Dinler Tarihi - Ali Şeriati (original) (raw)
Bu kitabı bize gönderen Metin kardeşimizden Allah razı olsun. Masumlarla (as) haşrolması duası ile. Çeviren: Erdoğan Vatansever KIRKAMBAR KİTAPLIĞI Dr. Ali Şeriatî 23 Kasım 1933'te Horasan eyaletine bağlı Sabzi-var'ın Mezinan köyünde dünyaya gelir. 1950'de Meş-hed'teki öğretmen kolejine girer. 1952'de Meşhed'in yakınlarındaki Ahmedabad köyünde öğretmenliğe başlar. 1955 yılında Mekteb-i Vasita'ı yazar. Ebu Zer-i Gıffari'yi tercüme eder. 1956'da Meshed Üniversite-si'ne girer. "Ulusal Direniş Hareketi"ne üye olduğun dan babası ve diğer üyelerle birlikte tutuklanır. 6 ay tutuklu kalır. 1959'da Alexis Carrel'den Dua'yı tercü me eder. Üniversiteden basarı ile mezun olur. 1960'da Fransa'ya gönderilir, orada Sosyoloji ve üzerine çalışır. Cezayir Kurtuluş Hareketi'ne aktif ola rak katılır. Bu faaliyetlerinden dolayı Paris'te tutukla nır. Bu arada birçok makale, konuşma ve çevirisi deği şik dergilerde yayınlanır. Sosyoloji ve üzerinde doktorasını tamamlayarak 1962'de İran'a döner ve sınırda tutuklanır, aylarca hapiste kalır. Öğ retmenlik ve Meshed Üniversitesi'nde asistanlık ya par. Meshed, Hüseyniye-İ İrşad, Tahran Üniversiteleri ile diğer merkezlerde konferanslar vermeye başlar. Hüseyniye-i İrşad 1973 Eylül'ünde kapatılır. İran gizli servisi Savak, Şeriatî'yi aramaya başlar. Kendisini bula mayınca babasını tutuklar. Babası bir yıl tutuklu kalır. Şeriatî teslim olur ve 18 ay hücrede kalır. 1975-77 ara sı Savak'ın takibinden sürekli kaçarak, başkalarının evinde kalarak çalışmalarına devam eder. Sabahlara kadar süren konuşmalar yapar. 16 Mayıs 1977'de Avrupa'ya hicret eder. 30 gün sonra İngiliz istihbara-tı'nın da yardımı ile Savak tarafından şehid edilir. 27 Haziran 1977'de Şam'daki Hz. Zeyneb'in türbesinin yanına gömülür. Sunuş Elinizdeki kitap, şehid öğretmen Dr. Ali Şeriatî'nin 1971 yı lında Tahran'da Hüseyniye-i Irşad'da verdiği " ve Dinleri Tanımak" isimli derslerinden derlenmiştir. Bu derslerin bir araya toplanıp hazırlanması için Şeriatî'nin hayattayken faaliyetleri sırasında tanzim edilmiş olan kasetler den ve teksirlerden faydalanılmıştır. Bu metinlerde, Dr. Şeria tî'nin sonradan çeşitli konularda kasetlere ek olarak söyledikle rine mutabık kalınmıştır. İşin hızlı olması için o zaman çıkarıl mış olan metinler de eklenmiştir. Şehid Şeriatı, bazı derslerin sonunda, sorulan sorulara ce vap vermiştir. Bazen mecburî olarak açıklamalar yapmıştır. Ta mamen kasetten kitaba aktarılan bu cevaplar ve açıklamalardan derslerin muhtevasıyla ilgili olanları, konunun sonuna eklen miştir. Konuyla ilgisi olmayanlar ise ekler bölümünde veril miştir. " ve Dinleri Tanımak" adıyla verilen dersle rin tamamı ondörttür. Her biri yedişer ders olmak üzere, iki cilt halinde düzenlenmiştir. Her cildin sonundaki ek ve fihristlere ilaveten kavramlar ve deyimler indeksi de verilmiştir. Yedinci ve sekizinci derslerdeki konuların, derslerin genel gidişatıyla doğrudan bir ilgisi yoktur. Bu derslerde Şehid Şeriatı, yanlış an laşılmaları ve tahrifleri önlemek için, birçok temel İslâmî konu hakkındaki anlayışlarını ve düşüncelerini açıklamıştır. Şehid Şeriatı, konuları parçalamaktan sakınmak, genel şartları göster mek hatta derslerinin hararetini korumak için mecburen kendi itikâdi anlayışını açıklamıştır. Şehid öğretmenimiz, dürüst kişiliği, yeteneği ve başta İslâm olmak üzere diğer kültür ve ideolojileri vukûfiyetiyle her türlü kavram ve deyimleri yerli yerinde kullanmıştır. O'nun, İnkılâbî, mektebi akîdesiyle düşüncelerini iyice araştırmak, tanımak, kı saca O'nun mirasından istifade etmek gerekir. Bu dersleri bir araya toplarken, derslerin verildiği zaman daki kronolojik sırayı korumayı tercih ettik. Aziz okuyucuların dikkatini son olarak aşağıdaki noktalara çekmek istiyoruz: 1. Ara başlıklar, sözkonusu kasetlerden aynen alınmıştır. 2. Konuların kasetlerden kitaba aktarılmasında emanete ria yet edilmiştir. Zorunlu olarak eklenen bir kelimenin ve ibarenin belli olması için [ ] işareti kullanılmıştır. 3. Kasetlerdeki soruların metni aynen aktarılmamıştır. Önemli durumlarda kısaca verilmiştir. Sorulardan anlamsız ve gerekli olmadığı halde sorulmuş olanlar, bazı paragrafların baş langıcında, "...." işareti ile gösterilmiştir. Dr. Ali Şeriatî'nin Eserlerini Bir Araya Toplama ve Düzenleme Bürosu DİNLERİ TANIMAK BİRİNCİ DERS "Sizden, iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve kötülükten sakındıran bir cemaat olsun..." Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Önce İrşad Kurumu'na teşekkür ediyorum. Hak edilse bile teşekkür etme ve övme gibi bir âdetim yoktur. Sebebi de şu; memlekette teşekkür ve övgü o kadar artmış ki, gerekli olduğu yerde bile insan teşekkür etmekten korkuyor. Ama şundan te şekkür ediyorum ki, konuşma programlarımı ders programları na Dünyanın gurbeti, insanın yalnızlığı, alınyazısının karanlı ğı, hayatın boşluğu, ruhun isyanı, felsefî karamsarlık, fikri ümit sizlik, hakikatin belli olmayışı yoktur. Boşluk yoktur. Bu âlemin hiç bir köşesi çatlak değildir. Gökyüzü daima dönen bir kubbe dir, yeryüzü serilmiş bir yataktır. Avrupalı insan, Katolik mez hebi, Tanrı, Peygamber, Baba, Ruhû'l-Kudüs, Cebrail, Hedef, Yaratılış, Mesih, Sığınaklar, Kilise, Peder, Başkan, Allah'ın ko yunları ve Koyunların çobanı, yani Papa ve Halk; hepsi bellidir. Ansızın haçlı seferleri geldi. Dünyanın bütün kapalı ve eski dar duvarları parçalandı. Yeryüzü kâinatın merkezi, gökyüzü tavan olmaktan çıktı. Lizbon ve Cenova dünyanın ortası ilân edildi. O tarafta Amerika keşf edildi. Bu tarafta bütün doğu, İran, Arabistan, Türkistan, Hind, Çin... Diğer dinler gelip bunlara karşı boy gösterdiler. Haşmetli tarihler, zengin ve çeşitli medeniyetler, daha büyük ve güçlü kültürler; düşünceler ;nançlar, ideolojiler, bi'setler, toplumlar, ve diğer her şey sarsıldı. Düşünce hürriyeti, hareketli kültür, de ğişken ruh; İslâm medeniyetinin, hür içtihadın, İslâm dininin ve toplumunun birkaç nesil boyunca Hıristiyan halk kitleleri ile te masta bulunması, Ortaçağ'ı değiştirdi. Hıristiyan alemindeki dogma, taassup ve dar görüşlülük yıkılmış oldu. "Mukaddesata" itiraz başladı (Protestanlık). Sonra hareket, değişme ve yeni medeniyet. Haçlı seferleri, Ortaçağ boyunca durgun olan Batı Hıristiyan aleminin ansızın iki farklı cepheden saldırıya uğraması neticesini doğurdu. Bunlardan biri, Batı toplumunun maddi temelinin ve iktisadî ve itikadî alt yapısının, dünya görüşünün dağılıp yıkıl-masıydı. Ortaçağda Batı, alt yapısı feodalite, üst yapısı din olan bir toplumdu. 23 Bu her ikisine birden saldırıldı. İkisi birlikte dağıldı. Fiilen dinsizlik tarihini ele aldıktan sonra ne ulaşalım. İki saldırı birlikte başladı, bu tesadüf değildi. Bunların her ikisi za hiren her ne kadar ayrı görünüyorlarsa da, birbirlerinin sebep ve sonucudurlar. Ben insanî meselelerde, özellikle sosyolojik meselelerde illiyetin aslını doğru görüyorum. Ama felsefedeki illiyet ile tabiat ilimlerindeki illiyet arasındaki fark, sebep ve so nuç ilişkisinin tek taraflı olma yerine iki taraflı olmasıdır. Bir aradaki iki sosyal işaret arasında daima sebep ve sonuç ilişkisi olur. Meselâ, tabiatta ateş, (sebep) suyu kaynatıyor (sonuç); ama suyun kaynaması, yani sonuç, ateşin yakması üzerinde artık bir etki bırakmıyor. Sonuçtan sebebe olan yol, kapalıdır. Sosyal işa retler arasındaki ilişkilerde de sebep, sonucu meydana getiriyor; ama sonuç ortaya çıktığı zaman sebebin üzerinde etki bırakıyor. Yani sebebin rolünü, ona karşı oynuyor. Konuşmacı (sebeb), topluluğu heyecana getiriyor (sonuç), topluluğun heyecanı ise, konuşmacıyı etki altına alıyor; onu he yecanlandırıyor. Bu heyecan tekrar topluluğun üzerinde etki bı rakıyor. Bu iki kutup sebep-sonuç ilişkisi, bu ikisi birbirleriyle ilişki içerisinde oldukları sürece devam eder. Karşılıklı bir etki leşim (gidiş-geliş) vardır. Bir toplumun iktisadi alt yapısı ile itikadî üst yapısı arasın da da böylesi bir İlişki vardır. Marksizm bu ilişkiyi tek yönlü olarak görüyor. Antimarksistler sosyolojide illiyeti (nedenselliği), ya inkâr ediyorlar veya başarısız bİr şekilde, üretimde düzensiz ve ikti satsız bir alt yapı önerip diğer bir faktörü onun yerine koymaya gayret ediyorlar. Irk, coğrafya, tabiatla savaş, içgüdü, kültür vb. gibi faktörler. Ama ben, tarihin bütün sosyal devreleri için hepten bir ka nuna inanmıyorum. Bedevi toplumlarda (kabilelerde) coğrafya nın tam etken olduğuna inanıyorum. Coğrafya, toplumun yapıcı ve tayin edici alt yapısıdır; toplum kurumlarının, bu cümleden olmak üzere iktisadın tayin edicisidir. 24 25 İlerlemiş toplumlarda iktisadi üretim; alt yapı ve aynı za manda tayin edici bir etkendir. Üçüncü aşamada, yani Durkhe-im'ci anlamıyla "İndİvidualizmin" gerçekleştiği asırda, insanî şu ur, bilgi, görüş, antropoloji, sosyoloji ve tarih sosyolojisi daha çok ilerliyor, insanlar, toplumu yapan unsurlar, tarihe hareket veren kuvvetler, çetin kanunlar, değişme, yıkılma ve toplumun yükselmesi hakkında daha şuurlu, daha bilgili oluyorlar. Temel faktör insanın kendisidir; yani onun kendi bilincinde olmasıdır. Diğer bir tabirle ideoloji, fikir, irade ve onun tekniğidir. Bu, çok hassas, karmaşık ve geniş bir konudur; şu anda onu ortaya koyma imkânı yoktur. Ama burada söylemek istediğimiz şey şudur: "Karşılıklı illiyet" kanunları, alt yapı ile sosyal üst ya pı arasındaki ilişkilerde de doğrudur. Eğer şahsın fikri değişirse (üst yapı), iktisadi hayatı ve işi de değişiyor (alt yapı). Bunun gibi eğer işi ve maddi durumu deği şirse, düşünce tarzı da değişecektir. Bu ikisi birbiriyle daima iki yönlü karşılıklı sebep ve sonuç ilişkisine sahiptir. Ortaçağ Avrupasının alt yapısı feodalizm, itikadı üst yapısı ise din idi. Dünya görüşü, ahlâk, felsefe ve gelenekleri bir araya toplayan, açıkla yan ve takdis eden Katolik mezhebiydi. Katolik mezhebi, bunla rın sosyal düzene uygun olmasını sağlamaya çalışıyordu-Zira topluma hakim olan resmi dinler, daima bilinçli veya bilinçsiz olarak böylesi bir fonksiyonu üzerlerine almışlardır. Eğer böyle si bîr düzene aslında aykırı olmuşlarsa, egemen düzenin boyut larından biri olan resmi temsilciler grubu eliyle çirkinleştirilip, tahrif edilmiş ve sonuçta istenilen...