OSMANLI DÖNEMİNDE HARPUT’UN (MA’MURATÜ’L-AZİZ) İDARİ YAPISI (original) (raw)
Related papers
OSMANLI MEDENİYETİ’NİN HALEP’TEKİ MİMARİ ETKİSİ
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Halep, Anadolu ile Mezopotamya ve Akdeniz ile İran arasındaki yolların kesişim noktasındadır. İpek Yolu’nun kavşağında olması, kentin sosyo-ekonomik yönden gelişmesini etkileyen en önemli etmen olmuştur. Halep, M.Ö. 64 yılına gelindiğinde Roma İmparatorluğu'nun Suriye eyaletinin sınırları içine alınmış ve Bizans dönemi boyunca iktisadi açıdan çok önemli bir yere sahip olmuştur. Halep’in İslam hakimiyetine girişi ise M.S. 637'de olmuştur. Daha sonra sırasıyla Emevi ve Abbasilerin egemenlik sahası içinde yer almıştır. Kent, 1086 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlanmıştır. Artuklular, Eyyubiler ve Moğol hakimiyetinin ardından 1516 yılında kent Osmanlı yönetimine girmiştir. Halep, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli kentleri arasında yer almıştır. Halep’in bugünkü şeklini almasında İslam medeniyetlerinin, özellikle de Eyyubi ve Memluk medeniyetlerinin büyük katkısı vardır. Kentin surların dışına doğru gelişmesi 13. yüzyılda başlamıştır. Ancak günümüze kadar ayakta kalan mimari dokunun büyük çoğunluğu Osmanlı dönemine (1516-1918) aittir. Kentin tarihi önemi, zenginliği, geçmişini ve mimari dokusunu muhafaza etmiş olması sebebiyle “Eski Halep Kenti” 1986 yılında UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mimari Listesi’ne alınmıştır. ABSTRACT The Old City of Aleppo is the historic city centre of Aleppo. Many districts of the ancient city remained essentially unchanged since its construction during the 12th to the 16th century. Being subjected to constant invasions and political instability, the inhabitants of the city were forced to build cell-like quarters and districts that were socially and economically independent. Each district was characterized by the religious and ethnic characteristics of its inhabitants. In 636 AD, Aleppo was conquered by the Arab Muslim troops. About 80 years later, during the rule of the Umayyad Caliph Sulaiman. In 1516, Aleppo became part of the Ottoman Empire. It was soon made the capital of its own province and emerged as a nexus of trade between the Orient and Europe. Characterized with its large mansions, narrow alleys, covered souqsand ancient caravanserais, the Ancient City of Aleppo became a UNESCO World Heritage Site in 1986.
OSMANLI TAŞRASINDA MAARİF MÜDÜRLÜKLERİNİN KURULUŞU: MAMURETÜLAZİZ VİLAYETİ ÖRNEĞİ
DİYALEKTOLOG, 2022
Ordinance of Genaral Education (Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi), dated September 1, 1869, was one of the most important stages of the modernization process in Ottoman education. With the "Ordinance of Genaral Education", the foundations of the spread of educational administration in the Ottoman countryside were laid. According to the fifth article of the regulation, it was stated that the bureaucratic branches of the Ministry of Education should be established in the provinces, and in the one hundred and forty-third article, an education council would be established in each provincial center under the head of the education director. With some arrangements made during the Abdülhamid period, the bureaucratization process of the education organization in the provinces accelerated. In this period, educational councils and commissions started to be opened in the provinces. Later, the directors of education, who would preside over these assemblies and take place at the head of the provincial education 1 Bu makale Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde hazırlanan "Osmanlı Taşrasında Maarifin Bürokratikleşmesi (1881-1919)" isimli doktora tezinden üretilmiştir.
OSMANLI’DA BİR RAMAZAN ETKİNLİĞİ: HUZUR DERSLERİ VE DERS HOCALARINA YAPILAN İHSANLAR
OSMANLI’DA TOPLUM, ŞEHİR VE TİCARET -III, 2023
Osmanlı saray geleneğinin bir parçası olarak huzur derslerinin resmî olarak ihdası III. Mustafa döneminde olmakla birlikte bu derslerin ilk sistemli uygulaması III. Ahmed dönemine dayandırılabilir.Bir huzur dersinin teşkilinde olmazsa olmaz unsurlar mevcuttur. Bu unsurlar şunlardır: Padişah, şeyhülislam, mukarrir, muhataplar, dinleyiciler, zaman (ramazan ayı), mekânlar, Beyzâvî Tefsiri ve biniş merasimi. Kur’an ayetlerinin tefsiri olan huzur dersleri, padişahın huzurunda gerçekleşen herhangi bir ilmî tartışma değildir. Çeşitli kaideler çerçevesinde ve belli bir zaman diliminde gerçekleşen bir ilmî faaliyettir. Mukarrir ve muhatap denilen hoca efendiler tarafından ramazan ayında olmak ve sekiz derste sona ermek üzere gerçekleştirilen huzur dersleri, ismini derslerin ümeranın huzurunda gerçekleşmesinden almıştır.
OSMANLI IRAN MUNASEBETLERINDE HUDUT BOYLARINDAKI KURT ASIRETLERININ ILTICA VE DEHALET MESELESI
Öz 19. yüzyılda Osmanlı ve İran devletleri arasındaki hudut anlaşmazlıklarını körükleyen ve hatta iki devleti savaşın eşiğine getiren temel neden Kürt aşiretlerinden kaynaklanan meselelerdi. İki devlet arasında Kürt aşiretlerinden kaynaklanan en önemli meselelerden biri de iltica meselesiydi. Osmanlı-İran hudut boylarında ikamet eden Kürt aşiretleri, tebaası oldukları devletle menfaatleri örtüşmediğinde bazı bahaneler öne sürerek karşı devlete iltica ve dehalet talebinde bulunmaktaydılar. İltica ettikleri devletin topraklarında da umduklarını bulamadıklarında veya yönetimle araları iyi olmadığında bu sefer tekrar eski yurtlarına dönme talebinde bulunmaktaydılar. Dönme arzusunda olduklarını eski tebaası oldukları devlete aracılar vasıtasıyla bildirdiklerinde çoğu zaman bu talepleri olumlu karşılanmış ve hatta kendilerine teminatlar dahi verilmiştir. Çünkü devlet için iltica eden bir aşiret, aynı zaman da asker ve vergi kazanımı ve boş olan yerlerin imar edilmesi anlamlarına gelmekteydi. Ayrıca iki devlet arasında 1843 ve 1847 yıllarında imzalanan I. ve II. Erzurum antlaşmalarındaki hükümler ve ihtilaflı yerler meselesi Kürt aşiretlerinin hudut boyundaki ehemmiyetini artırmıştı. Devletler kendilerine yapılan dehalet ve iltica taleplerine olumlu bakıp bu hususta bazı teşebbüslerde dahi bulundukları halde tebaaları olan aşiretlerin, diğer bir devletin topraklarına iltica etmelerine izin vermemişlerdir. İltica niyetinde olan tebaalarını bu
SİCİLL-İ OSMANÎ’YE GÖRE HARPUT ÜNLÜLERİ // HARPUTS FAMOUS PEOPLE ACCORDING TO SICILL-I OSMANI
Atatürk Araştırma Merkezi, 2015
ÖZET Tarihi ve kültürel birikimi bakımından büyük bir mirasa sahip olan Harput, eski çağlardan itibaren önemli bir yerleşim yeridir. Harput sırasıyla Hitit, Urartu, Roma, İran, Bizans, Arap, Çubukoğullan, Artuklular, Selçuk- lular, Dulkadirliler, Akkoyunlular, Safevi ve nihayet Osmanlı Devletinin idaresi altında kalmıştır. /Asırlar boyunca farklı medeniyetlerin hâkimiyetinde kalması buralarda farklı kültür ve medeniyetlerin izlerinin görülmesi sonucu- nu doğurmuştur. Özellikle 12. yüzyılın başlarından itibaren Harput’un tam bir Türk-İslam şehri hüviyetine büründüğü gözlemlenir. Bu tarihi süreç içinde diğer birçok Osmanlı sancağında olduğu gibi, Harput’ta da yaşadığı döneme iz bırakan ve yannlara adını yazdıran tarihi şahsiyetler çıkmıştır. İdari, askeri, mali alanların yanı sıra, beşeri ve müspet ilim alanında da birçok Harpudu şahsiyete rastlanır. Bu şahsiyetlerin tespitinde birçok kaynağa müracaat edilebilir. Ancak Mehmed Süreyya tarafından kaleme alman “Sicill-i Osmanî” adlı eserin Osmanlı Devleti’nin çeşidi alan ve kademelerinde görev yapmış ünlü şahsi- yetlerle ilgili tespideri önemli bir yere haizdir. Bu bağlamda Mehmed Sürey- ya’nın eserinde adı geçen Harput kökenli ünlü şahsiyetlerin kısa biyografileri ile Osmanlı devlet ve ilim hayatına katkılarının; Harput tarihinin bir yönü- nün tespitine ve aydınlatılmasına vesile olacağı düşünülmüştür. Sicill-i Osmanî’de herhangi bir sebeple adı geçen Harpudu ünlü şahsi- yeder doğal olarak her alanda kendini göstermektedirler. Ulemâ ve ümera sınıfından birçok görevlinin ilgili eserde kısa biyografilerine rasdamak mümkündür. Osmanlı Devleti’nde en yüksek makamlardan biri olan vezirliğin yanı sıra; vali, miralay, sekban başı, kapıcı başı, yeniçeri ağası, ağa kethüdası, mutasarrıf, defterdar, nişancı, mültezim, evkaf nazırı vs. gibi önemli memu- âyetlerde bulunan bu HarpuÜu şahsiyetlerin çeşitli Osmanlı şehirlerinde veya merkezde görev yaptıkları görülmektedir. Kaza merkezlerinde oturan ve devlet adına yargı görevini yürüten kadı- Iar ve kadıların adına bu görevi üstlenen naibler arasında da Harputlu olan- lara rastlanır. Osmanlı Devleti’nde tedâsat yani öğretim müderrisler tarafın- dan yürütülmekteydi. İlmiye sınıfının önemli mensuplarından olan müderris- ler, mollalar, dersiâmlar vs. ve eğitim kuruluşlarını yönetmek üzere meydana getirilen Meclis-i Maarif azalan arasında da Harputlu isimler görülmüştür. Bu çalışmamızda, herhangi bir sebeple Harput dışında bulunan ve bu- lunduklan yerlerde doğan Harputlu şahsiyetlerin çocuklanna yer verilmemiştir. Çalışmamızda; Mehmed Süreyya’nın “Sicill-i Osmanî” adlı eserinde adı geçen Harputlu ünlü şahsiyetler tespit edilerek, olabildiğince diğer kaynak- lardan da desteklenerek kısa biyografileri verilmeye çalışılmıştır. Böylelikle Harput kökenli şahsiyetlerin Osmanlı Devleti’nin idari, asken, mali, ilmi ve dini hayatına katkıları tespit edilerek, Harput’un bir ilim ve kültür şehn ol- masının bu şahsiyetlenn yetişmesine etkilerine dikkat çekilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sicill-i Osmanî, Harput, ümera, ulema, kültür. ABSTRACT With a great heritage, Harput has been a significance settlement since antcient times in terms of history and culture. Harput respectively remained under the control of Urartu, Roman, Persian, Byzantine, Arab, Çubukoğul the Artukids, Seljuks, Dulkadir, Akkoyunlus, Safavid and finally of the Ot- toman State. Harput has been remained under the domination of different civiliza- tions for centruies. For that reason it is quite normal to see traces of different cultures and civilizations in Harput. It is observed that Harput has been im- porsoneted a complete identity of the Turkish-Islamic city especially since the beginning of the 12th century. Historical figures who have left traces of their times and printed the name of the future were seen in Harput as in many other Ottoman Vilayets during this historical period. Many Harput figures were seen of administra- tive, military and financial as well as the field of humanities and positive sci- ence. Many sources can be examined to identify these figures. However, penned by Mehmed Süreyya Sicill-i Osmani has a signifiance place on this topic. It is thought that the biographies of Harput figures who were seen in Mehmed Süreyya’s work would be a good mean to idetify one part of Harput history. Harput figures whose names were anyway seen in Scill-i Osmani natu- rally reflected in every field. It is possible that the biographies of a lot of 01F1- cials from the class of scientists and military can be seen. These Harput figures who have been in important posts in civil servises can be seen in many cities of the Ottoman State as vizier of the Ottoman Empire, one of the highest authorities as well; governor, colonel, sekban head, the head concierge, janissaries network, the network of chamberlain, governor, defterdar, sniper, Fevga, minister of foundations. Harput figures can also been seen among the judiiaries and the regents who serve on the behalf of judiciaries. Additionally Harput figures are seen among the science profesors, mullahs, dersiamlar etc. In this study, the children of Harput figures who were born out side of Harput for any reason were not seen. Key Words: Sicill-i Osmani, Harput, Commanders, scholars, culture.
HARPUT ULEMASINDAN BİLİNMEYEN BİR ÂLİM: DELLALZÂDE MÜFTÜ HACI MEHMET EFENDİ
DİYALEKTOLOG, 2019
ÖZET Tarihin her döneminde önemli bir yerleĢme merkezi olan Harput, bölgesinin bir ilim ve irfan yuvası olmuĢtur. Bu yönüyle Harput‟tan yüzyıllar boyunca birçok manevi Ģahsiyet, ilmi ve edebi Ģahsiyet, bestekâr ve müzisyen, askeri ve siyasi Ģahsiyet yetiĢmiĢtir. Harput‟un yetiĢtirdiği ilmi ve manevi Ģahsiyetlerden biride Dellalzâde Müftü Hacı Mehmet Efendi‟dir. Dellalzâde Müftü Hacı Mehmet Efendi, 1805 yılında Harput‟ta doğmuĢtur. Harput ve Ġstanbul‟daki tahsil hayatından sonra Harput‟ta Süleyman PaĢa Medresesi müderrisliğine tayin edilmiĢtir. Müderrislik görevinin yanı sıra uzun yıllar Harput ve Mamuretülaziz Vilâyeti Müftülüğü görevinde bulunmuĢtur. Bu arada birçok talebe yetiĢtirmiĢtir. Dellalzâde Müftü Hacı Mehmet Efendi, 1900 yılında Harput‟ta vefat etmiĢtir. Bu çalıĢmada, XIX. yüzyılda Harput‟ta yetiĢen en önemli müderris ve müelliflerden biri olan Dellalzâde Müftü Hacı Mehmet Efendi‟nin hayatı, eserleri ve onun Harput uleması içindeki yeri ele alınmıĢtır. Anahtar Kelimeler: Harput, Medrese, Müderris, Müftü, Dellalzâde Müftü Hacı Mehmet Efendi AN UNKNOWN SCHOLAR FROM THE HARPUT CLERĠAL: DELLALZADE MÜFTÜ HACI MEHMET EFENDĠ ABSTRACT Harput, which is an important settlement center in every period of history, has been a science and wisdom nest of its region. From Harput, which a distinguished example of Turkish culture, many spiritual personalities, scientific and literary figures, composers and musicians, military and political figures have been trained throughout the centuries. One of the scholarly and spiritual figures trained by Harput is Dellalzâde Mufti Hacı Mehmet Efendi. Dellalzâde Müftü Hacı Mehmet Efendi was born in 1805 in Harput. After his life of education in Harput and Istanbul. He was appointed as a professor of Suleyman Pasha Medrese in Harput. In addition to his duty as a professor, he served as the Mufti of Harput and the Mamuretülaziz Province for many years. Meanwhile, he has trained many students. Dellalzâde Mufti Hacı Mehmet Efendi died in 1900 in Harput. In this study, it wil be tried to explain the life of Dellalzâde Mufti Hacı Mehmet Efendi, one of the most important professors and writers who grew up in Harput in the 19th century, and his place in the Harput Clerical. Keywords; Harput, Madrasah, Professor, Mufti, Dellalzade Müftü Hacı Mehmet Efendi.
OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDAN FRANSIZ MANDASINA SURİYE
Bu çalışma, Suriye’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan Fransa mandasına geçiş sürecini siyasi, toplumsal ve kültürel boyutlarıyla ele almayı amaçlamaktadır. Osmanlı’nın patrimonyal bürokrasi sistemi ve millet politikası, Suriye’nin idari yapısında belirleyici olmuş, ancak Birinci Dünya Savaşı sonrası Fransa’nın manda yönetimi altında “böl ve yönet” stratejisiyle ulusal kimlik oluşturma çabaları sekteye uğratılmıştır. Çalışma, Osmanlı’nın idari mirası ile Fransız manda yönetiminin toplumsal yapıyı nasıl dönüştürdüğünü ve bağımsızlık mücadelesinin bu bağlamdaki önemini tarihsel bir perspektifle incelemektedir.