The Harem as Seen by Prince Salahaddin Efendi (1861-1915). Searching for Women in Male-Authored Documentation (original) (raw)
Related papers
Ottoman court chroniclers had definite notions of the past, and of the proper nature, use, and form of history. Oftentimes, they reveal these ideas in the prefaces of their works. An examination of seven prefaces from eighteenth-century court histories shows an ideal practice of history-writing quite different from modern understandings. This practice is intensely moral and practical; it also suggests that historians should produce works beautiful in-and-of-themselves. Like medieval and pre-modern European historiography, eighteenth-century Ottoman court chronicles aimed to be true and useful in an exemplary sense, and also pleasing to the senses. Truth, utility, and form were thus closely linked elements of good history-writing. Keywords: Ottoman Empire – Eighteenth-Century – court history – historiography Özet Osmanlı resmi tarihçileri (vakanüvisler), geçmişe ve tarihçiliğin uygun tabiatı, faydası ve biçimine dair belirli düşüncelere sahiptiler. Eserlerin mukaddimelerinde bu yaklaşımlar zaman zaman açıklanmıştır. Onsekizinci yüzyıl Osmanlı resmi tarihlerinden yedi tane mukaddimenin incelenmesi, modern anlayışa benzemeyen ideal bir tarihsel uygulamanın varlığını göstermektedir. Bu uygulama çok törel ve pratiktir ve tarih eserlerinin özünde güzel olması lazım geldiğini de akla getirmektedir. Onsekizinci yüzyıl Osmanlı resmi tarihçileri eserlerinin, Ortaçağ ve modern öncesi Avrupa'ya özgü tarih yazıcılığı gibi örnek niteliğinde olan, bir anlamda gerçek, faydalı ve de memnuniyet verici olmasını amaçlamışlardır. Bu nedenle, hakikat, yararlılık ve biçim, iyi tarih yazıcılığının yakından bağlantılı unsurlarından olmuşlardır.
A Study on the Gift Log, MAD 1279: Making Sense of Gift-Giving in Eighteenth-Century Ottoman Society
The study of gifts, a classical theme of research in economic anthropology, involve, in broad lines, a study of the respective constitution of objects and subjects in exchange. Through gift-giving, the officialization of social relations, the reproduction of status boundaries and social cohesion, and the negotiation of social values is achieved. As such, the communicative, reproductive, and constitutive aspects of gift-giving plays on the relations of power endemic into society.
2019
This thesis is an exercise on Seyyid Hasan Nûrî Efendi’s diary, the sâlnâmes kept between 1661-1665 and recognized as the Sohbetnâme in the secondary literature. Under the influence of recent German/Swiss scholarship on the study of self-narratives, especially the studies of such scholars as Kaspar von Greyerz and Gabriele Jancke, this thesis maintains that early modern diaries differ from the diaries written in the modern era in terms of their reflection on the individual characters of their authors, arguing that they are testimonies of culture and ethos of the social groups in which they were produced. Inserting this argument into an empirical study of Hasan Efendi’s diary, the first chapter attempts to make a technical and contextual analysis of the document, following a biography of Hasan Efendi. Based on the idea that early modern diaries can provide insight into prosopographical studies, the second chapter investigates the social relationships of the author Hasan Efendi in three expanding realms: (1) His family, (2) his everyday encounters such as his companions and people from his lodge, (3) his high-ranking acquaintances and people from rarely-encountered lines. Finally, the third chapter deals with the theme of death, which is frequently encountered in the diary as part of Hasan Efendi’s social world. Investigating the theme from social, folkloric, and historical anthropological perspectives, this chapter seeks to understand the responses to death in the sâlnâmes around the concepts of bereavement, ritual, and rivalry. Türkçe Özet: Bu tez Osmanlı edebiyatındaki ilk günlük olarak kabul edilen ve Seyyid Hasan Nûrî Efendi (ö.1688) tarafından 1661-1665 yılları arasında kaleme alınmış olan, müellifin kendi tabiriyle sâlnâme, literatürde bilinegelen ismiyle Sohbetnâme adlı metin üzerine bir egzersizdir. Bir edebî tür olarak günlüğün tarihsel devamlılık arz ettiği kabulüne şüphe ile yaklaşan bu çalışma, aralarında Kaspar von Kreyerz ve Gabriele Jancke gibi araştırmacıların da bulunduğu bir grup Alman ve İsviçreli tarihçinin iddialarından etkilenerek modern-öncesi dönemlerde yazılmış ‘günlüklüklerin’ modern dönemdeki benzerlerinden farklı olarak yazarın iç dünyasından ya da bireyselliğinden çok ait olduğu sosyal zümreyi ve kültürel altyapısını açığa vuran metinler olduğunu ileri sürecek ve bu iddiayı sâlnâme(ler) özelinde inceleyecektir. Bu amaç doğrultusunda tezin birinci bölümünde öncelikle yazarın biyografisi incelenecek ve metnin teknik ve bağlamsal bir analizi yapılacaktır. Tezin ikinci bölümünde, erken modern günlüklerin prosopografik kaynaklar olduğu fikrine binaen, Seyyid Hasan Nûrî Efendi’nin günlüğünde yansıttığı sosyal çevresinin üç katmanlı bir analizine kalkışılacaktır. Birinci katman yazarın ailesini, ikinci katman gündelik hayatını şekillendiren tekke çevresini, dostlarını ve mahalle eşrafını, üçüncü katman ise sıradışı eksenleri ve yazarın üst-tabakadan tanıdıklarını ele alacaktır. Üçüncü ve son kısımda ise günlükte bu sosyal dünyanın güçlü bir parçası olarak karşımıza çıkan ölüm teması üzerine yoğunlaşılacaktır. Bu temayı sosyal, folklorik ve antropolojik bir olgu olarak irdeleyecek olan bu kısım, metnin verdiği bazı bilgiler ışığında, Osmanlıların ölüme ve ölülerine karşı tavırlarını, yine metnin kendi terminolojisi vasıtasıyla teessür, ayin ve rekabet kavramları üzerinden sorgulamaya çalışacaktır.
This chapter revolves around the autograph mecmua of Celâlzâde Sâlih (c.1495-1565), compiled by the author towards the end of his life as a selection from his own writings, both literary and epistolary. The Süleymaniye manuscript (called as such to differentiate it from another copy, as discussed below), meant to be a representative summary of the author/compiler's oeuvre, begins with letters sent by Sâlih to the sultan, various officials, and acquaintances (1b-21b; another letter is appended at the end of the following section, in 34a). It continues with a few panegyrics offered to grandees, and a selection of poetry (21b-33a). Next comes an account of the 1532-33 campaign against the Habsburgs, the so-called Alaman seferi (35a-82a). The Süleymaniye manuscript ends with a group of letters sent by Sâlih to Prince Bayezid (d.1561) and two members of his household concerning a translation project commissioned by the prince (82b-88b). The mecmua affords testimony to themes such as the large-scale institutional and cultural transformations of the sixteenth century, the ideological and cultural functions of history-writing, and networks of patronage and solidarity.
"'Gems for Royal Profit': Prefaces and the Practice of Eighteenth-Century Ottoman Court History"
2010
Ottoman court chroniclers had definite notions of the past, and of the proper nature, use, and form of history. Oftentimes, they reveal these ideas in the prefaces of their works. An examination of seven prefaces from eighteenthcentury court histories shows an ideal practice of history-writing quite different from modern understandings. This practice is intensely moral and practical; it also suggests that historians should produce works beautiful in-and-ofthemselves. Like medieval and pre-modern European historiography, eighteenth-century Ottoman court chronicles aimed to be true and useful in an exemplary sense, and also pleasing to the senses. Truth, utility, and form were thus closely linked elements of good history-writing.