Mustafa Kemal Pasa nın 16 Kolordu Komutanlıgı ve Muharebelerinin Harp Prensipleri Bakımından Degerlendirilmesi (original) (raw)
Related papers
6. Uluslararası Toplum ve Kültür Araştırmaları Sempozyumu, 2024
Çanakkale Muharebeleri sırasında, General Henri Joseph Etienne Gouraud’nun yaralanması, Fransızlar açısından ciddi bir kırılma anı olarak görülmektedir. Muharebelerin en şiddetli yaşandığı günlerde komuta kademesinde yaşanan değişikliklerle birlikte Fransız birlikleri açısından geri dönülemez bir sonun başlangıcı yapılmıştır. Fransızlar, konum itibarıyla Yarımada’nın Anadolu Yakası’nı gören güney sektöründe yer alıyorlardı. Boğaz’da bulunan kıyı batarya topçularının etkili atışları Şubat 1915 harekâtları ve 18 Mart 1915 Boğaz Muharebesi’nden sonra 25 Nisan 1915 tarihinde gerçekleştirilen çıkarmalar ve devamında da sürmüştür. Kirte ve Kerevizdere’de gerçekleştirilen muharebelere de stratejik olarak doğrudan etki eden Anadolu Yakası topçuları ayrıca Fransızların ünlü Generali Gouraud’u da yaralamış ve psikolojik açıdan en etkili hattı ele geçirmişlerdir. Nitekim 30 Haziran 1915 günü yaralanan Generalin vurulduğu nokta, yaralanma şekli, olayın hemen sonrası, cepheden ayrılışı, hangi batarya tarafından vurulduğu gibi birçok konu özelindeki ayrı ayrı tartışmalar günümüze kadar ulaşmıştır. Son dönemlerde ana kaynak neşriyatının sayısının artması, Türk Askerî Tarihi açısından araştırmacılara yeni değerlendirmeler yapma fırsatını sunmuştur. Nihayetinde Gouraud’nun yaralanmasında etkin rol oynayan bataryanın, hangi batarya olduğuna dair süreci harp cerideleri üzerinden yeniden değerlendirerek ve konunun günümüze intikali hakkında soru işaretlerini gidereceğiz.
DergiPark (Istanbul University), 2014
The defence of Plevna was an extraordi1w1J1 one which has never been see11 before and it filled with admiration th e world. Th erefore, it was insp irited by commanders who were under sieges during th e post-Plevna era. For example, General Townshend, who was the defender of Kut-al-amara in th e First World War, made a similar defence of Plevna. 1 le ref erred to th e defence of Plevna and Gazi Os111a11 Pasha 11 times in his me11101y. In this study, defences of Plevna and Kut-al-Amara and th eir conditions have been compared. Th e main subjects of comparison are as fo llowing: Geography, strategy and tactic, siege, relief f orce, 111 atter of withdrawal from town, proposal f or surrender, propaganda, desertions, lack of food, expensiveness and black 111arket, sickn ess, wounding hi111self and committing suicide, visiting f or the wounded, sortie, meeting of th e victors and the defeated, captivity and back to home. Th e comparison of these two def ences has led us to some common results.
Mustafa Kemal’in Askeri Dehası ve Muharebelerdeki Uygulamaları
Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı
Mustafa Kemal Atatürk'ün dehası konusunda kimsenin şüphesi yoktur. Tüm dünya kendisini dâhi bir komutan, lider ve devlet adamı olarak kabul etmektedir. Bu eşsiz insanın askeri dehasına ilişkin değerlendirmeler daha ziyade girdiği tüm savaşları kazanmasından dolayıdır. Oysa onun askeri dehasının sırrı sadece muharebelerin sonuçları ile sınırlı değildir. Dehasının asıl boyutları muharebelerdeki eşsiz uygulamaları, ortaya koyduğu yeni ve benzersiz prensiplerdendir. Dolayısıyla Mustafa Kemal girdiği muharebeleri tesadüfler sonucu değil, ortaya koyduğu bu prensipler ve kimsenin cesaret edemeyeceği uygulamalar sonucu kazanmıştır. Bu prensip ve uygulamaların incelenerek, günümüz muharebe şekillerine nasıl yansıtılacağının araştırılmasına ihtiyaç vardır.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (HÜTAD), 2018
The War Journal (Harp Mecmuası), which first issue was published on November 1915, was one of the main propaganda tools of the Ottoman Empire during the World War I. The War Journal, considered as one of the most successful publication of the Empire in terms of its visual propaganda, was closed in June 1918, after publishing 27 issues. This study concentrates especially on the analysis of the Journal’s presentation of the news about the battles on the Hedjaz, Sinai and Palestine frontlines, where the Ottoman Empire lost the most of its territories. The analysis of those news shows, that instead of showing its enemy as a ‘monster’, the dominant discourse chosen by the Journal is mainly about the heroism and the virtues of the Ottoman soldiers.
Askerî Tarih Kaynağı Olarak Harp Cerideleri (Çanakkale Muharebeleri Örneği)
Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 2020
Osmanlı askeri tarih çalışmaları için XX. yüzyılın vazgeçilmez kaynakları arasında olan harp cerideleri, özellikle Çanakkale Cephesi hakkında sağladığı veriler bakımından oldukça önemlidir. Bu cerideler, sadece muharebeler hakkında değil; cephenin insanî unsurları da dahil olmak üzere her alanına dair önemli bilgiler sunmaktadır. Birbirinden farklı formatlarda ve farklı içeriklerde olan bu cerideler, sundukları orijinal verilerle "harp tarihi" araştırmacılarını beklemektedir. Bu makalede Osmanlı Genelkurmayı'nın tutulmasını zorunlu tuttuğu harp ceridelerinin mahiyeti ve Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale Cephesi'ne ait harp ceridelerinin araştırmacılara ne gibi veriler sunduğu üzerinde durulmaktadır.
2021
Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa, 5 Temmuz 1917’de Bağdat’ı İngilizlerden almak üzere 1917 yılının Haziran ayında teşkil edilen Yıldırım Ordular Grubunun 7.Ordu Komutanlığına atanmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Filistin-Suriye cephesinde uygulanması gereken strateji ve taktik konusunda Grup Komutanı Mareşal Falkenhayn ile anlaşamadığından 7.Ordu Komutanlığı görevinden istifa ederek, 1917 yılının Ekim ayı ortalarında İstanbul’a gelmiştir. 7. Ordu Komutanlığı görevinde iken Mustafa Kemal Paşa’nın başta Başkomutan Vekili Enver Paşa olmak üzere devletin ileri gelenlerine dört gün arayla gönderdiği 20 ve 24 Eylül 1917 tarihli raporlarından neredeyse tam bir yıl sonra, Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı Filistin-Suriye cephesinde büyük bir bozguna uğramıştır. Mustafa Kemal Paşa, bahse konu raporlarda devletin en üst makamlarına Filistin-Suriye cephesinde Osmanlı Ordusu aleyhine gelişebilecek tehlikeleri büyük bir öngörü ile bütün çıplaklığıyla göstermiştir. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’a gelmesin...
Öz Bu çalışmada ilk olarak General Johann Georg Browne'un askeri kariyeri ve kendisinin Avusturya Arşivleri'nde yer alan Osmanlı/Habsburg harpleri ve münasebetlerine ilişkin yazma eser-leri üzerinde durulacaktır. Osmanlı-Habsburg ilişkileri hakkında yapılacak araştırmalar için büyük önem taşıyan ve pek çoğu Avusturya Harp Arşivleri'ndeki kayıtlardan mülhem olan söz konusu yazmalar, 1687-1739 yılları arasındaki Osmanlı/Habsburg muharebelerine ilişkin yazışmaları ihtiva etmekle birlikte, orduların askeri/lojistik faaliyetleri ve tarafların sefer sonunda imzaladıkları barış antlaşmaları hakkında dikkate değer bilgiler vermektedir. Çalışmamızda, General Browne'un 1716 yılına ait yazmasının verileri doğrultusunda, II. Viyana Kuşatması'ndan sonraki Osmanlı/Habsburg mücadelelerinin bir örneği olarak Petervaradin Muharebesi üzerinde de durulacaktır. Osmanlılar, Karlofça Barışı'nın olumsuz izlerini silmek adına çıktığı 1716 sefer yılında Habsburgların kontro-lündeki Petervaradin'i ele geçirmeyi planlamış, ancak 1697 yılında Zenta Muharebesi'nde gerçek-leşen elim başarısızlığın bir benzerini daha yaşamıştır. Osmanlı Devleti nezdinde beklenmeyen ve istenmeyen bu başarısızlığın sebepleri arasında, Habsburgların 1715 yılından itibaren malî ve askerî organizasyonlarını büyük ölçüde tamamlamış olmaları yanında ünlü ve mahir komutanları Prens Eugen'in mücadeleler sırasında uyguladığı harp taktiği gösterilmelidir.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 2022
Osmanlı askerî modernleşmesinin odak noktası olan subay sınıfı, II. Abdülhamid döneminden itibaren Alman usullerine göre yetiştirildi. Askerî okullara verilen önem eğitim kalitesinde artan bir ivme sağlamıştı. Bu dönemde Goltz Paşa, Mekâtib-i Askerîye Müfettişliği vazifesiyle genç Osmanlı subayının eğitiminde söz sahibi oldu. Tecrübelerini yazdığı eserlerle meslektaşlarına aktarmaya özen gösteren Goltz’un ve onu izleyen Osmanlıların yayınları subayların eğitimlerine odaklanmaktaydı. Goltz’un Türkçeye çevrilen eserleri arasında Muharebeye Dair Nefer Ne Bilmelidir adlı çalışması, doğrudan doğruya Osmanlı askerine hitap etmesi bakımından diğerlerinden ayrılmaktaydı. Bu makalede, Goltz’un söz konusu eseri incelenmiş, karşılaştırmalar yapılmış ve arşiv belgeleri ışığında dönemin diğer kaynakları göz önünde bulundurularak geniş bir değerlendirme yapılmıştır. / The officer class, which was the focal point of Ottoman military modernization, was trained according to German methods since the reign of Abdulhamid II. The importance afforded to military schools added increasing momentum to the quality of education. During this period, Goltz Pasha, who steered the modernization movement, also became dominant in the education of young Ottoman officers in his capacity as Inspector of the Military Schools. Goltz, who was at pains to convey his experiences to his colleagues and the Ottomans who followed him, through the works he wrote, focused on the training of officers. Among Goltz’s works translated into many foreign languages, as well as Turkish, the booklet titled What Soldiers Should Know about Battle was distinguished from the others in that it directly addressed the Ottoman soldiers. In this article, Goltz’s booklet has been examined, comparisons have been made with other sources of the period, and a broad evaluation has been made in light of archival documents.