ARABICA (ALHAMIJADO) ALFABESİ VE ARABICA ALFABESİ İLE BOSNA’DA ARAP DİLİNE DAİR TELİF EDİLEN BAZI ESERLER (original) (raw)

BOSNA HERSEK'TE ALFABE MESELESİ VE BOŞNAK YAZI DİLİNİN SADELEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK TÜRKİYE İLE PARALEL OLARAK YAPILAN REFORM ÇALIŞMALARI

BOSNA HERSEK'TE ALFABE MESELESİ VE BOŞNAK YAZI DİLİNİN SADELEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK TÜRKİYE İLE PARALEL OLARAK YAPILAN REFORM ÇALIŞMALARI, Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi / Journal of Balkan Research Institute Cilt/Volume 7, Sayı/Number 2, Aralık/December 2018, ss. 249-272.

ÖZ Tanzimat'la birlikte Batılılaşma meselesi kapsamında dilin yeniden düzenlenmesi ve her kesimden insanın anlayabileceği biçimde sadeleştirilmesi, uzun bir dönem Türk entelektüellerin en mühim kültür meselelerinden birisi olmuştur. Genç Kalemler Dergisi ve bu dergi etrafında toplanan aydınlar tarafından başlatılan Yeni Lisan Hareketi kapsamında Türkçenin sadeleştirilmesi ve halka daha kolay ulaşılması düşüncesi, milliyetçi fikirlerin Osmanlı siyasi yaşamında yerini alması ile aynı dili konuşan Türk soylu halkların dil birliğine ve ortak bir alfabe kullanımına yönelik fikirlere dönüşecektir. Osmanlı Devleti'nin bir parçası olan Bosna Hersek ve Boşnaklar tarafında da Tanzimat döneminde yazı dilinin sadeleştirilmesi fikirleri tartışılmış, bu konu ile alakalı çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Ziya Gökalp'ın halka doğru düsturuna benzer bir biçimde Bosna Hersek'te kayıt altına alınan sözlü kültür ürünleri, Boşnak yazı dilinin çerçevesini belirleme noktasında aydınlara yol göstermiştir. Boşnak aydınlar, Avusturya-Macaristan hâkimiyeti döneminde yazıya geçirilen sözlü kültür ürünleri vasıtasıyla Boşnak yazı dilinin, Boşnak halkının kullandığı şekilde sadeleştirilmesi ve Türk toplumu ile manevi birliğin korunması adına yazı dilinin ve Arap alfabesinin reforme edilmesi üzerine çalışmalar yapmışlardır. Bu makaleyi yazmaktaki amacımız Boşnakların etnik bir aidiyet unsuru olarak dilin sadeleştirilmesi meselesinde sözlü kültür ürünlerine yönelmeleri ile Türk ve Boşnak entelektüellerin gönül birliği olan coğrafyalarla manevi bağları koparmama ve Batılılaşma hedefleri doğrultusunda yapılan benzer reform çabalarını gözler önüne sermek ve yapılan çalışmalar ile bunların mahiyeti hakkında bilgi vermektir.

TRABZON İL HALK KÜTÜPHANESi'NDEKİ ARAP DİLİ ve BELAGATİ KONULU YAZMALAR

DOAJ (DOAJ: Directory of Open Access Journals), 2012

Giriş İslam kültür birikiminde ve kültür karşılaştırmalannda önemli yere sahip olan yazmalar, bilindiği gibi, çoğunluğu matbaanın kullanımı yaygınlaşmadan önce farklı saiklerle kaleme alınmış el emeği eserlerdir. Bu tür eserlerin dünyada ilk olarak hangi tarihte kim tarafından kaleme alındığı kesin olarak bilinmemekle birlikte İslam kültüründeki ilk numuneleri, Hz. Ebu Bekr'in hilafeti döneminde toplanan Kur'an'dan Hz. Osman'ın emriyle istinsah edilen Mushaflann teşkil ettiğini söylemek iddialı bir ifade olmasa gerek. İslfımiyet'in ruhurundan sonra Müslüman milletierin yazı sahasında kısa zamanda önemli ve hızlı ilerleme göstermeleri bu tür eserlerin çoğalmasında ve bunun bir sonucu olarak kütüphanelerin tesisinde önemli etkisi olmuştur.

ALİ EL-ARABÎ İLYASʹIN EVSÂF-I BİNÂ-YI İSTANBUL VE BİNÂ-YI AYASOFYA ADLI ESERİ (TAHLİL VE METİN)

2019

XVI. yüzyılın II. yarısında Semiz Ali Paşaʹnın hizmetinde bir muallim olan Ali el-Arabî İlyas tarafından kaleme alınan Evsâf-ı Binâ-yı İstanbul ve Binâ-yı Ayasofya adlı risale, İstanbulʹun ve Ayasofyaʹnın tarihini anlatmaktadır. Kostantiniyyeʹnin fethinden sonra Rumca metinlerin Türkçeʹye çevrilmesiyle birlikte Osmanlı tarihçileri ve müellifleri arasında Kostantiniyyeʹnin ve Ayasofyaʹnın tarihini yazma geleneği başlamıştır. Bu geleneğin Kanûnî Sultan Süleyman dönemindeki halkasında Ali el-Arabî İlyas ve risalesi yer almaktadır. The risalah called Evsâf-ı Binâ-yı İstanbul ve Binâ-yı Ayasofya was written by Ali el-Arabî İlyas who was a muallim serving to Semiz Ali Pasha in the 2nd half of XVI. century is about the legendary history of Istanbul and Hagia Sophia. The tradition of writing history of the Constantinople and Hagia Sophia started among Ottoman historians and authors via Romaic texts were translated into Turkish after conquering of the Constantinople. The text of Ali el-Arabî İlyas was included in the ring of this tradition during the period of Suleiman the Magnificient.

AZERBAYCAN’DAKİ ARAP HARFLİ YAZITLARIN BUGÜNKÜ DURUMU

Journal of Turkish Studies, 2011

Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde kalan topraklar, Türk-İslam tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Söz konusu topraklarda Müslüman Türk boylarına ve fütuhat için bölgeye gelen Araplara ait pek çok Arap harfli yazıt bulunmaktadır. Bu makalede Azerbaycan’daki tarihî camilerde, mescitlerde, kervansaraylarda, türbelerde, mezar taşlarında, ziyaret yerlerinde, el yazması eserlerde (cönklerde, kitaplarda), sikkelerde, süs ve kullanım eşyalarında… karşılaşılan İslami döneme ait Arap harfli Türkçe ve Arapça yazıtların Türk-İslam tarihi açısından önemi ve bugünkü durumları dikkatlere sunulmaktadır.

NĀBÎ’NİN “HAZRET-İ MUHYİ'D-DÎN'ÜN” REDİFLİ KASİDESİNDE İBNÜ’L-ARABÎ ve ESERLERİNE BAKIŞ AÇISI

Kalemâne, 2022

Çalışmanın konusu Nâbî’nin duygu ve düşünce dünyasında Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin konumunu ve değerini tespit etmektir. Bu tespit çalışması, sadece Nâbî Dîvânı’nda İbnü’l-Arabî hakkında yazılmış kaside ile sınırlı tutulmuştur. Makalenin kapsamı kaside ile sınırlı olmakla birlikte kasidenin haricinde Nâbi’ye ait bazı kaynaklara da müracaat edilmiştir. Yöntem olarak klasik metin şerhi geleneğinde yer alan, müellif, dönemin dil ve ima özellikleri, konu edilen kişinin kendi düşünce ve duygu dünyası, ima ve işaretlerin bağlamı dikkate alınmıştır. Okur merkezli denebilecek yorumdan kaçınılmış, mezkûr iki kişinin de düşünce bütünlüğü gözden kaçırılmamaya çalışılmıştır. Aynı kaside üzerine yapılan çalışmalar incelenmiş; tespit edilen çalışmaların kapsam, yöntem ve inceleme konusundaki eksikleri dikkate alarak özgün bir inceleme yapılmaya çalışılmıştır. Kasidenin dil içi çevirisi yapılmış ve her bir beyit kendi içinde şerh edilmiştir. Çalışma sonucunda Osmanlı duygu ve düşünce dünyasının önemli bir figürü olan Nâbî’nin nezdinde İbnü’l-Arabî’nin yeri tespit edilmiş ve Nâbî’deki yansımaları ortaya konmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Klasik Osmanlı Şiiri, Tasavvuf, Nâbi, İbnü’l-Arabî