Mâzenderân da Siyasî İki Cereyan; Marâşî ve Kiyâ Anlaşmazlığı (original) (raw)
Related papers
Menâzil Şerhi Bağlamında İbn Kayyım el-Cevziyye’ye Göre Mükâşefe ve Müşâhede
Kafkas üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2023
Notlar/Notes Bu makale, Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri bölümünde Doç Dr. Hacı Bayram Başer danışmanlığında hazırlanan "İbn Kayyım el-Cevziyye'nin Tasavvufî Görüşleri" adlı yüksek lisans tezinden üretilmiştir. Yazar, herhangi bir çıkar çatışması beyan etmemiştir.
KÜRESELLEŞMENİN MÜZİĞİ-MÜZİĞİN KÜRESELLEŞMESİ
Journal of International Social Research, 2016
KÜRESELLEŞMENİN MÜZİĞİ-MÜZİĞİN KÜRESELLEŞMESİ MUSIC OF GLOBALIZATION-GLOBALIZATION OF MUSIC Barış GÜRKAN * Öz Sosyal yaşamın tüm dinamiklerini etkileyen diğer önemli paradigmalar gibi, küreselleşme de dünya müzik yaşamı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Sound, yeni türler, dinleyiciler, konserler vb. gibi dünya müziklerinin pek çok yönünde küreselleşmenin etkisini gözlemlemek hiç de zor değildir. Bu durum, farklı küreselleşme yaklaşımları tarafından değişik şekillerde yorumlanır. Bazıları küreselleşmeyi standartlaştırma ve homojenleştirme süreci olarak görürken, diğerleri küreselleşmeyi dünya çapında yerel ve etnik unsurların kendilerini ifade etme mekânının hazırlayıcısı olarak değerlendirir. Bu çalışma World Music örneğinde küreselleşme ve müzik arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçlar. Bu amaçla, öncelikle küreselleşmeye farklı yaklaşımlar gözden geçirilecektir. Ardından kültür ve küreselleşme tartışılacak, son olarak "Küreselleşmenin müziği mi? Müziğin küreselleşmesi mi?" sorusuna yanıt aranacaktır.
Ferhat İle Şi̇ri̇n’E Meti̇nler Arasi Bi̇r Yaklaşim
Hİkmet - akademik edebiyat dergisi., 2018
Eserlere, metinlerarasılık yönünden yaklaşılması; Halk Edebiyatı'nın Klasik (Divan) Edebiyat'tan, Klasik Edebiyatın da Halk Edebiyatı'ndan etkilendiğinin, birbirlerinden beslendiklerinin açıkça görülmesini sağlamaktadır. Bu çalışmada Divan Edebiyatı'nda mesnevi nazım şeklinin, Halk Edebiyatı'nda da halk hikâyelerinin konusu olarak yüzyıllarca işlenen "Hüsrev ü Şirin" veya "Ferhat ü Şirin", Cumhuriyet'ten sonra da roman olarak yazılan "Ferhat ile Şirin", metinlerarasılık ilişkilerine göre incelenmiştir. Halk hikâyesi ve romanın, mesneviden hareketle yazıldığı ancak aradan geçen zamana bağlı olarak ortaya çıkan sosyokültürel farklılıkların halk hikâyesi ve romanda, şahıs kadrosunu, mekânı ve olayların seyrini değiştirdiği tespit edilmiştir. Mesnevinin esas konusu olan aşk hikâyesi, hikâye ve romanda ana çatı olarak verilmiş bu yönüyle eserler arasındaki metinlerarasılık ilişkisi ortaya konulabilmiştir. Bu ilişki neticesinde Divan Edebiyatı' nın sadece Halk Edebiyatına değil; bugünkü eserlere de kaynaklık eden bir memba olduğu, edebi eserlerin zaman ve mekân değişse de kültürü yüzyıllar ötesine taşıyan bir araç olduğu vurgulanmıştır.
Mîrza Mîranşâh ve Askeri Faaliyetleri
Öz: Türk-Moğol milletlerinin kurdukları teşekküller, belirli bir veraset sisteminin olmayışı ve hükümdarın ölümünden sonra oğullar arasında başlayan taht mücadeleleri sebebiyle sürekli iç karışıklıklar arasında boğuşmuş ve sonunda ise tarih sahnesinden silinmişlerdir. Biz bu çalışmamızda Türk-Moğol kültürünün şekillendirdiği Emîr Timur Devletinin kurucusu Emîr Timur'un câriye olan hanımı Hanzâde'den olan oğlu Mîranşâh'ın hayatını, kişiliğini ve babasının ölümünden sonra ki taht mücadelelerindeki yerini inceleyeceğiz. Emîr Timur'un Orta Doğu'yu, Kafkasya'yı ve Anadolu'yu fethettiği yıllarda yaşayan oğullarından en büyük olanı olan Mîranşâh, bütün bu fetih hareketlerinde babasının yanında bulunmuş ve önemli yararlılıklar göstermiştir. Daha 14 yaşında devletin batı sınırı oluşturan Horâsân Valiliği'ne atanan Mîranşâh, bölgenin asayişinin sağlamakta üstün gayret göstermiş ve devletin sınırlarının batıya doğru genişlemesi üzerine daha büyük bir alana içine alan Azerbaycan Valiliğine atanmıştır. Bu görevi sırasında geçirdiği bir kaza sonucunda aklî dengesini kaybetse de babasıyla beraber seferlere katılmaya devam etmiş hatta babasının ölümünden sonra tahtın en önemli adaylarından biri olmuştur. Ancak taht mücadeleleri sırasında devletin batı sınırlarını muhafaza etmek için Kara Koyunlularla giriştiği mücadelede şansız bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Abstract: The agencies constructed by Turkish-Mongol people have struggled with internal disorders caused by absence of a fixed inheritance system and struggles for the throne between the sons after the death of emperor, as a result of this situation they have been wiped off the scene of history. In this study we will analyse the life,character and position of Miranshah-son of Emir Timur who was the founder of Emir Timur State shaped with Turkish-Mongol culture and his odalisque wife Hanzade in the throne struggles after his father's death. Miranshah who lived in the years when Emir Timur conquered Middle East, Caucasia and Anatolia was the eldest of his sons and he accompanied his father during this conquest by making many contributions. At the age of just 14 he was appointed to Horasan Government,the West border of the state and has shown a remarkable effort at pacification of the region.Owing to the fact that the state's borders have expanded towards the West,he has been appointed to Azerbaijan Government.Even though he has lost his mental balance because of an accident at this period he has kept up joining excursions with his father. Moreover became one of the most important candidates for the throne after his father's death. However, during the throne struggles he lost his life in a very unfortunate way at the battle in which he aimed to save western boundaries of the state from The Kara Koyunlu Turkomans.border of the state.
Metinlerarasılık Bağlamında Fuzûlî'nin Ta'rîzli Bir Gazeline Niyâzî-i Mısrî'nin Nakîzası (Reddiyesi)
5. Niyâzî-i Mısrî el-Malatî Uluslararası Sempozyumu, 2018
Doğduğu ve yaşadığı yer kendi tabiriyle “Irak-ı Arab” olan ve kullandığı edebî lehçe dolayısıyla zaman zaman Azerî sahası içerisinde değerlendirilen Fuzûlî (öl.1556), XVI. yüzyıl şairlerinden olup şiirdeki kudreti ve şöhreti dolayısıyla bütün Türk coğrafyasında sevilerek okunmuştur. Divan şairleri arasında tesirleri onun kadar geniş ve sürekli olan pek az şair vardır. Onun şiirlerine nazire olarak yazılmış çokça şiirin bulunması bu tesiri göstermesi bakımından önemlidir. Üstelik Fuzûlî, sadece klasik divan sahasındaki şairlerle de sınırlı kalmayıp tekke/tasavvuf şairleri ve saz şairleri ile günümüz şairlerini de etkilemiştir. Nitekim bu tebliğin konusunu da âşık ve melâmî bir şair olan Fuzûlî’nin bir gazeline, ondan yaklaşık bir asır sonra gelen Halvetî şeyhi Niyâzî-i Mısrî (1618-1694)’nin aynı vezin ve kafiyede; fakat Fuzûlî’nin söylediklerinin tam tersini öğütleyen, nakîza tarzında yazdığı bir cevap (reddiye) oluşturmaktadır. Tebliğde öncelikle bu karşıtlığın anlaşılmasına hizmet edecek bazı terimler üzerinde durulacak, daha sonra ise aynı vezin, kafiye ve eda ile yazılmış olmasına karşılık, bütünüyle birbirine ters görüşlerin ileri sürüldüğü ve Niyâzî-i Mısrî’nin, Fuzûlî’ye nazire olarak yazdığı şiir -tasavvufî düşünce ve söylem de dikkate alınarak- değerlendirilecektir.