Türk Müziği Viyolonsel İcracılarının Eser İcrasında Kullanmış Oldukları Sağ ve Sol El Teknikleri (original) (raw)

20. Yüzyıl Osmanlı/Türk Müziği İcrasında Metodoloji Meselesi

THE ISSUE OF METHODOLOGY IN THE 20TH CENTURY OTTOMAN-TURKISH MUSICAL PERFORMANCE For centuries, Ottoman-Turkish music established oral communication within a master apprentice relationship as a result of oral tradition. This communication process is called practice meşk which refers to a mutual relationship in art between a teacher and a student who share time and space. With the onset of modernization and a proportional and rational standard ensuring permanence of knowledge and theory, memory and oral tradition were conveyed into writing and pedagogical formation was founded on scientific pillars. This process resulted in a need to establish contact between the roots of the past and the new world. Without failing to acknowledge that style and attitude can be achieved by practice, a new perspective with emphasis on methodology was born. The motto of the 20th century was “time”. In a sense, the routine of life rendered written knowledge portable in a self-renewing world with changing dynamism. During the transition from the Ottoman Empire to the Republic, the new Ottoman individual made effort to integrate the old and the new, the two worlds, and therefore started to approach their local world in a different manner. This in turn gave birth to identities which experience the culture to which they belong while adopting the especially scientific methodology of Western Europe. Consequently, methodology became a matter of discussion in literature, architecture and music. In music, saz players were to discover the role of method in the teaching of saz. This paper will discuss the issue of methodology in music which is sometimes considered a “modernization project” in its own realm, with efforts to attribute a universal context. Based on this point of view, the paper will tackle the question whether method played an active role in the training of good musical performers of Ottoman-Turkish music or whether “tradition” takes this role.

Kabak Kemanede Kullanilan Sağ Ve Sol El Tekni̇kleri̇ne Yöneli̇k Eği̇ti̇mci̇ Ve İcraci Görüşleri̇

Eurasian journal of music and dance, 2023

Çalışmanın amacı, kabak kemane eğitimcileri ve icracılarının sağ ve sol el tekniklerine yönelik görüşlerinin ortaya konmasıdır. Araştırma grubunda on farklı üniversiteden on üç eğitimci, TRT, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan beş kabak kemane icracısı olmak üzere toplam on sekiz kişi yer almıştır. Araştırmacı tarafından hazırlanan görüşme soruları iki alan uzmanına e-posta yoluyla gönderilerek güvenirlik-geçerlik kontrolleri sağlanmış ve etik onayları alındıktan sonra kabak kemane eğitimcileri ve icracılarıyla "zoom" adlı video konferans platformunda görüşmeler sağlanarak veriler toplanmıştır. Elde edilen veriler içerik analiz yöntemiyle kategorize edilmiş ve tablolardan faydalanılarak okuyucuya sunulmuştur. Araştırma kapsamında şu hususlarla ilgili bilgilere yer verilmiştir: Eğitimcilerin sağ ve sol tekniklerine hangi lisans sınıfında yer verdikleri, hem eğitimci hem de icracıların diğer yaylı çalgılardaki sağ ve sol el tekniklerinin kabak kemanedeki kullanım durumları, sağ ve sol el teknikleri ile ilgili (Türk/Batı olmak üzere) hangi terminolojiyi tercih ettikleri, Teke Yöresi'nde icra edilen eserlerde hangi sağ ve sol el tekniklerine yer verdikleri ve bu tekniklere ilişkin mevcut yazılı materyallerle ilgili görüşler. Ardından görüşmeler sonucunda kabak kemane eğitiminde ve icrasında kullanılan sağ ve sol el tekniklerine ilişkin veriler yorumlanmıştır.

Farklı Müzik Kültürlerinde Mey Çalgısı ve İcracıları

İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2019

Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği teyit edilmiştir. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.

Akordeon ailesine mensup çalgıların Türk halk oyunları müzikleri icrasında kullanım durumu

2024

Klasik Batı Müziği çalgılarından olan Akordeon, zengin ve etkileyici ses sahası özelliği olmasından kaynaklı dünyada yaygın kullanılan çalgılar arasına girmiştir. Aynı doğrultuda ülkemizde de varlığını gösteren Akordeon, Türk müzik kültüründe ve bilhassa Türk halk danslarında sıkça tercih edilen çalgılardan olmuştur. Berlin’de 1822 yılında Alman Christian Friedrich Buschmann tarafından piyano ve org çalgılarının akordunu kolaylaştırmak amacıyla üretilen çalgı, Viyanalı org ustası Cyrill Demian tarafından geliştirilmiş ve 1829 yılında akordeon olarak patenti alınmıştır. Akordeon, kısa sürede büyük bir etki yaratarak dünya genelinde yayılmıştır. Bu süreçte birçok farklı akordeon modeli geliştirilmiş ve çeşitli isimlerle anılan akordeon ailesine mensup başka çalgılar da ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada, akordeon ailesinin Türk müzik kültürüne ne zaman ve nasıl girdiği detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca, akordeon ailesinin Türk halk oyunlarındaki yeri ve önemi üzerinde durulmuştur. Akordeon Türkiye’de Karadeniz, Doğu Anadolu, İç Anadolu, Marmara ve Ege olmak üzere genellikle bu 5 bölgede icra edildiği bilinmektedir. Bu bölgelerdeki icra yoğunluğunun en büyük etkeni Anadolu’ya gelen göçlerin ağırlıklı olarak bu bölgelerde yaşamasıdır. Anadolu’da icra edilen dans türlerinde geleneksel ortamlarda akordeonun genellikle Kafkas, Bar, Horon, Hora ve Karşılama türündeki danslara eşlik ettiği görülmektedir fakat günümüzde müzik düzenlemelerinde bu çalgının Zeybek türünde danslarda özellikle kadın oyunları müziklerinde eşlik ettiğine rastlanmaktadır. Akordeon ailesinin ülkemizin muhtelif bölgelerinde yaşayan etnik kimliklerin müzik kültürlerinde yer aldığı gözlemlenmiştir. Bunlar genel olarak Kafkasya ve Balkanlardan göç etmiş olduğu tespit edilmiştir. Bu etnik gruplar bahsi geçen çalgıları gerek halk danslarında gerekse de halk müziklerinde yoğun bir şekilde tercih ettikleri sonucuna ulaşılmıştır.

Çağdaş Türk Bestecilerinin Viyola Eserleri ve Bu Eserlerin Mesleki Müzik Eğitimi Veren Kurumlardaki Viyola Eğitimcileri Tarafindan Taninma, Eğitim Amaçli Kullanilma ve Kullanilmama Durumlari

2002

Bu araştırma, Çağdaş Türk bestecilerinin viyola eserlerinin mesleki müzik eğitimi veren kurumlardaki viyola eğitimcileri tarafından tanınıp tanınmadığını, viyola eğitimi amaçlı kullanılıp kullanılmadığını; kullanılıyor ise ne şekilde, kullanılmıyor ise nedenlerini ortaya koyarak belirlenen eserleri viyola eğitimine kazandırmayı böylece viyola eğitimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Araştırmada tüm evren örnekleme dahil edilmiştir. Bu bağlamda durum tespitine yönelik olarak mesleki müzik eğitimi veren kurumlarda görev yapan 44 viyola eğitimcisi ile görüşme yapılmış, araştırma sınırlılığında belirtilmiş olan 37 viyola eserinden 28' ine ulaşılmıştır. Verilerin analizi sonucunda Çağdaş Türk bestecilerinin viyola eserlerinin mesleki müzik eğitimi kurumlardaki viyola eğitimcileri tarafından beklenen ölçüde tanınmadığı, viyola eğitiminde yaygın ve etkin kullanılmadığı saptanmıştır.

Viyolonsel Eğitiminde Türk Müziği Perdelerinin Seslendirilmesinde Yaşanan Güçlükler ve Çözüm Önerileri

Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2019

Bu araştırma ile viyolonsel eğitiminde Türk Müziği perdelerinin seslendirilmesinde yaşanan güçlükler hakkındaki paydaş görüşlerini ve bu güçlüklerin aşılmasına yönelik çözüm önerilerini ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır. Bu çalışma, nitel bir araştırmadır. Çalışmanın verileri Türk Müziği alanında eğitim veren konservatuarlarda çalışan gönüllü on öğretim elemanından ve bu kurumlarda okuyan altı son sınıf öğrencisinden sağlanmıştır. Veriler, araştırmacı tarafından hazırlanmış olan yarı yapılandırılmış görüşme formu ve odak grup görüşmesi ile toplanmıştır. Elde edilen veriler, içerik analizi tekniği ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda, Türk Müziğinde entonasyon problemlerine sıklıkla rastlandığı, özellikle de Türk Müziği perdelerinin doğru seslendirilmesinde güçlükler yaşandığı ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucunda bireylere çok dinlemeleri, etüt çalışmaları, makamları bilmeleri, hatalarını düzeltme yeteneklerini geliştirmeleri, ağır tempoda çalışmaları, tekniklerini esnetebilmeleri, perdeli enstrümanlarla çalışmaları, solfej çalışmaları yapmaları, kayıt yapmaları, çok sayıda eser çalmaları, çalışma saatlerini artırmaları ve taklit etmeleri yönünde önerilerde bulunulmuştur. Eğitimcilere ise bütünsel yaklaşımda eğitim vermeleri, egzersizler yazmaları, öğrencide viyolonsel çalma tekniğini doğru oturtmaları, önce tampere sistemi öğretmeleri, öğrencilerle birlikte çalmaları, taksim örnekleri ya da etütler yazmaları, öğrenciyi motive etmeleri, kendilerini geliştirmeleri önerilerinde bulunulmuştur.