FRIEDRICH WILHELM RADLOFF (1837-1918) (original) (raw)
Related papers
Ali:Korku Ruhu Kemirir, Maria Braun'un Evliliği ve Lola filmleri üzerinde Fassbinder sinemasını özellikle Sirk ve Brecht üzerinden inceleme
WİLHELM REİCH - DİNLE KÜÇÜK ADAM
Resimleyen: William Steig İngilizceden çeviren: ŞEMS A YEĞİN www.iskenderiyekutuphanesi.com Sevgi, çalışma ve bilgi yaşamımızın tükenmez kaynaklandır. Dolayısıyla, yaşamı onların yönetmesi gerekir. Wilhelm Reich.
KAYGI ve RİTÜEL: RADCLIFFE-BROWN VE MALİNOWSKİ'NİN TEORİLERİ (ÇEVİREN: TUĞBA AYDOĞAN)
Folklor / Edebiyat Dergisi, 2020
Profesör A. K. Radcliffe-Brown, yakın zamanda “Taboo” başlığı altında bir kitapçık olarak yayınlanan 1939 yılındaki Frazer konferansında; büyü ve din hakkındaki bazı görüşlerini anlatmaktadır. Aynı zamanda Profesör Malinowski’nin bu konuyla ilgili teorilerini de kesin bir şekilde eleştirmektedir. Bu nedenle, Taboo eserinin ortaya çıkışı, antropoloğa belki de onun en önemli iki uzmanı arasındaki anlaşmazlığı araştırarak ritüel teorisinin mevcut durumunu incelemesi için bir fırsat sunmaktadır. Bu arada okuyucu, bilim dünyasındaki anlaşmazlıklarda yaygın olarak görülen örneklendirilmiş bir ortak davranış biçimi bulacaktır.
Küçücük yaşımdan beri tahsilim uğrunda her türlü s ıkıntıya gö ğüs germiş, senelerce ayrıhk özlemine katlanmış bulunan, 28 Ocak 1972 Cuma günü, Haccını ifa ettikten sonra, seher vaktinde vefat edip Mekke-i Mükerreme'de "Cennetu Mualla" mezarl ığına defnedilen sevgili annem Ayşe ATAY'm f aziz rahuna ithaf ediyorum. V leriyle tanıtılmaya çalışılmış , imkân buldukça her eserin ba şmdan ve sonundan bir kaç kelime nakledilmi ştir.
AYDIN VİLAYETİNDE REDİF TEŞKİLATININ KURULUŞU VE GELİŞİMİ (1867-1913)
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute), 2021
Osmanlı Padişahı Sultan II. Mahmut döneminde, modern devletlerde olduğu gibi vatandaşlara askerlik yükümlülüğü getiren yeni örgütlenmede, asker sayısının artırılması ve İstanbul dışındaki bölgelerin güvenliğinin sağlanması önemli bir sorun haline gelmiştir. Hem ülkenin ihtiyaç duyduğu sayıda askeri hazır tutmak hem de devlete ekonomik yük olmasını önlemek amacıyla, 1834 yılında "Redif-i Asâkir-i Mansûre" teşkilatı kurulmuştur. Aydın vilayetinin kurulduğu 1867 yılı ile redif teşkilatının kaldırıldığı 1913 yılı arasındaki süreci esas alan çalışmada, gerek ülke içinde asayişin sağlanması gerekse savaşlarda nizamiye birliklerinin takviye edilmesinde çok önemli görevler üstlenen ancak Balkan Savaşlarındaki başarısızlıkları nedeniyle kaldırılan Redif Teşkilatının, Aydın Vilayeti özelindeki örgütlenme süreci incelenecektir. Kazalarda oluşturulan redif birlikleri ve Osmanlı Devleti genelindeki redif örgütlenmesine ilişkin çalışmalar olmasına rağmen, idari anlamda vilayet teşkilatı içerisindeki redif örgütlenmesini esas alan bir çalışma bulunmamaktadır. Hazırladığımız çalışmanın amacı, hem redif teşkilatı ile vilayet örgütlenmesi arasındaki bağı ortaya koymak hem de Aydın Vilayeti bölgesine ilişkin yapılacak olan yerel tarih çalışmalarına katkı sağlamaktır.
Bu e-kitap taslak halindedir. Okumayı zorlaştırıcı tarama hataları içermektedir. Bu taslak sürümü okurken düzeltir ve düzeltilmiş sürümü bizimle paylaşmak isterseniz memnun oluruz. WEB: http://ayrac.org İletişim: ayrac.org@gmail.com Yakmak bir eğlenceydi. Her şeyin alevler tarafından yutulmasını, alevlerin içinde kararmasını ve değinmesini görmek Özel bir zevkti. Ellerinin arasında tuttuğu sarı marpuçla, petrol zehi-rini dünyanın üzerine kusan büyük bir piton yılanını andırıyordu. Elleri, tarihin parçalanmış, ve kömürleşmiş kaim tılannı tamamen yok etmek için, ateş ve kıvılcım senfonisini idare etmek isteyen bir mayestronun ellerine benziyordu. Beyni uğulduyor, şakakları zonkluyordu. Başında 451 numaralı sembolik miğferi vardı. Daha sonra olacakları düşülünce gözlerinde turuncu kıvılcımlar parıldayıp söndü, Parmağının bir hareketiyle ignitöre basınca ev, gökyüzünü kırmızı, sarı ve siyaha boyayan alevlerin ortasına doğru fırladı. Kıvılcımların arasında uzun adımlarla yürüdü. Evin önündeki çimenlerin üzerinde, kanatları kırık ölü güvercinler gibi kitaplar duruyordu. Kitaplar, hafif bir rüzgârla dönerek yükselen kıvılcımların ortasında kömürleşiyordu. Montag, acıyla gülümsedi, itfaiye merkezine döndüğü zaman yanık mantar rengindeki yüzüne bakacak ve gülümseyişini görecekti. Daha sonra uyuduğu zaman, yüz adelelerini geren bu tebessümünün hic bir zaman kaybolmayacağını biliyordu. Simsiyah miğferini parlatarak astı; ateşe dayanıklı ceketini de muntazam bir şekilde miğferinin yanma astı, neşeli bir tavırla duş aldı, sonra elleri cebinde, ıslık çalarak yürüdü ve delikten yuvarlandı. Son dakikada ellerini cebinden çıkartıp, düşüşünü yavaşlatmak için altın direğe sarıldı. Elleri gıcırdayarak kaydı ve beton zeminden bir santim kadar yüksekte durdu. İtfaiye merkezinden çıktı; Gece Yansı caddesi boyunca yürüyerek. tünele girdi ve yağlı yakıt üzerinde sessizce kayarak giden, hava-pervaneü trene, bindi, sonra varo-ga yükselen hareketli merdivenlerde indi. Islık çalarak, hareketli merdivenin kendisini sakin geceye çıkarmasını bekledi. Köşeye doğru yürürken hemen hemen hiç bir şey düşünmüyordu. Köşeye gelmeden önce, sanki ismi çağrılmış gibi yavıaşladı. Son birkaç geceden beri, yıldızların aydınlığında evine doğru yürürken, bu köşeye yaklaştığı zaman içi belirsiz hislerle doluyordu. Sanki köşeyi dönmesinden hemen önce orada bekleyen biri varmış gibi hissediyordu. Sanki girişi orada sessizce kendisini bekliyor, köşeyi dönmesinden hemen önce gözden kayboluyordu. Sanki burnuna hafif bir parfüm kokusu geliyor, ellerinin, yüzünün üstünde daha öce orada beklemiş birisinin sıcaklığını hissediyordu. Hiç bir açıklayış şekli bulamıyordu. Yalnız bir keresinde, iyice fark etmesine fırsat kalmadan, çimenlerin üzerinde süratle kaybolan bir şekil göründüğünü zannetmişti. Fakat bu gece, her zamanki gibi yavaşlayıp yoluna devam edeceği yerde durdu. Zihnî olarak köşeye ulaştı ve çok hafif bir fısıltı duyduğunu zannetti. Nefes sesi mi? Yoksa, köşede sessizce beklemiş olan birinin varlığını gösteren hava dalgalanması mıydı? Köşeyi döndü. -Sonbahar yaprakları mehtapta parıldayan kaldırımlarda uçuşuyordu. Yaprakların arasında yürüyen kız sanki yürümüyor, onlarla beraber kayarmıg gibi görünüyordu. Kuz başını hafifçe eğmiş, ayaklarının arasında dönüşen yapraklara bakıyordu. İnce hatlı yüzü bembeyaz^ di; yüzünde, sanki yorulma bilmeyen bir merakla her şeye dokumak isteyen bir ifade vardı. Hemen hemen hafif bir hayret ifadesi de denebilirdi; siyah gözleri dünyaya öylesine mıhlanmıştı ki, bakışlarından hiç bir şey kaçamıyor gibiydi. Elbisesi beyazdı ve sanki fısıltıyla konuşuyordu. Ellerinin sallanması bile hissedilebiliyordu. Başını döndürüp baktığı zaman kaldırımın ortasında bekleyen adamı gördü. Ağaçlar hışırtıyla kuru yapraklarını serpiştiriyordu, Kız, sanki hayret edermiş gibi durdu; güzlerinde canlı parıltılar vardı. Moniag'a merakla bakıyordu. Sanki söylenen bir şeye hayret edermiş gibi görünüyordu, oysa Montag, dudaklarının sadece «merhabam demek için kımıldadığından emindi.