Bireylerin Sosyal Medyadaki Etkileşimlerinin Yapay Zekâ Bağlamında Değerlendirilmesi ve Nagel’in Öteki Zihinler Problemine Yaklaşımı Açısından Kritiği (original) (raw)
Related papers
İki Yönlü Simetrik Halkla İlişkiler Sürecinde Bir Moderatör Olarak Yapay Zekânın Rolü
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi 6. Uluslararası İletişim Günleri Dijital Dönüşüm Sempozyumu Tam Metin Bildiri Kitabı, 2019
Halkla ilişkiler faaliyetlerinin yapılandırılma ve sürdürülme biçimleri, tarihsel süreç içerisinde çeşitli değişim ile dönüşümler geçirmiştir. Bu süreç içerisinde ortaya çıkan bazı modeller, diğerleri arasından sıyrılarak gerek alan yazın, gerekse de pratik düzlemde daha yoğun olarak ele alınmışlardır. Sıklıkla gündeme gelen bu modellerden biri de iki yönlü simetrik modeldir. Karşılıklı anlayış ve uyuma dayanan bu model, aynı zamanda modern halkla ilişkiler anlayışının yansıması olarak da öne çıkmaktadır. İki yönlü simetrik modelin kurum ile hedef kitle arasındaki iletişim sürecine verdiği önem, karşılıklı bilgi akışının da değerini artırmaktadır. Söz konusu bilgi akışı, gündelik yaşamın hemen her alanını güçlü bir şekilde etkisi altına alan dijital dönüşümden etkilenmektedir. Bu çalışma da, dijital dönüşümün önemli bir parçası olan yapay zekâ kavramının iletişim süreçleri ve bilgi akışı ile olan ilişkisini, iki yönlü simetrik halkla ilişkiler modeline sunabileceği potansiyel katkılar ekseninde ele almaktadır. Yapay zekâ kavramının, birçok diğer disiplin gibi halkla ilişkiler alanına da katkılarda bulunacağı değerlendirilmektedir. Bilhassa iki yönlü simetrik modelin önemli aşamalarından biri olan hedef kitle tepki ile mesajlarının kurumca tespit edilmesi ve yorumlanması aşamalarında, yapay zekânın işlem yeteneğinin süreçlerde büyük kolaylıklar sağlayacağı açıktır. Günümüzde yapay zekânın veri toplamanın da ötesinde, veriyi işleme, yorumlama ve hatta analiz edip karar verme yetileri olduğu düşünüldüğünde, iki yönlü simetrik halkla ilişkiler sürecinin her iki tarafında da yer alabileceği iddia edilebilir. Bu öngörülerden yola çıkan çalışmada konu kavramsal açıdan ele alınmakta ve literatür taramasına başvurularak geleceğe dair bir provizyon ortaya koymak, ileride yapılacak çalışmalar için ufuk açmak amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: halkla ilişkiler, iki yönlü simetrik model, yapay zekâ
Siyaset, Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler Bağlamında Yapay Zekâ Tartışmaları, 2022
Artificial Intelligence Discussions in the Context of Structure, Decision Making and Subject (Actor) Problematics in International Relations It is possible to evaluate the modern history of humanity, which can be read within the framework of tradition, modernity and post-modernity, in the form of successive shock waves in the era of agriculture, industry and information, or in the spiral of change and continuity. It can be said that the process and the actors (subjects) are not completely predictable, even if a characteristic element and theme that can be considered as the spirit of the time will come to the fore within the scope of universal/private, holistic/particular or macro/micro-scale approaches to revealing the facts. In this study, it is aimed to reveal the basic patterns of relationality and power configurations, which have decisive importance in the social and political economy orders that emerged in the process, within the framework of the subject problematic. In critical analyses of modernity and its aftermath, there are economic and political vulnerabilities that turn into a relationship of domination with crises, conflicts and wars caused by modern systems. Despite the extraordinary developments in science and technology, the insensitivity of political and social orders to basic human demands and thoughts that would improve and enrich the quality of real life would trigger the return of the subject. The modern individual goes beyond the imaginary social space framed by classical rationality discourses and adds his feeling to the work and goes on a thought tour on human, nature and future, and confronts his own reality again. Especially after the information revolution, the enormous leaps in science and technology and the increasing importance of artificial intelligence require the subject to be discussed with interdisciplinary analyzes in the context of the subject’s position. Neuroeconomics, which artificial intelligence is now focusing on, draws attention with its theoretical appeal, new ideas, designs and production technologies. In International Relations, artificial intelligence is discussed at every level and platform, especially after the Covid process, which has affected the whole world in the last two years, in many sectors, especially in security, defense, intelligence, environment, health and communication. As the main actor in the global system, ‘the nation-state model and beyond’ come to the fore in different dimensions with information technologies, artificial intelligence investments and products. Between ideals and facts, perceptions and facts, the effort to understand, make sense of and think about the subject is problematically alive with an open end. Being able to look at innovations, ontological risks and uncertainties by including ethical codes with the possibility of artificial intelligence highlights the position of the subject in different scales, levels, forms and contents. Keywords: Structure, Decision-Making and Subject Problematics, Political Economic Ground, Political Psychological Possibility, Artificial Intelligence, Opportunities and Risks.
İrrasyonel İkna ve Sosyal Medya: Eleştirel Düşünme Bağlamında Bir Değerlendirme
SOSYAL MEDYA PSİKOLOJİSİ, 2020
Yeni medya araçlarının yeni bir iletişim biçimini ortaya çıkardığı tartışmasız bir gerçektir. İletişimdeki bu dönüşümün elbette birçok alana yansıması olmuştur. Bununla birlikte ikna alanındaki etkisi ayrı bir ilgiyi hak etmektedir. Temelde rasyonel ve irrasyonel olmak üzere iki kategoriye ayrılabilecek ikna türlerinden irrasyonel olanı bahsedilen yeni gelişmelere bağlı olarak yükseliş eğilimindedir. Esasında insanlık tarihinde hep olmasına rağmen yalan haber, aldatıcı reklam, siyasi manipülasyon, dolandırıcılık, aldatma ve kandırma gibi vakalar sıklıkla yaşanır olmuştur. Bu çalışmada ise irrasyonel iknanın yükselişi ve sosyal medya arasında bir ilişki kurulmaktadır. Rasyonel olan karşısında irrasyonel düşünce ve davranışların insan haklarına aykırı olacak şekilde yükselişi bir “istila” olarak nitelendirilmiştir. Buna bağlı olarak rasyonel ikna ediciliğin önemi hatırlatılmakta ve eleştirel düşünme vurgusu yapılmaktadır. Bu istilayla mücadele kapsamında devletin, şirketlerin ve sivil toplum kuruluşlarının görev ve sorumluluklarına dikkat çekilmektedir.
Gerçekliğin Yeniden İnşasında Sosyal Medya ve Hakikat Ötesi Düşüncenin Simbiyotik İlişkisi
Yeni Medya, 2021
Post-truth, which was heavily brought to the agenda with the election of Donald Trump as president of the United States and eventually declared as the word of the year by the Oxford Dictionary in 2016, has brought an ambiguous reality back to the agenda, but this time more strongly. This concept draws attention to a truth regime where the strength of concrete evidence and expertise is weakened and emotions are accepted as the strongest evidence. The concept of post-truth basically corresponds to an important transformation in public opinion. Now, people are no longer passive groups deceived by politicians, they have started to share lies. This thought system, in which emotions prevail over logic in affecting people, has become stronger in the social media environment. In this article, starting from the concept of truth, it is aimed to reveal the role of social media in the construction of the post truth regime and the features of the post-truth thought system that increase the influence of social media through a theme that follows the interaction of false, post-truth and social media. In addition to the academic consensus on the effect of social media on the post truth system of thought, it is argued that the post-truth thought system also increases the influence of social media. The changing public opinion, the disrepute of the logo, the reality of affect and the anti-expert opposition have been central to this interaction.
Ahlaki Değerlerin Kodlanabilmesi Bağlamında Yapay Zekâ Etiğine Kuramsal Bir Bakış
TRT Akademi, 2021
Yapay zekânın çalışma prensibi, insan gibi mantık yürüterek insan gibi davranma üzerine kuruludur. Burada insan zekâsının mekanik olana uygulanması, insan zekâsının insan mantığının algoritmasıyla makine zekâsına entegre edilmesi amaçlanmaktadır. Ancak mekanik olanın doğal zekâya öykünmesiyle ortaya etik sorunlar çıkmaktadır. Bu çalışmada öncelikle yapay zekâya yönelik kuramsal yaklaşımlara, kavramın özelliklerine, yapay zekânın türlerine yönelik bir değerlendirme yapılmıştır. Ardından doğal zekâ ile makine zekâsının karşılaştırılmasına ilişkin literatürden yararlanılarak yapay zekâ ve etik ilişkisinin daha net anlaşılması için kuramsal bir temel oluşturulmuştur. Bu noktada etik kavramının makine zekâsına uygulanabilirliği tartışılmıştır. Çalışmayı yapay zekâ ve etik ilişkisini irdeleyen diğer çalışmalardan ayıran özellik, etik değerlerin kodlanabilmesi kapsamında yapay zekâ ve etik ilişkisinin incelenmesi ve etik bir yapay zekânın inşası için bir formül önermesidir. Dolayısıyla çalışmada sadece yapay zekâ sistemlerinin sebep olabileceği etik sorunlara değil, bu etik sorunların yaşanmaması için yapılması gerekenlere de yer verilerek literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu çalışmada etik açıdan toplumsal alanda sorun yaratmayacak bir yapay zekânın tasarımı için üç işlevli bir formül ortaya atılmıştır. Bu kapsamda yapılacak her türlü normatif çalışmanın hukuk ile beraber işlemesi gerektiği yapay zekâ ve etik ilişkisi kapsamındaki literatür taranarak savunulmuştur.
Yapay Zekâ Okuryazarlığı ve Yeni Medya Eğitimi Üzerine Kavramsal Bir Değerlendirme
YENİ MEDYA ÇALIŞMALARI VE YAPAY ZEKA -I EDİTÖRLER Deniz YENGİN Tamer BAYRAK, 2024
Bir medya ve kültür eleştirmeni Marshall McLuhan’ın “Bir balık ıslak olduğunu bilir mi?” sorusunu sıkça sorduğu bilinmektedir. Sorunun cevabı, Baran (2014: 4) tarafından “Hayır” olarak aktarılmaktadır. Çünkü balık, ancak su olmadığı zaman, varlığın suya hâkim olduğu gerçeğinin farkındadır. Günümüzde, insanlar ve yapay zekâ arasındaki örnekte de bu durum karşımıza çıkmaktadır. Bireyler günlük yaşamlarında yapay zekâ ile öylesine çevrelenmiş durumdadır ki, varlığının farkında bile olmadıkları söylenebilir. ‘Düşünen makine’ fikriyle geçmişi Antik Çağ’a kadar dayanan yapay zekâ alanı, içinde bulunduğumuz Büyük Veri Çağıyla muazzam boyutlara ulaşmıştır. Sağlık, finans, ulaşım, eğitim, tarım ve eğlenceye kadar pek çok alanda kullanılan yapay zekâ teknolojileri, günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bununla birlikte, yapay zekâ teknolojileri, her ne kadar toplumsal fayda sağlama potansiyeline sahip olsalar da önyargıları ve yanlış bilgileri yayma potansiyeliyle birlikte olası riskleri de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, yapay zekânın etik ve sorumlu bir şekilde kullanılması, toplumsal yararın sağlanması ve bu teknolojilerin bireylerin meslekî yaşamlarına olumlu katkılar getirmesi bakımından oldukça önemlidir. Bu çalışma, yapay zekâ teknolojilerinin derinden etkilediği iletişim alanına yönelik eğitim süreçlerini Yeni Medya ve İletişim Bölümleri üzerinden ele almaktadır. Yapay zekâ çağında iletişim alanında ve özellikle Yeni Medya ve İletişim bölümlerinde eğitim süreçlerinde yapay zekâ uygulamalarından sıkça yararlanılmaktadır. Özellikle üretken yapay zekâ teknolojilerinin metin, hareketli/durağan görüntü ve ses üretiminde kullanılması, öğrencilerin bu teknolojileri etkili ve etik bir biçimde kullanmasına ilişkin farkındalığın sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda, çalışmada öncelikli olarak yapay zekâ okuryazarlığı konusunun önemine dikkat çekilmekte, daha sonra yapay zekâ okuryazarlığına ilişkin tanım ve yetkinlikler alanyazındaki çalışmalar çerçevesinde ele alınmaktadır. Yine, daha önce yapılmış çalışmalar kapsamında, okulöncesinden üniversiteye kadar farklı eğitim seviyelerine göre oluşturulmuş yapay zekâ okuryazarlığı programları ayrıntılı bir biçimde incelenmektedir. Ardından, yeni medya kavramı tartışılmakta ve Türkiye’de Yeni Medya Bölümlerine ilişkin mevcut durum güncel veriler üzerinden betimlenmektedir. Son olarak, Türkiye’de Yeni Medya ve İletişim Bölümleri ile yapay zekâ okuryazarlığı ilişkisi program çıktıları açısından değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, gelecekteki işgücü için temel yeterliliklerden biri olarak görülen yapay zekâ okuryazarlığı becerisinin, Yeni Medya ve İletişim Bölümlerinin yapılandırılmasında kurumlara ve araştırmacılara yol gösterici nitelikte olacağı düşünülmektedir.
DİJİTAL DÜNYADA HALKLA İLİŞKİLERİN DÖNÜŞÜMÜ: Sosyal Medyada Facebook’un İtibar Analizi
Eğitim Yayınevi, 2021
2018 Yılında yaşanan Cambridge Analytica skandalı ile Facebook, 2011 yılında ifade ettiği “kişisel verilerin paylaşılması konusunda kullanıcıları bilgilendireceği ve onların onayını alacağı” sözünü kendi çiğnedi. Bu skandal sonrası Dünyada başlayan tepkiler çığ gibi büyüdü ve markalar yapmış oldukları reklam anlaşmalarını durdururken, içlerinde ünlülerin de yer aldığı milyonlarca bireysel kullanıcı sayfalarını kapattı. Toplumda güvenini aniden kaybeden Facebook, hisse senetlerinde de aynı ani düşüşü yaşadı. Bu ani düşüşün nedeni, verdiği sözü tutamaması ve sonuç olarak etkili bir itibar kaybıydı. Bireylerin veya markaların yeni medya düzeni içinde, interaktif olarak özgürce ve güven içinde kendilerini anlattıkları, düşüncelerini paylaştıkları sosyal ağ olan Facebook, bu skandal ile itibarını kaybetti. Son zamanlarda tekrar eski gücünü toplamak için Facebook on altı yıl önce başladığı nokta olan üniversitelere özel “Campus” uygulaması ile itibarını yeniden oluşturmak istemektedir. Bu çalışmada Z kuşağını etkisi altına almaya çalışan Facebook için, kuşaklar arası itibarı algısı analizi yapılacaktır.
HALKLA İLİŞKİLER MESLEK ÖRGÜTLERİNİN SOSYAL MEDYA İLETİŞİMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME: FACEBOOK ÖRNEĞİ
ASOS Journal, 2018
Grunig ve Hunt’un belirttiği gibi (1984), halkla ilişkiler, “bir kuruluşun kamuları ile iletişiminin yönetimi” anlamına gelmektedir. Günümüzde kamular ile iletişim-de sosyal medya yönetimi önemli bir yer tutmaktadır. Sosyal medya, kuruluşların ilişki yönetiminin bir parçası haline gelmiştir. Bunda halkla ilişkilerin ideal modeli olan iki yönlü simetrik iletişime uygun yapısı önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye çapında halkla ilişkiler için en gözde meslek örgütü olarak iki kuruluş bulunmakta-dır. Bunlar, kısa adı TÜHİD ve İDA olan kuruluşlardır. Bu iki meslek örgütünün halkla ilişkiler iletişiminin bir parçası olan sosyal medyayı ne kadar etkin kullandığına yönelik bir sorgulama bir araştırma konusu olabilir. Buna bağlı olarak, bu çalışmada bu iki halkla ilişkiler meslek örgütünün 2017 yılı Facebook mecrasını kullanmaları incelenecektir. Bunun nedeni Facebook’un sosyal medya içerisinde en gözde mecra olmasıdır. Araştırma, nicel ve nitel verilerin bir arada toplanmasına göre yapılandırılacaktır.