Foucaultcu Bir İktidar Analizi: Türkiye’de Hapishanelerde İletişimsel Süreçler (original) (raw)

Hapishanelere Yönelik Sosyal Temsillerin İncelenmesi: Deneyim, Mekân ve Gündelik Üretimler

Psikoloji Çalışmaları, 2024

Karasu, M., Yeşilyaprak, R, & Karlıdağ, S. (2024). Hapishanelere yönelik sosyal temsillerin incelenmesi: Deneyim, mekân ve gündelik üretimler (Examining social representations of prisons: Experiences, space, and daily productions). Psikoloji Çalışmaları–Studies in Psychology, 44(1), 34-57. Hapishaneler, bir cezalandırma yöntemi olarak kapatılma işleminin icra edildiği ve mekânsal olarak genellikle etrafı yüksek duvarlar, demir parmaklıklar ve tel örgülerle çevrili, koğuş ve hücre sistemi ile ayrılmış mekânlardır. Türkçe literatürde insan-hapishane ilişkilerinin sosyal psikolojik ve mekânsal yönlerini ele alan çalışmaların oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Buna göre bu araştırmanın amacı, (i) hapishane deneyimi olan, (ii) hapishane deneyimi olmayan ancak mahpus yakını olan ve (iii) hapishane deneyimi ve mahpus yakını olmayan insanların hapishaneleri nasıl algıladıkları ve değerlendirdiklerini, bu algı ve değerlendirmelerin nasıl ortaklaştığını veya farklılaştığını inceleyerek hapishane temsillerini açığa çıkartmaktır. Bu kapsamda Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden amaçlı, kartopu ve kolay ulaşılabilir örnekleme teknikleriyle 50 katılımcı (18 Kadın, 32 Erkek) ile yarı-yapılandırılmış görüşmeler yapılarak ve bilişsel haritalama yöntemi kullanılarak bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Yarı-yapılandırılmış görüşme formunda, katılımcıların hapishanelere yönelik algı, değerlendirme ve deneyimlerini anlamak amacıyla oluşturulmuş açık-uçlu sorular yer almıştır. Bilişsel haritalama tekniğiyle ise katılımcılardan zihinlerindeki hapishane imge/imajlarını boş bir kâğıda aktarmaları istenmiştir. Veriler içerik analizi ile incelenmiştir. Sonuçlar, üç farklı katılımcı grubunun hapishaneye ilişkin sosyo-mekânsal temsillerinde çeşitli ortaklıklar (izolasyon deneyimi, hapishanelerin mekânsal özellikleri gibi) olduğunu gösterse de katılımcıların, hapishane temsilleri yoluyla inşa edilen ve sürdürülen farklı sosyal gerçeklikleri olduğuna işaret etmektedir. Bu sosyal gerçekliklerde hapishanelere ilişkin birincil deneyimlerin, hapishanelerin mekânsal özelliklerinin ve gündelik iletişim kanallarında oluşan üretimlerin kurucu rollerde olduğu anlaşılmaktadır. Dahası sonuçlar hapishanelere ilişkin sosyal temsillerin, güç ilişkilerini ve sosyal eşitsizlikleri sürdüren bir sistem içinde, farklı sosyal gerçekliklerin inşa edilmesinde ve sürdürülmesindeki açık rolüne dikkat çekmektedir. Ayrıca bilişsel haritaların, yarı-yapılandırılmış görüşme formlarına nazaran, hapishanelerin mekânsal unsurlarını, mahpusların durumsallıklarını ve hapishanelerin sosyal koşullarını daha belirgin biçimde ortaya çıkardığı görülmektedir. / Prisons are spaces in which confinement is implemented as a method of punishment. They are typically surrounded by high walls, iron bars, and wire fences and organized into a ward and cell system. Scholarly attention on and studies that address the social–psychological and spatial aspects of human–prison relationships are scant in the Turkish literature. Thus, the current study aims to reveal the prison representations of the three groups: those (i) with prison experience, (ii) without prison experience but are relatives of prisoners, and (iii) without prison experience and prisoner relatives. The study also aims to examine how prison representations are shared or differentiated among these groups. It conducted a field study using the cognitive mapping method and semistructured interviews with 50 participants (18 women, 32 men) from various cities in Turkey selected via the purposeful, snowball, and convenience sampling techniques. In the semistructured interviews, open-ended questions were formulated to elucidate the perceptions, evaluations, and experiences of the participants toward prisons. Using the cognitive mapping technique, the participants draw mental images of prisons on a blank paper. Data were analyzed by content analysis. The results demonstrated various commonalities, such as the experience of isolation and the spatial characteristics of prisons in the sociospatial representations of the three groups of participants. However, the findings indicate that the participants exhibit diverse social realities constructed and maintained through their representations of prisons. The primary experiences of, the spatial characteristics of prisons and the production in daily communication channels are important factors in the emergence of these social realities.. Furthermore, the results highlighted the explicit role of the social representation of prisons in forming and perpetuating various social realities within a system that sustains power relation and social inequality. Moreover, the findings illustrated that the cognitive maps reveal the spatial elements of prisons, the contingencies of prisoners, and the social conditions of prisons more clearly than did semistructured interviews.

Türkiye Hapishanelerinde Cinsiyet Geçiş Süreci

SPoD Hukuk Yazıları 2019, 2019

Türkiye’deki hapishaneler Türk, Sünni, heteroseksüel ve sa"lam ki!ilere göre in!a edilmi! yapılardır. Bu kurgunun içerisinde yer alamayan öznelerin ihtiyaçları ya görünmezdir ya da her an ihlal edilmeye açıktır. Söz konusu lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseksler (LGBT#) oldu"unda ise anayasal bir korumanın olmayı!ı yapısal sorunlarla birlikte birçok ayrımcılı"a ve kötü muameleye ortam hazırlar. Bu yazıda Ceza #nfaz Sisteminde Sivil Toplum Derne"i (C#SST)/Türkiye Hapishane Çalı!maları Merkezi (TCPS)’nin1 hapisteki LGBT#’lere ili!kin çalı!maları esas alınarak, Türkiye hapishanelerindeki LGBT# mahpusların genel durumu, trans mahpusların cinsiyet geçi! süreçlerini ba!latıp devam ettirebilmelerinin yasal ko!ulları ve süreçte ya!anan sorunlar tartı!ılacaktır. Trans geçi! sürecine dair bazı uluslararası yasal düzenlemeler aktarılarak konuya ili!kin önerilerde bulunulacaktır.

Türk Hapi̇shane Fi̇lmleri̇nde Tahakküm Ve Di̇reni̇ş

DergiPark (Istanbul University), 2022

Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like surveillance, where the disciplinary power that regulates space and time prevails. With the emergence of the prison as an example of total space, the body is drawn into the disciplinary punishment system. Thus, the body is tamed and becomes an object. The fact that power is built upon "enforcement" and "objectivization" brings out a double objectivization process specific to the prison. At this point, what the prisoner does against the power gains importance. The prisoner may either bend the knee before or develop various tactics and strategies, and resistance against the power. This paper studies how domination and resistance are represented in Turkish prison

Bir İletişim Aracı Olarak Sosyal Medya'nın Tutundurma Karması İçerisindeki Yeri Üzerine Bir İnceleme

DergiPark (Istanbul University), 2013

İnternet teknolojilerinin gelişimi ve internet tabanlı sosyal etkileşimlerin etkinlik kazanmasıyla ortaya çıkan sosyal medya, pazarlama iletişimi içerisinde yeni bir elemandır. Tutundurma karması içerisinde kendisine yer edinen sosyal medyanın, yeni bir tutundurma karması elemanı mı? Yoksa mevcut elemanlardan kendisine en yakın olan Doğrudan Pazarlama altında mı? ele alınması gerektiği konusunda literatürde bir fikir birliğinin bulunmadığı, farklı yaklaşımların sergilendiği görülmektedir. Bu çalışmanın amacı; sosyal medyanın tutundurma karması içerisindeki yerinin belirlenmesine yönelik yaklaşımların incelenerek, bu konuda görüş belirtmek ve konunun aydınlatılmasına katkı sağlamaktır.

İslâm’ın İlk Dönemlerinde Hapishanelerin Doğuşu, Kurumsallaşması ve İşlevleri

Tabula Rasa, 2001

İSLAM'IN İLK DÖNEMLERİNDE HAPİSHANELERİN DOGUŞU, KURUMSALLAŞMASI VE İŞLEVLERi ŞUAYİP ÖZDEMİR• İ nsanlar toplu halde yaşarlar. Bir arada uyum içerisinde yaşamanın sağlanabilmesi için çeşitli kurallar konulmuştur. Bu kuralları ihlal edenler hakkında yaptırımlar uygulanarak toplumun düzeni sağlanmak istenir. Tarihsel süreç içerisinde her dönemde topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kabul edilen davranışlar devamlı bir şekilde ceza yaptırımı ile karşıhk bulmuştur. 1

İSTİSNA KAİDE OLUNCA: Belgeselin Merceğinden Hapishanelerdeki Ölüm Siyaseti

Toplum ve Hekim Dergisi, 2022

Hapishane, modernitenin temelindeki biyoiktidarın en açık sergilendiği mahallerden biridir. Bedenleri boyunduruk altına alan disiplinci ve cebri teknikleri içermesiyle modern iktidarın yaşam süreçleri konusundaki standartlarını meşrulaştıran ve uygulayan bir mekanizma olarak hapishaneler, aynı zamanda ölüme açık kılmanın, “harcanabilir hayatların” politik, sosyal ve kültürel olarak belirlendiği alanlardır. Dolayısıyla, hapishaneler kendisine yaşam ve ölüm üzerinde yetki veren ve kendisini denetimine aldığı biyolojik alanla ilişkisi dahilinde tanımlayan bir iktidarın potansiyel olarak ölüm siyasetiyle birlikte işleyişinin en belirgin dışavurumlarıdır. Dahası, bu süreç, sadece gücün fiziki ya da somut işleyişiyle değil, aynı zamanda egemene biçim ve içerik kazandıran anlatılarla kurulur. Bu makale, tam da bu noktada, egemenin anlatısını deşifre eden, bu nedenle de insan hakları bakış açısından hakikat ve adaletin yerine getirilmesinde önemli bir işlevi olan belgesel sinemanın olanaklarını ele almaktadır. Spesifik olarak ise hapishanedeki ölüm siyasetinin kendisini nasıl örgütlediği sorusu, Errol Morris’in Ebu Garib Hapishanesi’nde yaşanan sistematik insanlıktan çıkarma ve işkenceyi faillerin anlatılarına yer vererek ifşa ettiği Standard Operating Procedure (2008) filmi çerçevesinde tartışılacaktır.

Türkiye Hapishanelerinde Yeni İnfaz Rejimi

Duvar, 2014

Türkiye’de mahpuslar artık bir araya gelebildiği koğuşlardan ziyade “oda”larda tutuluyorlar. Günlük yaşamlarını kendilerinin programlayabilmesi bir yana “rehabilitasyon”, “iyileştirme”, “topluma yeniden kazandırma” gibi gerekçelerle onlar için yaşam programlanmaya çalışılıyor. İşte bu farklılık sistemsel bir değişiklik/dönüşüm sürecinin göstergesi. Bu dönüşümün asıl olarak 1970’lerde başladığı ve 2000 yılıyla beraber ise kendisini tamamen görünür kıldığı söylenebilir. Dönüşümün sistemsel olarak nitelendirebilmemizin birkaç dayanağı var. Öncelikli olarak mimari açıdan topyekün bir değişimin hedeflendiği ve bu yönde önemli adımlar atıldığını görebilmek mümkün. Ancak mimari dönüşüm, bir değişimi “sistemsel” olarak nitelendirmeye yetmez. Zaten dönüşümü “sistemsel” kılan asıl öğeyi bu mimari dönüşüm aracılığıyla mahpusların yaşantısına müdahalenin amaçlanması yani bir bütün olarak yeni bir “hapishane rejimi”nin hedeflenmesi oluşturmakta olduğu söylenebilir.