HARF İNKîLABI VE MİLLET MEKTEPLERİ (original) (raw)

Harf İnkilabı ve Millet Mektepleri

Mediterranean Journal of Humanities, 2013

Tarih boyunca çeşitli alfabeler kullanan Türkler, İslâmiyet'i kabul ettikten sonra Arap Alfabesi'ni kullanmaya başlamışlardır. Ancak, bu alfabe Türkçe sesleri ifade etmekte yetersiz kalmıştır. Bu nedenle Türkçe gerilemiş, Arapça ve Farsça kelimeler yazı dilinde yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Arap harfleri ile okuma yazma öğrenmenin zorluğu da okur-yazar oranının düşük kalmasında önemli bir etken olmuştur. Osmanlı Devleti'nde yenilik hareketleri ile birlikte harfler konusu da gündeme gelmiş, fakat önemli bir ilerleme kaydedilememiştir. Milli Kültürün bir unsuru olan milli dili yeniden bilim dili haline getirmek, aydınlarla halk arasındaki uçurumu ortadan kaldırmak ve okuma yazma oranını artırmak amacındaki Türkiye Cumhuriyeti, Arap harflerini kaldırarak yeni Türk harflerini kabul etmiştir. Harf İnkılabı'nın başarılı olması için kurulan Millet Mektepleri ile yeni harflerin kısa sürede öğrenilmesi sağlanmıştır.

HANBELÎ’LERİN KUZEYDEKİ MERKEZİ HARRAN’IN HANBELÎ FAKİHLERİ VE MEZHEPTEKİ KONUMLARI

‫اإلسالمية‬ ‫واحلضارة‬ ‫التاريخ‬ ‫يف‬ ‫ان‬ ‫"حر‬ "Harran in Islamic History and Civilization" I. CİLT, 2018

Harran, İslâm öncesi ve sonrası dönemlerde ilmî gelişmelerin merkezinde yer almıştır. İslâm sonrası dönemlerde fıkıh, hadis, tefsir ilimleri başta olmak üzere birçok İslâmî ilimlerde Harrânî nisbetini taşıyan âlimler yetişmiş ve çeşitli eserler telif etmişlerdir. Harran, özellikle Hanbelî mezhebi için kuzeyde bir merkez haline gelmiştir. İbn Hamdân, İbn Abdûs, İbn Teymiyye ve daha birçok Harranlı fakih, Hanbelî mezhebine fazlasıyla katkı sunmuşlardır. Tebliğimizde Hanbelî mezhebine hizmetleri olmuş Harranlı fakihleri ele alacağız. Anahtar kelimeler: Harran, Hanbelî, Teymiyye, fıkıh, mezhep. THE NORTH CENTRAL OF HANBALI OF HARRAN'S HANBALI CANONISTS AND POSİTİON OF HANBALİ MAZHAB Abstract Harran is being a significant city of scientific developments in both pre-İslâmic and postİslâmic. In the post-İslâmic period, hots of scholars raised in İslâmic Sciences especially with fiqh, hadity and commentary and on top of that they wrote a majority of several studies. Especially, Harran become a significant central in north for hanbali sect. Ibn Hamdân, Ibn Abdus, Ibn Teymiyye and lots of Harran's canınists contributed to sect of Hanbali. Taking all these points into consideration, in this essay we will putforward that Harran's canonists who have contributed to sect of Hanbali. Key Words: Harran, Hanbali, Teymiyye, Fiqh.

İSTANBUL ŞEHİR MEKTUPLARI

İSTANBUL ŞEHİR MEKTUPLARI, 2017

İstanbul'da gazete müvezzi'liği yapan bir Arap'ın gazete satarken "Basîret" gazetesini "Basûrat", "Bosfor" gazetesini de "Fosfor" şeklinde telâffuz ettiğini ve şöyle bir tekerleme söylediğini kaydediyor: Şok şamur bu memleket fil kundura leyş faide İsteriz bir şift şorab lâkin kavi çizmât ile Ramazan geldi, Haci Abla ister reçel, Oruç olmaz ya efendi! Sâde makarnât ile, Var bir "Fosfor", burda satmaz hepsi yollar fil Mısır Rahmet olsun pek çok "Terakki" sattı "Basûrat" ile. 16 Tarık Zafer Tunaya'nın önsözüyle Sander Yayınları tarafından 1976 yılında yine İstanbul'da Elli Yıllık Önemli Olaylar adıyla yayımlanmıştır. Fakat bu neşir, hem yanlış okuma hem de Ali Efendinin bazı cümlelerindeki düşüklüklerden kaynaklanan yanlış anlama ve atlama hatalarıyla maluldür. 17 Ali Efendinin bu eseri, son olarak geniş bir açıklama, metnin orijinal çevirisi ve sadeleştirilmiş hâli ile tarafımızdan hazırlanarak yayımlanmıştır.

MİRYOKEFALON HARBİNİN YERİ

Dik Gazete, 2024

Tarihçiler tarafından Anadolu’yu Türk vatanı yaptığına inanılan Miryokefalon harbi, 17 Eylül 1176 tarihinde ve Isparta-Gelendost Kemer Boğazı ile Gelendost-Köke köyü arasında ve tarihî Anayol, yâni Kıral Yolu üzerinde vukû bulmuştur. Azami 3-4 saat süren harbin merkezi Gelendost Yenice Sivrisi ve oradaki geçittir. Miryokefalon, Kemer Boğazı olup, adını, oradaki binlerce su gözü veya pınardan almıştır. Miryokefalon, Türkçe Kırkgöz demektir.

TÜRK İNKILÂBINDA MİLLÎ MÜCADELE'NİN KATKISI: HÂKİMİYET-İ MİLLİYE VE HAREKÂT-I MİLLİYE

Millî Mücadele, Birinci Dünya Harbi sonrası işgal ve ilhaka uğramış Türk milletinin yok edilmek istenmesine karşı, belirlediği yaşama azim ve iradesine ait düşüncesinin, millet ve ordu ile birlikte harekete geçtiği ve bu birlikteliğin sonucunda zaferle çıktığı bir süreçtir. Türk İnkılâbı ise Millî Mücadele'den aldığı aynı esaslar doğrultusunda oluşturduğu bilinçle, Türk Devleti'nin varlığını sürdürmesi ve geleceğini hazırlaması için tarihinin kendisine vermiş olduğu kültürel değerler ölçüsünde gerekli olan sosyal, ekonomik ve siyasî değişiklikleri yaparak gelişime açık olmasıdır. Bir bakıma, Millî Mücadele, Türk İnkılâbının düşünce temellerinin atıldığı ve harekete geçirildiği başlangıç safhası olarak da görülebilir. Karşı duruş niteliğindeki düşünce ve hareket birlikteliği ile anlam kazanan ve bu özelliğini Millî Mücadele'de oluşturan Türk İnkılâbı, bu kez duruştan oluşa geçerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gelişmesi yönünde anlam kazanmıştır. İşte Türk İnkılâbının temellerinin atıldığı Millî Mücadele döneminde, milletin iradesinin ifade edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulması ve bu iradeyi planlı bir harekete geçiren ordunun başarısı ile sonuçlanan Türk İstiklâl Harbi; diğer bir ifade ile Hâkimiyet-i Milliye ve Harekât-ı Milliye, temel iki değer olmuştur.

HALKEVLERİ DÖNEMİ MEKTEP TEMSİLLERİNDE MİLLİ EĞİTİM PROJESİ

Althusser, siyasal iktidarın, kendi varlığını devam ettirebilmesi için baskı aygıtlarına ve ideolojik aygıtlara sahip olduğunu ve bunları yoğun bir şekilde kullandığını ifade eder. 1 Buna göre devletin, baskı aygıtlarına ve ideolojik aygıtlara dayanarak varlığını sürdürdüğü vurgulanır. Devletin baskı aygıtları, açık güç kullanımının veya zorlamanın bulunduğu alanlarda işleyen, hukuk, mahkemeler, polis, ordu gibi kurumlar; ideolojik aygıtları ise aile, eğitim ve din gibi alanlarda siyasal iktidarın onanmasını devam ettiren kurumlardır. Buna göre, bu alanlar içerisinde bireyler adlandırılır, kimlik kazandırılır ve devletin egemenlik alanına hapsedilir. Devlet, Althusser'in ideolojik aygıtların içinde tanımladığı ve ele aldığı eğitim kurumları aracılığıyla da tüm toplumu kendi ideolojik ilkeleri doğrultusunda kodlar, eğitir ve kendi ideolojik formlarından kaynaklanan sembolleri, simgeleri ve dili topluma yayar. Eğitim, bir toplumsal ve siyasal kontrol mekanizması olarak modern devletle beraber çok yoğun ve etkin bir alana hâkim olur. Modern devletin öngördüğü egemenlik, ulus yaratma ve merkezi bir otorite kurma ilkelerinin gerçekleştirilme alanlarından birisi de eğitim olur. Bu süreçte eğitim ve ideoloji birbiriyle yakından ilgili olarak siyasal iktidarın kendi meşruiyet ilkelerine mutlaklık ve kutsallık kazandırdığı araçlar olurlar. Eğitim süresince okullarda üretilen bilgi ve gerçeklik, siyasal iktidar tarafından devamlı, tek gerçek olarak sunulur. Eğitim ve kurumları aracılığıyla devlet ideolojisi, her yere ve herkese ulaşma imkânı bulur. Modernleştirici devlet, eğitim sürecinde, yeni ideolojinin tüm öğelerini küçük yaşlardan itibaren insanların dünyasına aktarır. İdeoloji; sembolleri, kahramanları, mitleri, tabuları, ritüelleri, sloganları ile ve yoğun bir propaganda yoluyla insanların dünyasına egemen olur. Eğitim sayesinde toplumsal bilinç, bir bütün halinde ortak ilke ve değerler etrafında kaynaşarak siyasal iktidarla bütünleştirilir. Bu süreçte bireylere verilen eğitim ile neyin iyi neyin kötü olduğu öğretilerek bireyin toplumsallaşması sağlanır. Modernleşme süreci bu bağlamda bireyin devlet karşısındaki ödev ve görevlerini öğrenme sürecini ifade eder. 2 Kısaca " modernleştirici devlet ideolojisinin bir uygulama alanı olarak eğitim, bireyleri mevcut sistemin düzenine katmak, siyasal sisteme uymalarını sağlamak ve bu duruma süreklilik kazandırmak için kullanılan en etkili araçların başında gelir. " 3 Kemalist ideolojinin yeni bir toplum yaratma şeklindeki pozitivist dönüşüm projesi de en büyük önemi eğitime verir. Eğitim, geri kalmış bir halkı ilerleterek onu tasarlanan güçlü devletin araçları haline getirme amacına odaklanır. Bütünlüklü ve kaynaşmış bir toplum tasarısında eğitim yeni toplum modelini güçlendirecek bireyleri oluşturma görevini üstlenir. Bu süreçte ulusal bütünlüğün sağlanabilmesi amacıyla zayıf ve güvenilmez bir doğası olan insanların da iyi yurttaşlar haline gelebilmesi için onları biçimlendirecek bir eğitime, özellikle yurttaşlık eğitimine gerek duyulur.

EDEBİ BİR MEKTEP OLARAK HÂTEMİLER ve HATEMİLERDE MAHALLİLEŞME EĞİLİMİ

Mahallileşmenin etkisini her şair üzerinde gösterdiği 18. yüzyıl, bu yönelimde olan edebî bir mektebe de ev sahipliği yapmıştır. Hoca Hâtem'in yanında bulunan Mehmet Emin Belîğ ve Râtib Ahmed Paşa bu mektebi oluşturan isimlerdir. Mahallileşme ekseninde değerlendirdiğimiz bu üç şairin bir araya gelmelerini sağlayan sebeplerden birinin de bu yüzyıldaki "değişimci ruh"un her birinde ayrı ayrı teşekkül etmesidir. Dil ve muhteva açısından yaşanan bu yerli duyuşun Akovalı-zâde Hâtem, Mehmet Emin Belîğ ve Râtib Ahmed Paşa'yı nasıl etkilediğini ve onların bu eğilimde ürettikleri şiirleri bu çalışmamızda inceleme fırsatı bulduk.

MİLLÎ MÜCADELE'DE KUVVACI BİR MÜFTÜ: HAYMANA MÜFTÜSÜ AHMET VEHBİ EFENDİ

Atatürk Yolu Dergisi, 2019

ÖZ Mondros Mütarekesi sonrasında, ayrışmış gibi görünmelerine rağmen aralarında sadece işlev ayrılığı bulunan eşraf, esnaf, asker, bürokrat, din görevlileri ve geniş halk kitlesi içinden bir kesim,-geleneksel düşüncenin de etkisiyle-Padişah ve İstanbul Hükümetinin yanında yer alırken, aynı grupların içindeki başka bir kesim ise Millî Mücadele'den yana olup etkin görevler üstlendiler. Milli Mücadelenin yanında yer alarak işgal ve esarete karşı çıkan Türk milleti, Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde birlik olmuş ve "Ya İstiklal Ya Ölüm" parolasıyla bağımsızlık mücadelesine girişmişti. Bu mücadele içerisinde, Kütahya-Eskişehir Savaşlarının sonunda geri çekilen Türk ordusunu takip eden Yunanlılar işgal bölgesini Haymana'ya kadar genişletmiş, özellikle Sakarya Savaşı'nda Haymana milletin kaderinin yazıldığı yer olmuştu. Milli Mücadelede milli liderin rüyasını gerçeğe dönüştüren, bozkırdaki diriliş Ankara şehri ise, bu dirilişe yön veren yerel liderlerden biri de Haymana müftüsü Ahmet Vehbi Efendi'dir. Haymana'da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurularak Ankara'nın yanında yer alındığında Cemiyet başkanı Müftü Ahmet Vehbi Efendi'dir. Şeyhülissam Dürri-zade Abdullah Efendi tarafından Anadolu'daki milli hareketi engellemek amacıyla verilen fetvaya karşı Anadolu halkının tek ses tek yürek olarak İstanbul'a karşı sesini duyurduğu, yerini açıkladığı Ankara fetvasında da Ankara Müftüsü Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi yanında, Haymana Müftüsü Ahmet Vehbi Efendi'nin imzası vardır. İstanbul'da Sadarete, Meclisi Mebusan'a ve işgal kuvvetlerine çekilen protesto telgraflarında yine onun imzası vardır. Bu nedenle, çalışmamızda Milli Mücadele yıllarında Haymana'da önemli hizmetlerde bulunan din adamlarımızdan Haymana Müftüsü Ahmet Vehbi Efendi ve dönemde yaşanan olaylar bir bütün olarak ele alınacaktır.  Bu makale, 2017 yılında düzenlenen İkinci Uluslararası Sakarya Meydan Muharebesi ve Haymana Sempozyumu'nda gerçekleştirilen sözlü sunumun hem metne eklenen cümle ve paragraflarla, hem de metin altı dipnot ve açıklamalarla gözden geçirilip genişletilmiş halidir.

KURUMSAL ŞEFFAFLIK VE MUHASEBE STANDARTLARI

Kurumsal yönetimin dört temel ilkesinden biri olan şeffaflık, son yıllarda sermaye piyasalarında önemini artırmıştır. Şeffaflığın şirket düzeyinde benimsenmesi, yatırımcı haklarının korunması ve kamu güveninin kazanılması için bir gerekliliktir. Şirketler uluslararası alanda kabul görmüş ilkeleri ve rehber niteliğindeki prensipleri