Tokat ve Amasya'daki Bazı Geç Dönem Duvar Resimlerinin Biçim Açısından Değerlendirmesi [The Assessment of Some Late Period Wall Paintings in Tokat and Amasya in terms of Their Artistic Form] (original) (raw)

Tokat ve Amasya'daki Bazı Geç Dönem Duvar Resimlerinin Biçim Açısından Değerlendirmesi

Art-e Sanat Dergisi, 2020

18. yüzyılın başındaki sanat alanındaki değişimler, yüzyılın ortasından itibaren, örgelerin stilize tekrarlarına bağlı geleneksel kalem işi tekniğinin kullanıldığı duvarlara aktarılmaya başlamıştır. Duvarlar, abidevi boyutlardaki tasvirlerle yepyeni bir anlayışı sunmaya başlamıştır. Bu anlayış, dekoratif kalem işi icralarının yerine veya yanı sıra manzara anlamında yeni sanat pencereleri sunmaya başlamıştır. Biz bu çalışmada, Tokat-Amasya yöresine ait toplamda 11 farklı yapıda yer alan minyatür ve manzara evrenleri arasında kalmış geçiş dönemi örnekleri üzerinde yoğunlaşarak bölgenin yenileşme dönemi duvar resimlerinin bütünlüğü hakkında konu, üslup ve biçim üzerinden tartışacağız. Ayrıca resimlerin konumlandırılışı, tarihlendirmesi, özgünlük durumları, işçilikleri ve sanatçıları ile üslup ve biçim tartışmasını destekleyeceğiz. İncelenen eserlerde bölgede çalışan tek bir sanatçı veya belli bir akım oluşturacak resim atölyesi veya okuldan söz edilebilir. Ancak eserler arasında tam anlamı ile biçim benzerliğinden bahsetmek ya da sanatçı/sanatçıları tanımlayacak kesin belgelerden bahsetmek zordur.

Osmanlı Duvar Resimlerinde Antik Kent Kalıntılarının Bir Tema Olarak Kullanılması Üzerine

Journal of Humanities and Tourism Research, 2023

Antik yapıların ve kalıntılarının resim sanatında bir tema olarak kullanılması 19. yüzyılda olağan bir durumdu. Avrupa'da Rönesans düşüncesinin Antik çağa olan ilgisi bilim, felsefe, edebiyat gibi alanların yanı sıra ilgisi bu unsurların resim sanatına yansımasıyla da kendini göstermişti. Fransız ihtilalinin getirdiği milliyetçilik ve ulus devlet modeli toplumların köklerini aramasına ve geçmiş medeniyetlerin izlerini sürmesine neden olmuştu. Mısır'ın Napolyon orduları tarafından işgalinin ardından arkeolojiye olan ilginin artması Avrupalılar için kesintisiz bir şekilde antik dönem ve kentlerinin gündemde kalmasını sağlamıştı. 19. yüzyılın oryantalist sanatçıları antik kent betimlemelerine resimlerinde geniş yer ayırmış, yeni ve etkin bir ifade aracı olan fotoğraf arkeolojik alanların görüntülerinin hızla yayılmasına neden olmuştu. Çalışmada, öncelikle antik kent kalıntılarının batı resminde bir tema olarak geçmişine yer verdikten sonra 19. yüzyılda Osmanlıların konuya olan ilgileri ve Osmanlı duvar resimlerinde antik kent kalıntılarının yansımaları üzerinde durulmuştur.

19. Yüzyıl Osmanlı Duvar Resimlerinde Yeniliğin ve Değişimin Sembolü Tasvirler - [The Symbol of Novelty and Change: Images in 19th Century Ottoman Wall Paintings]

XX. ULUSLARARASI ORTAÇAĞ VE TÜRK DÖNEMİ KAZILARI VE SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ (2-5 Kasım 2016), 2017

18. ve 19. yüzyıl boyunca önce başkent İstanbul’da, sonrasında ise Anadolu ve Rumeli’de görülen duvar resimleri, Osmanlı resim sanatının yaygın türü olan resimli el yazmalarından farklı olarak konu, üslup ve ikonografileriyle birçok yapıda yerini alır. Çoğunlukla sarayın önderlik ettiği konu repertuarı, Barok ve Rokoko bezemeler arasına yerleştirilirken, kimi zaman da oldukça sade çerçevelerin içinde görülür. 18.yüzyılın başlarından itibaren yapıların duvarlarına resmedilen hacimli çiçek ve meyve tasvirleri zamanla bezeme unsuru olmaktan çıkıp, resim anlayışına yönelik ilkeleri içinde barındırarak farklılaşmış ve kısa sürede imparatorluğun tüm topraklarına yayılmıştır. Bu dönemde manzara, natürmort ve dini tasvirlerin yanı sıra modern araç-gereç ve günlük yaşam eşyalarının da duvar resimlerinde betimlendiği görülür. Osmanlıların değişen dünyasının ve modern yaşama duydukları ilginin bir yansıması olan söz konusu tasvirler bu çalışmanın ilgi alanını oluşturmaktadır.

19. Yüzyıl Seyyahlarının Mimarlık Tarihi Yazımına Katkısı: W.J. Hamilton ve W.F. Ainsworth’un Anlatımıyla Tokat ve Amasya

Beşeri Bilimler Ekseninde Güncel Araştırmalar: Kuramlar, Kavramlar, Uygulamalar, 2020

Anadolu her dönem yabancı seyyahlar tarafından çeşitli sebeplerle ziyaret edilmiştir. Bu seyyahlar tarafından yayımlanan makaleler ve seyahatnameler, dönemin Anadolu’sunun sosyolojik, kültürel, idari, ekonomik, mimari, arkeolojik ve coğrafi özellikleri hakkında bilgi sağlayan temel kaynaklar olmuşlardır. 18. ve 19. yüzyıllarda coğrafya biliminin ilerlemesi ve keşiflerin artmasıyla yabancı seyyahların Anadolu’ya yaptıkları ziyaretler artmıştır. Özellikle 19. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’da kurulan coğrafya toplulukları Anadolu’nun daha yoğun ve sistematik şekilde araştırılmasının önünü açmıştır. Bu kapsamda, geçmişi çok öncelere dayanan fakat resmi olarak 1830 yılında Londra’da kurulan, orijinal adı The Royal Geograpical Society (RGS) olan Kraliyet Coğrafya Topluluğu bünyesinde Anadolu’da çokça keşif yapılmıştır. Topluluğun ilk yıllarında İngiliz seyyahların, Anadolu’nun fazla araştırılmamış olan orta kesimleriyle yakından ilgilendiği görülmektedir. Bu kapsamda, bir jeolog olan topluluk üyesi William John Hamilton, 1836 yılında Anadolu’ya yaptığı seyahatte, özellikle Orta Karadeniz bölgesine odaklanmış ve yazılarında, ziyaret ettiği yerlerin coğrafi özelliklerinin yanı sıra arkeolojik kalıntılarına da yer vermiştir. Cerrah, seyyah, jeolog ve coğrafyacı olan William Francis Ainsworth ise RGS’nin desteği ile 1838-1940 yılları arasında Orta Karadeniz bölgesi dâhil olmak üzere Anadolu’nun büyük bir bölümünde kapsamlı gözlemlerde bulunmuştur. Ziyaretleri sırasında bulunduğu kentlerin yerleşimi, mimarisi ve arkeolojik mirası hakkında bilgiler aktarmıştır. Hamilton ve Ainsworth’un gezileri hakkında yayımladıkları yazılar, iki seyyahın da güzergâhında bulunan Tokat ve Amasya kentlerinin 19. yüzyılın ilk yarısındaki fiziki durumları hakkında bilgiler vermekte; harita, gravür gibi görsel belgelerde dönemin kent görünümleri ve konumlarına ilişkin veriler sunmakta ve mimari yapılara ve arkeolojik kalıntılara ilişkin gözlemler iletmektedir. Bu çalışmada, bahsi geçen seyyahların Tokat ve Amasya güzergâhı üzerinde yaptıkları seyahat ve bu kentler hakkında yazılı ve görsel belge olarak sundukları gözlemlerin mimarlık tarih yazımına katkısı incelenecektir.

Türk Çi̇ni̇ Sanatinda Uygulanan Renk, Moti̇f, Desen Ve Kompozi̇syon Özelli̇kleri̇ni̇n Sultan I. Ahmed Türbesi̇ Duvar Çi̇ni̇leri̇ Örneği̇nde İncelenmesi̇

Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2022

Öz: Çini, Türk sanatında iç ve dış mimari süslemenin en önde gelen öğelerinden biridir. Çini sanatı Anadolu'ya Selçuklular eliyle getirilmiştir. Bu dönemde çini sanatında renk, teknik, kompozisyon ve desen açısından çok başarılı denemeler ortaya konmuştur. 12.-13. yüzyıllarda çok güzel örnekler ortaya konmuştur. Osmanlı döneminde de zirveye ulaşmıştır. 14.-15 yüzyıllarda önceki dönemlerden devralınan çeşitli tekniklerle gelişimini sürdüren Osmanlı çini sanatı, 16. yüzyılda devletin ekonomik gücünün de etkisiyle doruk noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde sıraltı çini tekniği en başarılı şekilde eserlerde uygulanmıştır. Motif, desen ve kompozisyonlar geliştirilmiş, yeni üsluplar eklenmiştir. Klasik dönemde kullanılan ana renkler kobalt mavi, turkuaz, zümrüt yeşili ve mercan kırmızı olmuştur. Cami, türbe, saray, köşk, çeşme gibi dini ve sivil mimari yapıların iç ve dış yüzeyleri üstün nitelikli çinilerle kaplanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Osmanlılar Dönemi'nde renk, motif, desen ve kompozisyon olarak doruk noktasına ulaşan çini sanatının bu özelliklerini klasik dönemin sonunda inşa edilen Sultanahmet Türbesi örneğinde inceleyip, genel hatlarıyla ortaya koymaktır

Kapadokya'da Osmanlı Dönemi Duvar Resimlerinde Kent Tasvirleri City Depictions on Wall Paintings in Ottoman Period in Cappadocia

Mediterranean Journal of Humanities, 2014

Bu çalışmada Kapadokya bölgesi şehirlerinden Kayseri ve Nevşehir'e bağlı merkezlerdeki konutlarda bulunan duvar resimleri içinde kent tasviri içerikli olanlar ele alınmıştır. Bölge içinde yer alan Niğde, Aksaray, gibi merkezlerde Osmanlı döneminde yapılmış duvar resmi örneğine rastlanmamıştır. Duvar resimleri 18. yüzyılın son çeyreğiyle birlikte Osmanlı kültürü içinde önce başkent İstanbul'da ve neredeyse eş zamanlı olarak imparatorluğun tüm eyalet ve merkezlerinde görülen bir resim akımıdır. İstanbul'daki örneklerde görülen kentsel tasvirlerde Boğaziçi, Haliç manzaralarının yanı sıra hayali kent ve egzotik manzaralarla da karşılaşılır. Kayseri ve Nevşehir'deki örneklerde İstanbul ve Edirne manzaraları en çok rastlanan konulardır. Öte yandan örneklerden birinde bir Avrupa şehri betimlenmişken, Kayseri'deki bir örnekte de Kayseri şehir meydanı resmedilmiştir. Bazı örneklerde İstanbul manzaradan ziyade bilinen camileri veya saraylarıyla betimlenmeye çalışılmıştır. Üslûp itibariyle resimler, geleneksel minyatür tekniğiyle batılı resim anlayışının arasında bir yerdedir. Ancak bazı azınlık evlerindeki örneklerde batı resmine yaklaşan bir perspektif anlayışı ve renk kullanımı dikkati çeker. Bu resimlerin taşraya yayılışında en önemli etkenin başkent İstanbul'la ticari ilişkileri bulunan tüccarlar olduğu gözlenir. Nevşehir'den İstanbul'a çalışmaya giden Müslüman ve gayrimüslimler memleketlerine dönüşlerinde inşa ettirdikleri gösterişli konakları bu tür manzaralarla bezetmişlerdir. Ayrıca Kayseri'de güçlenmiş kimi yerel yöneticilerin de İstanbul'daki saraya öykünerek bu tür resimler yaptırdıkları veya vaktiyle İstanbul'da sarayda memuriyette bulunmuş bürokratların memleketlerine döndüklerinde orada yaşadıkları hayata özenerek bu resimleri yaptırmış olabilecekleri ileri sürülebilir.

Batı Türkistan Duvar Resimleri Üzerine Bir İnceleme

Uluslararası Sosyal ve Beşeri Bilimler Konferansı, Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları, Editör Leyla Aydemir, Karadeniz Teknik Üniversitesi, ISBN: 978-605-2271-06-3, Trabzon, 2017

Along the great Silk Road, numerous cities and palaces of cultural heritage survive as witnesses to the mingling of indigenous cultures in West Turkistan. One type of surviving witness is mural painting. The pieces of murals have survived today reveal the existence of a comprehensive art of painting and a common style that develop in Central Asia. Transoxiana, Khwrizm and Fergana regions of Western Central Asia have an important impact in the development of the science and art of the Turkish Islamic world. This paper is covered an area of present-day Turkmenistan, Uzbekistan, Kyrgyzstan, Tajikistan, Kazakhstan, Afghanistan in the north of Hindukush mountains and northeast Iran in the western part of Asia. It refers to murals dating from the 4th century to the 9th century AD. It is focused on the origins of Western Central Asian painting and is examined the mural painting centers in Western Central Asia. It concluded with an evaluation of the common features of the West Central Asian mural painting style. İpek Yolu’nun geçtiği Batı Orta Asya topraklarında bulunan şehirlerin saraylarında ve konut yapılarında pek çok duvar resmi bulunmuştur. Bu resimler çeşitli kültürlerin ve etnik grupların ortak ürünleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüze ulaşmış duvar resmi parçaları Orta Asya topraklarında gelişen ve ortak bir üslubu da içinde barındıran kapsamlı bir resim sanatının varlığını göstermektedir. Batı Orta Asya’nın Maveraünnehir, Harezm ve Fergana bölgeleri, Türk İslam dünyasının bilim ve sanatının gelişmesinde önemli bir yere sahiptir. Türk İslam dünyasına yön veren, dünya tarihine büyük çapta etkide bulunan siyasi güçler de bu topraklarda doğmuş ve başka yerlere doğru uzanıp yayılmıştır. Bu araştırma Asya’nın batı bölgesindeki bugünkü Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan ve Hindukuş dağlarının kuzeyindeki Afganistan ile kuzeydoğu İran’ı kapsayan bir alanda bulunan M.Ö. 4. yüzyıl ile M.S. 9 yüzyıl arasına tarihlendirilen duvar resimlerini konu almaktadır. Batı Orta Asya resminin kökenleri üzerinde durularak Batı Orta Asya’daki duvar resmi merkezleri incelenmiştir. Batı Orta Asya duvar resim üslubunun ortak özellikleri hakkında bir değerlendirme ile sonuçlandırılmıştır.