T.C. KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ COĞRAFYA BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ EKSTREM İKLİM TRENDİNİN İÇ ANADOLU BÖLGESİ VE KAYSERİ İLİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ HAZIRLAYAN KEMAL KILINÇ TEZ DANIŞMANI (original) (raw)
Related papers
2017
Koruma anlayışı, tarihsel gelişim süreci içinde tek yapı ölçeğinden başlayarak önce alan ölçeğinde korumaya daha sonra da çeşitli yeni kavramlar üzerinden içeriği genişleyerek somut olmayan kültürel mirasın korunmasına kadar bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme sırasında koruma literatürüne yeni dahil olan kavramlardan biri de ‘kültürel peyzaj’ kavramıdır. Kültürel peyzaj; doğa, insan ve kültürün etkileşimi sonucu oluşan bir kavramdır. Bu süreçte zaman çok önemli bir unsurdur. Kavram, bir alanın sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi miras değerlerini ayrı ayrı ele almak yerine bu değerleri bütüncül olarak değerlendirmekte ve geniş bir çerçeve sunmaktadır. Kavram, ilk olarak coğrafyacılar tarafından kullanılmış ve daha sonra ise başta UNESCO olmak üzere uluslararası birçok kurumun gündemine girmiştir. Çalışmaların başlangıcı olarak coğrafyacı Carl Orwin Sauer’ın 1925 yılında yayınladığı “The Morphology of Landscape” (Peyzajın morfolojisi) başlıklı makalesi gösterilmektedir. Sauer, coğrafyanın çalışma alanının sadece pozitif bilimlerle sınırlandırılmayacak kadar geniş olduğunu ve daha geniş bir perspektifle incelenmesi gerektiğini gündeme getirmiştir. Bu düşünce yapılan araştırmalarda hem doğal hem de kültürel faktörlerin bir arada incelenmesi yaklaşımını doğurmuştur. İnsan ve çevre arasındaki ilişkileri algılayabilmek ve yaşayan geleneksel kültürler ile bunların kaybolmakta olan izlerini korumak amacıyla kültürel peyzaj değerlerinin korunması ve kayıt altına alınması gerekmektedir. Bu değerlerin korunamaması kentlerin giderek özgün niteliklerini kaybetmesine neden olacaktır. Bu da tek tipleşmiş kent yerleşimlerini beraberinde getirecektir. Kentlerin sahip olduğu özgün değerlerin korunabilmesi, zamanla yitirilen değerlerin geri kazandırılabilmesi için öncelikle bu değerlerin zaman içerisinde geçirdiği değişimlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda çalışma alanı olarak ele alınan İznik kenti; özgün kültürel, doğal ve tarihi miras değerlerine sahip bir kenttir. Geçmişten bugüne kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu çok katmanlı tarihi kent, günümüzde hala Helen, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait mimari anıtları, etnografik zenginlikleri ve arkeolojik alanları ile tarihe tanıklık etmeye devam etmektedir. İznik'i diğer kentlerden farklı kılan faktör; siyasi, kültürel, doğal, dini ve sanatsal özelliklerin bir arada bulunduğu ender bir kent olmasıdır. İznik’in; elverişli konumu, ılıman iklimi, gölü ve çevresindeki akarsuları, üzüm bağları, bahçeleri, zeytinlikleri ve çinileri kente özel bir kimlik kazandırmıştır. İznik Ovası’nın ulaşım açısından elverişli bir noktada bulunması, suya erişimin kolay olması ve verimli topraklara sahip olması şehrin kuruluş yeri olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Böylelikle kentte zaman içerisinde farklı kültürel katmanlar oluşmuş ve kent, doğa ile kültürün birlikte oluşturduğu bütüncül peyzajla gelişmiştir. İznik bu açıdan sahip olduğu değerlerle önemli bir kültürel peyzaj alanıdır. İznik gibi sürekliliği olan dinamik kültürel peyzaj alanları, organik olarak geliştikleri, halkın yaşam tarzı ve aktivitelerine göre şekillendikleri için zaman içerisinde yine toplumun gelişen istek ve ihtiyaçlarına veya doğal çevre faktörlerine bağlı olarak bir değişim ve gelişim göstermektedir. Bu nedenle arazi örtüsü ve kullanımında zaman içerisinde oldukça fazla miktarda değişim meydana gelmektedir. Bu değişimler kenti kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz yönde etkilemiştir. Çalışma kapsamında bu değişimlerin tespitinde kullanılan yöntemlerden biri olan tarihi peyzaj değerlendirmesi, kentteki değişimlerin genel olarak saptanması açısından geniş bir çerçeve sunmuştur ve ileride yapılacak olan çalışmalar için de altlık oluşturabilecek bir niteliğe sahiptir. Tarihi peyzaj değerlendirmesi sonucunda, 20. yüzyıl ve 21. yüzyılı kapsayan dönemlerde tarım ve zeytinciliğin hala kent için önemini koruduğu görülmüştür. Yine aynı dönem aralığında kentteki yapılaşma oranı 8 kat artmıştır. Bu artış özellikle 20. yüzyıl sonlarından itibaren daha da hızlanmıştır. Yapılaşmış alanlardaki bu hızlı artış; tarım alanlarının, bağ bahçe alanlarının ve doğal açık alanların tahrip olmasına neden olmuştur. Artan yapılaşmalar, yüzyıllardır kent için önemini koruyan doğal alanların sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Çalışmada kullanılan bir diğer analiz yöntemi olan rehberli gezilerde de yerel halk, doğal alanlardaki bu değişimden bahsetmişlerdir. Bunun yanı sıra rehberli gezi yöntemi özellikle somut ve somut olmayan kültürel miras değerlerindeki değişimlerin tespiti açısından da oldukça yararlı olmuş ve nicel yöntemlerle tespit edilemeyen bilgiler elde edilmiştir. Buna bağlı olarak kent için önemli olan somut olmayan kültürel miras değerlerinin giderek yok olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan tüm analizler sonucunda İznik’in, kente özgünlük katan, değerlerini yitirme tehdidi ile karşı karşıya olduğu görülmüştür. Bu açıdan kentte, doğal ile kültürel değerlerin oluşturduğu bütüncül kültürel peyzajın sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından tehdit unsurları ortadan kaldırılmalı ve kaybolan değerler ise yeniden canlandırılmalıdır.
KNİDOS SUALTI ARAŞTIRMALARI’NDA BULUNAN GEMİ TİPİ MALTIZ VE ANTİK DÖNEM GEMİ TİPİ MALTIZ GELİŞİMİ - A "SHIP TYPE" BRAZIER FOUND IN KNIDOS UNDERWATER RESEARCH AND HISTORICAL DEVELOPMENT OF "SHIP TYPE" BRAZIER IN ANCIENT PERIOD, 2017
Antikçağda üzerine pişirme kabı konularak pişirme işlemi yapılan “maltız” ; ocak ya da mangal anlamına gelmektedir. Bu mangalların başlıca kullanım amacı yemek pişirmek ve ısıtma olmakla beraber bazı kutsal alanlarda kült amaçlı kullanıldığı da bilinmektedir. Bu iki farklı kullanım amacına yönelik ayrım bezemeli ve bezemesiz olmalarına, kaideli yahut nal – hilal formunda olup olmamalarına ve buluntu yerlerine* göre yapılmaktadır. Kara kazılarında oldukça sık rastlanılan maltız, maltız parçaları ve maltız tutaçlarının aksine ‘gemi tipi maltız’ adı altında incelenen maltız tipine sayılı denecek kadar az rastlanmaktadır. Bu tip maltızlar; ateşlik, tutaç, tepsi ve bazı örneklerde ayak’tan oluşmaktadır. İsrail kıyılarında, Atina Agorası kazılarında, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi ve Antalya Müzesi’nde, Yenikapı kazılarında bulunan gemi tipi maltızlara ek olarak; Knidos Sualtı Araştırmaları’nda benzerine az rastlanan gemi tipi maltız bulunmuştur. Bu gemi tipi maltız, stil kritik açıdan diğer örneklerden bariz şekilde ayrılmaktadır. Tasarımı, teknolojisi ve diğer form özellikleri dikkate alınarak İ.Ö. I. yüzyıl sonu – İ.S. I. Yüzyıl ortası tarihlemesi önerilen maltız, antik dönem gemi tipi maltız gelişimi tablosunda yerini alıp dönemsel değişime ışık tutmuştur. Anahtar Kelimeler: Antik dönem ısıtma ve pişirme teknikleri, Gemi tipi maltız, Knidos, Maltız, Kült objeleri. *Bazı kutsal alanlarda, örneğin; Knidos Apollon Karneios kutsal alanında olduğu gibi tören sonrasında deposit edilmiş örnekler, bu objelerin kült amaçlı kullanıldığını kanıtlamaktadır. In antiquity, "brazier", which is cooked by putting a cooking vessel on it; stove or barbecue. It is also known that these barns are mainly used for cult purposes in certain sanctuaries as well as for cooking and heating purposes. The distinctions for these two different purposes are made according to the fact that they are ornamented and unglazed, whether they are in the shape of a crown or a crescent and the places of their finds*. Unlike the braziers, brazier parts and brazier handles / attachmenths which are very common in land excavations, it is rarely seen as a type of brazier which is examined under the name of 'ship type brazier'. This type of goods; feathers, a handle, a tray, and in some cases the base. On the Israeli coast, in the excavations of the Athens Agora, in the Bodrum Underwater Archeology Museum and Antalya Museum, in addition to the ship type brazier found in Yenikapı excavations; In Knidos Underwater Researches, a rare ship type brazier was found. This ship type brazier, the style is clearly distinguished from other examples in terms of criticality. This material is; taking into consideration the design, technology and other form features. The proposal is the end of the I. century BC of the middle of the I. Century AD suggests periodical change taking place in the table of braziers, ancient ship type brazier development. Keywords:Antique heating and cooking techniques, Brazier, Cult objects, Knidos, Ship type brazier. *In some sanctuaries, for example; As in the sacred area of Knidos Apollon Karneios, the samples deposited after the ceremony proves that these objects are used for cultivation purposes.
Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Dergisi, 2021
Bu çalışmanın amacı, çeltik çeşitlerinde toksik düzeyde demir içerikli tam besin çözeltisi uygulamasının taze kökte soğuk ekstrakte edilebilir demir ve çinko kapsamı ile Fe/Zn oranına etkisini belirlemektir. Çalışmada 5 farklı çeltik çeşidine kum kültüründe demir sülfat heptahidrat formunda, i) 45 μM Fe (yeterli Fe), ii) 3.50 mM Fe (toksik-Fe), iii) 3.50 mM Fe (% 10 aktive bentonit içerikli kum ortamı) konsantrasyonlarında demir içeren tam besin çözeltisi uygulanmıştır. Denemede kullanılan bazı çeltik çeşitleri: Biga incisi, Osmancık-97, Hamzadere, Ronaldo ve Edirne'dir. Çeltik çeşitlerinin taze kökleri dithionite-sitrat-bikarbonat (DSB) çözeltisi ile ekstrakte edilmiş, ve bu ekstraktaki demir ve çinko konsantrasyonları atomik absorpsiyon spektrofotometre cihazında belirlenmiştir. Toksik düzeyde demir uygulaması taze kökte soğuk ekstrakte edilebilir demir, çinko kapsamını ve Fe/Zn oranını arttırmıştır. Bentonit ilaveli ortamda taze köklerde ekstrakte edilebilir Fe, Zn kapsamı ve Fe/Zn oranı bentonitsiz ortamda yetiştirilen bitkilerin taze köklerindekine göre daha düşük bulunmuştur. Bentonitli ortamda taze köklerde Fe ve Zn tutulumu azalma göstermiştir. Bentonitsiz kum ortamında toksik düzeyde demir içeren besin çözeltisi uygulaması ile yetiştirilen çeltik çeşitleri taze kökte soğuk ekstrakte edilebilir demir kapsam değerleri bakımında Osmancık-97 > Ronaldo > Edirne > Hamzadere > Biga incisi şeklinde sıralanmış; soğuk ekstrakte edilebilir çinko kapsam değerleri Osmancık-97 > Hamzadere > Edirne > Biga incisi ~ Ronaldo şeklinde sıralanmış; taze kökte Fe/Zn oran değerleri ise Ronaldo ~ Edirne > Biga incisi > Osmancık-97 > Hamzadere şeklinde sıralanmıştır. Ronaldo ve Edirne çeşitlerinde demir toksikliği ortamında çinko kapsamının daha fazla azaldığı tespit edilmiştir.
MSGSÜ, 2020
“Kırklareli Kent Merkezinin Tarihsel Gelişimi” adlı lisans bitirme ödevinde, farklı egemenliklere ev sahipliği yapmış, önemli tarihsel ve kültürel birikimine sahip olan, önemli tarihi ve ticaret yollarından geçen ve savaş, mübadele, göç gibi çeşitli tarihsel kırılmalar yaşayan Kırklareli kent merkezinin, tarihsel süreç içerisinde nasıl bir makroform gelişimi geçirdiği incelenmiştir. Trakya Bölgesi’nde yer alan Kırklareli kenti, Edirne ve Tekirdağ illerine göre daha az bilinen bir kent olmuştur. Son yıllarda ise kent belleği ve koruma alanında yapılan çalışmalar ile birlikte tarihsel birikimine sahip çıkılan çeşitli sosyal, kültürel projelere ve etkinliklere ev sahipliği yapmıştır. Temel olarak kentin nüfusu, ekonomik yapısı, cadde ile sokak sistemi ve anıt yapılarıyla birlikte kentin nasıl bir değişim geçirdiğini incelemek amaçlanmıştır. Bu değişim incelenirken de imar planları ve mahalleler özelinde kent merkezin gelişimi ele alınmıştır. Mahalle kavramı üzerinden seçilen Demirtaş Mahallesi, Yayla Mahallesi, Karakaş Mahallesi ve Karacaibrahim Mahallesi ile birlikte bu değişimin ve gelişimin nasıl gerçekleştiği incelenmiştir. Kronolojik sıra ile incelenen imar planlarında kent makroformunu etkileyen eksenler ile sınırlar belirlenmiştir. Mahalle ölçeğinde de mahallelerde yer alan 19. yüzyıl ve 20. yüzyılda yapılmış çeşitli üsluplu anıt yapılar incelenmiştir. Bu anıt yapılar ile eksenler birlikte ele alınarak 19. yüzyılda Hızırbey Cami ve Külliyesi çevresinden gelişen mahalle sınırları ile günümüz mahalle sınırları karşılaştırılmış ve çözümlenmeye çalışılmıştır.
KENT İMAJI OLUŞTURMADA DESTİNASYON PAZARLAMASI: TRABZON KENTİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Destinasyon, varılacak olan yer anlamında turistik çekiciliği olan bölge demektir. Destinasyon pazarlaması ise, belirli bir kent/bölgenin turizm etkinlikleri bağlamında çekici dolayısıyla tercih edilir olmasını belirleyen yöntemleri ifade eder. Turizmde bir destinasyon olarak tercih edilir olmak hiç kuşkusuz kentlerin farklılaşmasına ve öne çıkmasına bağlıdır. Kentlerin turistik bir bölge olarak öne çıkmasını ve tercih edilmesini sağlayan destinasyon pazarlamasında ise en temel unsur imajdır. Bu çalışma, gençlerin Trabzon kentine yönelik belli değerler bağlamında imaj algısını ortaya koymaktadır. Bu yönüyle turizm başlığı altında kamu, özel ve sivil toplum kuruluşlarında gelecekte yapılması muhtemel destinasyon pazarlaması uygulamaları için önemli ve güncel bulgular içermektedir. Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde eğitim gören ve Trabzon’a başka kentlerden gelen toplam 190 öğrenci ile gerçekleştirilen anket çalışmasının verileri doğrultusunda Trabzon’un “spor” ve “doğa” kenti algısının destinasyon pazarlaması sürecinde kent imajı için son derece belirleyici özellikler olduğu görülmüştür. Araştırmanın öne çıkan bulgularından biri de gençlere göre Trabzon’un önemli bir “turizm merkezi” olduğu düşüncesidir.
KLÂSİK TÜRK ŞİİRİNDE DEHRÎ TİPİ- [ESTAD] ESKİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
2019
ÖZET Klâsik şiirimizde tipler, ihtiyaç durumunda şairin mesajını topluma ulaştırmada bir aracı görevindedir. Edebî metinlerde âşık, maşûk, rakip ve memdûh gibi temel tiplerin yanında rind, müddeî, sûfî, zâhid vb. tipler de bulunmaktadır. İşte bu tiplerden bir tanesi de dehrî dir. Dehr kelimesi Arapça de-he-ra ()د/ه/ر kökünden türemiş bir isimdir. Kelimenin çoğulu edhûr ve duhûr şeklindedir. Dehrî, dehr kelimesine nisbeti sebebiyle bu isimle anılmış ve İslâm dünyasında genel olarak ateist ve materyalist düşünce akımlarını temsil etmiştir. Dünyada meydana gelen hadiseleri tabiat kanunlarıyla açıklayarak Allah'ı inkâr eden dehrî anlayışı, klâsik şiirimizde az da olsa kendine yer edinmiştir. Şairler eserlerinde, karakter ve davranışları kötü ahlak üzerine şekillenmiş olan dehrîlerin bu ve benzeri kötü yönlerini sergilemek suretiyle yer vermişlerdir. Bu tipin en belirgin özelliği inkârcı bir yapıya sahip olmasıdır. Dehrî, kısaca Allah'a inanmayan bir kimse demektir. Dehrî tipi, incelediğimiz 141 edebî metnin (nazım-nesir karışık) 11 tanesinde 15 kez karşımıza çıkmaktadır. Eserleri taramamız sonucunda elde ettiğimiz rakamlardan da anlaşıldığı üzere dehrî tipi ihtiva ettiği kötü/olumsuz anlamlardan olsa gerek, sık kullanılmamıştır. Klâsik Türk edebiyatının daha anlaşılır olabilmesi için tiplerin hangi özellikleri bünyelerinde barındırdıklarının ve şairin kullandığı tiple okuyucuya nasıl bir mesaj verdiğinin iyi bilinmesi gerekir. Bu çalışmamızda, belirlenen örneklerden hareketle klâsik şiirde dehrî tipinin tespitine çalışılmıştır.
KELÂM GELENEĞİNDE TEMEL KAYNAKLARDAN İSTİFADE YÖNTEMLERİ (MÂTÜRÎDÎ ÖRNEĞİ
Kelâm ilminin temel kaynaklardan istifade yöntemlerini tespit etmeyi hedefleyen bu çalışma, bu ilmin teşekkül sürecinde etkin olan temel unsurları ve etki biçimlerini konu edinmektedir. Bu yapılırken aynı zamanda kelâm ilminin konu ve yöntemini oluşturan genel çizgisinin ne olduğu, bu çizginin ne ölçüde korunduğu ve ne tür sapmalara maruz kaldığı konuları araştırılmış, özellikle bu çalışmanın temel maksadını teşkil eden şu soruya cevap aranmıştır: İslam geleneğinde kelâmın temsil etmiş olduğu misyon şartların oluşturduğu arızî bir gelişme midir, yoksa daha başta Kur’an’ın esaslarında ve Hz. Peygamberin örnek yaşamı olan sünnetinde uygulanan bir tecrübenin yansıması mıdır? Bu konular araştırılıp sorular cevap bulduğunda, Kelâm ilminin teşekkülü ve devamında dahilî ve haricî olan unsurlardan hangisinin daha etkin rol oynadığı meselesi de açığa kavuşmuş olacaktır.
SİLLE TARİHİ KENT DOKUSUNDA KAFETERYA İÇ MEKAN DÜZENLEMELERİNİN NİTELİKSEL DEĞERLENDİRMESİ
Sille kent yerleşimi Konya'da yeniden işlevlendirme örneklerinin yoğun olarak gözlemlendiği tarihi bir dokudur. Yeniden işlevlendirilen örnekleri özellikle özgün fonksiyonu konut olan binaların lokanta/kafeterya olarak dönüştürülmesidir. Bu fonksiyonun ağırlıklı olarak tercih edilmesinin nedeni yoğun ziyaretçi trafiğinin baskısı ile günü birlik kullanımlarda/kentsel ziyaretlerde gereksinim duyulan yeme/içme/dinlenme ve vakit geçirme aktiviteleri karşılaşma kaygısıdır. Oldukça fazla görülen bu dönüşümün temel nedeni kentsel yeniden canlandırmaya katkı sağlamaktan daha çok rant elde edilmesinden kaynaklandığı gözlemlenmektedir.