Bir Boyunduruk Aracı Olarak Mimari (original) (raw)

Muğlak Tasarım Sürecinde bir Aracı Olarak Şekil

VII. Mimarlıkta Sayısal Tasarım Ulusal Sempozyumu: Sayısal Tasarım Entropi “Yaratıcılık”, 2013

Şekiller muğlaklıkları ile tasarım sürecindeki deneyimi temsil ederken aynı zamanda görerek deneyimleme sürecini tetiklemektedirler. Tasarımcının entellektüel merakına ve o anki amacına bağlı olarak şekiller etkileşim ile sürekli değişme potansiyelindedir. Tasarım sürecinin gelişiminde 'görsel bir düşünme ve sorgulama yolu olarak şekil hesaplamaları' üzerine bir deneme olarak gerçekleştirilen çalışma; yaratıcı tasarım oluşumları sürecinde, şekil, form, performans, beden ve çevre arasındaki ilişkiyi keşfetmeyi ve geliştirmeyi amaçlamaktadır. Özellikle şekil ve formun hareketliliği ve performansı arasındaki ilişkiye odaklanan çalışmada şekil organizasyonu, hareketin etkileşime açık muğlak bir simülasyonudur. Performansa dayalı oluşan şekil organizasyonları, aynı zamanda soyut temsiller olarak, tasarımcının gözünde farklı bilgiler ile ilişkilenerek disiplinler arası bir 'tasarlama aracı'nı ortaya koyma potansiyeline sahiptir.

Mimari Bir Öge Olarak Balkon

Journal of Interior Design and Academy, 2021

Mimari bir öge olarak balkon tarih boyunca yapının zorunlu bir parçası olarak görülmemiş, istek ve ihtiyaç doğrultusunda yapılan çıkıntılar olarak tasarlanmışlardır. Geleneksel konutlarda cumbadan evrilen balkonlar; açık, yarı kapalı, gömme ya da sonradan camla kapatılmış olsalar dahi bahçeli evde yaşamayanlar için dış mekân ihtiyaçlarının ve işlevlerinin karşılandığı iç-dış arası bir ara mekân olmuşlardır. İşlevsel olarak tasarlanan balkonlar zaman içinde yapının estetiğine katkı sunan bir yapı bileşenine, günümüzde ise anlamsal değerler taşıyan bir ögeye dönüşmüştür. Bu çalışma; balkonun mimaride ortaya çıkışı, işlevsel ve estetik kullanımlarının yanı sıra 2020 yılının ilk ayından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını ile başlayan pandemi sürecinde üstlendiği anlamsal değerler üzerinden bir çıkarım yapmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda balkonun tarih süreci içerisinde mimarlık ile olan ilişkisi irdelenmiş, daha sonra mimarlıkta balkon kullanımı işlevsel, estetik...

Dönüşüm Sürecinde Mimar

Dönüşüm Sürecinde Mimar, 2016

Oldukça kapsamlı birbiri ile içiçe geçmiş iki çalışmanın sonuçları üzerinden hazırlanan bu analiz kitabı hiç şüphe yok ki tüm eksikliklerine rağmen Türkiye özelinde mimarlık mesleğindeki dönüşümü anlamaya çalışan önemli bir belge olarak görülmelidir. Bu çalışma ile 5000'e yakın (4941) mimarla bir ilişki kurmak mümkün olmuştur. Elde edilen verilerin belli hata payları içerse de bir eğilimi tespit etmek açısından anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Bu eğilimi iki farklı veri seti üzerinden farklı araçlarla tespit etmek mümkün olmuştur. Üye bilgi güncelleme formu üzerinden elde edilen veriler işlenebilir bir veritabanı haline getirildikten sonra odanın üye bilgi sistemi ile ilişkilendirilmiş ve buradaki mezuniyet tarihi verileri üzerinden yapılan dönemselleştirilmelerle çeşitli eğilimler tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca önemli bir katkıda mimarlık mesleğinin toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında yaşadığı dönüşümü ve meslekteki cinsiyet eşitsizliğinin fotoğrafına çekmek olmuştur. İkinci veri seti ise sistematik örnekleme metodu ile tesadüfi olarak belirlenen isimlerle yapılan anket çalışması sonucunda şekillenmiştir. Bu veri tabanı İstanbul, Ankara ve İzmir gibi mimarların büyük kısmını oluşturan şubeler ve illerdeki katılımın düşüklüğünden ötürü hata payı yüksektir. Hata payının ne olduğu ölçülebilir değildir. Dolayısıyla verilere daha küçük ölçekli illerin üye profilinin olduğundan daha fazla yansıdığını söylemek mümkündür. Bu handikaba rağmen araştırmanın sonuçlarının temel hipotezlerimizi doğrulayacak bir takım ipuçlarını bize sunduğunu söyleyebiliriz. Ancak bazı tezlerimizi doğrulayacak yeterli verinin de bulunamadığını söylemeliyiz. Sırasıyla:  Mesleğin “ekonomik ve sembolik işlevlerinde dönüşüm”ü konusunda çalışmanın bütününde izler bulunmakla birlikte özellikle “sembolik” işlevleri konusunda daha kapsamlı değerlendirmelere ihtiyaç vardır.  Mimarlar “bir yandan büyük ofislerde proje bazlı çalışan işçiler konumuna sürüklenirken, diğer yandan büyük firmalara sözleşmeli olarak iş yapan ofislerhomeofisler, bireysel çalışma biçimleri yaygınlaşmaktadır” önermemizi doğrulayan unsurlar araştırma kapsamında belirlenmiştir.  Ücretlilik kategorisi içerisinde proje bazlı çalışmanın bir sonucu olarak değerlendirilebilecek geçici işlerin sayısındaki artış, ofislerin biçim değiştirmesi, kişisel ofislerin yerlerini zamanla ortak ofislerin ve ev ofislerin oluşmaya başlaması, limited şirketlerden adi şirketlere yönelim, bütün bunlar bir dönüşümün ürünüdür.  Her dört mimardan birinin uluslararası projelerde yer alması kürselleşme sürecinin bir etkisi olarak görülmelidir.  Ancak başka bir eğilim de birden çok çalışma biçimini içerek geçişken çalışma biçiminin artmasıdır. Bir yandan ücretli bir yandan iş sahibi olma eğilimi artmaktadır. 108  Meslekteki “çeşitlenme ve mesleğin giderek daha fazla teknolojiye bağımlı hale gelmesi mimarın sahip olduğu vasfın sürekli yenilenmesi gereksinimini gündeme getirmektedir" şeklinde hipotezimizi güçlendiren unsurlar çalışmamızda görünmektedir. Hizmet üretim sürecinde çeşitlilik son derece fazladır. Bu ihtiyaç özellikle SMGM eğitim taleplerinde görülebilmektir.  Yine mimarların sahip oldukları vasıf, beceri ve deneyim karşılaştıkları sorunları aşmakta çoğu zamanla yeterli gelmemektedir. Mesleki açıdan sık sık karşılaşılan problemler kısmında verilen cevaplar bu konudaki iddiamızı tartışmasız bir biçimde güçlendirmektedir.  Mimarların “gelir ve yaşam koşulları artan işgücü arzı ve yaşanan işçileşme pratikleri ile birlikte kötüleşmektedir" şeklindeki önermemiz gelir düzeylerine ilişkin veriler tarafından ele alınmak durumundadır. Mimarların elde ettikleri gelirler Türkiye ortalamasına göre yüksek olsa da, işçi konfederasyonları tarafından açıklanan yoksulluk sınırı değerlerinin altında kalabilmektedir. Mimarlar arasında farklılaşmanın olup olmadığı konusunda hizmet biçimleri ile ortalama ücretler arasındaki ilişkiden çıkartılabilir. Ücretlileşme eğilimi özellikle üye güncelleme formunda yer alan mezuniyet yılı ile işteki statü karşılaştırmasında belirgin olarak görülmektedir.  Araştırma kapsamındaki mimarların gelirleri% 64'dü 4000 TL'nin, % 41 3000 TL'nin, % 15,5'i ise 2000 TL'nin altındadır. Ortalama gelir ise 4815 TL’dir. Bu anlamda düşük ücretler konusu çarpıcı bir biçimde kendini ortaya koymaktadır.  İşsizlik olgusu gerek örneklem çalışması gerekse üye güncelleme çalışması açısından bakıldığında güçlü bir olgu olarak görülmemektedir. Buna karşın cinsiyet temelinde bir farklılığın oluştuğu görülmektedir. Kadın mimarlar için isşizlik çok daha gerçek bir tehdittir.  Mimarlık mesleği de elde edilen veriler üzerinden cinsiyetçi bir karakter göstermektedir. Her ne kadar hızla kadın mimarların sayısı artsa da işgücü piyasalarına erkeklerin aksine da çok ücretli olarak katılmaktadır.  "Tasarımcı sayısının azalmakta, meslekten uzaklaşma eğilimi artmaktadır" şeklindeki hipotezimizin ilk bölümüne ilişkin belli veriler bulunmaktadır. Plan/Proje/Tasarım hizmetlerindeki göreli azalma, proje sayısındaki azalma, mimarın karar verici konumunun azalması ve tasarım süreçlerinde özgürlüğü kısıtlayıcı unsurların etkisindeki artış ilgili hipotezimizi güçlendirmektedir.  Meslekten uzaklaşma eğilimine ilişkin olarak hipotetik açıdan yeteri kadar veri bulunamamıştır.  Mimarın “mesleki kimliğinin yerine sınıfsal konumun öne çıkmasına neden olacağı” önermesi ise araştırmanın bulgularınca desteklenecek bir zemine sahip değildir.

Mimari Bedeni "Toprağa Vermek"

EgeMim, 2022-1 (113); 54-61, 2022

Bu çalışmanın amacı, günümüz kentlerinin dahil olduğu sistemin dışında, başka bir dünyanın mümkün olup olamayacağını sorgulamak, doğa-kültür ilişkisine mimari ve kentsel tasarım bağlamında eleştirel bir boyut getirmektir. Çalışma kapsamında “insan olmayan ve doğa” gibi kavramların tümünü kapsamak adına, karasal varoluşun kendisi olarak “toprak” kelimesi kullanılır. Toprakla ve diğer ekosistemlerle olan simbiyotik bir ilişkinin insanın varlığını sürdürebilmesi için tek çözüm olduğu düşünülür ve bu yeni “birlikte yaşam” formlarının keşfi üzerine çağdaş örnekler üzerinden bir tartışma açılır.

Selçuklularda Mimari

Selçuklular, yaklaşık üç asırlık varlıları ile Türk Tarihi’nin her sahasını derinden etkilemişlerdir. Bununla birlikte Anadolu’nun Türkleşmesi ve kalıcı olarak bir Türk yurdu olarak kalmasında büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Çalışma, Dünya Tarihi’ne damga vuran, Türk ve İslâm medeniyete kazandırdığı eşsiz eserlerle bildiğimiz Selçuklu’nun, mimari yaşamını konu edinmiştir. Bu bağlamda Selçuklular’ın dini, ve sivil mimari alanındaki yaşam tarzları üzerinde çalışılmıştır.

Bir Simülakr Tanımı Olarak Mimari Temsilin Medyatik Hali merged

Modular Journal, 2021

Baudrillard'ın simülasyon ve simülakr tezi, gerçekliğin kendisinin değil onun kopyalarının olduğu bir düzende anlamın yitirildiğini, gerçek ve gerçek dışı arasındaki çizginin muğlaklaştırıldığını savunmaktadır. Bu görüş "Disneyland'a dönüşmüş" toplumsal düzen içinde, simülasyonları kütle iletişim araçlarının kullanımı ile ilişkilendirmektedir. Bu perspektiften yola çıkan bu makalede, yeni medya araçlarında paylaşılan mimarlık temsilleri üzerinden mimarlık bilgisinin ve imgesel anlamların simülakrlar dünyasındaki yerini tartışmayı hedeflemektedir. Çalışmada, sosyal medyada paylaşılmak üzere üretilmiş örnek temsiller arasından analojik akıl yürütme yoluyla seçilen güncel medya paylaşımlarının "gerçeklik yoksunluğu" irdelemektedir. Bu irdeleme, dijitalleşen dünyada mimari temsillerin medyatik görsellere indirgeyen bakışa eleştirel bir tutum ortaya koymaktadır. Böylelikle Baudrillard düşüncesindeki gerçeklik parametreleri üzerinde, mimarlık disiplininde içkin olan görsel temsillerin, mimarlık üretimi ile ilişkileri tartışmaya açılması hedeflenmiştir.

Politika ve Eylem Olarak Mimarlik

Politika günümüzün karmaşıklık kültüründe bir çeşit haritalama olarak kabul edilebilir. Bu bağlamda her bireyin kendine özgü bir haritalama analizi vardır. Her birey diğerlerinin üzerinden türeyen içsel bir yapıya sahiptir. Politikanın ölçeği fenomenolojik olarak yerleştirildiğinde, bireyin farkındalığı hem kendisi hem de çevresindekiler için ilerletici olacak, eylemlerini etkileyecektir. Bu bağlamda çalışmada; mekan üzerinden gelişen politik durumlar; rastlantısal ve bireysel olan gündelik tepkiler düzeyinde incelendiğinde tasarım eylemini sorgulayan verilere ulaşmak mümkün olabilir mi sorusuna yanıtlar değil olası zeminler hazırlama isteği vardır. Mimari üretim bir anti üretim olabilir mi? Anti üretim haline geldiği süreçte bir tetikleyici olarak arzu sürecin neresinde yer alır? Bu bağlamda mekanın oluşumunda gerçek arzu nerede ortaya çıkar? Sosyal ilişkilerde mi? Bu ilişkilerin bozulma anlarında mı? Arzuyu programlamak ya da üretmek ne olabilir? Mimari üretim eyleminin politik ve sosyal yapıyı nasıl etkileyebileceği yirminci yüzyılın sonlarına yaklaşırken önemi artan bir konu haline gelmiştir. Mimarlık disiplininin kendi içindeki sorgulama pratiğini aşan bu konu bir yöntem araştırmasına dönüşmektedir. Çünkü mevcut yöntemin toplumsal yapıdan önce kendini değiştirmesi gerekmektedir. Aksi halde Deleuze’in kavramsallaştırmasına göre bir anti-üretim haline gelemeyecektir Bu bağlamda değerlendirmeye başlamak için gündelik hayata bakılmalıdır. Bu tekrarlanan akışın içinde gerçekleşen çeşitli ölçeklerdeki hareketlerde bir çeşit kodlama sözkonusudur. Bu kodlama sistem, birey ve olay bağlantılıdır. Herhangi bir yapının varlığını sürekli kılar. Kodlama bir an olarak analiz edilebilir. Olayın ortaya çıktığı an yapılan yeni kodlama bir potansiyel oluşturmaktadır. Bu yeniyi ifade eder. Mimarlık ve onun ortaya çıkardığı nesne olan mekanın politik olduğunu söylemek yeniden değerlendirilmesi gereken bir yargıdır. Çünkü aslında bu ifadenin kendisi tek başına politiktir. Sözü edilen yeniden kodlama anını ve potansiyelleri ortadan kaldırır. Bireysel olarak yapıyla kurulan ya da kurulabilecek ilişkileri engeller. Bunu yaparken bireyi de normalleştirir. Bireyin mekanla kurduğu ilişkinin ikinci el bir veri olması, onun mekanı bir bilgi ve eylem aracı olarak görmesini engeller.