The Strategic Importance Of Gallipoli For Ottoman Rule In Balkans, Journal of Turkısh Studies. (original) (raw)

Osmanlı Devlet Düzeni Üzerine Balkanlardan Bir Bakış

Siyaset Ekonomi Ve Yonetim Arastırmaları Dergisi, 2013

Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki önemli bir bölgesi olan Bosna'nın Akhisar kazasında yaşayan Hasan el-Kâfi, 1595 tarihinde devlet düzeninin bozuluş sürecini anlattığı bir risale yazar. Müellif bu eserini Eğri seferine katılan dönemin ulema, devlet erkânı ve divan heyetine sunar. Risaleyi inceleyenler takdir ve övgü ile karşılarlar. Halk ile yakın teması olan ve Eğri Seferi münasebetiyle ordunun düzenindeki bozulmayı bizzat gözleyen müellif, Osmanlı devlet felsefesinin hangi ilkelerden oluştuğunu, daha sonra ne gibi dönüşümler geçirdiğini ve mevcut halin nedenleri ile bu durumdan çıkabilmek için neler yapılması gerektiğini açıklar. Devlet sistemine dair bu prensipleri bazı toplumsal olaylarla ilişkilendirerek, hangi prensibin ne şekilde ve ne zaman terk edildiğini ve sonucunun nasıl olduğunu göstermeye çalışır. Bu makalede söz konusu eserin bir değerlendirmesi yapılmaktadır.

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ

Balkanlar üzerine sosyal bilimler alanında özgün çalışmalara yer veren uluslararası hakemli bir dergidir. Türkçe ve İngilizce makalelere yer veren BAE-Dergisi, Aralık ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda iki kez yayımlanır. BAE-Dergisi'ne gönderilen yazılar, yayımlanmadan önce yayın kurulunca dergi yazım ilkelerine uygunluk açısından incelenir. Yayımlanması uygun bulunan makaleler adları gizli tutulan iki ayrı hakeme gönderilir. Dergide yayımlanan makalelerde savunulan görüşler BAE-Dergisini hiçbir surette bağlamaz. Yayımlanan makale ve yazıların sorumluluğu yazarına aittir.

Osmanli Balkanlarini Kontrol Altinda Tutmak İçin İttihadçilarin Takip Etmiş Olduklari Metodlar

2006

Jon Turk Ihtilali farkli etnik kimliklerin temsil edildigi Ittihad ve Terakki Cemiyeti tarafindan planlandi. Fakat Ihtilal hareketinin esasini Makedonyadaki 3. ordu subaylari olusturmaktaydi. Ciddi cabalar sonucunda Ittihadcilar 1908’de iktidara geldiler. Ittihad ve Terakki Cemiyeti mensuplarinin ilk talepleri anayasa, ozgurluk, esitlik ve bir dereceye kadar ozerklikti. Bu hareket icerisinde yer alan Muslim ve gayr-i Muslim Osmanli vatandaslarinin uzerinde ittifak ettikleri nokta mutlakiyetci bir dusunce ile ulkeyi idare etmekte olan II. Abdulhamid’in yonetimine son vermekti. Bu maksada yonelik Ittihadcilar Osmanli idaresindeki Turk olmayan unsurlar ile ittifak etmekte bir sakinca gormediler. Bu calisma Ittihad ve Terakki idaresinin Osmanli Balkanlarini control altinda tutmak icin uyguladiklari metodlari inceleyerek uygulanan bu metodlar sonrasindaki basari durumunu sorguluyacaktir

67-Alaattin Aköz - Hüseyin Muşmal, Barut Fıçısında Bir Osmanlı Sancağı Berlin Anlaşmasından Balkan Harbine Yenipazar., 2017.

Yenipazar Sancağı, Avrupa’nın barut fıçısı olarak bilinen Balkanların ortasında bulunmaktadır. Bugün bu bölge Sancak olarak isimlendirilmektedir. Kuzey batısında ve kuzeyde Bosna-Hersek, kuzeyinde ve kuzeydoğusunda Sırbistan, güneydoğusunda Kosova, güneyinde Arnavutluk, batı ve güneybatısında ise Karadağ bulunmaktadır. Yenipazar şehri Peşter Yaylası ile Rogozna arasında bulunan ovada, İbar nehrinin bir kolu olan Raşka ve Yoşaniça nehirleri üzerinde muhtemelen 1456 yılında bölgenin fatihi İshak Beyoğlu İsa Bey tarafından kurulmuştur. Balkanların en önemli ticaret yollarının üzerinde bulunan Yenipazar, iki yabancı ve düşman ülke arasında bulunması ve Bosna-Hersek ile diğer Osmanlı toprakları arasında bir köprü görevi görmesi sebebiyle Osmanlı Devleti için de çok önemli bir coğrafî konumuna sahip idi. XIX. Yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı Devleti’ne en büyük darbeler Balkanlarda indirilmiş ve bunlar Yenipazar Sancağı’nda da etkili olmuş fakat bütün olumsuzluklara rağmen Yenipazar Sancağı Berlin Anlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki uç noktası, serhaddı olmuştur. Osmanlılar döneminde Bosna Vilayeti’ne bağlı bir sancak iken 1878 yılında imzalanan Berlin Anlaşmasıyla Avusturya tarafından ilhak edilen anavatanı Bosna’dan ayrılarak, 1877 yılı Şubat ayı başlarında Kosova Vilayeti’ne bağlanmış ve yine bu anlaşma ile alışılmadık bir statü kazanmıştır. Zira 93 (1877–1878 Osmanlı-Rus Harbi) Harbi sonucu imzalanan bu anlaşma ile en karlı konumda olan Avusturya, Yenipazar Sancağı’nda da karakol bulundurma hakkını elde etmiştir. Yenipazar Sancağı’nda Müslüman olan Boşnaklar çoğunluktadır. Boşnakların yanında Ortodoks Sırplar ve Karadağlılar ve Müslüman Arnavutlar da bu topraklarda yaşamaktadırlar. Bu bildiride; Milliyetçilik rüzgârlarının sert estiği, acı ve gözyaşının dinmediği, anarşi-terör, göç-iskân ve bir var olma-yok olma mücadelesinin damgasını vurduğu 1877–1912 yılları arasında Yenipazar sancağının idari, sosyal ve demografik yapısı üzerinde durulacaktır.

Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Çelişkili Avrupa Birliği Üyeliğinin İkilemleri ve Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri

Gazi Akademik Bakış, 2019

The "Republic of Cyprus" became an EU Member State on May 1, 2004, without a comprehensive settlement of the Cyprus problem. The country became a member without having full control over all the areas that it claimed to be under its jurisdiction, which contradicts the basic principles of the EU. This admission also constitutes a clear and evident clash with the principles of international law on which it is claimed that the EU is founded. By accepting the unilateral application of the Greek Cypriots, the international agreements related to the sui generis situation of Cyprus have been discredited by the EU. Moreover, with this decision, the final settlement of the Cyprus problem becomes more complicated than before and Turkey-EU relations become more asymmetric in favor of the latter. Deriving from these points, this article analyzes and demonstrates the paradoxes of the contradictory EU membership of the RoC, which is the most controversial membership decision ever made within the EU. Furthermore, the negative implications of this decision for the Cyprus negotiation process and on Turkey-EU relations are also examined. Öz Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Kıbrıs sorununun çözümü olmadan 1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliği (AB) üyesi olmuştur. Üstelik adı geçen ülke egemenliği altında olduğunu iddia ettiği toprakların tamamının üzerinde kontrolu olmamasına rağmen AB üyesi olmayı başarmıştır. Bu karar AB prensipleriyle çeliştiği gibi AB ülkelerinin üzerine inşa ettiklerini iddia ettikleri uluslararası hukuk prensiplerine de aykırıdır. AB, GKRY'nin tek yanlı başvurusunu kabul ederek, Kıbrıs Adasının uluslararası antlaşmalardan gelen kendine özgü (sui generis) karakterini de ortadan kaldırmış olmuştur. İlave olarak, bu kararla birlikte Kıbrıs sorununun çözümü artık olduğundan daha karmaşık bir hal almış ve Türkiye-AB ilişkileri de AB leyhine assimetrik hale getirilmiştir. Bu noktalardan hareketle bu makale AB'nin bugüne değin almış olduğu en tartışmalı karar olan Güney Kıbrıs'ın çelişkili AB üyeliğinin tutarsızlıklarını incelemiştir. Buna ek olarak, bu yanlış kararın Türkiye-AB ilişkileri üzerindeki olumsuz etkileri de ortaya konulmuştur.

Dünden Bugüne Türk-Ermeni̇ İli̇şki̇leri̇ne Genel Bi̇r Bakiş Ve Ermeni̇ Tehci̇ri̇

Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi, 2018

Anadolu'da yaklaşık bin yıllık bir birliktelik yaşayan Türk ve Ermeni toplumları arasındaki dostane ilişkiler 19.yy.lın başlarından itibaren bozulmaya başlamış, Fransız İhtilali'nin getirdiği milliyetçilik anlayışının Ermeni toplumu üzerinde yarattığı etkiyle bir Ermeni sorunu ortaya çıkmıştı. Özellikle Balkanlarda cereyan eden olaylar, Ermeni patrikhanesinin, Rusya, İngiltere ve Fransa'nın tahrikleri sonucu bu sorun 1878-79 Osmanlı Rus savaşı sonunda imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşmasıyla uluslararası bir nitelik kazanmıştı. Berlin Antlaşmasında beklentileri karşılanmayan Ermeni toplumunun, silahlı örgütler kurarak başlattıkları ve Sevk ve İskân yasasıyla yüzyılın en önemli yer değiştirme uygulamasına muhatap olacağı gelişmeler, hem ulusal hem de uluslararası boyutta çok önemli sonuçlar doğurmuş, Osmanlı devletinin sona ermesinden sonra devralınan bu tarihi olay yeni Türk devletinin dış politikasının da en önemli sorunlarından birisini oluşturmuştur. Bu makalede millet-i sadıka nitelemesine muhatap olacak kadar Türk toplumuyla kaynaşmış ve Osmanlı devlet idaresinde çok önemli görevler üstlenmiş güvenilir Ermeni toplumunun nasıl böylesine büyük bir sorunun parçası haline geldiği ana hatlarıyla irdelenecektir.

Bi̇r Balkan Topluluğu Olarak Pomaklar Ve Ki̇mli̇k Algilamalarinda Türklük Bulgulari

2013

Balkanlar cografyasinda, Pomaklar kadar kimliklerini koruma adina âdeta ateste piserek yeseren bir baska topluluk yoktur. Onlarin kendilerini ne sekilde algiladiklarina bakilmaksizin, yasadiklari ulkelerde Muslumanlastirilmis Bulgar, Muslumanlastirilmis Yunan, Muslumanlastirilmis Makedon, Muslumanlastirilmis Sirp vb. kabul edilen ve uzerlerinde bin bir baski, zulum ve asimilasyon politikalari uygulanmis olan Pomaklar, maalesef bugun de bu cag disi uygulamalarin girdabinda cirpinmaktadir. Yasadiklari ulkelerde Pomak, Torbes, Gorali vb. adlarla anilan bu topluluk, esas itibariyla Muslumandir ve kendilerini Turk kabul ederler. Bu sebeple, yuzyillarla ifade edilen bir surecte, kimliklerine donuk her turlu baski, iskence ve politikalara direnerek Musluman Turk kimliginden vazgecmeyen, vazgecirilemeyen bu toplulugun tarihinde ve kulturel kodlarinda Turkluk unsurlarini aramak ve bunlari bilimsel olcutlerle ortaya koymak, insani ve bilimsel bir zorunluluktur. Algi, her seyden once ...