TOPLUMSAL CİNSİYET BAĞLAMINDA 2000 SONRASI TÜRK SİNEMASINDA KIZ KARDEŞLİK OLGUSU VE KADININ TEMSİLİ: MUSTANG VE KIZ KARDEŞLER FİLMLERİ ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇÖZÜMLEME (original) (raw)

2000 SONRASI TÜRK KORKU SİNEMASINDA KADIN TEMSİLİ ÜZERİNDEN CİNSİYETÇİLİK

Bu Tez çalışmasında 2000 sonrası Türk korku sinemasında kadın temsili; toplumsal cinsiyetçilik, ataerkil sistem ve eril söylem bakımından incelenmiş ve ataerkil sistemin kadınlara sunduğu roller, Türk korku filmlerindeki karakterler üzerinden değerlendirilmiştir. Tezin birinci bölümü olan korku sinemasının içeriğindeki konular "korku sineması nedir, korku sineması türleri nelerdir, korku sinemasının ülkemize geliş tarihi ne zamandır" sorularına yanıt vermektedir. İkinci bölüm olan toplumsal cinsiyet başlığı ise "toplumsal cinsiyet" kavramının tanımı yapılmakta ve "Türk korku sinemasında toplumsal cinsiyet" kavramını açıklamaktadır. Üçüncü bölüm olan Türk korku sinemasında kadın, "2000 sonrası Türk korku sinemasında kadın temsili" üzerinde durulur. Dördüncü bölüm ise "2000 yılları sonrası Türk korku sinemasında kadın temsili üzerinden cinsiyetçilik kavramı" örneklerle incelenir.

TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ BAĞLAMINDA TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADIN: KURAMSAL BİR TARTIŞMA

Toplumun bireyden beklediği tutum, davranış ve rollerin, cinsiyet özellikleri kapsamında belirlenmesine toplumsal cinsiyet denilmektedir. Cinsiyet temelli ayrışmaların nedenleri ve oluşturduğu sonuçlar toplumların kültürel yapılarına göre benzerlik ve farklılık göstermektedir. Ayrımcılık, kendisinden farklı olana karşı her türlü olumsuz davranışı kapsayan sosyopsikolojik bir tutumdur. Cinsiyet rolleri bakımından ayrımcılık ise toplumun büyük bir kesimi tarafından yaygın biçimde ötekileştirme içeren düşünce ve tutumları kapsar. Bu bakımdan kadının özne olmaktan çıkarılıp, nesne olarak algılanışının temelinde, toplumsal cinsiyet kalıplarının neden olduğu düşünülmektedir. Toplumun bireyden istediği davranışların cinsiyet özellikleri üzerinden konumlandırılması ise hem sosyokültürel hem de psikolojik bir sorundur. Bu çalışmada toplumsal cinsiyet kalıplarından kaynaklanan cinsiyet ayrımlarına ilişkin yaklaşımlar ele alınmıştır ve toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında söz konusu cinsiyet farklılıklarının oluşturduğu durumlar tartışılmıştır. Toplum yaşamında kadınların yaşadığı haksızlıklar ve maruz kaldıkları olumsuz durumlar için sebeplerden bir tanesi kalıp yargılardır. Cinsiyet rollerinden kaynaklanan ayrımları belirleyen temel unsur ise toplumun sosyokültürel yapısıdır. Buna bağlı olarak geliştirilen olumsuz kalıp yargılara ilişkin Biyolojik Kuram, Bilişsel Yaklaşımlar ve Sosyal Etkileşim Temelli Kuramlar bağlamında Türk kültüründe kadına yüklenen cinsiyet rolleri tartışılmıştır. Bu kapsamda, kadının sosyal yaşam içerisindeki konumu ve algılanışına ilişkin kuramsal tartışmalar ele alınarak, söz konusu cinsiyet rollerinden kaynaklandığı düşünülen negatif ayrımcılık ve olumsuz tutumların nedenleri tartışılmıştır. Toplum yaşamında kadınların edilgen konumlandırılmasına neden olan kültürel kodlar, toplumsal hafızayı oluşturduğu ve şekillendirildiği düşünülen atasözleri ve deyimler ekseninde değerlendirilmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden genel tarama modeli uygulanarak kadının yaşam içerisindeki rolünü belirleyen ayrımlar (tematik analiz) ortaya konulmuştur. Bulgularımız, olumsuz kalıp yargıların sözlü kültürden arındırılması gerektiğini açıkça göstermektedir.

TOPLUMSAL CİNSİYET BAĞLAMINDA TARİHSEL BAKIŞ AÇISI İLE KADIN VE SPOR

SPOR BİLİMLERİNDE TEORİ VE ARAŞTIRMALAR-2, 2020

Çalışma kapsamında insanlığın var olduğu dönemden itibaren, göçebe hayat yapısından yerleşik düzene geçiş evresine, ortaçağ döneminden Rönesans ve hümanizmin dünyayı etkilemesine, bunun yanında modern çağda yer alan olimpiyatların tekrar başlamasından günümüze kadar olan sürede, kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet kapsamında kendilerine yüklenen roller ve bu rollerin spor bağlamında ele alınması gerçekleştirilmiştir. Toplumsal cinsiyet kavramının spor alanıyla ilişkilendirilmesinde; spora katılım, spora katılımda uğraşılacak branşın seçimi, antrenör olarak çalışma, antrenör olarak branş seçimi, hakemlik uygulaması, yönetim kademesinde bulunabilme, henüz öğrencilik döneminde spor bilimleri fakültelerinin seçimi gibi pek çok etkenin birer belirleyen olduğu bilinmektedir.

TÜRKİYE’DE TOPLUMSAL CİNSİYET ALANINDA YAPILMIŞ LİSANSÜSTÜ TEZLERİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ- AN ANALYSIS OF THE DISSERTATIONS ON GENDER IN TURKEY IN TERMS OF VARIOUS VARIABLES

SOBIDER THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES , 2018

Bu çalışmanın amacı Türkiye’de toplumsal cinsiyete ilişkin yazılmış lisansüstü tezleri çeşitli değişkenler açısından incelemektir. Niteliksel bu çalışmada veri toplama yöntemi olarak doküman analizi, veri toplama aracı olarak ise Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Ulusal Tez Merkezi veri tabanı kullanılmıştır. Elde edilen veriler Dey’in (1993) nitel analiz aşamaları doğrultusunda incelenmiş ve içerik analiziyle desenlenmiştir. Çalışmanın örneklemini ise arama motorundan elde edilen 1998- 2018 yılı Temmuz ayı arası kaydı bulunan 424 tez oluşturmuştur. Çalışma iki aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada ilgili veri tabanının arama motorunda “toplumsal cinsiyet” terimi tez adlarında aranmış, bulunan 424 tez kaydı yayın yılı, türü ve konusuna göre SPSS 1.7 programına yüklenerek istatistiksel hesaplamalar yapılmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında ise bu tezlerin (çalışmanın bu kısmına anahtar sözcüklerine ulaşılabilen 407 tez dahil edilmiştir) anahtar sözcükleri üzerinde içerik analizi yöntemi uygulanmıştır.

TÜRKİYE'DE KADINLARIN SİYASAL TEMSİLİ VE TOPLUMSAL CİNSİYET

Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2021

Bu çalışmanın ana amacı, Türkiye’de kadınların parlamento üyeliğine ilişkin seçim sürecinde, seçim sonrası milletvekilliği döneminde ve milletvekilliği dönemi sonrasında karşılaştıkları sorunları ortaya çıkarmak, tespit edilen sorunlara yönelik çözüm önerileri ve alternatif kamu politikaları geliştirmektir. Araştırma esnasında veriler yarı yapılandırılmış mülakat ile toplanmış, görüşme yapılacak vekiller ölçüt örneklem tekniği ile belirlenmiştir. Siyasi temsil sürecinin tüm aşamalarını tamamlamış olmaları bakımından yalnızca 23. Dönem’de (2007-2011) milletvekili olan ve sonraki dönemde seçilmemiş milletvekillerinden, görüşmeyi kabul eden beş milletvekili ile mülakat gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın, Türkiye’deki kadın parlamenterlerin siyasal temsil sürecinin tüm aşamalarında yaşadıkları problemleri toplumsal cinsiyet çerçevesinde inceleyen nitel çalışmalardan birisi olarak akademik yazına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.

TOPLUMSAL CİNSİYETİ ANA AKIMLAŞTIRMANIN TÜRKİYE’DE KADIN HAREKETİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ VE TOPLUMSAL CİNSİYET ADALETİ KAVRAMI

Özet Bu çalışmada Türkiye’de 1980 sonrası yükselişe geçen kadın hareketinin, yine 1980’den itibaren uygulanan neo-liberal politikaların ve uluslararası organizasyonların 1970’ler ve sonrasında ürettiği toplumsal cinsiyet ana akımlaştırma çalışmalarının bir eleştirisini yapmak amaçlanmıştır. Çalışma, Türkiye’de son dönem kadın hareketinin politik alanını belirleyen uluslararası toplumsal cinsiyet rejimine bu çerçeveden bakarak, hali hazırda çok karmaşık olan bu etkileşimlerin bir bölümüne ışık tutabilmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla çalışmada, son dönemde tartışmaya açılan ve toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı bir kavram olarak sunulan toplumsal cinsiyet adaleti kavramının, Türkiye’de var olan toplumsal cinsiyet anlayışını ana akımlaştırdığı iddia edilmekte ve toplumsal cinsiyet adaleti ile toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarını birbirleri ile karşıt kavramlar olarak ele almak yerine birbirleri ile bağlantılı kavramlar olarak ele alındığında kadınların toplumda, ailede ve piyasada deneyimledikleri eşitsizliklerin ve farklılıkların daha iyi anlaşılabileceği ileri sürülmektedir. Bu nedenle bu çalışmada ilk olarak çalışmanın kuramsal çerçevesini açıklamak için toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma çalışmalarının kadın örgütleri üzerine etkisi sözü geçen kavramlar çerçevesinde incelenecektir. Son olarak da bu tartışmanın yarattığı “toplumsal cinsiyet adaleti” kavramı tartışılacaktır. Tartışma, kavramların ve tartışmanın derinleşmesi için ulusal ve uluslararası söylemlerden örnekler verilerek yapılacaktır. Bu sayede, Türkiye’de son dönem kadın hareketinin kavramlar üzerinden nasıl farklılaştığı ve kutuplaşmaya gittiği gösterilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Kadın Hareketi, Neo-Liberal Politikalar, Toplumsal Cinsiyeti Ana Akımlaştırma, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Toplumsal Cinsiyet Adaleti.

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN KENTE YANSIMASI: KADIN DOSTU KENT PROJESİ

Toplumsal cinsiyet kavramı, insanların doğumla birlikte edindikleri biyolojik cinsiyetle ilişkilendirilen elde ettikleri ve toplum tarafından verilen temel görev ve sorumluluklar olarak ifade edilir. Cinsler arasındaki farklılığın temeli insanlık tarihinde avcı toplayıcı olarak bilinen en erken döneme kadar uzanır. “Kadın Dostu Kent Programı”, yerel yönetimler açısından toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik ilk program olma özelliğini(Tekinbaş, 2015:7) taşıması bakımından da önemlidir. Program kapsamında kadınların sosyo-ekonomik ve kültürel alanda güçlenmesi, kentte sunulan tüm hizmetlerden eşit şekilde yararlanabilmesi ayrıca projenin sürdürülebilirliği için düzenlemelerden öte eşitlikçi bakış açısının ana akım haline getirilmesi adına yerel düzeyde bir takım düzenlemeler ve uygulamalar başlatılmış ve devam etmektedir. Kadın Dostu Kentler Projesi, Türkiye’de kentler noktasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerleştirilmesi için 2006’dan bu yana önce 6 ilde başlayan bugün ise 12 ile ulaşmış olan önemli bir deneyimdir.Bu çalışmada,toplumsal cinsiyet eşitliği konusu teorik olarak tartışılarak, ülkemiz için oldukça yeni bir kavram olan kadın dostu kent anlayışı çerçevesinde ele alınmıştır.

TELEVİZYONDA TOPLUMSAL CİNSİYET STEREOTİPLERİ VE KADINA YÖNELİK ŞİDDET: “SADAKATSİZ” DİZİSİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA

TELEVİZYONDA TOPLUMSAL CİNSİYET STEREOTİPLERİ VE KADINA YÖNELİK ŞİDDET: “SADAKATSİZ” DİZİSİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA, 2023

Bu çalışmada ilk olarak televizyon ekranlarından sıkça aktarılan toplumsal cinsiyet stereotipleri anlatılmış ve tüm dünyada toplumsal sorun olan kadına yönelik şiddetin televizyonda temsiller üzerinden nasıl ele alındığına değinilmiştir. Bu kapsamda yayınlandığı günden itibaren izleyiciler tarafından merakla takip edilen Sadakatsiz dizisi alımlama analizi tekniği ile alımlanmıştır. Çalışmada diziyi izleyenlerin dizinin kodlarını nasıl açtıkları ve hangi okumaları (egemen, müzakereli, karşıt) yaptıkları tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu noktada görüşme tekniğinden yararlanarak Ankara, İstanbul, Kocaeli, Konya ve Tekirdağ illerinde yaşayan, diziyi takip eden 9 kadın ve 6 erkekten oluşan izleyicilere açık uçlu sorular sorulmuş ve yorumları mercek altına alınmıştır. Araştırma sonucunda verilen yanıtlara göre katılımcıların çoğunlukla müzakereli okuma yaptıkları tespit edilmiş, müzakereli okumadan sonra da sıklıkla karşıt okuma yaptıkları ortaya konulmuştur. Egemen okumaya ise nadiren rastlanmaktadır. Bunun yanında dizinin kadına yönelik şiddeti normalleştirdiği ve bu şiddete özendirdiği, aktif izleyicilerin, televizyon ekranlarında “güçlü kadın” temsilini görmekten hoşnut oldukları ve televizyonun kendine çekebilme ve büyüleme etkisinden kaynaklı olarak diziyi meraktan takip ettikleri sonuçlarına da ulaşılmıştır.

TIFLÎ HİKÂYELERİNDEKİ KADIN TİPLERİNİN TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Türk Dünyası Kadın Araştırmaları Dergisi, 2024

Tıflî hikâyeleri, halkın yaşayış tarzını, gelenek göreneklerini, örf ve adetlerini, giyim kuşamını, kadın erkek ilişkilerini, çeşitli meslekleri, çağının insanının günlük hayatını, eğlence kültürünü ve düşünce tarzını realist bir bakış açısıyla ele alan anlatılardır. Halk hikâyeleri, bir toplumun kültürel mirasının önemli bir parçasıdır ve genellikle toplumsal normlar, değerler ve ilişkiler hakkında derin öngörüler sunmaktadır. Tıflî hikâyelerin de toplumsal değerler ve normlar hakkında önemli ipuçları sunduğu görülmektedir. Aşk, bu hikâyelerin sıkça işlediği temalardan biridir. Tıflî hikâyelerinde aşk temasına baktığımızda da toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında bu hikâyelerin cinsiyet rolleriyle sıkı bir ilişki içinde olduğu görülmektedir. Bu hikâyeler belirli toplumsal normları, cinsiyet rollerini, o dönemin toplumundaki cinsiyet beklentilerini ve algılarını yansıtmaktadır. Dolayısıyla Tıflî hikâyeleri, toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl işlendiğini ve aşk gibi temaların nasıl bu rollerle etkileşime girdiğini gösteren önemli bir kaynaktır. Toplumsal cinsiyet rolleri, bir toplumun belirli cinsiyetlere atadığı ve o cinsiyetin nasıl davranması gerektiğini, hangi rolleri üstlenmesi gerektiğini belirleyen kültürel ve sosyal normlardır. Bu roller, geleneksel olarak erkeklik ve kadınlık gibi belirli cinsiyet kimliklerine dayanmaktadır ve toplumun beklentileri tarafından şekillenmektedir. Anlatılardaki kadın karakterlerin toplumsal cinsiyet rolleri üzerindeki etkilerini ve sonuçlarını anlamak için bu hikâyelerdeki kadın karakterlerin incelenmesi büyük bir önem arz etmektedir. Bu çalışmada Hikâyet, Tıflî Efendi Hikâyesi, Hikâye-i Tayyarzade, Hançerli Hanım Hikâyesi, İki Biraderler Hikâyesi ve Letâ’ifname adlı Tıflî hikâyelerindeki kadın tipleri incelenmiştir. Nitel araştırma yönteminin bir deseni olan epistemolojik bir bakış açısıyla Tıflî hikâyelerinde tespit edilen kadın tiplerinin toplumsal cinsiyet rolleri üzerindeki etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.