YÜCELCİLERİN İDAMI BİR NÜFUS MÜHENDİSLİĞİYDİ (original) (raw)
Related papers
TÜRK YUNAN NÜFUS MÜBADELESİ SIRASINDA TİFÜS
Atatürk Yolu Dergisi, 2021
Infectious diseases, which are common during the war and migration periods, also appeared during the Turkish-Greek Population Exchange. To carry out exchange works, a Ministry including a large staff named as Exchange, Reconstruction and Settlement was established and, due to insufficient health infrastructure of newly established Turkish Republic, it was also required the help of Red Crescent for health affairs. In accordance with the work program between the Exchange, Reconstruction and Settlement Ministry and the Red Crescent, the health checks of the exchanges have been largely transferred to the Red Crescent. There were appointed boards for health checking of emigrants at embarking piers in Greece and unshipping piers in Turkey, and hospitals and dispensaries were opened with enough doctors and nurses. One of the infectious diseases observed between emigrants was typhus which had no protective vaccine and no effective drug used for therapeutic purposes, yet. Since typhus disease was known to be transmitted through lice, great attention was paid to personal hygiene and lice controls of the emigrants. Emigrants who were kept in quarantine points in various regions before being taken to settlement areas were washed in the baths in these areas and their items were disinfected by disinfector machine. Despite all the measures taken, typhus disease could not be prevented and typhus casesappeared especially in the Central Black Sea and Central Anatolia regions. In this study, typhus cases which were seen in the these years is identified by utilizing the documents in Turkish Red Crescent Archive and Directorate of State Archives Republican Archives, and the measures which were taken to prevent the disease from turning into an epidemic affecting the whole country is examined and results is evaluated.
“YÜZÜKLERİN EFENDİSİ” ÖRNEĞİ ÖZELİNDEN TRANSMEDYA HİKÂYECİLİĞİ
“YÜZÜKLERİN EFENDİSİ” ÖRNEĞİ ÖZELİNDEN TRANSMEDYA HİKÂYECİLİĞİ, 2018
Günümüzde değişen pazar koşullarının etkisiyle rekabet hızını daha da arttırmakta, birbiriyle aynı özellikleri taşıyan markaların birbirinden ayrışması zorlaşmaktadır. Bu sebeple marka imajını olumlu bir şekilde tüketicinin zihnine yerleştirme, marka sadakati oluşturma gibi konularda ekstra bir çaba harcamayan markalar başarısız bir konuma düşmektedir. Markaların bu rekabetinin yanında bir de tüketiciler açısından durumu göz önüne getirmekte fayda vardır. Tüketiciler birbirinin muadili olan markalar arasındaki savaşa giderek daha ilgisiz kalmaktadır. Her mecrada markanın aynı mesajıyla karşılaşan tüketici, hem sıkılmakta hem de ilgini kaybetmektedir. Tüketiciye gelişen teknolojik aletler ile ulaşmak bu kadar kolayken onlarla uzun süren bir iletişim kurmak neden bu kadar zordur? Marka ile hedef kitle arasında bağ kurmanın en etkili yolu; tüketiciye bir hikâye sunmaktır. Fakat dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki sunulan hikâye hedef kitleyi yakalamak için her mecranın yeteneklerini göz önüne alarak farklı mesajlar sunmalıdır. Adeta her mecra tüketiciyi kendine çekmelidir ve sürdürülebilir olmak için diğer mecradaki bilgileri de deneyimlemesi için onu teşvik etmelidir. Tüketiciler kendi istediği yönde hikâyenin gidişatına yön vermek ya da kendi alanını yaratmak istemektedir. Tüketiciye aktif rol vadeden pazarlama iletişimi yöntemlerinden biri olan transmedya hikâye anlatıcılığı Henry Jenkins’in deyimiyle sahne ile izleyiciler arasında olduğu varsayılan görünmeyen duvarı yıkmaktadır. Bu duvarın ortadan kalkmasıyla katılımcı kültürün etkisiyle tüketici sadece izleyen değil, aynı zamanda üreten, etkileşimde bulunan bir konumdadır.
YÜKSELEN POPÜLİZM TEHDİDİ: YİRMİ BİRİNCİ YÜZYILDA FAŞİZMİN GÖLGESİ
Öneri Dergisi, 2021
Today, the shadow of fascism becomes more evident in the rapid spread of populist political movements in different regions, especially in Europe. Within the framework of the contextual analysis method, shored up by the incorporated comparison, this article aims at highlighting the danger that humanity faces by revealing the commonalities between contemporary populism and its fascist ancestors. While the external conditions, such as economic problems, social resentment, and political despair underscores the similarities that set the ground for the emergence of fascist and populist regimes in different eras, tendencies, such as anti-elitism, majoritarianism, revisionism, and anti-democracy draw attention to their shared practices and methods, uncovering the direct link between them. Analyzing the looming two-dimensional danger resulted from the proliferation of populist governments necessarily entails the examination of the substantial ramifications of their fascist predecessors on both national and international scales. This study, carried out from a comparative perspective, deals with the threat faced by liberal democracy and the liberal international order through historical phenomena. In the twenty-first century, fascism is resurrected in the guise of populism nurtured by right-wing tendencies and continues to attack and undermine the same targets with the same determination it once had. Overlooking this fact would mean repeating the same mistakes and ultimately lead to similar consequences.
YÜCEL TEŞKİLATI, 2020
Yugoslavya Türklüğünün selameti için kurulan Yücel Teşkilatı (1945) hiç şüphesiz Makedonya’daki kuruluşlar arasında önemli bir sivil toplum örgütü olma özelliğine sahipti. Diğer yandan Yücel Teşkilatı, II. Dünya Savaşı döneminde Bulgaristan ve Yugoslavya tarafından Makedonya Türklerine karşı yapılan sistemli baskılara karşı direniş göstermiştir. 19 ilâ 25 Ocak 1948 tarihleri arasında Yücel mensupları bir takım mesnetsiz iddialarla hâkim önüne çıkarılarak yargılanmışlar ve içlerinden dördü idama, diğerleri ise çeşitli hapis ve sürgün cezalarına çarptırılmışlardır. Bu çalışmada Yücel Teşkilatı söz konusu dönemde Yugoslavya’da kurulmuş diğer direniş örgütleriyle karşılaştırmalı bir yöntemle analiz edilmektedir. Elinizde tutmuş olduğunuz bu kitap özellikle Yücel mensuplarının tutuldukları hapishaneler hakkında yeni bilgiler ortaya koymaktadır. Ayrıca Üsküp Bölge Mahkemesi’nde 1945 ilâ 1960 yılları arasında yargılanan 164 Türkün isimleri ilk kez bu çalışmayla gün yüzüne çıkarılmaktadır. Yücel bir bakıma Kuzey Kıbrıs Türklüğünün varlığı tehdit altına girdiği vakit adada Türkler tarafından hayata geçirilmiş olan Türk Mukavemet Teşkilatını hatırlatmaktadır. Gerçek manada bir direniş öyküsünün anlatıldığı bu eser yoğun bir mesainin sonucunda hazırlanmış ve siz değerli okuyucularımızın istifadesine sunulmuştur. Bilim dünyasın-da ufuklar açması dileğiyle...
2021
Hominidlerden Homo Sapiens’e giden milyonlarca yıl içinde evrim, insanoğlunu aşkla tanıştırmış olmalıdır. Evrimin başarısı, büyük oranda insan dişisinin seçimlerine bağlıdır. Dişiler daha zeki, güçlü, becerikli, hayatta kalma yeteneği yüksek erkeklerin spermlerine sahip olarak evrime yön ve ivme kazandırır. Nedir, Engels’in daha XIX. yüzyılda işaret ettiği üzere vuslat kurumsallaşarak evliliğe ve aileye dönüşmüş dolayısı ile insan dişisinin seçimleri mülkiyet ve iktidar ilişkileri tarafından belirlenir hale gelmiştir.
OSMANLI-MEMLÛK NÜFUZ MÜCADELESİNDE DULKADİROĞULLARI BEYLİĞİ
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2021
Dulkadirogulları was a Turkmen principality which established in the second half of the fourteenth century, especially in Elbistan and Maras, under the auspices of the Mamluks. After the Mamluk rule, it was never independent due to the that accepted the Ottoman sovereignty. The fact that the Dulkadirogulları land was the entrance gate of Anatolia for the Mamluks and Syria for the Ottomans increased the importance of the principality, which had a history of nearly two centuries. When the interests of both states began to clash, the Dulkadirogulları Principality was also remain in between of this conflict as a buffer zone, then it became a field where the two great states struggle for influence. In one hand, the rulers of the Principality had to act together with them due to the policies of the states which they were affiliated, on the other hand, they did not hesitate to fight for independence by seeking different allies. The aim of this article is to emphasize the strategic importance of the Dulkadirogulları, who could not get rid of the pressure of two great states such as the Mamluk and later the Ottoman Empire, and to reveal the diplomatic marriages and policies implemented by the Dulkadirogulları beys. In this study, besides the contemporary works of the period, Ottoman sources were used comparatively. The information reflected in these sources sometimes clearly and sometimes indirectly, gives the signs of the struggle for influence between the Ottomans and the Mamluks. It is clearly reflected in Ottoman sources that Dulkadirogulları Principality, which was between these two great powers, tried to use every opportunity of diplomacy. The main subject of this study is to examine the Dulkadirogulları principality, which managed to live as a regional power for a long time in Turkish history and where the Ottoman-Mamluk influence struggle was tested.
YOKSULLUKLA MUCADELEDE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
ÖZET Bu çalmada, yoksullukla mücadelede bir yöntem olarak kullanlan “sosyal sorumluluk kampanyalar”nn önemi ve verimlilii aratrlmaktadr. Fazla geçmii olmayan bu mücadele yönteminin genel tanm ve tarihine deindikten sonra, Amerika, Avrupa ve Türkiye’deki uygulamalarna yer verilmektedir. Bu yolla yoksulluun azaltlmasnda baarl sonuçlar alnmtr. Ayrca kampanya süresince firmalarn hem kar oranlarn artrd, hem de tüketicilerde marka bilincini gelitirdii görülmütür. Bu nedenle kampanyaya katlan her aktör/özne bu giriimden kazançl çkmaktadr. Böylece “Sosyal sorumluluk kampanyalar” sayesinde yoksullukla mücadele yöntemi zenginlemi oldu. Gelecekte büyük firmalar arasnda “sosyal içerikli pazarlama” üzerinde rekabetin olumas beklenmektedir. ABSTRACT In this research it is investigated that the fertility and the importance of “social responsibility” campaign in the struggle with poverty. First of all it has been pointed out to the history and the general definition of the concept of “social responsibility” or “cause related marketing”. And then it has been paid attention the successful application of the struggle of poverty method which has been used in USA, Europe and Turkey. It has been seen that during the campaigns period, the companies increased both the ratio of profits and the consciousness of brand in consumers. For this reason every actor who joins this campaign benefits from this. Thus, the forms of the struggle with poverty enrich with the “social responsibility campaigns”. It is expected to become a rivalry on “cause related marketing” among the major firms in the future. Anahtar Kavramlar: Yoksullukla Mücadele, Yoksulluk, Sosyal Sorumluluk, Kampanya.
UYDU VERİLERİ KULLANILARAK MEŞCERE BOYU BELİRLENMESİNE YÖNELİK YENİ BİR YAKLAŞIM
Bilindiği gibi uydu kaynaklı uzaktan algılama teknolojileri sürekli olarak ilerleme kaydetmekte, her geçen yıl daha gelişmiş görüntüleme düzeneklerine sahip uydular yörüngelerine oturtulmaktadır. Uydu kaynaklı uzaktan algılama sistemlerinin en büyük avantajı, hava platformlarına kıyasla çok daha yüksek irtifadan global ölçekte, süratli ve periyodik veri sağlayabilmeleridir. Bu veriler kullanılarak üç boyutlu (3B) global yüzey modelleri üretilmektedir. Bu modellerin son örneği ASTER görüntü çiftlerinden stereoskopi tekniği ile elde edilen dijital yüzey modellerinin mozaiklenmesi sonucunda yaratılan global yüzey modelidir (GDEM). ASTER GDEM’in üretimi 2009 yılı ilk çeyreğinde 30m grid aralıklı olarak tamamlanmış ve kullanıcılara sunulmuş, 2011 yılında ise güncellenerek ikinci versiyonu hizmete girmiştir. Uzaktan algılama teknolojilerinin tümünden elde edilen ilk 3B yeryüzü modelleri, çıplak topografyanın yanı sıra bina, bitki örtüsü, orman vb. gibi tüm yerüstü objeleri içeren dijital yüzey modelleridir. Bu çalışmanın ana hedefi, uydu verilerinden üretilen dijital yüzey modellerinden yalnızca çıplak yeryüzü topografyasını yansıtan dijital yükseklik modellerinin çıkartılması ile fark yükseklik modellerinin üretilmesi ve meşcere boyu belirlenmesindeki performansını ortaya koymaktır. Bu amaçla, Bartın ilinde yaklaşık 2000 ha ormanlık alanda, 41 deneme alanında (20m×20m) ağaç boyları ölçülmüş ve meşcere orta boyları hesaplanmıştır. Çalışma sonucunda, fark yükseklik modeli üretilmiş ve test noktalarında elde edilen ortalama meşcere boyu ile fark yükseklik modeli kıyaslanarak ASTER GDEM’den elde edilen meşcere boyu standart sapması ±14.23 m olarak hesaplanmıştır. ASTER GDEM’in meşcere orta boylarının hesaplanmasında, birkaç deneme alanında arazi ile çok uyumlu sonuçlar vermesine rağmen, çalışmanın geneli değerlendirildiğinde yeterli düzeyde olmadığı tespit edilmiştir.