Cerebral infarction caused by traumatic carotid artery dissection (original) (raw)
Related papers
Sağlık Bilimleri ve Meslekleri Dergisi, 2014
Bu çalışma, Travmatik Beyin Hasarı olan çocuklarda tekrarlayan BT çekimlerinin gerekli bir uygulama olup olmadığını araştırmak amacıyla planlanmıştır. Gereç ve Yöntemler:31 Aralık 2009-31 Aralık 2010 tarihleri arasında etik kurul onayı sonrası Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran ve kafa travması nedeniyle hastaneye yatırılarak tekrarlayan Bilgisayarlı Tomografi (BT) çekilen, 16 yaş ve altı 76 hasta geriye dönük olarak incelenmiştir. Elde edilen veriler, SPSS for Windows 15 istatistik programına kaydedilerek istatistiksel analizleri yapılmıştır. Bulgular: Araştırmaya alınan 76 hastanın 51'i (% 67,1) erkek, 25'i (%32,9) kız ve yaş ortalamaları 5,82 ± 3,66 bulundu. Araştırmaya alınan 76 hastaya toplamda 317 kez BT çekilmişti. Hastaların %42,10'una üç BT çekilirken geri kalanına üçten fazla BT çekilmişti. Hastaların %78,94'ünün sekelsiz taburcu olduğu, %7,9'unun opere edildiği görüldü. Hastaların ikinci BT'lerinde birinci BT'lerine göre sadece 2 hastada değişiklik saptandığı, yeni gelişen lezyon olarak bir hastada epidural hematom ve bir hastada subdural hematomun ortaya çıktığı belirlendi. Birinci BT sonuçlarına göre hastaların %7.9'una cerrahi tedavi uyulandı. Hastaların %92.1'i herhangi bir cerrahi tedavi uygulanmadan hastaneden taburcu oldu. Hastaların %6.6'sı sekelli iyileşirken, mortalite oranı %1.3 olarak bulundu. Tekrarlayan BT'ler ile çocuklara ek radyasyon dozu verilirken, tedavilerinde herhangi bir değişiklik oluşmadı. Sonuç: Kafa travmalı çocuklarda tekrarlayan BT'lerin hastanın prognozuna, acil cerrahi girişim ve tahmini yaşam beklentisine bir katkısı olmadığı tespit edilmiştir. Tekrarlayan BT çekimi uygulanan çocuklar, gelecekte radyasyon ile ilişkili gelişebilecek hastalıklar yönünden izlenmelidir. Anahtar kelimeler: Çocuklarda kafa travması, tekrarlayan beyin BT, radyasyon, travmatik beyin hasarı *Makale Dr. Mustafa Yazıcıoğlu'nun ''Kafa Travmalı Çocuklarda Tekrarlayan BT Kullanımının Değerliliği''adlı uzmanlık tezinden oluşturulmuştur ARAŞTIRMA
Baş Boyun Cerrahisinde Karotis Arter Yönetimi
Haseki Tıp Bülteni, 2014
Karotid arter, serebral kan akımının major kaynağı olmasından dolayı kanamasının kontrolü özellik arz eden bilgi ve beceri gerektiren, invazyonunda da replasmanı söz konusu olan bir damardır. Günümüzde radyoterapinin kanser tedavisinde yoğun kullanılmasına bağlı giderek daha sık görülen geç postoperatif kanama en sık karotis arterinden olur. Bu baş ve boyun cerrahisinin en katastrofik postoperatif komplikasyonudur. Ayrıca karotis rezeksiyonu planlı ya da kurtarma amaçlı yapılabilir. Malign bir tümörün nazofarinks veya orofarinks kaynaklı direkt yayılımından ya da ileri evre juguler zincir nodal metastazın ekstrakapsüler yayılımından meydana gelen karotis invazyonunda karotis rezeksiyonu planlanabilirken, çoğunlukla da primer radyoterapi ve kemoterapi başarısızlığında kurtarma amacıyla yapılır. Bu sunumun amacı okuyucuya preoperatif değerlendirmenin önemine vurgu yaparak, karotid arter problemleri ve yönetimi ile ilgili bilgi vermektir. (Ha se ki T›p Bül te ni 2014; 52: 71-4) Anahtar Sözcükler: Karotis kanaması, karotis rezeksiyonu, karotid bypass, karotis invazyonu, boyun travmalarının vasküler komplikasyonları Abs tract Prevention and management of intraoperative and postoperative bleeding are of a great importance in performing successful head and neck surgery. Since the carotid artery is the major source of cerebral vascular supply, the management of carotid artery diseases including replacement, when needed, necessitates special knowledge and skill as well as experience. Delayed postoperative hemorrhage usually comes from carotid artery due to increasing frequency of radiotherapy treatment of head and neck cancers nowadays. This is the most catastrophic complication of the head and neck surgery. Carotid resection can be planned as part of surgical treatment or salvage. Carotid resection is performed mostly to salvage patients when radiotherapy and chemotherapy are ineffective and less for carotid invasion caused by either direct extension of a malign tumor originating from the nasopharynx and oropharynx or extracapsular invasion of advanced jugular node metastasis. The purpose of this presentation was to enlighten the readers about carotid artery problems and management emphasizing the importance of preoperative evaluation.
Tip Ve Hemşi̇reli̇k Fakültesi̇ Öğrenci̇leri̇ni̇n Ötanazi̇ye Karşi Tutumlari
Journal of International Social Research, 2017
Öz Ötanazi, tıbbın gelişmişlik düzeyine bağlı olarak iyileştiremediği, iyi ve kaliteli bir yaşam sağlayamadığı hastaların yaşamlarına son verilmesi kararıdır. Dünya'da ve ülkemizde etik sorunlara yol açan ötanazi, sağlık çalışanlarının sağlığı koruma, sürdürme ve iyileştirme ilkesine ters düşmekte, bu durumda etik ikilem yaşanmasına neden olmaktadır. Bu araştırmada da geleceğin sağlık profesyonelleri olacak hemşirelik ve tıp fakültesi öğrencilerinin ötanaziye ilişkin tutumlarını incelemek amaçlanmıştır. Araştırma tanımlayıcı-kesitsel nitelikte olup, 695 Hemşirelik, 332 Tıp Fakültesi öğrencisi ile yapılmıştır. Veriler anket formu ve "Ötanazi, Ölüm ve Ölümcül Hastaya İlişkin Tutum Ölçeği" kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin cinsiyetlerine göre Ölümcül Hastaya İlişkin Tutum alt ölçeği ile Ölçek toplam puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0,05).Öğrencilerin kendilerine ve yakınlarına ötanazi isteme durumlarına göre ölçek toplam ve alt ölçek puan ortalamaları arasında anlamlı fark saptanmıştır (p<0,05). Yakınını kaybeden öğrencilerin Ötanaziye İlişkin Tutum, Ölümcül Hastaya İlişkin Tutum alt ölçeği ve Ölçek toplam puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Tıp ve Hemşirelik Fakültesi öğrenci grupları karşılaştırıldığında; yalnızca Ölüme İlişkin Tutum alt ölçeği puan ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p=0,01, Z=2,43) (p<0,05). Araştırma sonuçları hem tıp hem de hemşirelik fakültesi öğrencilerinin ötanaziye yaklaşımının olumsuz olduğunu özellikle kendilerine ve yakınlarına ötanazi uygulamasını istemediklerini göstermektedir. Ötanazi uygulamasına ilişkin tutumda daha detaylı bilgi alınması ve nitel araştırma tipinde araştırmaların planlanması önerilmektedir.
Kalp Cerrahisinde Kırılgan Hastaların Hemşirelik Bakımı
Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi
Kırılganlığın standartlaştırılmış bir tanımı olmamasına rağmen yaşlanmaya bağlı fizyolojik rezervlerin azalması olarak kavramsallaştırılmış bir geriatrik sendromdur. Kırılganlık kardiyovasküler hastalıklar sonucu ortaya çıkabildiği gibi kardiyovasküler hastalıkların gelişmesi ve ilerlemesi açısından da öngördürücü bir göstergedir. Epidemiyolojik çalışmalarda kırılganlık prevelansının diğer cerrahi hastalara oranla kalp cerrahisi hastalarında daha yüksek oranda olduğu saptanmıştır. Ayrıca kırılganlık kalp cerrahisi sonrası delirium, mortalite ve morbidite gibi birçok olumsuz sağlık sonuçları ile ilişkilendirilmiştir. Kalp cerrahisi adayı hastalarda ameliyat öncesi kırılganlığın değerlendirildiği ileri değerlendirmeler ile ameliyat sonrası ortaya çıkabilecek istenmeyen olaylar öngörülebilir ve gerekli önlemler alınabilir. Kırılganlığın yönetimi multidisipliner ve çok boyutludur. Kırılgan kalp cerrahisi hastalarının yönetimi için kırılganlık kavramının, ölçüm araçlarının...
Hemşirelerin Palyatif Bakımla İlgili Bilgi ve Tutumları
KSÜ Tıp Fakültesi dergisi, 2021
Palyatif bakım, ölüme kadar hastanın yaşam kalitesini arttırmaya yardımcı olan bütüncül bir yaklaşım sağlar ve farklı hastalık gruplarında farklı yaklaşım gerektirir. Bu nedenle, hemşirelerin konuyla ilgili bilgi ve yaklaşımları önemlidir. Bu çalışmada, hemşirelerin palyatif bakım hakkında bilgilerinin belirlenmesiamaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Araştırma gerekli izinler alındıktan sonra, Doğu Akdeniz bölgesinde yer alan üniversite hastanesinde çalışan 226 hemşire ile yapıldı. Araştırmanın verileri, literatür taranarak araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formuyla toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 24.0 paket programı kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin %68.6'sının palyatif bakım hakkında bilgi sahibi olduğu, %65.5'inin palyatif bakımı hastalık ile baş etmeyi kolaylaştırıcı hasta bakımı olarak tanımladı. Hemşirelerin %40.3'ü palyatif bakım gereken hastaya hiç bakım vermediğini, %85.0'i terminal dönem hastalarına palyatif bakım verilmesi gerektiğini, %43.4'ü terminal dönemdeki hasta bakımı konusunda eğitim almak istediğini belirtti.Hemşirelerin %72.1'inin çalışırken palyatif bakımı ile ilgili eğitim almak istedikleri belirlendi. Sonuç: Sonuç olarak hemşirelerin çoğunluğunun palyatif bakım hakkında bilgi sahibi olduğu görüldü. Ayrıca hemşirelerin olumlu bir tutuma sahip oldukları ve bu konuda daha fazla bilgi edinmek ve kendilerini geliştirmek istedikleri belirlendi. Palyatif bakımla ilgili hizmet içi eğitimlerle hemşirelerin bilgilerinin pekiştirilmesi ve artırılması önerilir.
Pandemi Hastanelerinde Çalışan Hemşirelerdeki Vicdan Algılarının Belirlenmesi
Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi
Amaç: Bu çalışma pandemi hastanelerinde çalışan hemşirelerin bu süreçteki vicdan algılarının belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Yöntem: Araştırmanın evrenini Sivas Numune Hastanesi’nde çalışan tüm hemşireler oluşturmaktadır. Araştırma için Tanıtıcı form ve Vicdan Algısı ölçeği kullanılmıştır. Kolayda örneklem yöntemiyle yapılan çalışmada araştırmanın veri toplama formları sisteme yüklenip link oluşturulduktan sonra online olarak hemşirelere gönderilmiş ve gönüllü hemşirelerden formları doldurmaları istenmiştir. Çalışma için hemşirelerden bilgilendirilmiş onam istenerek, gereken etik ve resmi izinler alınmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan hemşirelerin çoğunluğunun kadın olduğu (%95), yine büyük çoğunluğunun lisans mezunu olduğu (%46,9), evli (%66,7) ve çalışma yılı 21 yıl ve üzeri olan hemşirelerin (%35,8) sayısının fazla olduğu belirlenmiştir. Ayrıca pandemi sürecinde çalışan kadın hemşirelerin vicdan algılarının istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek oldu...
Hazırlık Sınıfı Öğrencilerinin Dil Becerilerini Hikâye Anlatımıyla Öğrenmesine Yönelik Tutumları
The journal of international lingual social and educational sciences, 2022
Çalışmanın amacı hazırlık sınıfı öğrencilerinin dil becerilerini hikâye anlatımı aracılığıyla öğrenmeye karşı tutumlarını ortaya çıkarmaktır. Bu çalışmanın örneklemini bir devlet üniversitesinden İngilizce seviyesi A2 olan 48 öğrenci oluşturmaktadır. Yaşları 18 ve 22 arasındaki Türk öğrenciler örneklem olarak seçilmiştir. Örneklem ana dilleri Türkçe olan 25 kız öğrenci ve 23 erkek öğrenci içerir. Öğrencilerin hikâye anlatımına olan tutumlarını incelemek için likert ölçekli bir anket uygulanmıştır. Geçerlilik ve güvenilirlik endişelerinden dolayı anket Kim ve Mcgarry tarafından daha önceden hazırlanan ve uygulanan bir tutum testinden uyarlanmıştır (2014). Sonuçlar öğrencilerin hikaye anlatımı etkinliklerine olumlu tutumları olabileceğini ortaya çıkarmıştır. Katılımcılar hikâye dinleme etkinliklerine diğer hikâye anlatımı etkinliklerine olduğundan daha fazla ilgi gösterdiler. Genel olarak dinleme ve okuma becerilerinde kendilerini yetkin hissettikleri ve konuşma aktivitelerinden ziyade dinleme aktiviteleri yapmaktan keyif aldıkları bulundu. Son olarak, katılımcıların hikâye anlatımı etkinliklerini sınıfta kullanmanın sadece çocuklar için değil yetişkinler için de faydalı olduğunu düşündükleri bulundu.
İntörn Hekimlerin Hemşirelik Mesleği Ile Ilgili Algıları: Nitel Bir Araştırma
Cukurova Medical Journal
The aim of this study was to determine how the concept of 'nursing' was perceived by intern doctors working at a medical faculty hospital. Materials and Methods: This study used a qualitative approach. The study was conducted at a medical faculty with intern doctors using the word association test, and a conceptual analysis of the nursing profession was conducted. Study participants comprised 54 intern doctors (30 males and 24 females) who voluntarily participated in the study, and the saturation point was considered (n=54). Results: Tags and frequency numbers of the themes were as follows: task conflict (f=62), negative perception burden (f=128) and professional nursing perception (f=117). The participants stated that nurses sometimes acted as physicians (occupational disorder). Nursing-related professional identity items included expressions such as altruism, devotion and self-sacrifice. The participants expressed a negative perception of nursing (e.g. sullenness and aggressiveness). Conclusion: According to the results of the study, negative perception about nursing is dominant among the intern doctors. At the point of changing relations between colleagues, interprofessional education can be applied at the undergraduate level. Joint courses should be conducted under the name of doctor-nurse cooperation. However, the answers to some questions in clinical practice can help improve professional cooperation between nurses and physicians: Why cannot we turn negative perception into a positive one? And can interprofessional learning help? Amaç: Bu çalışmanın amacı Tıp fakültesi hastanesinde çalışan intörn hekimlerin "hemşirelik" mesleğini nasıl algılandığını belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada nitel bir yaklaşım kullanılmıştır. Araştırma, kelime ilişkilendirme testi kullanılarak, tıp fakültesinde intörn hekimler ile yürütülmüş ve hemşirelik mesleğinin kavramsal analizi yapılmıştır. Çalışma katılımcıları çalışmaya gönüllü olarak katılan 54 intörn hekimden (30 erkek ve 24 kadın) oluşmuş ve veri saturasyonu ile örneklem büyüklüğü belirlenmiştir (n = 54).. Bulgular: Temaların etiketleri ve sıklık sayıları şu şekildedir: görev çatışması (f = 62), negatif algı yükü (f = 128) ve profesyonel hemşirelik algısı (f = 117). Katılımcılar, hemşirelerin bazen hekim gibi davrandıklarını (meslek hastalıkları) belirtti. Hemşirelikle ilgili profesyonel kimlik öğeleri, özgecilik, bağlılık ve fedakarlık gibi ifadeleri içeriyordu. Katılımcılar olumsuz bir hemşirelik algısı (örneğin, somurtkanlık ve saldırganlık) dile getirdiler. Sonuç: Çalışma sonuçlarına göre, intörn hekimler arasında hemşirelik ile ilgili olumsuz algı hakimdir. Profesyoneller arası ilişkileri değiştirme noktasında, lisans düzeyinde meslekler arası öğrenme uygulanabilir. Hekim-hemşire işbirliği adı altında ortak dersler yürütülmelidir. Bununla birlikte, klinik uygulamada bazı soruların yanıtları hekim ve hemşireler arasında profesyonel işbirliğini geliştirmeye yardımcı olabilir: Neden olumsuz algıyı olumlu bir düşünceye çeviremiyoruz? ve bu süreçte meslekler arası öğrenmenin yardımı olabilir mi?
Bozok Tıp Dergisi, 2020
Bu çalışmanın amacı, meme kanserinin bilgisayarlı tomografi (BT)'de tanısal özelliklerini belirlemek ve meme kanserinin tomografi görülebilirlik derecesini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Mayıs 2010-Ocak 2016 tarihleri arasında histopatolojik tanısı bulunan 1000 meme lezyonu değerlendirildi. Bu lezyonların 604 (% 60,4)'ünde meme kanseri tanısı vardı. 604 meme kanseri olgusunun 161 (% 16.1)'inin mamografi ve toraks BT görüntüleri vardı. Çalışmaya dahil edilen bu 161 lezyonun BT ve mamografi (MG)'de lezyonların tanısal özellikleri, görülebilirlik oranları, malign ek odak ve patolojik LAP varlığı lezyonların tipi, boyutu ve lokalizasyonundan haberi olmayan iki radyolog tarafından değerlendirildi. Bulgular: Lezyon boyutları BT'de 7-110 (25.82) mm ve MG'de 6-92 (24.97) mm arasında değişmekteydi. BT ve MG'de kitle şekilleri ve kontürleri büyük oranda düzensiz idi. İki görüntüleme yöntemi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p <0,001). Cerrahi patolojisi mevcut olan 133 hastanın 38'inde (% 28) tümörden ayrı malign ek odak saptanmış olup, MG'de lezyonların 18'i (% 47), BT'de ise 32'si (% 84) tespit edildi. Cerrahi patolojide 133 hastanın 55'inde (%41) patolojik lenfadenopati (LAP) tespit edilmiş olup MG'de 17 (% 30,1), BT'de ise 45 (% 81,9) patolojik LAP tespit edildi. Lezyonların yaklaşık % 70'inde hem BT hem de MG'de oldukça iyi görülebilirlik oranları vardı. İki gözlemci arasında, gözlemciler arası uyum anlamlıydı. Sonuç: Tomografi kullanımındaki artıştan dolayı, toraks BT'de meme dokusuna dikkat edilmesi ve meme kitlelerinin BT görüntüleme özellikleri bilinmesi meme kanserinin erken teşhisinde hayati öneme sahiptir.
Ergodik Edebiyat Ve Tasarımda Aktif Katılımlı Ergodik Yaklaşımlar
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi
İçinde bulunduğumuz dijital çağda teknoloji hayatın her alanına bir değişim ve dönüşüm getirmiştir. Disiplinler, gelenekselden dijitale bir geçiş süreci yaşamakta, teknoloji sayesinde bir çok alanda yeni ifade biçimleri ve ürünü iletecek yeni medya araçları türemektedir. Diğer yandan geleneksel de terk edilmemiş, çoğunlukla hibrit olarak kabul edilebilecek yeniyi ve eskiyi bünyesinde barındıran ve eskinin üstüne inşa edilen yenilikçi post-dijital formlar türemiştir. Ergodik edebiyat, ilk kez Norveçli Espen J. Aarseth tarafından ortaya atılan bir terim olarak, okuyucunun hikayenin yaratılmasına aktif olarak katılmasını gerektiren bir edebiyat türüdür. Ergodik edebiyat ve grafik tasarım, izleyicinin aktif katılımını gerektiren disiplinler olarak arasında sayılabilir. Bu tür için bahsedilen aktif katılım, doğrusal olmayan bir anlatım yapısının kullanılmasıyla veya hikayenin okuyucu tarafından yönlendirildiği, sonuca varmak için fiziksel bir çaba gösterdiği, kısaca bir okuma deneyimi su...