Türkiye-ABD İlişkileri: Çok Boyutlu Bir Ortaklığa Doğru (original) (raw)

Türkiye-ABD İlişkilerinin Merkezi Boyutu Olarak Güvenlik

ABD'de başkanlık koltuğuna oturan Trump'ın izleyeceği dış politikanın çerçevesi belirginlik kazanmaya başladı. Bu bağlamda Amerikan dış politikasındaki değişimin Türkiye-ABD ilişkilerine nasıl yansıyacağı ve önceki dönemde oluşan çatlakların onarılıp onarılmayacağı merak ediliyor. Bununla birlikte Suriye krizi ve Ortadoğu denklemi de düşünüldüğünde iki ülke ilişkilerinde merkezi konumda bulunan güvenlik konusunu dosyada masaya yatırdık.

Türkiye-ABD İlişkileri

“Türkiye-ABD İlişkileri,” XXI. Yüzyılda Türk Dış Politikası’nın Analizi, Faruk Sönmezoğlu, Nurcan Özgür Baklacıoğlu, Özlem Terzi,ed., Istanbul: Der Yayınları, 2012.

Türkiye-ABD ilişkileri hem Soğuk Savaş, hem de Soğuk Savaş sonrası dönemde Türk dış politikasının en kritik yapıtaşı olma özelliğini korumaktadır. Hem sistemsel, hem de alt-sistem düzeyinde yaşanan büyük değişim ve çalkantılar, zaman zaman karşılıklı olarak ilişkilerin önemi, dengeleri ve içeriğinin sorgulanmasına neden olsa da, sonuçta bazen yaşanan ciddi görüş ayrılıklarına rağmen ortak sorunlar ve hedefler ilişkilerin hem Ankara, hem de Washington‟ın gözünde değerini korumasına neden olmuştur. Sistemik düzeyde ABD‟nin askeri ve siyasi açıdan yumuşak piramidal hiyerarşi içinde başat konumda yer aldığı, ancak özellikle ekonomik ve teknolojik kapasite açısından hiyerarşik ve çok merkezli ilişki kalıplarının iç içe geçtiği yeni yapıda, bir yandan küreselleşme diğer yandan da ayrışma süreçleri tüm hızıyla devam etmektedir. Bu durumun en önemli etkilerinden biri, alt-sistemlerin daha öne çıkması ve Türkiye gibi hem politik, hem de ekonomik açıdan yükselen bölgesel aktörlerin daha çok insiyatif almalarına ve etki alanlarını arttırmalarına fırsat vermesi olmuştur. Bu durum, Türk-Amerikan ilişkilerinde bazen görüş ayrılıklarının daha da derinleşmesine neden olurken, aynı zamanda işbirliği fırsatlarının da önemli şekilde artmasını sağlamıştır. Bu bağlamda, bu çalışma Amerikan Dış Politikası‟nın küresel ve bölgesel boyutlarını değerlendirdikten sonra, Türkiye-ABD ilişkilerinin yoğun olarak odaklandığı Avrupa Birliği ve NATO, Ortadoğu ve Avrasya alt sistemlerindeki gelişmeleri, çatışma ve işbirliği alanlarını analiz edecektir. Genelde stratejik ilişkilerin gölgesinde kalmış olan ve ilişkilerdeki zayıf halka olarak nitelendirilebilecek ekonomik ilişkiler de incelenecektir. Zira artık Türk-Amerikan ilişkilerinin anlaşılmasında sadece sistemsel yapıya ve stratejik konum ve öneme dayalı analizler yeterli olmayacaktır.

Türkiye-Rusya İlişkileri: Jeopolitik Rekabetten Çokboyutlu Ortaklığa

Türkiye ve Rusya Federasyonu arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler özellikle 2000’li yıllarda hızla gelişmiş ve bu duruma bağlı olarak iki ülke arasında bir “stratejik ortaklık” ilişkisinin ortaya çıkmaya başladığına dair yorumlar yaygınlık kazanmıştır. Her ne kadar bu fazla iddialı bir saptama sayılabilecekse de Rusya’da 2000 yılında Vladimir Putin’in devlet başkanı seçilmesi, Türkiye’de ise 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesiyle birlikte ikili ilişkilerde belirginlik kazanan olumlu seyrin bir önceki on yıla damgasını vuran ve iki ülkenin eski Sovyet coğrafyasındaki uzlaşmaz çıkarlarını öne çıkaran “jeopolitik rekabet” algılamasını da önemli ölçüde değiştirdiğini söylemek mümkündür. Nitekim küresel ve bölgesel ölçekteki bazı meselelere ilişkin görüş farklılıklarına rağmen Türkiye-Rusya ilişkileri 2000’ler boyunca “çokboyutlu ortaklık” perspektifi çerçevesinde gelişmeye devam etmiştir.

TÜRK ABD İLİŞKİLERİ

Soğuk Savaş döneminde gelişen Türk-Amerikan ilişkileri sonucunda Türkiye daha önce bir başka ülke ile olmadığı kadar ve tarihinde görülmediği ölçülerde ABD ile ittifak ilişkisi içerisine girmiştir. İlk başta şartların zorlaması ve iki ülkenin ihtiyaçları çerçevesinde pürüzsüz başlayan ikili ilişkilerde daha sonra Amerika'nın klasik Soğuk Savaş politikaları çerçevesinde ciddi sorunlar ortaya çıkmış ve Kıbrıs sorunu Amerika ile yaşanan çatışmanın en bariz örneğini teşkil etmiştir. Soğuk Savaş sonrasında bu ilişkiler daha fazla sorgulanmış ve bu ilişkilerin bir ittifak olup olmadığı ve ittifak değilse bu ilişkileri nasıl tanımlamak ve nasıl anlamak gerektiği yönünde çabalar sarf edilmiştir. Ancak bu dönemde de iki tarafın birbirlerine olan ihtiyaçları devam etmiş ve her iki taraf ta ilişkileri zayıflatmak yerine geliştirmeyi seçmiştir. Bu yazıda geriye giderek Türk-Amerikan ittifak sürecinin irdelenmesinin bugünkü tartışmalara olumlu yönde faydasının olacağı kanaatindeyim.

ABD-Türkiye İlişkileri

Kutlu Yayınevi, 2022

Günümüzde ABD ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilere bakıldığında bir krizler zincirinin olduğu görülmektedir. Türkiye’nin kendi dış politika çizgisi ile ABD’nin uyguladığı dış politika arasında bir çelişki görülmektedir. Ayrıca Türkiye, NATO müttefiki olduğu ABD’den doğrudan veya dolaylı olarak güvenlik tehdidi algılamaya başlamıştır. Bu çalışmada öncelikle ikili ilişkililerin kısa bir tarihi ele alınacaktır. Ardından 2000 yılından itibaren ABD ile Türkiye ikili ilişkilerini belirleyen olaylar incelenecektir. Son bölümde ise değişen Türk dış politikasında ABD’nin yeri üzerinde durulacaktır.

TÜRKİYE-AMERİKA İLİŞKİLERİNDE "STRATEJİK ORTAKLIK"TAN NEREYE? / FUTURE OF "STRATEGIC PARTNERSHIP" IN TURKISH AMERICAN RELATIONS

DergiPark (Istanbul University), 2010

Türk dış politikasının önemli bir bölümünü Amerika ile olan ilişkiler oluşturmaktadır. Özellikle soğuk savaş boyunca Türkiye, Batı Bloku'lltın doğu kanadında önemli bir konınnda yer almasından dolayı stratejik bir önem kazaıunış ve bu stratejik önem Amerika ile olan ilişkileri şekillendiren unsurlardan biri olmuştur. Ancak soğuk savaşın son bulmasıyla kısa bir süre de olsa Türkiye'nin bu stratejik önemi sorgulanmaya ve artık Amerika'nın bu ülkeye ihtiyacı kalmadığına yönelik yorwnlar sıklıkla yapılmaya başlanıruşu. Körfez savaşında Türkiye'nin oynadığı önemli rol bu yorwnlan azaltsa da bu dönemde Amerika ile ilişkiler pek de iyi başlamadı diyebiliriz. ı * Bu yazının ilk versiyonu 9. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi (Ankara: Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 7-9 Aralık 2005)'nde bildiri olarak sunulmuştur.

ORTAKLIKTAN KRİZE Türkiye -ABD İlişkileri

Türk-Amerikan İlişkilerinin Cumhuriyet boyunca izlediği gel -gitleri tahlil eden yetkin bir doktora çalışması. Bu ilişkinin gerilim üreten bileşenleri ve ABD ile hep iyi ilişkiler içinde olmaya gayret gösteren Kemalist aydınların Türk milli menfaatlerini korumak için başvurdukları çıkış yolları. ABD'nin giderek Ortadoğu'da Türk ulusal çıkarlarına zarar veren bir çizgi izlemesinin yol açtığı buhranlar. ABD'nin Türkiye'nin müttefiki olmaktan çok dostça olmayan tutumları objektif bir diller irdeleniyor.

Think Tank Analizi: Türkiye-ABD İlişkilerinde Asimetrik İttifaktan Karşılıklılığa

1947 yılında Truman Doktrini’yle başlayan ve 1952 yılında NATO üyeliği ile kurumsallaşan Türk-Amerikan ilişkilerinin genel niteliği, çoğunlukla ABD lehine işleyen tek taraflı asimetrik ittifak olmasıydı. Bunun da ötesinde Soğuk Savaş dönemi boyunca Türkiye, ABD’nin çıkarlarını kendi dış politikasıyla özdeşleştirdiği müddetçe onun stratejik ortağı olmayı sürdürmüştü. Aslında ABD’nin politikalarında Türkiye’nin stratejik eksen ülke özelliği, onu stratejik ortak yapmaktaydı. Başka bir ifadeyle Türkiye’nin ABD’nin politikalarında rol alması, ittifak ilişkilerinin niteliğini belirliyordu. Türkiye’deki dış politika karar vericileri, 1960-70’li yıllar hariç olmak üzere, genel olarak 2000’lere kadar ABD’siz dış politika belirleme özerkliğine kavuşamamışlardı. 1990’larda ise iki ülkenin Balkanlardan Ortadoğu ve Kafkasya-Orta Asya’ya kadar çıkarların örtüşmesi nedeniyle asimetrik ittifak ilişkileri çoğunlukla sorunsuz devam etmeyi sürdürdü. 2000’lerin başında yine çıkarların örtüşmesi üzerinden iki ülke arasındaki stratejik müttefiklik ilişkileri her zamanki gibi arada krizler ortaya çıksa da genel olarak Suriye Krizi’ne kadar devam etmeyi başarmıştı.

2014 Yılı Türkiye-ABD İlişkileri Analizi

Analist Dergisi 2015 Ocak, 2015

2013 yılındA Ayrışmaya başlayan Türkiye-ABD İlişkileri 2014 yılında onarılamadı. Bir sene önce bu sayfalarda 2013 yılının değerlendirmesini yaparken Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinde "virajı alamayan müttefik" konumuna geldiğini tartışmıştık.