işlevi görmektedir; sonuçta bu kentler üzerine çalışmak da siyaseten yaratıcı bir sürece kapı aralamaktadır. Bu kitapta bu tarz bir değerlendirme ve analiz yapmaya çalışarak hem bundan sonraki çalışmalara referans olabilecek akademik bir çalışma ortaya çıkarmış olduğumuzu hem de bilimsel ve kamusal tartışmaların devamına katkıda bulunduğumuzu umuyoruz.” Fırat Genç, Çağlar Keyder, E. Fuat Keyman ve Ayşe Köse Badur’un kaleme aldığı Kentlerin Türkiyesi: İmkânlar, Sınırlar ve Çatışmalar, Türkiye’nin her açıdan dramatik değişimlere sahne olduğu 2000’li yıllara kentleri odağına alarak bakıyor. Ekonomik, beşeri, teknolojik ve idari alanlardaki kapsamlı dönüşümlerin sonucu kentlerin tüm dünyada önem kazandığı bir zamanda Türkiye’deki siyasal rejimin aşırı merkezileşmiş yapısı ve neoliberal uygulamalar ile kentsel ölçekteki dinamikler arasındaki bağları gösteriyor. İzmir, Adana-Mersin, Konya ve Van’ı tek tek ele alan yazarlar, Türkiye ekonomisinin küresel pazarlara çok daha derinden eklemlendiği, bununla birlikte siyasal alanın hızla kapandığı, idari yapının ise görülmedik ölçüde katılaştığı bir ortamda tanık olduğumuz gelişmelerin kentsel yaşam, ekonomi ve siyaset üzerindeki sonuçlarını tartışmanın yanı sıra kentlerin devletle olan ilişkilerinin kaderleri üzerinde ne denli güçlü bir etkisi olduğunu da ortaya koyuyorlar.