II.ABDÜLHAMİD'İN İLK YILLARINDA MECLİS ve MEŞRUTİYET KAVRAMLARI ÜZERİNE BAZI TESPİTLER (original) (raw)

II. MEŞRUTİYET'İN İLANI VE II. ABDULHAMİD'İN HAL'İ

Tanzimat Dönemi reformlarıyla birlikte, Osmanlı devletinin geleneksel kurumlarında önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişikliklerin içindeki en önemli özelliklerden bir tanesi, İdari yapıyı ilgilendirmesidir. İdari yapılanma, Batı'dakinin benzeri olacak şekilde bir merkezi yapılanma ile hazırlanmaya başlanmıştır. Merkezin güçlenmesi, merkezi otoriterliğin doğuşunu hazırlamıştır. Batı, bu tarz otoriterliği sivil kurumlarıyla aşıp despotizme gidişin önünü kapamıştır. Osmanlı, için bu tür kurumlardan bahsetmek mümkün değildir. Ancak hemen belirtmeliyiz ki, Tanzimat ile birlikte güçlenen merkezi otorite Padişah odaklı değildir. Önceden Padişah'ın şahsında olmak üzere tek elde toplanan otorite, bu yeni dönemde başka alanlara kaymıştır. 1 Osmanlı Devleti'nde 18.yüzyılın son çeyreğinde başlangıçta askeri odaklı gelişmeler olarak başlayan yenilik hareketleri, 19.Yüzyılın ilk yarısında Tanzimat Fermanı ile çok yönlülük kazanarak siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda da etkisini göstermiştir. Bu gelişmeler içerisinde siyasi bir kimlik kazanarak ortaya çıkan gelişmelerden bir tanesi de, Yeni Osmanlılar hareketidir. Bu hareketin öncesin de siyasi muhalefet konusunda ortaya çıkan ilk kayda değer olay Sultan Abdülmecid'eKuleli Vakası olarak bilinen darbe girişimiydi. 2 Bazı yazarlara göre bu girişim anayasal ve parlamenter yönetime giden yoldaki ilk girişim olmuştur. Ancak girişimde bulunanların aklında bir amaç ya da program yoktu, aksine onlar Hristiyanlara verilen tavizlere karşı çıkıyorlardı. Bu kişiler bir ilkenin savunucusu 1

II.ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE BİR MEHDİLİK İDDİASI

II.ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE BİR MEHDİLİK İDDİASI, 2020

Yazar, bu kitabında; Halepli Muhammed vakası bize ne söylemektedir? Tarihin akışı içinde bir sosyal hareket için neredeyse emekleme dönemi olarak değerlendirilebilecek üç aylık bir zaman aralığına sıkışmış ve hiçbir ardı etki bırakmamış, sıradan insanların sürüklediği sıradan bir hareketin bize bir şey söyleme imkanı var mıdır? sorusuna “evet vardır” cevabını verecektir. Zira ister sıradan ister sıra dışı olsun her tarihsel olay bize bir şeyler anlatmaktadır ve Halepli Muhammed’in hareketinin bize anlattıklarının değeri de esasında tam da onun önemsiz gözüken özelliğinden, sıradanlığından kaynaklandığını iddia etmektedir. Bu mehdilik iddiasının başlangıç yeri Osmanlı İmparatorluğu’nun vilayetlerinden Halep sınırlarında bulunan Huveyz ve Cemmasiyye köylerinde yaşanmıştır. Olayın ana merkezi Cemmasiyye köyüdür. Bunun ana sebeplerinden biri mehdilik iddiasında bulunan Halepli Muhammed B. Süleyman’ın burada yaşaması ve yaşanılan olaylar doğrultusunda buradan harekete geçmesidir. Yazar, kitabı kaleme alırken tezini; toplumsal olayların din/ ideoloji, ekonomi, politika vb. gibi tek bir sebepten ortaya çıkmadığını toplumun psikolojik durumuyla birlikte din/ ideoloji, ekonomik sebeplerle birlikte birleştiğinde ve toplumsal hareket liderinin zaman içerisinde yaşanan olayları profesyonelce yöneterek karizmasını güçlendirmesi gerektiğini, lider karizması, olaylar ve sebepler tam oluştuğunda harekete geçilmesi durumunda daha etkili ve ulusal bir hareket ortaya çıkacağı fikrini savunmuştur.

II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE MÂBEYN-İ HÜMÂYÛN'UN ÇALIŞMA USULLERİ VE KURUM ÇALIŞANLARININ GENEL ÖZLÜK DURUMLARI1

Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi (CUJOSS), 2018

II. Abdülhamid dönemi, Osmanlı Devleti’nin problemlerle dolu son zamanlarına denk gelmiştir. Özellikle yönetimle ilgili hemen her alanda bir kargaşa söz konusu olmuştur. Üstelik, Tanzimat ve Islahat fermanlarının ilanıyla daha da derinlik kazanan reform gayretleri, ülke içerisinde ve dışarısındaki karışıklıklarla birlikte ilerlemek zorunda kalmıştır. Bu noktada Padişah, devlet işlerinin, mümkün olduğunca tek merkezden idare edilmesini ve böylece yönetimin tüm erklerinin kendisinde toplanmasını tercih etmiştir. Bunun için önce anayasayı askıya almış; ardından yönetim mekânı olarak Dolmabahçe Sarayı yerine Yıldız Sarayı’nı belirlemiştir. Bundan sonra II. Abdülhamid, özellikle saltanatının ilk on beş yılında mükemmel bir seviyeye getireceği ve birçok birimden oluşan bir Saray teşkilatı olarak Mâbeyn-i Hümâyûn’u yeniden yapılandırmaya başlamıştır. Böylece, II. Abdülhamid’in gerek özel gerekse resmî işleri için, yetkileri ve fonksiyonu Bâbıâli’nin çok üzerinde olan bir yönetim teşkilatı ve biçimi, tarihteki yerini almıştır. Söz konusu kurum zamanla, kâtipler dışında kalan diğer çalışanları da kapsayan genel bir nizamnâmeye sahip olmasa da, her birimin kendi içinde bir hiyerarşiyle hareket ettiği karaktere doğru evrilmiştir. Ayrıca Mâbeyn personeli, ait oldukları birimde yaptıkları işler dışında çeşitli görevleri de üzerlerinde bulundurmuşlardır. Diğer taraftan, buradaki görevleri sona eren çalışanlar, emekli olduktan sonra, özellikle maaş ödemelerinde birtakım sorunlarla karşılaşmışlardır. Bu çalışma, Mâbeyn-i Hümâyûn’un II. Abdülhamid döneminde geçirdiği dönüşümü, Kurumun kendi çalışma esaslarını ve Kurum çalışanlarının içinde bulundukları çeşitli özlük durumlarını ele almayı amaçlamıştır. Çalışmada kullanılan başlıca kaynaklar; Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki konuyla ilgili belgeler, Ali Akyıldız’ın DİA’da yer alan makalesi, Carter V. Findley’in Kalemiyeden Mülkiyeye Osmanlı Memurlarının Toplumsal Tarihi adlı eseriyle, Örikağasızâde Hasan Sırrı’nın Sultan Abdülhamid Devri Hâtırâları ve Saray İdaresi ile Tahsin Paşa’nın Sultan Abdülhamid, Tahsin Paşa’nın Yıldız Hâtırâları isimli eserler olmuştur. Mâbeyn-i Hümâyûn’la ilgili derli toplu bir çalışmanın yapılmamış olması nedeniyle, bu incelemeyle, söz konusu kurumun bir nebze de olsa aydınlatılmasına katkı sağlanması umut edilmiştir.

İSLAM'IN İLK YILLARINDA EMNİYET VE ASAYİŞ İŞLERİ

Public Security and Safety Activities in the Early Years of Islam This study investigates the institution of public security and its structure in the period of the Prophet Muhammad and the first-four Caliphs. This institution concerns the judicial events in society. There was not any institution of security in the Jahiliyya period because the Arabs at that time were not in need of it. In the period of the Prophet Muhammad, the activities of security completely consist of the protection of Prophet and Medina. The guards of this period are named "Haras" and "Asas". In the period of the first-four Caliphs, this institution generally appears as "Shurta" and "Ahdath" and "Meuna" and "Jilvaz" rarely in addition to "Haras" and "Asas". This organization was formed first in the period of Caliph Umar and developed in the time of Caliph Uthman. In this period, the institution performed whole activities of contemporary institution of police force. GİRİŞ Bu çalışma, İslâm'ın tebliğ edilmeye başladığı devir yani Asr-ı Saadet ile ilk dört halife dönemi toplumundaki adlî vakalara asayiş açısından bakan ve toplumsal olaylara müdahale eden emniyet görevlilileri (polis, bekçi, muhafız) ve ilgili teşkilatın işleyişi ve özelliklerini ele almaktadır. İleride göreceğimiz gibi, bilhassa başlangıçta, herhangi bir teşkilattan çok, sadece emniyeti ilgilendiren güvenlik durumlarının mahiyetini ve görevlilerini incelemek durumunda olacağız. Çalışmamızın, tüm tarihî kurumlar hakkında yapılan çalışmalarda rastlanan bir takım problemleri beraberinde getirdiği kabul edilmelidir. Bunların başında terminoloji gelmektedir. İleride ifade edeceğimiz gibi, öncelikle o dönemde-* Bu çalışma, yüksek lisans tezimdeki bir bölümün yeniden gözden geçirilmiş ve ilavelerle genişletimiş halidir.

OSMANLI’DA BAŞLIĞIN YERİ: II. ABDÜLHAMİD VE II. MEŞRUTİYET DÖNEMLERİNDEKİ ŞAPKA YASAĞI UYGULAMALARI

Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2023

Osmanlı-Türk modernleşmesinin en tartışmalı konularından biri başlık meselesidir. II. Mahmud döneminde ilk kez başlara giydirildiğinde ciddi tepkilere neden olan fes, zamanla dini bir hüviyet kazanmış ve Osmanlılık simgesi haline gelmiştir. Kültürel saiklerden dolayı, Osmanlıların zihin dünyasında, fes ile 19. yüzyılda İmparatorluğun birçok yerinde görülen Avrupalıların şapkası arasında bir karşıtlık ilişkisi kurulmuştur. Bu çalışmada, 1876-1914 yılları arasındaki şapka yasağı uygulamalarını içeren arşiv belgeleri etrafında Osmanlı’da başlık sorunu ele alınmaktadır. Ayrıca şapka giyilmemesi için tedbirlerin alındığı bölgelerin özellikleri, şapka giyenlerin meslekleri ve mensup oldukları sosyo-ekonomik çevreler, fes ve şapkaya dair algıyı net bir şekilde ortaya koyan ifadeler ve şapka yasaklarında etkili olan nedenler ortaya konulmaktadır. Bu çalışma, bu kültürel ve tarihsel arka planı göz ardı etmemekle birlikte, II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet dönemlerindeki şapka yasağı uygulamalarında, asıl belirleyici unsurun siyasal konjonktür olduğunu ortaya koymaktadır. İslamcılık politikası güden ve hilafeti öne çıkaran II. Abdülhamid fes gibi sembolik unsurlara önem vermiştir. Bu dönemde, İmparatorluğun kritik vilayetlerinin kopmasından duyulan endişe nedeniyle, fese, bu bölgelerde devletin varlığını gösteren bir “egemenlik” simgesi önemi atfedilmiştir. II. Meşrutiyet dönemindeki uygulamalar ise asayiş sorunu ve henüz tahkim edilmemiş bir rejimin güvenliğine yönelik kaygılardan etkilenmiştir. İttihat ve Terakki Fırkası, halkın galeyana getirilerek Meşrutiyet karşıtı bir harekete sevk edilebileceğinden endişe etmiştir.

SİCİLL-İ AHVAL DEFTERLERİNE GÖRE II. ABDÜLHAMİD DEVRİ MÂBEYN MÜTERCİMLERİ

MABEYN TRANSLATORS IN THE PERIOD OF ABDULHAMID II ACCORDING TO THE BOOKS OF SICILLI-I AHVAL, 2022

Abstract The end of the 19th century was a period in which communication and information gained great momentum. The spread of the telegram accelerated interstate relations, and magazines and newspapers turned into media where communication and world politics were followed intensively and at the same time turned into propaganda tools. With the proliferation of the printing presses, the number of books published increased. During the reign of Sultan Abdulhamid II, who attached great importance to foreign affairs, the Office of Tahrirât-ı Ecnebiye (Foreign Articles) Registry and the Mabeyn Translation Office operated actively in Mabeyn (Chamberlain’s Office). The Translation Office, which translated books, magazines, newspapers, official and private letters and documents published in foreign languages, had an important function over time. The translators employed there would follow the news in the newspapers, articles in the magazines as well as newly released books and report them to the Sultan. The translators, who followed the European press day by day, translated the prominent books in the year they were published and read them to the sultan. The translators translating from English, French, German, Russian, Spanish, Arabic and Persian languages played an important role in Sultan Abdulhamid Han's giving direction to the world politics and shaping the Ottoman cultural life. The identities and records of the translators employed in this unit are noteworthy as a research topic. It has been determined that there is no tidy study about Mabeyn Translators in the literature. In this study, Sicill-i Ahval (Registers of Curriculum Vitae) books and other archive documents in the Ottoman Archives, which were the personal files of civil servants, will be examined and observations will be made about these translators. Some of the salaried translators working in the Translation Office have been identified as follows: Abdullah Bey, Abdullah Sıddık, Ahmed Nermi, Ancelo, Bogos, Corci, Doctor Louis Sabuncu, Hikmet Bey, İbrahim Hakkı, Malyakas, Mehmed Izzet Bey, Mehmed Said Bey, Memduh Bey, Rasim Bey, Safer Efendi, Rıza Bey, Nişan Saferyan Efendi, Macid Bey, Ohannes Efendi and Veli Bey. Keywords: Translation Studies, Translation History, Mabeyn-i Humayun, Translation Office, Translation

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI MEDRESELERİNDE REFORM ÇABALARI VE MERKEZİLEŞME

As with every aspect, the Second Constitutional Era is an efficient period in terms of educational reforms. During this period, many reforms were made about madrasas that failed to fulfill the needs. In this context, Medâris-i İlmiye Regulations were applied in 1910. Then a new period of madrasas began. In accordance with the Islah-ı Medâris Regulations which were implemented by Shaykh al-Islam Mus-tafa Hayri Efendi's efforts in 1914, all madrasas in İstanbul were reorganized under the name of Dar al-hilâfeti'l-aliya. Thus, madrasas were to be centrally administered. In addition to these changes, new arrangements were made about the madrasas by Shaykh al-Islam Musa Kazim Efendi in 1917. Besides these official efforts, many scholars suggested their viewpoints on how to reform madrasas. All these innovation accelerated a process of centralization in madrasas. In this study, I tried to reveal the status of and perspectives about the madrasas in the Second Constitutional Era, reviewing projects and ideas in this regard.